16 Eylül 2024 Pazartesi

Nusaybin özyönetim davasında tutuklular savunma yapmadı

Nusaybin'de yasak sırasında tahliye edildikten sonra tutuklanan 53 kişinin yargılandığı davanın 3. duruşmasının ilk günü sona erdi. Bazı arkadaşlarının cezaevlerindeki koşullarına dikkat çeken tutuklular, şartları düzeltilmeyene kadar savunma yapmayacaklarını dile getirdi.
Mardin'in Nusaybin ilçesinde sokağa çıkma yasağının devam ettiği 26 Mayıs 2016 tarihinde tahliye edildikten sonra tutuklanan 53 kişi hakkında açılan davanın 3. duruşması Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.
 
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) binasındaki konferans salonunda gerçekleştirilen yargılamaya Tokat ve Erzurum hapishanelerinde bulunan tutuklular getirildi. Diğer tutukluların savunmalarının ise SEGBİS aracılığıyla alınmasına karar verildi.
 
Tutuklu yakınlarından sadece 10 kişinin salona alındığı duruşmayı HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik ile HDP İl Eşbaşkanı Eylem Amak izledi.
 
TUTUKLU BOZKURT: TEDAVİ EDİLMİYORUM
 
Duruşmada ilk olarak Osman Bozkurt savunma yaptı. PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride tepki göstererek savunmasına başlayan Bozkurt, sık sık tutuklu bulunduğu cezaevinden farklı cezaevlerine sevk edildiğini aktardı. "Her sürgünde hakarete maruz kalıyorum" diyen Bozkurt, annesinin hasta olduğundan dolayı görüşlere gelemediğini belirtti. Bozkurt, "Bir buçuk yıldır Bandırma'da kalıyorum. Ailem görüşüme gelemedi. Sağlık sorunlarım da var ama tedavi edilmiyorum. Şu anda nefes almakta dahi zorlanıyorum. Koku dahi alamıyorum çünkü burnum zedelendi. Şu an ilaçlar sayesinde ayakta duruyorum. Onun için; ya Mardin ya da Diyarbakır cezaevine sevk edilmek istiyorum" sözleri ile sağlık durumuna dikkat çekti.
 
Bozkurt, hakkındaki iddialara ilişkin savunmasını sevk edildikten sonra yapacağını ifade etti.
 
'TECRİDİ LANETLİYOR VE KINIYORUM'
 
Duruşma Tokat T Tipi Hapishanesi'nde tutuklu Hamit Acun'un savunmasıyla devam etti. "Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi lanetliyor ve kınıyorum" diyerek savunmasına başlayan Acun, adil bir yargılama yapılmadığını vurguladı. Birçok tutuklu arkadaşının duruşmalara getirilmediğini hatırlatan Acun, "Avukatlarımızla görüşme ihtimalimiz çok sıkıntılı. Bize sürekli baskı uyguluyorlar" dedi.
 
'ARKADAŞLARIMIZIN VÜCUTLARINDA ŞARAPNEL PARÇALARI VAR'
 
Acun, gözaltına alındığı sırada maruz kaldığı işkenceye ilişkin şunları söyledi: "Dişim ve burnum kırıldı. Boynumda fıtık oluştu. Ama hala tedavi edilmiyorum. Çoğu arkadaşımızın vücutlarında şarapnel parçaları var. Ama ne ilaç veriliyor ne de tedavi ediliyorlar. Üç yıldır tedavi edilmek için talepte bulunuyorum. Savunmamı hazırlamadım. Bu sıcakta 12 saat yol çektim. Doktorun rapor vermesini talep ettim. Ama bana 'senin hayati tehliken yok, o yüzden gidebilirsin' dedi."
 
"Bu koşullarda nasıl sağlıklı savunma yapabiliriz ki?" diye soran Acun, gelecek duruşmada savunma yapacağını söyledi.
 
'TRAFİK KAZASINDA ÖLEN GÜVENLİK GÜCÜNÜN ÖLÜMÜNDE SORUMLU TUTULUYORLAR'
 
Acun'un konuşmasının ardından avukatı Zühat Bilen söz aldı. Nusaybin yasağında çok büyük trajedilerin yaşandığını dile getiren Bilen, insanların kendi düşüncelerini özgürce ifade ettiği ülkelerde bunların yaşanmayacağını ifade etti. Binlerce insanın hayatına mal olan bir 40 yıllık sürecin var olduğunu söyleyen Bilen, "Şu anda yaşadığımız olayda, o sorunun bir parçasıdır" dedi.
 
"Bu davada 'düşman hukukunun' uygulanacağını düşünüyoruz" diyen Bilen, iddianamede trafik kazasında hayatını kaybeden bir güvenlik görevlisinin ölümünden tutukluların sorumlu tutulduğunu belirtti. Tutukluların 'düzensiz' bir şekilde hazırlanmış bir iddianame ile yargılandıklarını kaydeden Bilen, "Şu anda müvekkillerden hiç birinin örgüt üyesi olduğu dahi iddia edilemez. Müvekkillerin yasakta orada bulunmaları dışında tek bir somut delil yok. Bu tutukluluk durumları, mahkeme tarafından teker teker değerlendirilmesi gerekir" şeklinde konuştu.
 
Son olarak söz alan tutuklu Sinan Şahin ise Öcalan üzerindeki tecridi kınayarak, arkadaşlarının yaşadıkları sorunlar çözüme kavuşana kadar savunma yapmayacağını belirtti.
 
Verilen öğle arasının ardından tutuklu İbrahim Halil Ildız'la devam etti. Adil yargılama koşullarının sağlanması halinde savunma yapacaklarını söyleyen Ildız, "Burada daha önce yapılan savunmalarda hatalar yapıldı. Biz hepimiz Kürt'üz. Tutanaklara da Türk değil, Kürt olarak yazılmasını istiyoruz. Biz Türk değiliz. Siz Türk'sünüz, biz Kürt'üz. Adil ve eşit koşullar sağlansın ki biz sizin o yere göğe sığdıramadığınız askerlerinizin neler yaptığını tek tek anlatalım" dedi.
 
'SAVUNMALARIMA EL KONULDU'
 
Ildız'ın ardından konuşan tutuklu Osman Uçar da diğer tutuklular gibi PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride tepki gösterdi. Daha önce yazılı bir savunma yaptığını ve koşulları düzeltilinceye kadar da savunma yapmayacağını belirten Uçar, cezaevinde farklı bir odaya alınıp, eşyaları ve savunmalarına el konulduğunu ifade etti.
 
'YARALI ARKADAŞLARIMIZ HÜCREDE TUTULUYOR'
 
"Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kınıyorum" diyerek söz alan tutuklu Fırat Çiftçi de Bandırma Cezaevi'nde kaldığını ve ailesinin görüşüne gelemediğini dile getirdi. Diyarbakır'daki cezaevine sevk edilmeyi talep eden Çiftçi, "Ailelerimizle sorunsuz bir şekilde görüşmediğimiz ve bütün arkadaşlarımız buraya gelmeyene kadar savunma yapmayacağım. Bundan sonraki yargılamalara katılmak istemiyorum. Koşullar düzelmediği sürece kimse de savunmasını vermeyecek" diye konuştu.
 
Sağlık başta olmak üzere karşı karşıya kaldıkları sorunların heyet tarafından ciddiye alınmadığını belirten tutuklu Onur Yılmaz ise, çoğu arkadaşının yaralı bir şekilde hücrede tutuklu bulunduğunu kaydetti.
 
'İŞKENCEDEN SONRA KENDİMİ TANIYAMADIM'
 
Öcalan üzerindeki tecride tepki gösteren Bayram Sevgin de "Erdoğan hem sizi, hem de Türk halkını kullanıyor. Biz ölmekle bitmeyiz" dedi. Baskı ve şiddet altında alındığını belirttiği önceki ifadesini kabul etmediğini söyleyen Sevgin, "İşkenceden sonra aynaya baktığımda kendimi tanımıyordum. Benim iki amcam katledildi. Babam işkencede sakat kaldı. Ben bunların acısı ile büyüdüm. Ama ne dedik; Barış olsun, kimse ölmesin. Ama bize 'Cizre'yi, Taybet Ana'yı unutun' diyorlar. Başımı da kesseniz, 40 yılda geçse ben bunları asla unutmam" ifadelerini kullandı.
 
Osmaniye Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ömer Faruk Engin ise Abdulkadir Baybars adlı tutuklu arkadaşlarından aylardır haber alamadıklarını söyledi. Mardin veya Diyarbakır'a sevkini talep eden Engin, "Sevkim yapıldıktan sonra, ailem ve avukatlarımla görüştükten sonra savunmamı vermek istiyorum" dedi.
 
AV. DAĞHAN: TUTUKLULAR AMETİLAYTI BEKLEYEN HASTALAR GİBİYDİLER
 
Duruşma, Engin'in avukatı Gülbin Şahin Dağhan'ın savunması ile devam etti. Yüzlerce sayfadan oluşan iddianamede, müvekkiline ait sadece yarım sayfa olduğunu belirten Dağhan, "Sadece bir gizli tanıktan dolayı yargılanıyor. Herhangi bir parmak izi ve suç unsuru tespit edilmemiş" dedi.
 
Tutukluların adalete güvenlerinin kalmadığını ifade eden Dağhan, gözaltı sürecinde yaşananlar hakkında ise şunları söyledi: "Emniyete ilk gittiğimizde, Mardin TEM Şubesi'nin kapısından geri gönderdiler. Savcılık aşamasında avukatlar istendi. Hastane ve savcılık ifadesi sırasında, kapıdaki polisler bize, 'Sağa sola bakmayın. Direk ifade salonuna gidelim. Özel harekatçılar ile bir sorun yaşanırsa biz engel olamayız' dediler. Onlar bile diğerlerinden çekiniyorlardı. İfade salonuna gittiğimiz de tutuklular sanki ameliyatı bekleyen hastalar gibi koridorda yatıyorlardı. Bu ifadeler, kişilerin işkence altında baskı altında verdiği ifadelerdir."
 
Ailelerin çocuklarını ziyaret sırasında karşılaştıkları sıkıntılara da değinen Av. Dağhan, "Nurşan Demir 5 çocuk annesi ve şuanda Van'da tutuluyor. Aile ve çocuklar anneyi aylardır göremiyor.  Çocukları halen okula giden bir anneyi cezaevinde tutmak ne kadar vicdanidir?" diye sordu.
 
Av. Dağhan'ın bu sözleri sonrası mahkeme heyeti duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.