17 Mart 2025 Pazartesi

Şafak Genç yazdı | Kongo'da neler oluyor?

Kongo'nun doğusundaki çatışmayı yatıştırmaya yönelik tüm çabalar şu ana kadar başarısız oldu. Daha kapsamlı bir Ruanda-Kongo savaşı ve hatta Kongo'da bir darbe riski hala mevcut. Ülkenin doğusundaki savaşta binlerce insan hayatını kaybetti ve daha da fazlası kayboldu. Bu savaş, sadece Kongo halkı için değil, bölgedeki tüm halklar için büyük bir toplumsal yıkıma ve insani felakete yol açtı.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile komşusu Ruanda arasındaki çatışma uluslararası alanda yankı uyandırıyor. Kongo'nun doğusundaki Goma şehri 23 Mart Hareketi (M23) adlı milis grubu tarafından kuşatılmış durumda. Bu grup tek taraflı ateşkes ilan etti. Buna rağmen, her gün insanlığa karşı işlenen suçlarla, tecavüzün savaş silahı olarak kullanılmasıyla, göçler ve sürgünlerle ilgili haberler geliyor. Ayrıca Ruanda milisleri güney yönünde ilerlemeye devam ediyor. Ancak şu anda Kongo'da tam olarak ne olup bitiyor? Bu çatışmanın arka planı nedir? Taraflar kimler ve neden savaşıyorlar?

SÖMÜRGECİLİĞİN GÜNÜMÜZE KADAR DEVAM EDEN ETKİLERİ
Mevcut saldırıları ve Kongo halkının sırtında devasa bir kambur haline gelmiş olan savaşı kavrayabilmek için sömürgecilik dönemine göz atmak gerekir. Sömürgeciler, "böl ve yönet" politikasıyla Afrikalı halklar arasında nefret tohumları ekmiş ve onları yapay sınırlarla bölmüştür. Bu onların egemenliklerini daha da sağlamlaştırmak için kullandıkları bir yöntemdir. Aynı politikayı günümüz Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin bulunduğu bölgeye egemen olan Belçikalı sömürgeciler de uygulamıştır. Burada Hutu ve Tutsi halkları yaşamaktadır. Sömürge yönetimi sona ermiş olsa da, sömürgecilerin yaydığı nefret ve halklar arasında düşmanlık devam etmiştir. Sömürgeciliğin yarattığı bu nefret ve düşmanlık 1994'te Ruanda'da soykırıma yol açmış, birkaç ay içinde Hutu milisleri yaklaşık bir milyon Tutsiyi öldürmüştür.

Soykırım sadece Tutsiler arasında değil, bölge genelinde de derin etkiler bırakmıştır. Nihayetinde bu, bugünkü çatışmanın kökenidir. Ruanda ile Kongo arasındaki çatışma onlarca yıldır devam ediyor ve zaman zaman tırmanışa geçiyor. Çatışmaları bitirmek adına yapılan son görüşmeler de geçen yıl sonunda başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

KONGO'DAKİ GÜNCEL DURUM
Ocak ayında M23 milisleri Kongo'nun doğusunda ilerleyerek önemli mevzileri ele geçirdi ve nihayetinde Ruanda sınırına yakın olan Kuzey Kivu eyaletinin başkenti olan Goma'yı işgal etti. Kongo askeri güçleri bu milislere karşı koyamadı. Subaylar Güney Kivu eyaletine kaçtı. Diğer askerlerse geri çekilmek zorunda kaldı ya da teslim olup silahlarını milislere bıraktı. M23 şu anda tek taraflı ateşkes ilan etmiş durumda, ancak şiddet ve halkın acıları devam ediyor.

Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, M23 milislerini doğrudan desteklediğini reddetse de, aralarında bağlantı olduğu biliniyor. Kagame, sadece Kongo devleti ile milis gücü arasında doğrudan müzakere yürütülmesini talep etmekle kalmıyor, aynı zamanda kamuoyuna yaptığı konuşmalarda, Tutsilerin geçmişte soykırıma maruz kalışını sıkça hatırlatarak, M23 milislerinin eylemlerini meşru göstermeye çalışıyor. M23 de eylemlerini Tutsileri koruma amacı güttüğü iddiasıyla savunuyor.

BÖLGESEL VE ULUSLARARASI ÇIKARLAR
M23 milis gücü, tarihsel etnik çatışmaya dayanarak, eylemlerini aktif savunma olarak sunuyor. Gerçekten de, Ruanda'daki Tutsi soykırımını gerçekleştiren pek çok kişi Kongo'ya kaçmış ve burada Ruanda'nın Kurtuluşu İçin Demokratik Güçler (FDLR) milis örgütünü kurmuştur. Bu grup hala Kongo'nun doğusunda aktiftir. Ruanda ise bu milis gücünü ortadan kaldırmak istiyor ve onları Ruanda hükümetini devirmeyi planlamakla suçluyor.

Bölgedeki farklı etnik gruplar arasındaki uzun süreli düşmanlık ve Tutsilerin Hutu milislerini ortadan kaldırma amacı bu çatışmanın tırmanmasında temel bir rol oynamıştır, ancak tek neden bu değildir.

Ruanda'nın yıllardır bölgedeki çeşitli doğal kaynakları ele geçirme amaçlı saldırıları devam ediyor. Bu kaynaklar arasında kobalt, koltan ve altın yer alıyor. Bunlar, özellikle modern teknolojilerin üretimi ve elektrikli araçlar için kritik öneme sahip "nadir mineraller" olarak biliniyor. Apple, Google, Tesla ve Volkswagen gibi büyük tekeller bu kaynaklara ihtiyaç duyuyor ve bunun için her türlü yola başvuruyor. Bu yüzden Ruanda gibi ülkelerle ticaret yapmak oldukça cazip hale geliyor.

Ancak Ruanda'daki kaynaklar yetersiz kaldığından, Kongo devreye giriyor. Birkaç yıl önce, Ruanda askerleri Kongo'daki önemli bir koltan madenini ele geçirdi ve bu Ruanda'nın 100 ton civarında maden elde ederek yılda yaklaşık bir milyar dolar gelir kazanmasını sağladı. Yani mesele her zaman büyük ekonomik çıkarlarla ilgiliydi ve bugün de durum farklı değil. Ruanda Kongo'nun yeraltı kaynaklarını daha fazla ele geçirmekte ve bunları emperyalist güçlere ihraç etmekte kararlı.

Batılı emperyalist ülkeler Ruanda'ya sürekli yaptırım uygulasalar da, bunların pek etkili olamadığı görülüyor. Sonuçta bu ülkeler Ruanda'dan önemli doğal kaynaklar ithal ediyor. Ayrıca Ruanda Avrupa için göçmen politikasında önemli bir ortak. Örneğin, geçen yıl İngiltere sığınmacıları Ruanda'ya deport etmeyi planlayan bir pilot proje başlattı ve diğer Avrupa ülkeleri de benzer projelere ilgi gösterdi.

Trump'ın ABD'de yeniden başkanlığa gelmesi ve dış politikadaki tutum değişikliği de Ruanda'nın askeri saldırganlığını cesaretlendiren bir faktör. Zira M23 milisleri son olarak bu değişikliklerden yararlanma hedefiyle Kongo'ya saldırıya geçmeye karar verdi.

Ruanda bölgesel olarak da güvenilir müttefikler edinmeye çaba gösteriyor. Örneğin, Ruanda askerleri Mozambik'teki önemli bir gaz projesini korumak için görev yapıyor. Ayrıca, Ruanda'nın Uganda'yla da iyi ilişkileri var ve şu anda M23 milislerinin Uganda'yı bir geri çekilme sahası olarak kullandıklarına dair haberler geliyor. Fakat Kongo hükümetiyle de bağlantılı olan Uganda, geçmişte Kongo ordusunu DAİŞ'e yakın çetelerle savaşırken desteklemişti. Ve Uganda bir yandan da Ruanda'yla rekabet halinde olduğu için bu çatışmada resmen bir taraf tutmamayı tercih ediyor.

KONGO HALKININ DURUMU
Binlerce insan Kongo'nun doğusundaki çatışmalarda hayatını kaybetti, yüzbinlercesi yerinden edildi. Goma ve çevresindeki durum toplumsal bir felakete dönüştü. Kuşatma nedeniyle tüm tedarik yolları kesildi, havaalanı kapalı. İnsanlar su, yiyecek ve elektrikten yoksun durumda. Üstelik hastaneler aşırı dolu.

Kadınlar bu savaştan en fazla etkilenen kesim. Şubat başlarında Goma'daki bir hapishanede meydana gelen toplu tecavüz saldırısı dünya çapında yankı uyandırdı. Kaos ortamından faydalanarak toplu firar gerçekleştiren 4 binden fazla erkek mahkum hapishaneyi ateşe verdi. Firari erkek mahkumların tecavüz saldırısına uğrayan ve hapishanede kalan 150'den fazla kadın çıkan yangında katledildi. Bu vahşi tecavüz saldırısı buzdağının sadece görünen kısmıydı. Zira çeşitli askeri güçler de tecavüz başta olmak üzere cinsel şiddet biçimlerini savaş silahı olarak sistematik bir şekilde kullanıyor.

Kongo'daki bu trajik durum halkın öfkesini arttırdı. Ocak ayında Kongo'nun başkentinde çok sayıda protesto eylemi ve çeşitli büyükelçilikleri hedef alan eylemler gerçekleşti. Halk sadece kendi hükümetine değil, aynı zamanda çektiği bütün acıları ucuz yeraltı kaynaklarına erişme karşılığında gözardı eden emperyalist devletlere de öfkeli.

SONUÇ
Kongo'nun doğusundaki çatışmayı yatıştırmaya yönelik tüm çabalar şu ana kadar başarısız oldu. Daha kapsamlı bir Ruanda-Kongo savaşı ve hatta Kongo'da bir darbe riski hala mevcut. Ne olacağının öngörülmesi zor olsa da, Kongo halkının çektiği acıların devam edeceği ortada. Ülkenin doğusundaki savaşta binlerce insan hayatını kaybetti ve daha da fazlası kayboldu. Bu savaş, sadece Kongo halkı için değil, bölgedeki tüm halklar için büyük bir toplumsal yıkıma ve insani felakete yol açtı.