25 Kasım 2024 Pazartesi

Sami Özbil?in 'Elim Sende' romanı üzerine

Sami Özbil, "Elim Sende"de romanında da "kahramanlar" yaratmıyor ve tüm halleriyle anlatıyor devrimcileri. Böylece her biri tüm çelişkileri ile birlikte içimizden biri oluyor.
Sami Özbil'in son romanı "Elim Sende"yi Ceylan Yayınları okurla buluşturdu. "Soluk Soluğa", "Kan Kurumaz", "İsyan Ateşi", "Yüzüme Bak", "Çöl Kimseyi Sevmiyordu" ve "Eksik Bir Şey" romanlarından sonra geldi "Elim Sende".
 
Türkiye'nin son birkaç yıl gibi yakın tarihi üzerinde kurulan romanlardan biri. Yazar, yine devrimcilerin tarihini edebiyatın gücüyle anlatıyor.
 
Elbette, romanın karakterleri devrimciler; cesaretleri ve korkaklıkları, zaferleri ve yenilgileri, umutları ve umutsuzlukları, ölümleri ve yaşamları ile.
 
Bir de âşıklar var; araya mesafelerin, devrim düşlerinin ve geçmişlerin girerek kimi zaman ayırdığı kimi zaman buluşturduğu.
 
Elim Sende, "Makarna haşlanan, tarhana kaynatılan öğrenci evinde ailelerden gelen harçlıkları biriktirip gıda kooperatifi kurmaktan" dağlara uzanan devrimcilerin hikâyesi.
 
Bu hikâyede "hızlıca değişenler" de var elbette, evlerine dönenler, o köprünün altında çok su akıtanlar da.
 
Ama okur gözünü, Rojava devriminin savunmasına, ardından özyönetim direnişlerine katılan, üzerinden roket mermileri uçarken dağın serinliğini teninde hisseden, sonra kavganın şehri İstanbul'a gelen devrimcilere dikiyor.
 
 Lal ve Bora bu devrimcilerden.
 
Tezer ve Özge. Tezer'in emanet edildiği "eski tüfek" Asuba.
 
Lal'ın ağabeyi TEM müdürü Tayfun.
 
Lal'in her şeyi Arya.
 
Sami Özbil, "Elim Sende"de romanında da "kahramanlar" yaratmıyor ve tüm halleriyle anlatıyor devrimcileri. Böylece her biri tüm çelişkileri ile birlikte içimizden biri oluyor.
 
Örneğin ana karakter Lal.
 
Annesi Rus. Babası olarak bildiği Macit ise bir mezarcı. Oyun alanı mezarlıklar. Kalp hastası ve kalbi günden güne eriyor. Öfkeyle koruyor kendini, öfkeyle saklıyor yaralarını.
 
"Kendini duygularına bırakıp dağılmaktansa hücre tenhalığını yeğlemişti."
 
Bora var sonra. Aşık ve devrimci. Ama hiç yoktan bitiriyor ilişkisini; sonra da bir haber bekliyor üç yıl boyunca. Haber gelmiyor ama tesadüfler bir araya getiriyor ikisini.
 
Lal'in ağabeyi Tayfun ile olan ilişkisi ise romanın en dikkat çekici yanlarından biri.
 
Lal’ın algısında "Lanetini yanında gezdiren biriydi Tayfun."
 
Özyönetim direnişçilerine yönelik operasyonun başında Tayfun var ve Lal, bir evde çatışırken, sesinden tanıyor ağabeyini. Aralarında bir duvar var.
 
Soruyor kendine; "Yüz yüze gelseler silahına davranmaya cesaret eder miydi?"
 
Romanın sonu, sorunun yanıtı.
 
Bir de Tezer var romanda; kendi yöntemleriyle "erkek adalete karşı gerçek adalet"in peşinde.
 
İki devrimcinin çocuğu.
 
"Farklı şehirlerdeki gizli evlere dağılmıştı çocukluğu. Yorgun düşmüştü her seferinde, isim ve aile hikâyesini değiştirmekten."
 
Tezer’in bir de "başka bir derin yarası" var;  Özge gibi. İki genç kadın, Candaşlar. Bir bakışta tanıyorlar birbirlerini, yaralarından.
 
"Candaşı çıkmasa karşısına, yıllar önce gösteremediği cesareti kuşanıp kendini yüksek bir binadan atacaktı. Anlamıştı neler yaşadığını. Yaralarımız, demişti. Benziyor... Oradan tanıdım seni, sesine gizlenen acıdan. Birine güvenebileceğine inanmıştı onu tanıyınca. İntihar dışında bir yol olduğuna en çok da."
 
Gerçek adaletin peşinde Tezer ile Özge. Çünkü görüyorlar ki, her gün onlarca kadının hayatı kararıyor.
 
"Adalet yok ki, bizim için her yer düşman toprağı."
 
"Elim Sende" sürükleyici bir roman ama öyle bir solukta okunan türlerden değil. Sık sık durup düşündürüyor insanı. Sorular sordurtuyor: "Ben olsam ne yapardım."
 
Bora’nın annesi Zehra ile düşsel diyalogu ise akışı bozmadan, fantastik bir tat veriyor okura. Sadece Bora’nın değil okurun da kulağına fısıldıyor: "Sevdanın künhüne vardın mı ki yüzgeri ediyorsun Ali’m."
 
Sami Özbil hapisten yazıyor; uzun süredir hapiste.  Ancak tüm romanlarında olduğu gibi, sanki dışarıda, olayların içinde gibi anlatıyor.  Çünkü bir araştırmacı titizliğinde çalışıyor, mektuplar, görüşler, haberler aracılığıyla insan hikâyelerini topluyor, biriktiriyor, çıkartıyor, kurguluyor, üretiyor.
 
"Soluk Soluğa"dan "Elim Sende"ye; edebiyatta kendi yolunu buldu Sami Özbil. Kendi dilini, tarzını yarattı.
 
Romanın finaline gelince…
 
Çeşitli yorumlara açık.
 
Ancak Sami Özbil’in bir "nehir romanı" gibi yazdığını görünce, "Elim Sende"nin sonu, başka bir romanın başlangıcı ya da hikâyesi olacak gibi geliyor.  Bu nedenle şimdi başka bir romanın sonunu ve de başlangıcını bekliyoruz.