Kutsiye Bozoklar'ın kaleminden: Rusya'da Ekim Devrimi ve 'Yeni İnsan'
Sosyalizm tüm budalaca söylemlere karşın vardı, vardır ve var olacak. Yeni insan artık şimdiden yaratılmalıdır. Çünkü önümüzde yenilgilerden çıkarılabilecek dersler duruyor. Yeni insan eylemin ve çalışmanın içinden çıkacak. Sosyalist örgütlülüğün amacı artık bugünden başlayarak yeni insanı, gelecek insanı yaratmak olmalı.
Mihail Şolohov'un "Uyandırılmış Toprak" romanını okudunuz mu bilmiyorum. Romanın kahramanı Semyon Davudov'dur. Ünlü Putilov fabrikasından, Ekim Devrimi'nin komünist yetiştiren ocaklarından birinden. Toprak devrimi başladığında yirmi bin komünist öncü, işçi kökenli yirmi bin kişi kırsal alanlara gönderilir. "Yirmibinlikler" denilir bunlara. Kırsal alanda proletaryanın dünya görüşünü ve yeni yaşam biçimlerini hayata geçirmenin öncüsü olacaklardır. Roman, uzun zaman karşıdevrime beşiklik etmiş Don Kazaklarının yaşadığı bölgede partinin Kolhoz'lar ve ortak çiftlikler kurmak için verdiği mücadeleyi, köylülerin sosyalizme kazandırılması sürecini anlatır. Semyon Davudov ve köydeki parti temsilcisi Makar Nagulnov bana "Yeni İnsan" tipinin, sosyalizmin ürünü olması gereken; kavgacı, mücadeleye, insana bağlı, direngen, umutlu, ortaklaşacı, kısaca kolektif insan tipinin öncüleriymiş gibi görünür. Sosyalizm davasına bir ömrü adayabilmiş insanlardır. Halka karşı dürüst açık ve anlayışlıdırlar. Kavramaya ve ikna etmeye çalışırlar.
Makar bir dünya devrimi beklemektedir örneğin ve bu nedenle Don kıyısındaki ücra köyde İngilizce öğrenmeye çalışmaktadır harıl harıl. İngiliz emekçileriyle nasıl ilişki kuracaktır yoksa? Ama daha sonra yazılmış pek çok Sovyet romanını okuduğumuzda bencillikten arınmış, eşitlikçi ideale bağlı, bireycilikten uzak yeni insan tipinin, hiç olmazsa prototipini olsun görmek mümkün olmaz. Ehrenburg'un romanlarında emekçi kökenli olmayan komünist tipler vardır: Sergey, Mado gibi. Ya da "Paris Düşerken"in işçi kahramanı Michaud gibi. Ama onlar da eskinin bağrında yetişmiş "aydın" tiplerdir. Ve devrimden yıllarca sonra yazılmış bu romanlarda "Yeni İnsan"ı bütün özellikleriyle bulmakta zorlanırız. Oysa romanda ve genel olarak sanatta, gerçeklik olduğundan daha saf ve daha sarih haliyle vardır. Sovyet edebiyatında "Yeni İnsan" tipine uygun kişilikler bulamamamız rastlantı değildir. Çünkü sanatçı tüm yaratıcılığına rağmen ancak "gerçek" olanı yansıtabilir. Öyle bir insan tipi gerçekte var olmadığı için romanlarda ve genel olarak edebiyatta rastlayamıyoruz onlara.
Rusya'da Ekim 1917'de gerçekleştirilen ilk sosyalist devrim, yeni bir dünyanın kapılarını aralıyordu insan soyuna (insanoğluna değil). İnsanın insan tarafından sömürülmediği, ezenin ve ezilenin olmadığı bir dünya olacaktı bu. Binlerce yıldır bir sınıflı toplumun yerini bir diğeri almış, bir ezenin yerine yeni bir ezen geçmişti. Ama işte insanlığın tarih öncesi sona eriyordu artık. Ne ezen, ne ezilen, ne sınıf, ne de sınıf sömürüsü olmayacaktı. Bu yeni bir yaşam biçimi, yeni bir kültür, yeni bir eğitim ve tüm bunların yarattığı yeni bir insan tipi demekti.
1919 yılında gençlere yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu Lenin: "Eski toplum şu ilkelere dayanıyordu: Soy ya da bırak başkaları soysun; başkaları için çalış ya da başkalarını kendin için çalıştır, köle sahibi ol ya da köle. Böyle bir toplumda yetişen insanlar, doğal olarak analarının sütünü emerken bir yandan şu psikolojiyi, alışkanlığı ya da kavramı da hazmedeceklerdir: Sen, ya bir köle sahibisin ya da bir köle. Ya da küçük bir mal sahibi, küçük bir emekçi, küçük bir memur ya da aydın. Kısacası sadece kendisiyle ilgilenen, başkalarına bir nebze olsun önem vermeyen bir insan."
Binlerce yılın, özel mülkiyetin ve onun yarattığı kültürün; yaşam biçimlerinin, alışkanlıklarının ürünüydü bu "başkalarına bir nebze olsun önem vermeyen" insan tipi. Sosyalizm böyle bir zihniyeti böyle bir ruh halini değiştirmek zorundaydı. Çünkü bu tarz insanlarla "komünist" bir toplum kuruluşuna gitmek mümkün değildi. "Kendimize komünist adını veriyoruz. Nedir komünist? Komünist Latince bir kelimedir. Latince'de Commünis "ortak" anlamına gelir. Komünist toplum, her şeyin (toprağın, fabrikaların) ortak bir mülkiyetin olduğu ve halkın ortaklaşa çalıştığı bir toplumdur. İşte komünizm budur." (Lenin) Ortaklaşa çalışmayı gerçekleştirebilmek kolektif bir zihniyeti yerleştirmekle mümkündür. Ancak, komünistler, kendilerine ortaklaşacı adını verseler de, eski toplumdan ortaklaşıcılıkla ilgili olarak üretimin 'sosyalliği dışında bir şey miras kalmaz. Sosyalizmden önceki tüm toplumlarda yeni toplum eskisinin bağrında gelişip serpilir. Kapitalist ekonomi feodal toplumun bağrında gelişip serpilmiştir. Ve belli bir olgunluk düzeyine eriştiğinde politik iktidarı devralmıştır. Kapitalist kültür de feodalizmin bağrında gelişip serpilmiştir ve politik iktidar alındığında kapitalist kültür belli bir erginlik düzeyindedir. Proletarya iktidara geldiğinde ise ona kalan yalnızca insanlığın engin kültürel birikimidir. Gerektiği biçimde yararlanabilmesi için. Proletarya üretim araçlarına sahip olmayan mülksüz bir sınıftır. İşte bu yüzden kültürel üretimin araçlarına da sahip değildir. Bir sınıfın kültürü, o sınıfın organik aydınları ve sınıfın kendisi tarafından yaratılır. Öğrenmenin araçlarına sahip olmayan proletaryanın organik aydınları da hemen hemen yok gibidir. Onun içindir ki 'bilinç ona dışarıdan taşınır'. Onun içindir ki, yeni bir kültürü, iktidarı ele geçirdikten sonra yaratacaktır. Kısaca her şeye en baştan başlamak zorundadır. Yapılması gereken kolay değildi. Hem yeni zihniyetin ekonomik koşullarını yaratacaksın hem de yeni bir ekonomiyi ortaklaşacı bir dünyayı yeni bir zihniyetle donatılmış insanlarla yaratacaksın. Geri kapitalist, küçük köylüler ülkesi Rusya'da gerçekleşti ilk sosyalist devrim ve geldiğimiz noktada bir yenilgi yaşandı. Bu 'yeni İnsan' tipinin gelişmesinin de kotarılamaması demektir.
(…) Binlerce yılın zihinlerde yer eden ya soyacaksın ya da soyulacaksın; ben kendi çıkarıma bakarım; bizde en iyi ifadesini "her koyun kendi bacağından asılır"da bulan psikolojisini değiştirmek hem bir zihniyet devrimini gerekli kılar, hem de bu zihniyet değişikliğinin sürekliliğini sağlayacak ekonomik sosyal koşulların oluşturulmasını. Ekim devrimi gerçekleştirdikten sonra Rusya iç savaş koşullarım yaşadı. Zaten ülke dünya savaşından yeni çıkmıştı. 1919 yılında Lenin "Rusya'nın bugünkü ekonomisi ne?" sorusuna şu yanıtı verir: "... Geniş ölçüde büyük sanayinin temellerini atma ve kapitalistlerin milyonlarca biçimlere bürünen inatçı direnişlerinin üstesinden gelerek eski kapitalist ekonomiyi yeniden örgütleme görevlerinden ibaret bulunduğu yanıtını vermek zorunda kalırız."
(…) 1919 yılı komünist Subbotnikler deneyi ile de ilgi çekici bir yıl oldu. Komünist Subbotnikler emekçilerin kamu yararına ve ücretsiz çalıştıkları cumartesilerdi. "Aslında gerçek komünizm yalnızca bu küçük olayla belirmeye başlamıştır." diyor Lenin. "Komünizm, ancak Subbotniklerin ortaya çıkmasıyla başlıayacaktır (yani işçiler, hiçbir makam ya da devlet tarafından bir kota ya da kontenjan saptanmadan ücretsiz çalışmaya başladıkları zaman) Subbotnikler bireylerin geniş ölçüde ve kamu yararına emeğini oluşturmaktadırlar." "Bu... toplumun bir tüm olarak gereksinmesini karşılamak için çalışmaktadır, geniş ölçüde örgütlenmiştir, ücretsizdir." "Rusya'da bugün hüküm süren sistemin komünist denebilecek tek bir yönü varsa, yalnızca subbotniklerdir; geriye kalan her şey, sosyalizmin pekiştirilmesi için kapitalizme savaştan başka bir şey değildir."
Sosyalizm bu savaş sonunda pekiştikten sonra "Subbotniklerde görülen türden bir komünizm egemen olacak" diye düşünülüyordu. "Subbotnikler deneyiminden çıkarılan teorik sonuç buydu." İşte subbotniklerin teorik anlamı budur, ücretsiz emek, tüm devletin gereksinimlerini karşılayacak biçimde geniş ölçüde örgütlenmiş ücretsiz emek biçiminde yepyeni bir şeyin doğmakta olduğunu bize göstermektedirler. Eski kapitalist kurallara aykırı, bugün kapitalizmi yenmekte olan sosyalist toplumun çok ötesinde ve ondan çok yüce bir şeyin... "Yeni bir sosyal emek örgütlenmesidir bu; çalışmanın zorunlu olmaktan çıkacağı, bir gönüllü zaman değerlendirmeye dönüşeceği zamanların ön habercisi. Ancak bu ön örgütlenme geliştirilip her türlü emeğe eşit ücret vermeye ve kamu işlerinin gönüllü yapıldığı bir emek örgütlenmesine geçilemedi. Kapitalizmden komünizme geçiş döneminde kaçınılmaz kabul edilen emeğin karşılığının farklı belirlenmesi ve birleşik emeğe daha fazla ücret ödenmesi giderek söndürülemedi. Ücretlerin farklı belirlenmesi burjuva uzmanların, entelektüellerin istihdam edilmesi gereksinmesinden doğuyordu. Ve "bilimsel bilgiye sahip insanlarda, bilimi kişisel bir zenginleşme aracı, insanın insan tarafından sömürülmesinin bir aracı olarak kullanmanın ne kadar iğrenç bir şey olduğu bilincini, bilimi emekçi halka öğretmek için kullanmanın ne kadar daha yüksek ve soylu bir amaca yöneldiği bilincini yaratmalıyız." (Lenin) denilerek burjuva uzmanlar kazanılmaya çalışılıyordu. Birleşik emeğe daha fazla ödenmesi emek-değer yasasının bir gereğidir. Ancak birleşik emek yani becerili işgücünü ortaya çıkarmanın giderlerinin toplumca karşılandığı sosyalist bir toplumda, bilimsel bilgiye sahip bu insanları toplum yetiştirdiğine, toplum bedeli ödediğine göre karşılığını da o topluma ödemek durumu vardır. Ücretlerde eşitliğe yönelinmediği sürece sınıfların ortadan kaldırılması nasıl başarılabilecek sorusu geliyor akla. Bu aynı zamanda sosyalist insanın kolektif insana, eski insanın yeniye dönüşmesinin önündeki engeldir. Yeni insanın yaratılmasının maddi koşullarının da engellenmesi demektir. Ve bu yeni bir kültür yaratılmasıyla da birleştirilemeyince sosyalizmin kurulması için mutlaka gerekli olan paylaşımcı, kavgacı, umutlu, yeni değerlere bağlı yeni insan yaratılamadı. Büyük sanayinin kurulması ile başlayan, Lenin'in eski kapitalizm olarak gördüğü olay geliştirilirken, emeğin verimliliğinin artırılmasının yeni yolları bulunamadı. Batı kapitalizmiyle yarışmak giderek batının tüketim normlarını benimsemek olarak şekillendi.
(…)
Sosyalizm tüm budalaca söylemlere karşın vardı, vardır ve var olacak. Yeni insan artık şimdiden yaratılmalıdır. Çünkü önümüzde yenilgilerden çıkarılabilecek dersler duruyor. Yeni insan eylemin ve çalışmanın içinden çıkacak. Sosyalist örgütlülüğün amacı artık bugünden başlayarak yeni insanı, gelecek insanı yaratmak olmalı. İçimizde eskiye ait değerler malzemeleri birikmiş duruyor. Bir bahar temizliği yapmalıyız kafalarımızda, çalışma biçimlerimizde. Yeni düşler ve yeni umutlar, katıksız inanç, katıksız kavgacılık, katıksız aşk, katıksız umut ve yaşamın her alanında komünarca davranma yeteneği, katıksız paylaşımcılık gerekli bize. Her şeyden önce ortaklaşacı olmayı öğrenmek gerek, hemen şimdi. Bu; binlerce yıldır, ya ezen ya da ezilen olabileceğimizi öğreten sınıflı sistemin alışkanlıklarını yok edebilmemiz için şimdiden gerekli olan şeydir. İnanıyoruz, topraktan ve ateşten doğanların en mükemmeli doğacak bizden: YENİ İNSAN.
Kendimize verdiğimiz ada yani "Komünist" adına uygun bir insan tipi yaratacağız ve bugünden başlayacağız yarının insanını yaratmaya. Sovyet sosyalizmi, George Busch'un hediye ettiği montla mutlu olan taşra kurnazı aydınlar üretti ya da Soljenistin, Kundera, Pastemak tipi sanatçılar. Bunlar hep ikinci sınıf tiplerdir. Geçmiş özlemiyle dolu olan ikinci sınıf aydınlar. Ya da kendini çabucak tüketen Ehrenburg tipi yazarlar. Dün yücelttiğini yirminci kongreden sonra inkâr eden. Paris Düşerken'de geleceğin değerlerini savunurken 'Buzların Çözülüşü'yle söylediklerinin tümünü geri alan ikiyüzlü değerler yetiştirdi. Biz sistemin tümünün revize edildiğini hep savuna geldik. Ama gelişmiş değerlerine sahip çıkan sosyalist insan yaratabilseydi sistemde acaba bu denli bir yenilgi yaşanır mıydı? Sosyalizmin ideolojik aşılama gücü kapitalizmin ardında kaldı. Bu yenilginin politik ve ahlaki yönünün çok etkili olduğunu gösterir. Zihniyetleri değiştirmeden sosyalist bir dünya kurulamayacağını düşünüyorum. En güzel yaşamın "Bir ağaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşçesine" dercesine bir yaşam olduğu gerçeğine inanan insanlar gerek bize. Şimdi bugünden başlamalıyız değişmeye ve değiştirmeye. Eylem içinde, bütün kalıpları, putları ve önyargıları, öncü bir disiplinle yıkarak başarabiliriz bunu ancak. Yeni insan: eylemin sıcaklığında ışıyacaktır.
*Yaşama Dair, Ceylan Yayınları/2001 İkinci Baskı, Varyos Yayınları/1994 Birinci Baskı