GÜNCEL
Temelli: AKP 'kayyum cumhuriyet modeli'nin temsilcisidir
Demokratikleşme anlayışının, demokratik yerel yönetim anlayışıyla merkezi anlayış arasına sıkıştığına dikkati çeken HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, bütün farklılıkların yok sayıldığı kayyım cumhuriyeti modeline karşı demokratik cumhuriyet dediklerini söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından Batman'da düzenlenen "Demokratik yerel Yönetimler Bulaşması" ikinci gününde devam ediyor. Batman Belediyesi Konferans Salonu'nda düzenlenen etkinlikte "Eşbaşkanlık mor çizgimizdir" pankartı asıldı. Etkinliğe, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk, HDP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan, HDP milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri katıldı.Seçim süreçleri ve seçilmişlerin tutuklanması, kayyım atanmalarını konu alan sinevizyon gösteriminin ardında konuşan Batman Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir, tutuklu bulunan belediye başkanları ve milletvekillerini selamlayarak, onların içeride olmasına neden olan faşist rejime karşı diz çökmeyecekleri mesajını verdi.
MIZRAKLI: KAZANACAĞIZ, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ
Demir'in konuşmasından sonra görevden alınıp yerine kayyım atanan ve tutuklu olan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı'nın gönderdiği mesaj okundu. Mızrak'nın mesajı HDP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan okudu. Mızraklı, mesajında şunları belirtti: "31 Mart sonrası halkın iradesi sonucu kazandığımız belediyelere gittiğimizde tahmin ettiğimiz gibi içi boşaltılmış bir belediye teslim aldık. Aslında ilk görünen hırsızlık yolsuzluklar sonucu kasası boşaltılan, arazileri ve binaları birilerine peşkeş çekilen içi boş binalar oldu ama bizim devraldığımız yerel yönetimler göründüğünden daha kötü durumdaydı. Bizler maddi yaraları daha çabuk sarabiliriz. Ama burada yaşanılan belki 12 Eylül darbesinden de daha korkunç bir soykırım operasyonuydu. İki buçuk yıllık bir süreçte, kent kimliği, dil, kültür ve toplumsal yaşamımız kayyım atamaları sonrasında bir soykırım operasyonu ile yok edilmek istendi. Asimilasyoncu politikalar devreye sokuldu. İlk önce fiziki bir soykırım uygulandı. İnsanlarımız katledildi ve kentlerimiz yıkıldı, talan edildi. Sonrasında ise maneviyatımıza saldırılar başlatıldı. Tarihimize saldırılar yapıldı. Tarihimiz yok edilirse geçmişimizin de unutturulacağı düşüncesiyle bir kez daha köksüzleştirilmek istendik. Kadın kazanımları yok edilmek istendi. Çocuklarımıza yönelik asimilasyoncu politikalar devreye sokuldu. Ve bizler iki buçuk yıl boyunca topyekun saldırılar karşısında direnmeyi seçtik. Bizler hiçbir zaman geri adım atmayacağız. Her zaman haklılığımız ve meşruluğumuzdan aldığımız güç ile tüm zorlukların üstesinden geleceğiz. Bu inançla burada bulunan tüm arkadaşları selamlıyor ve haykırıyoruz. Kazanacağız. Birlikte kazanacağız."
'LİBYA'DA NE İŞİNİZ VAR?'
Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk ise Kürtlerin kazanımlarının hedef alındığı bir dönem yaşadıklarını belirterek, "Uzun yıllar siyasetin içinde yer alan biri olarak, devletin zulüm politikalarını iyi bilenlerdenim. İnanın ki 12 Eylül'leri, 1994'leri yaşadık. Ancak hiçbir dönem şimdi ki gibi Kürtlerin üzerine gelindiğini görmedim. Tamamen Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik ve Kürtlerin kazanımların fili olarak bitirmeye yönelik bir durumla karşı karşıyayız. Kürtlerin moralini bozmaya ve demokratik siyaseti dağıtmaya yönelik bir anlayışla yaklaştıklarını biliyoruz. Biz bütün kayyum atanan, atanmayan tüm belediyelerimizi dünya gündemine taşımak zorundayız. Patimiz bu süreçte halka bütünleşerek politikalar izlemesi, özgün siyaseti, bağımsız bir siyaset çizgisi ile bu siyaseti büyütmek durumundadır" dedi.
Ortadoğu'da yaşanan çatışma ve işgallere de dikkati çeken Türk, Erdoğan'ın "Yabancı güçler Ortadoğu'dan çekilmeli" sözünü hatırlatarak, "Bir taraftan da Ortadoğu'nun her yerini işgal eden bir yönetimle karşı karşıyayız. 100 yıl önce Libya bağımsız olmuş, çıkıp diyor ki 'Mustafa Kemal'in Trablusgarp'ta ne işi vardı?' 100 yıl geçti üstünden. Şimdi bağımsız bir Libya var. Bağımsız bir Libya, Yemen, Irak var. Yabancı güçler çekilsin diyorsunuz, Afrin'de ne işiniz var? Serêkaniyê'de ne işiniz var? Erbil'de Süleymaniye'de ne işiniz var? Telebyat'ta ne işiniz var? Aslında bu emperyalist emellerinin çok açık bir şekilde ortaya çıkarılması gerekiyor. Bizim burada görevimiz sadece Kürt halkına mesaj vermek değil. Bizim görevimiz Türkiye halklarının tamamına mesaj verecek, onu düşündürecek, ikna edecek bir siyaseti gündeme getirmek ve bu siyaset üzerinden politika yürütmek lazım" diye belirtti.
TEMELLİ: TARİH BİZE FAZLASIYLA ÖĞRETTİ
Ahmet Türk'ün ardından HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli konuştu. Temelli, "Demokratik Yerel Yönetimler denilen mesele, aslında bugün içinde bulunduğumuz demokratikleşme meselesinin, demokratikleşme sorununun en önemli odağını oluşturuyor. Yerel yönetimler dediğimiz alanda bir demokratikleşme gerçekleşmediği sürece, genel anlamda bir demokratikleşmeden söz edilemeyeceğini, aslında tarih bize fazlasıyla öğretti" dedi.
İTTİHATÇI AKIL
"Birinci Dünya Savaşı, birinci büyük paylaşım savaşının en temel meselelerinden biri ittihatçı aklın büyük yanılsamasıdır. Bugün belki bu Kanal İstanbul meselesi üzerinden Montrö gibi belli tartışmalar gündeme geliyor ya, İttihatçı aklın o dönem tercihlerinin nelere yol açabileceğini de bir özetini belki oradan çıkartmak mümkündür" diyen Temelli, "Bugünlerde fazlasıyla tartışılan bir konu, işte 1920 Meclisi'nin 100'üncü yılındayız. 1920 Meclisi'ne giderken yapılan çalışmalar üzerinde çok durulmuştur. Anadolu'da yan yana gelen birliklerin nasıl bir ülke hayal ettikleri o dönemde çok tartışılmıştır. 1920 Meclisi'nin çoğulculuğu aslında bir yerde yerel yönetim- merkezi yönetim ilişkilerini de ortaya koyan bir tabloyu bize sunar. O meclisteki çoğulculuk sadece kimliklerle oluşmuş bir çoğulculuğu ifade etmez. O meclisin çoğulcu karakteri aslında bir otonomi bir özerklik meselesini de meclise taşır" şeklinde konuştu.
TEKÇİ ULUS ANLAYIŞI
1921 Anayasası'ndan sonra tekçi zihniyetin, faşist uygulamaların etkin kılındığını ve bugünlere kadar sürdürülen cumhuriyet dönemini hatırlatan Temelli, "Bugün yaşadığımızı kayyum rejiminin bütün bu tarihsellik içinde okuduğumuzda, Cumhuriyetin demokratikleşmesiyle ne kadar alakalı olduğunu gösterir. İddiamız ne Cumhuriyeti demokratikleştireceğiz diyoruz. Bu iddiamız mevcut düzenin karşısında bir seçeneği var ediyor. Demokratikleşme anlayışının demokratik yerel yönetim anlayışıyla merkezi anlayış arasına sıkıştığını görürüz. Burada iki seçenek var biri merkeziyetçiliğin katılaştığı, bütün farklılıkların yok sayıldığı bir cumhuriyet modeli, kayyum cumhuriyeti modeli. Bu bugün içinde yaşadığımız siyasi iklimdir. AKP bunun temsilcisidir. Hatta artık AKP de diyemeyiz buna Erdoğan rejimi bunun temsilcisidir. Bunun karşısındaki seçeneği biz yaratıyoruz. HDP yaratıyor. Demokratik Cumhuriyet dediğimiz mesele biz yerel demokrasi ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistem ve bunun sonuçlarında demokratik cumhuriyet diyoruz" şeklinde konuştu.
Temelli, "Yerel yönetim mücadelesi aslında özerk yapıların açığa çıkması, merkeze karşı güçlenmesidir. Merkez bütün bu çevreyi elinde tutabilmek için, elinde sadece savaş ve şiddet kalmıştır. Bunun dışında elinde hiçbir mekanizma kalmamıştır. Savaşa şiddete karşı çıkarak yerel demokrasi anlayışımızı tüm toplumla buluşturarak büyük dönüşüm açısından önemli bir hamledir."
Temelli konuşmasının ardından program basına kapalı devam etti.