23 Aralık 2024 Pazartesi

Sf Trade direnişi sürüyor: 'Kadındır direnemez' dediler, yanıldılar, daha güçlüyüz

Sf Trade'de yaşanan hukuksuzluklara karşı örgütlü mücadeleyi seçtikleri ve öncü oldukları için işten çıkarılan kadın işçiler, direnişlerinin 112. gününde. İşçiler, "Onlar, kadın olduğumuz için bizi güçsüz gördü. Ama yanıldılar, direnişle daha da güçlüyüz. Haklarımızı alana kadar bu direniş sürecek" dedi. İşçiler, "tek ihtiyacımız destek" diyerek, dayanışma çağrısı yaptı.

"Kadındır direnemez demişlerdi, biz kadın olarak direniyoruz ve daha güçlü hissediyoruz." Bu sözlerin sahibi 112 gündür direnişte olan Sf Trade’de direnen kadın işçilerden Ayşe Erim'e ait.

Pınar Toy, Nurcan Köksal, Ayşe Erim ve Sevcan Sarıoğlan İzmir Gaziemir Serbest Bölgede üretim yapan Sf Trade Tekstil'den "performans" gerekçesiyle işten çıkarıldı. Ancak bu işin görünen yüzü. Çünkü Sf Trade Tekstil, 2015 yılından bu yana işçi ve sendikal haklara yönelik düşmanlığıyla tanınıyor.

2015 yılında 14 işçiyi işten atan, ardından da 50 işçiyi sendika üyeliğinden zorla istifaya zorlayan Sf Trade patronu, çıkardığı işçiler hakkında tazminat davası açmış, üye oldukları Deriteks Sendikası İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz hakkında da sosyal medya paylaşımları nedeniyle suç duyurusunda bulunmuştu. Alagöz hakkında, 6 ay hapis istemiyle dava açılmıştı. 2015 yılından sonra iş yerinde görece zayıflayan sendikal mücadele, işçilerin haksız ve hukuksuzluklara karşı yeniden örgütlenmeye başlamasıyla yükseldi.

Patron, sendikal mücadeleyi engellemek için öncü olan 4 kadın işçiyi işten çıkardı. ETHA'ya konuşan Ayşe Erim, Nurcan Köksal ve Pınar Toy, yüz günü aşan direnişi, neden sendikaya üye olduklarını ve direnişin kendilerine kazandırdıklarını anlattı. "O zaman haklarımızı bilmiyorduk" diyen kadın işçiler şimdi "Haklarımızı alana kadar direnişi sürdüreceğiz" diyor.

TOY: BURANIN ŞARTLARINDA DİRENMEK ZOR AMA AYRILMIYORUZ
Soğuk hava, yağmur, çamur demeden direniş alanından ayrılmadıklarını kaydeden Pınar Toy, "Bu şartlarda direnmek, bir kadın olarak zor. Evli ve çocuğu olan arkadaşlarım var, ben bekarım ama annem ve babam hasta onlarla da ilgilenmem gerek. Ancak, biz bunlara rağmen direniş alanından ayrılmıyoruz" dedi.

Patron ve işçilerin 2015 yılında davalık olduğunu hatırlatan Toy, "Zaten o yıllardan beri bölgede bize tepkiliydiler. Şu an daha da tepkililer. Tuvaletler yasak, TIR şoförlerinin kullandığı tuvaletleri kullanmak zorunda kalıyoruz. Çay, kahve bile alamıyoruz kantinden ama burada sobamız var onun üzerinde çayımızı demliyoruz. Sanayi bölgesi olması bizi biraz daha zorluyor" diye belirtti.

'İNSANLAR İŞTEN ÇIKARILMA KORKUSUYLA SUSUYORDU'
12 yıldır Sf Trade'de çalıştığını söyleyen Toy, sendikaya neden üye olduğunu şu sözlerle aktardı: "İçeride yaşanan baskı ve adaletsizlik çok artmıştı. Zorunlu mesai var, gitmeme gibi şansın yok. Zorla izin alıyoruz, izin vermiyorlardı. 12 yıldır çalışıyorum hala asgari ücret alıyorum ama işe yeni başlayan da aynı ücreti alıyor. Mesaiye kaldığımız akşamlarda sadece bir poğaça veriyorlar. Bunun yanı sıra insan ayrımcılığı da söz konusuydu; şefler deyim yerindeyse kendilerine 'yalakalık' yapanlara iyi davranıyor ama bize kötü. Kimse bir şey diyemiyordu çünkü işten çıkarılma korkusu vardı. İşte bizim gibi haksızlığa gelemeyenler söz söylüyordu."

Patronun, kendilerini sürekli tazminatsız işten çıkarmakla tehdit ettiğini kaydeden Toy, "Beni performans düşüklüğü, Ayşe'yi hatalı işler yüzünden tazminatsız çıkaracaklarını söyledi. 12-13 yıldır çalışıyoruz, en fazla 'niye sendikaya üye oldunuz' derler diye düşünüyordum. Psikolojik baskı uygulandı. Kaç yıl çalıştık orada, zorla imza attırarak işten çıkardılar" diye konuştu.

'GEREKİRSE YILLARCA DİRENİRİZ TEK İHTİYACIMIZ DESTEK'
Ne kadar zorlukla karşılaşsalar da direnişten vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Toy, tek ihtiyaçlarının dayanışma olduğunu vurguladı. Toy, şunları söyledi: "Biz buradayız hem de sonuna kadar. Yüz günü geçti, gerekirse 300 gün gerekirse yıllarca direnişi sürdürürüz; işe iade edilene, haklarımızı alana, işveren sendikal haklara saygı duyana kadar bu direniş sürecek. Tek ihtiyacımız yanımızda olun, destek verin, sesimizi duyurun."

KÖKSAL: YARIŞ ATI GİBİ DAVRANILIYORDU
"12 yıldır çalışıyorum, bu süreçte hakaret ve baskının her türlüsünü yaşadım. Bize yarış atı gibi davranılıyordu" diyen Nurcan Köksal da sendikal mücadelenin tek çare olduğunu anladığını söyledi.

'BAŞÖRTÜMÜ RENGİNİ, ŞEKLİNİ ONLAR BELİRLİYORDU'
Nurcan Köksal, başörtülü olmasının da bir sorun haline geldiğini belirtti ve ekledi: "Başörtümü olması gerektiği gibi değil onların istediği şekilde örtmeye zorlandım; şeklini, rengini onlar belirliyordu."

'SENDİKADAN İSTAFA ETMEYİ KABUL ETMEYİNCE İFTİRA ATTILAR'
4 Ekim'de sendikaya üye olduğunu ve sonrasında öncü olarak mücadele yürüttüğünü belirten Köksal, bunun duyulması üzerine yıllardır kullandırılmayan yıllık izinlerin peşpeşe kullandırıldığını ifade etti. Köksal, şöyle devam etti: "3 hafta uzaklaştırma gibi. Döndüğümde benimle hiç konuşmadılar, iş dahi vermek istemediler. Bir gün üretim şefi beni çağırdı, 'sendikaya üye olmuşsun, ne gerek vardı. Sorunları kendi aramızda hallederdik. Fabrika kapanabilir, insanlar işsiz kalacak, bu işin sonu kötü. Senin gibi öncülük yapanlar daha sonra iş bulamaz' diye tehdit etti. 20 Aralık haftası 4 kez beni kenara çektiler, 'arkadaşlarını ikna et, birlikte hareket edelim senin adını verelim. Nurcan çekildi dersek diğer arkadaşları ikna edebiliriz' dediler, kabul etmedim. Bu konuşmadan sonra İnsan Kaynakları'nda kameralı bir oda var, oraya çektiler. Bu sefer de 'insanları kışkırttın, fabrikanın altını oydun sana bunu yaptırmayız' dediler. Üretim şefinin 'fabrika kapanacak' söylemlerini yaymışım gibi iftira attılar. Dava açmakla tehdit ettiler, 'yasal hakların saklı kalmak kaydıyla dava açarız' diyerek arabulucuya götürüp baskıyla imza attırıp, çıkışımı verdiler."

Direnişi sürdüreceklerinin altını çizen Köksal da dayanışma çağrısı yaptı, "Vazgeçmeyeceğiz sonuna kadar gideceğiz. Çağrım sınıf dostlarımıza, destek bekliyoruz. Biz buradayız, direneceğiz tek isteğimiz sınıf dostlarımızın desteği" diye konuştu.

ERİM: HAK, HUKUK BİLEMİYORDUK
Ayşe Erim de Ağustos ayında sendikaya üye olduğunu ve 23 Ekim Çarşamba duyulduğunu, 25 Ekim'de de işten çıkarıldığına dikkat çekti. Erim, "Hepimize farklı sebep gösterdiler. Benim telefonumu elimden aldılar, avukat ve ailemle görüşmemi engellediler. Üzerimizde büyük baskı vardı; hak, hukuk bilemiyorduk. Dediler ki, 'istersek tazminatsız çıkarırız ama yıllardır emek verdiniz, hakkınızı vermek istiyoruz.' O zaman yalan olduğunu bilmiyordum" dedi.

'ÇOCUK YAŞTA İŞE BAŞLADIM, KOMŞULARIMI BİLE TANIMIYORUM...'
Görüşmek için bir odaya çağırıldığını ve karşısında duran dört kişinin "seninle çalışmak istemiyoruz, neden evrakları imzalamıyorsun" dediğini aktaran Erim, "Eşitsiz, adaletsiz koşullarda, hakaret altında çalıştık. Ücretlerimiz zaten çok azdı, takım lideri çok üstümüze geliyor, aşağılıyordu. Ben burada çocuk yaşta işe başladım, mahallemdeki komşuları tanımıyorum. Çünkü Cumartesi de dahil aşırı derecede mesaiye kalıyoruz. Bu yüzden sendikaya üye oldum" ifadelerini kullandı.

'BİZİ KADIN OLDUĞUMUZ İÇİN GÜÇSÜZ GÖRDÜLER AMA YANILDILAR'
Erim de sonuna kadar direnişlerini sürdüreceklerini vurguladı ve şöyle devam etti: "Onlar, 'bunlar kadın, kendilerini savunamaz, ailesi, eşi izin vermez, kapı önünde direnemez' diye düşündü. Bizi kadın olduğumuz için güçsüz gördüler, ama yanıldılar. Biz kadın olarak kendimizi direnişle daha güçlü hissediyoruz ve hakkımızı alana kadar direneceğiz. Tek çağrım sesimizin duyulması, yeni yeni duyuruyoruz sesimizi. Destek istiyoruz, biz sonuna kadar buradayız!"