22 Kasım 2024 Cuma

Rejimin açmazları artıyor

Çavuşoğlu'nun sızlanmalarına aldırmayan Kanada yönetimi Türkiye'ye yönelik SİHA yapımında kullanılan 29 askeri ihracat lisansının iptal etti. Gerekçe ürünlerin garanti ve verilen sözlere rağmen 2. Dağlık Karabağ Savaşı'nda kullanılması.

Son dönem rejimin şaşkınlık yüklü siyaseti giderek elinin ayağının dolaşmasına, her hamlede yeni açıklar vermesine yol açıyor. TC'nin başta ekonomiyle ilgili olmak üzere yapısal sorunları özellikle son dönem artan ABD, Rusya ve Çin'in oluşturduğu basıncı kaldıramaz durumda. Diktatörün "gavurun kılıcıyla bize saldırıyorlar" diye vaveyla koparması boşuna değil. İçerideki muhalefeti kolay sindirebileceği hesabını yapsa da dışarıdakilerin ona borcu yok ama onun var, hem de çokça.

Rusya ile rejimin girdiği kırılgan bağımlılık ilişkisinde ipler gerilmeye başladı. Kendi söylediği yalana kendi bile inanmayan dikta özellikle Ukrayna'ya verdiği destek konusunda Putin'in fırçası sonrası yine saçmaladı. Ukrayna'ya, Devlet Başkanı Zelensky'nin Türkiye'yi ziyareti sırasında Kırım ve Donbas başlıklarında destek verdiğini açıkladı, hem de bu "üçüncü taraflara karşı değil" gibi anlamsız bir söz sarf ederek.

"Uzaya beraber gidelim" diye nağme yazan Rusya'nın bu konudaki yanıtları ise gecikmedi. Önce Erdoğan'ın pek de hazzetmediği Mısır'da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye ve başkalarını Ukrayna militarizmine destek vermekle suçladı. Ayrıca Ukrayna'ya satılan SİHA'lar başlığında Kiev'e silah satmayı planlamadan önce Ukrayna'daki Neo-Nazilerin eylemlerini akılda tutmaları gerektiğini vurguladı.

Kendisi Nazileşmişken, Ukrayna'daki Neo-Naziler ifadesinin rejim açısından özel bir anlamı olacağını sanmam. Fakat iş turizm gelirlerine gelince diktatörlük için elbette para sesi en anlaşılır seslerden olsa gerek. Onu duymamazlık edemezler. Zira Rusya yönetimi Türkiye'ye uçuşları Haziran ayı başına kadar sınırlandırırken turistlerini ise Mısır'a (Şarm el Şeyh ve Hurgada) taşımayı önüne koydu.

Rusya ile gerilimin giderek özellikle İdlib sahasında bugüne kadar tutulmayan sözlerden dolayı tırmanması kaçınılmaz. (Cuma günü Putin ile yapılan görüşmeden sonra El Nusra'nın ağır silahları Türkiye sınırına doğru taşımaya başladığı haberleri var. Bu doğruysa belki buradaki çatışma biraz daha ertelenebilir.) Ayrıca Karadeniz'de yükselecek olan gerilimin paralelinde yeni çatışma alanları da pekala gündeme gelebilir. ABD ve İngiltere'nin AB'yi de sürükleyerek olası bir Donbas savaşında NATO'da bölgede görev alan Türkiye'ye bu olayda inisiyatif bırakmadan, doğrudan savaşa sürüklemeleri ise güçlü bir olasılık. Zira "sözde müttefik"in bir düşmanla çarpışmasında kaybedenin onlar olmayacağı açık bir gerçek.

Son günlerde bir darbe de rejime Kanada'dan geldi. Çavuşoğlu'nun sızlanmalarına aldırmayan Kanada yönetimi Türkiye'ye yönelik SİHA yapımında kullanılan 29 askeri ihracat lisansını iptal etti. Gerekçe ürünlerin garanti ve verilen sözlere rağmen 2. Dağlık Karabağ Savaşı'nda kullanılması. Tabii burada Kanada yönetiminin ilkesizliğine de dikkat çekilmeli. Kanada acaba aynı SİHA'lar Libya, Suriye, Rojava ve Güney Kürdistan'da kullanılırken neden yapılan anlaşmaları sorgulamadı? Hadi oralarda bir "cahillik" yaptınız, niye güvenmediğiniz, parasıyla bile bir şeyler satmadığınız bir ülkeyle aynı NATO ittifakı içinde kalmayı sürdürüyorsunuz?

ABD'de Halk Bankası temyiz davası da pazartesi günü görüldü. Henüz karar açıklanmasa da mahkeme heyetinin Başsavcı Kamaraju'ya bir alt mahkemenin daha önce Halk Bankası'nın jürili seri duruşmaları için belirlediği 3 Mayıs'taki takvimin yeniden devreye girmesine hazır olup olmadıklarını sorması ve mahkemede Halk Bank'ı savunan avukatların, "Halk Bank'ı yargılamak Türkiye'yi yargılamaktır" gibi sırtını duvara dayamış savunmalar yapmaları pek de rejim için hayra alamet değil. ABD'den asıl golün büyüğüyse 24 Nisan'da Ermeni Soykırımı'nın tanınmasıyla gelebilir.

Rejimin göreli başarısı gibi gözüken Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Dibeybe ile pazartesi günü imzaladığı yeni mutabakatın da Rusya, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs'ın yanı sıra Batı ülkelerinin bir kısmını da rahatsız etmesi kaçınılmaz. Alınan ihalelerin ise bir yaraya merhem olma olasılığı yok. Ayrıca Yunanistan/AB ile geliştirilmeye çalışılan temaslarda Libya başlığında geri adım atılmadığı takdirde ilerlemesi zor. Son günlerde İsrail'e ve Mısır'a yalvarma makamında seslenilmeye başlanması da bu açmazların cabası. Anlayacağınız bugünlerde rejimin başından daha çok avaz avaz yakarış duyacağız...