26 Nisan 2024 Cuma

Sosyalist aydın Kutsiye Bozoklar'ın kaleminden: Devrimci

Eylem en büyük arıtıcıdır. Eylem ateşinde yanarak temizleniriz bizler. Durgunluk dönemleri bataklık gibidir. Her türlü hastalığın potansiyel kaynağı. Toprak elverişli, zemin kötü. Ama bize umutsuzluk yasak. Sosyalistler iradi müdahalenin ne çok şeyi belirlediğini de en çok bilenlerdir. Biz, değişeceğiz ve değiştireceğiz. İşimiz budur. Sanırım iyi bir savaş gerek bize, bilinçle ve kararlılıkla hastalıkların üstüne gitmek gibi. Dünyayı yeni baştan kurma kararındaysak kendimizi de yeni baştan kurup örgütleyebiliriz.

Alman yazar Anna Seghers'in romanlarını okudunuz mu bilmiyorum. Partili devrimcileri ilgimi çekmiştir daima. Seghers'in devrimcileri inançlıdır ve çok disiplinlidir. Görevlerini büyük bir özveri ile yerine getirirler. Ama sonsuz yorgundurlar. Yoldaşları ile ilgilenmeleri gerektiğini bilirler. Ancak "Özel sorunları var. Ama daha sonra ilgilenirim onunla. Mutlaka ilgilenirim" der gibidirler. Gelecek için mücadele ediyorlardır ya gelecek, çok ulaşılmazdır sanki. "Yine de mücadele etmek zorundayız" diye düşünürler. Bu görevleridir çünkü.

Bu görev bilinci olan, ancak umudu sanki eksik, görevini de "görevi" olduğu için yapan devrimci tipi aklıma takılmıştır daima. Üzerinde düşünmüşümdür. Seghers'in romanları yenilgi dönemlerini anlatır hep. Yoldaşlar, Ekim sonrasının yenik Avrupalı devrimcilerini; "Ölüler Genç Kalır" ve "Yedinci Şafak", faşizmin zaferinden hemen sonraki Almanya'yı anlatır. Yenilmiş ve yorgun devrimcilerin ruh halleridir tüm bunlar, demek gelir akla.

Son dönemde çevreme baktığımda sık sık Seghers'in romanlarını anımsıyorum. Çevrede ne çok Seghers kahramanı var. İçinden çıkıp geldiğimiz dönem kolay değildi kuşkusuz. Uluslararası koşullarla da örtüşen bir yenilgi, kendi itirafçılarını, döneklerini, kendi ilginçliklerini yarattı. Kimlik değiştirenler oldu, usulca kopanlar oldu, hızla kayanlar oldu. Hepsi hüzün vericidir.

Bense dikkatinizi, görevini "görev bilinci" ile yapan ve sanki bir Seghers romanından fırlamış gibi görünen kimi arkadaşlarıma çekmek istiyorum. Çok da fazla soru sormadan görevlerini yapıyor onlar. Oturup, devrimci çizgimiz, devrimin yolu, birlik sorunu, ne derseniz deyin konuşuyorlar da. Ama umut ve heyecanları eksiktir. Eleştirilerinde alaycıdırlar biraz. Sonra birazcık da umursamaz. "Hataları görüyorum ama kör müsünüz düzeltin" der gibi. Sizi bilmem ama beni korkutuyor böylesi arkadaşlar. "Devrim sürüyor" deyip de "Acaba sürüyor mu?" diye düşünür gibiler. Yorgunlar mı? Büyük ihtimal! Ama yorgun olduklarının farkında değiller. İnançlılar mı? Evet, kesinlikle! Ancak, geride bir yerlerde inançları erozyona uğruyor. Yenilgi psikozunu gizliden taşıyora benziyorlar. Gizliden usulca. Umut kadar, öfke ve heyecan dolu olmalıdır devrimci.

Eylem en büyük arıtıcıdır. Eylem ateşinde yanarak temizleniriz bizler. Durgunluk dönemleri bataklık gibidir. Her türlü hastalığın potansiyel kaynağı. Toprak elverişli, zemin kötü. Ama bize umutsuzluk yasak. Sosyalistler iradi müdahalenin ne çok şeyi belirlediğini de en çok bilenlerdir. Biz değişeceğiz ve değiştireceğiz. İşimiz budur. Sanırım iyi bir savaş gerek bize, bilinçle ve kararlılıkla hastalıkların üstüne gitmek gibi. Dünyayı yeni baştan kurma kararındaysak kendimizi de yeni baştan kurup örgütleyebiliriz. Tek tek bireyler olarak ve kolektif olarak. Evet, sırasıdır yeni tip devrimciler olmanın. Sırasıdır gerektiğinde öfkeli, inancında umutlu, kavgasında inançlı olabilen türküler söylemenin.