18 Nisan 2024 Perşembe

Örgütleyici çalışmada devrimci iradeyi güçlendirmek

Faşist şeflik rejiminin öncü ile kitle arasındaki bağları koparmaya, öncüyü örgütsüzleştirip kitleden yalıtmaya kilitlendiği yerde, şimdi, örgütleyici kitle çalışmasını geliştirmekte ve örgütlülük düzeyini yükseltmekte sergilenecek devrimci iradenin kritik önemde olduğu şüphe götürmez. Çözüm, bir yandan faşist devlet terörünce sürekli baltalananı, bir yandan da komünist militanca eksik veya zayıf yapılanı, bazen önemsiz görüleni, bazense hiç yapılmayanı muhakkak iradi olarak yapmakta. Yani örgütleyici çalışma görevlerine tam bir iradeyle asılmakta.

Faşist saray iktidarı, Kürt ulusal demokratik güçlerini, emekçi soldan devrimci ve mücadeleci parti ve örgütleri, birleşik demokratik cepheyi, üst üste darbeleme, ideolojik-politik bakımdan kötürümleştirme, gitgide örgütsel yıkıma uğratma hedefini koruyor. Yalana dayalı faşist psikolojik savaşın eşlik ettiği sömürgeci işgal harekatları, suikast ve katliam saldırıları, gözaltı ve tutuklama terörü, zindan ve tecrit zulmü, her şeyden önce, antifaşist direnişin öncülerinin siyasal ve örgütsel sürekliliklerini kırmayı amaçlıyor. Burada dönemsel odak noktasını, öncülerin örgütsüzleştirilmesi ve öncüler ile kitleler arasındaki bağların koparılması oluşturuyor.

Faşist şeflik rejimi bakımından antifaşist mücadele dinamiklerini tasfiye etmenin en emin yolu öncülerin kitlelerle ilişkilerini koparmak, böylelikle öncüleri kendini yeniden üretme imkanlarından yoksunlaştırmak olduğu içindir ki, fiili meşru mücadele sahasındaki devrimci-demokratik öncülerin politik kitle faaliyeti militanları, araçları ve kurumları kesintisiz karşıdevrimci saldırı altında. Bu saldırı, emekçi sol hareket için politik kitle faaliyeti güç ve olanaklarının fiziki tasfiyesiyle, kitle damarlarının kesilmesiyle beraber, siyasal içe kapanma, örgütlenme iddia ve iradesini yitirme, kitlelere güvende aşınma tehlikesi demek. Ve bugün, emekçi sol hareketin birçok bileşeninin politik kitle çalışmasındaki ve örgütlülük düzeyindeki zayıflamanın örgütlü güçlerinin fiziken darbelenmesi ve daraltılmasının hayli ötesinde oluşu, söz konusu tehlikenin büyüklüğüne işaret ediyor.

2015'teki faşist saray darbesinden günümüze değin durmaksızın tırmanan faşist saldırganlık karşısında siyasal ve örgütsel sürekliliğini üretmiş olması, komünist öncünün kesin bir başarısı. Bu başarının harcında, m0ücadelenin ağırlaşan bedellerini göğüslemekteki kararlılık, boşalan nöbet yerlerini doldurmaktaki ataklık, öncü politik mücadele tarzındaki iradilik var. Bununla birlikte, faşist şeflik rejiminin öncü ile kitle arasındaki bağları koparmaya, öncüyü örgütsüzleştirip kitleden yalıtmaya kilitlendiği yerde, fiili meşru mücadele sahasında, şimdi, örgütleyici kitle çalışmasını geliştirmekte ve örgütlülük düzeyini yükseltmekte sergilenecek devrimci iradenin, hem siyasal ve örgütsel sürekliliği güvencelemek hem de antifaşist kitle atılımının imkanlarını realize etmek bakımından kritik önemde olduğu şüphe götürmez.

İş çok ama kadro az, evet. Parti tabanının örgütlülük ve eyleme seferberlik düzeyi tatmin edici olmaktan uzak, evet. Partinin kendi örgütlü güçlerine dayalı öncü eylemini kitlelerle organik ve fiziki temas kurma pratiğiyle buluşturmakta ciddi zorluk çekiliyor, evet. Fakat çözüm nerede?

Gerek parti tabanındaki gerekse kitleler arasındaki örgütleyici çalışmalarda yaşanan tıkanıklıklar, antifaşist direniş ateşlerini çoğaltma, emekçi ve ezilen kitlelerin mücadele arzu ve eğilimlerine yanıt verme arayışını cisimleştiren öncü politik tarzın yer yer bir yorgunluk ve bıkkınlık ruh haliyle, bir kısırdöngü duygusuyla ele alınmasına yol açabiliyor. Oysa çözümün, bir antifaşist kitle atılımını mayalama görevi belki on misli fazla eylem gerektirirken, örgütleyici çalışmaya zaman ayırmak adına öncünün politik eylemini seyreltmekte olmadığı biliniyor. Keza çözümün, milyonlarca emekçi arasında sokak ajitasyonuyla yalnızca on bin bildiri dağıtılırken, örgütleme çalışmasına yoğunlaşmak için bu mütevazı sayıyı daha da azaltmaktan geçmediği biliniyor. Ve çözümün, komünist öncünün siyasi çalışma alanlarının ve örgütlü kuvvetlerinin halihazırdaki sınırlılığıyla idare etmekte, hatta bu sınırlılığı güncel politik görevlerdeki iddia çıtasını düşürmenin gerekçesi saymakta yatmadığı da biliniyor.

Çözüm, bir yandan faşist devlet terörünce sürekli baltalananı, bir yandan da komünist militanca eksik veya zayıf yapılanı, gerekli sabır ve özveriyle ele alınmayanı, yer yer deneyimsizliğe kurban gideni, bazen önemsiz görüleni, bazense hiç yapılmayanı muhakkak iradi olarak yapmakta. Yani örgütleyici çalışma görevlerine tam bir iradeyle asılmakta.

Açık ki, örgütleyici çalışmalardaki tıkanıklıkların müsebbibi, politik ajitasyonun ve politik eylemin yoğunluğu değil. Zaten politik ajitasyon ve politik eylem kendiliğinden örgütlenmeyi sağlama kudretinde de değil. Ve bir alandaki örgütlenme çalışması devrimci iradenin ifadesi olan planlı-hedefli bir tarzdan yoksun kalıyorsa, dönemsel örgütlenme stratejisi bir yana, mesela bir aylık basit bir örgütlenme planı dahi yapılmıyorsa, birkaç komünist militanın sokakta enerjik bir politik ajitasyon ve eylem gücü olarak konumlanmasına rağmen, orada parti tabanının örgütlülük düzeyinin düşmesi ve örgütleyici kitle faaliyetinin aksaması hiç de sürpriz sayılmaz. Ama bugün politik ajitasyonun ve eylemin en somut amacı kitleyi mücadele mevzilerinde örgütlemekten başka nedir ki?

Faşist yaylım ateşi altında ezilenlerin birleşik antifaşist atılımını örgütleme hedefi, bugün komünist öncünün, her alandaki örgütleyici çalışmalarda kendi sınırlılıklarına hücum etmesini şart koşuyor. Öncelikle de parti tabanının örgütlülük düzeyindeki uzlaşılamaz sınırlılığa ve yeni kitlelerle örgütleyici ilişkiler kurmaktaki kabul edilemez sınırlılığa.

Bir alanda örgütlülük düzeyi, oradaki parti kitlesinin ne kadarının dolaysız ve dolaylı örgütlere dahil edildiğini, ne kadarına bir görev ve sorumluluk verildiğini, ne kadarıyla düzenli örgütsel ilişki sürdürüldüğünü gösterir. Yerel parti faaliyetlerinde daha önce az veya çok görev üstlenmiş olanlardan, parti taraftarı veya dostu olarak hareket edenlerden, partiyi ilgiyle takip edenlerden ve partinin bir etkinliğine katılanlardan, komünist ölümsüzlerin veya tutsakların yakınlarından müteşekkil geniş parti kitlesinin önemli bir bölümünün partiyle ilişkileri, faşist devlet terörü sonucu ortaya çıkan örgütsel boşluk süreçlerinde istikrarsızlaşmış veya kopmuş durumdadır. Faşizmin korku kapanına kısılan ve kendi kabuklarına gömülmeyi özellikle tercih edenler bir yana, parti kitlesinin fiilen örgütsüzleşmiş bu bölümüyle fiziki teması yeniden sistematik hale getirmek örgütlülük düzeyini yükseltmenin ilk adımıdır. Diğer bir deyişle, partinin mevcut çeperi her günkü örgütleyici kitle çalışmasının hedef kitlesindeki ilk katmandır.

Bir yaz pikniği veya film gösterimi düzenleyerek, düğünlere veya cenazelere katılarak, sosyalist basını her hafta ulaştırarak, art arda ev ziyaretleri gerçekleştirerek, yüz yüze periyodik tartışmalar alarak, bir sosyal medya grubuna dahil ederek, hatta sık sık hal hatır sorarak, bu ilk katmanla ilişkileri hızla tazeleyip süreklileştirmek pekala olanaklıdır. Böylelikle görev verilecek genç militanların açığa çıkması, politik eyleme seferber edilebilen gücün genişletilmesi, şurada bir temsilcilik açabilecek örgütsel dayanakların yaratılması, burada bir dağıtım grubu ya da bir özsavunma grubu kurulması, yereldeki Alevi derneğinde bir çalışma grubu oluşturulması öyle uzun zaman almayacaktır. Üstelik bu "hazır" çeperde ortaya konulacak ve halihazırdaki ciddi enerji kaçağına son verecek örgütleyici performans, yeni kitleler içinde örgütlenme hamlelerini yaygınlaştırmaya itilim kazandıracak, henüz "potansiyel" vaziyette olan kitlelere dokunacak "ara halka"nın kavranmasını sağlayacaktır.

Bununla birlikte, fiili meşru mücadele sahasındaki militanlar ve örgütler, mutlaka ki, günlük devrimci çalışmalarını yeni kitlelerle temaslarını artıracak ve çeşitlendirecek tarzda yeniden düzenlemelidirler. Bu, belirli bir işçi havzasında, bir emekçi mahallesinde, bir kampüste, bir lisede, bir yöre derneğinde ya da bir sendikada işçilerin, kadınların, öğrencilerin, yoksulların ileri kesimleriyle iç içe olmanın düpedüz örgütsel planlama konusu yapılmasını gerektirir. Yerel düzlemde kitleler arasındaki örgütleyici çalışmanın sosyalist basın dağıtımı, kadın kahvaltısı, işçi konseri, mahalle şöleni, üniversite paneli, liseli kurultayı, politik tartışma toplantısı gibi çok çeşitli biçimlerinin devreye sokulması da aynı örgütsel planlama pratiğinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. 

Devrimci faaliyetin hayli klasikleşmiş ama güncel kullanımları da hayli seyrekleşmiş bütün bu biçimleri, bire bir ve yüz yüze daha çok ilişki geliştirilmesine hizmet ettiğinde, kitle içinde öne çıkanlara parti saflarında örgütlenme çağrısı yapmaktaki ve uygun devrimci sorumluluklar vermekteki ataklıkla tamamlandığında, birkaç kadını veya birkaç işçiyi en basitinden bir okuma grubunda birleştirme girişkenliğiyle buluştuğunda, örgütsel genişlemeye taptaze kanallar açıldığı görülecektir.

Örgütleyici çalışma, partinin her düzeyinde somuttur, mutlaka somut olmalıdır. Bu somutluk, her şeyden önce, örneğin bir emekçi mahallesindeki parti kitlesinin tek tek kimlerden oluştuğu, örgütlenme potansiyelinin kimlerde mevcut olduğu, kimin hangi olanağa sahip olduğu, hangi dernekte kimlerin bulunduğu bilgisine hakim olmak demektir. Ve aynı zamanda, kimlerle ilişkiye geçileceğini, bu ilişkilerin hangi araçlarla sürdürüleceğini, kent meydanındaki gösteriye kimlerin davet edileceğini, kime hangi devrimci görevin önerileceğini, kimlerden hangi esnek örgütün kurulacağını en somut biçimlerde belirleyip planlamaktır. Devrimci irade örgütleyici çalışmaya gerçekten ancak böyle bir somutlukta sirayet edebilir.

Fiili meşru mücadele sahasında partinin politik-örgütsel deneyimler toplamını kendinde cisimleştiren dolaysız önderlik gücü, elbette, sahadaki parti bütününün örgütleyici çalışmalardaki devrimci iradesini bileyen katalizör olma sorumluluğunu taşır. Bu sorumluluk, politik ve örgütsel çalışmaların birbirini tamamlayacak tarzda pratik yönetiminde, yerellerdeki örgütleyici faaliyetin yerinde ve zamanında denetiminde, komünist militanların örgütçü kapasitelerini artıracak yaygın ve süreğen eğitimlerinde, dahası parti tabanında ve kitle içinde örgütleyici faaliyeti bizzat sürükleyecek "birlikte yapma" yönteminde kesinkes karşılık bulmalıdır.

Hem parti tabanındaki hem de emekçi ve ezilen kitleler arasındaki örgütleyici çalışmaya derhal kazandırılması gereken devrimci iradenin düzeyi, hiç değilse, faşist şeflik rejiminin komünist öncünün örgütlülüğünü ve kitlelerle ilişkilenişini önemsemesinin düzeyine denk olmak zorundadır.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 30 Temmuz tarihli 22. sayı Yapıdan köşesi.