28 Mart 2024 Perşembe

İşsizleri örgütlemek

Sosyalistler, emekçi soldan önemli bir kesim işçilerle temas kurabilmek, ilişki geliştirip örgütleyebilmek için bir faaliyet içindedirler. İşçilerin direnişleriyle de aynı teması sürdürmek yoluyla ilişki kurma arayışı devam eder. Lakin direniş bittiğinde işçiler işsiz kaldıklarında kaçıyla ilişkileri sürdürdüğümüz yanıtlanması gereken bir sorudur. Üretime dönemediği/üretimden koptuğu için bizim de ilgi alanımızın dışına çıkması bir yerde "normal" görülmektedir.
İşsizlik çığ gibi büyümeye devam ediyor. Kapitalist sistem her geçen gün işsizliği büyütürken, sistemin sıklaşan krizleri ise bu büyümenin katlamalı bir hal almasına yol açıyor. Krizin emekçilerde karşılığı işsizlik, açlık ve yoksullaşma oluyor. "İşsizlikte tarihi rekor", "Türkiye tarihinin en büyük işsizlik rakamı" ve "Türkiye böyle bir işsizlik görmedi" başlıklarıyla haberler işsizliğin toplumu derinden etkileyecek düzeye ve ne kadar vahim boyutlara tırmandığını gösteriyor.
 
Bugün resmi işsizlik (Şubat ayı) 4 milyon 730 bine (yüzde 14,7), gerçek işsizlik ise 7 milyon 669 bine (yüzde 22,2) sıçradı. Kriz hızlı bir şekilde işsizliği büyütmeye devam ediyor. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 26,1'i, kadınlarda ise yüzde 16,9'u gördü. DİSK-AR'ın hesaplamasına göre 6 ayda (2018 Ağustosundan 2019 Şubatına kadar) 2 milyon işçi işsiz kalmış. Kapitalist sistemin krizi işçi sınıfı ve emekçilere korkunç yüzünü, işsizliği büyüterek gösteriyor.
 
İstihdamda bulunan 18 milyon ücretli çalışanın yani işçinin yarısından biraz daha azının işsiz olması, işsizlerin nüfus içinde kapsadığı yer ve önemini ortaya koyuyor. Her üç işçiden biri işsiz durumda.
 
Kapitalist sistem artık-değer üzerine kurularak artık-değeri büyütmek için artık-nüfusu da büyütür. Artık-nüfus ücretleri aşağı çekmenin, sosyal hakları budamanın, işçiyi sindirmenin kırbacıdır. Kırbaçsız kapitalizmden söz edilemez. Kapitalist ekonominin kriz dönemlerinde işsizlik büyük bir sıçrama kaydederken canlanma ve yükseliş dönemleride işsizlik bir miktar düşmesine rağmen büyük bir işsiz nüfusu varlığını sürdürür. 1988-2002 arası dönemde işsizlik oranı yüzde 8'di. AKP'nin hükümete geldiği ve bir süre sonra iktidar olduğu 2002-2018 arası dönemde işsizlik yüzde 10,7'ye yükseldi. İşsizliği yükselten başkaca olgular olmakla birlikte, izlenen ekonomik politikalar sonucu işsizlik ciddi bir oran olarak toplam nüfus içinde önemli bir yer kaplamaya devam etti, ediyor. Emperyalist küreselleşme koşullarında işsizlik daha fazla büyümüş ve kronik kitlesel işsizlik baskın bir olgu haline gelmiştir.
 
Coğrafyamızda 7,5 milyona ulaşan işsizler kapitalizmle en büyük çelişkiyi yaşayan kesimdir. Üretimle ilişkileri kesildiği, işgücünü satacak kapitalist bulmakta zorlandıkları için işçi ve ailesi açlıkla yüzyüzedir. Çoğu işsiz işsizlik maaşı da alamamaktadır. Alanlara da belli bir süre ödeme yapılmaktadır. İşsizlik ödeneği dahi açlık içinde yaşamasını ortadan kaldırmamakta, gizli açlığa yol açmaktadır. İşsizler, kapitalist sistemle büyük çelişkiler yaşamaya devam etmelerine rağmen aynı zamanda en örgütsüz kesimdir. Çalıştıkları esnada sendikalar vasıtasıyla belki örgütlenme olanağına kavuşan, toplu olarak hareket etme olanağı olan ya da üretimde bulundukları için emekçi sol güçlerin bir biçimde örgütlenme hedefinde olan işçiler, işsiz kaldıklarında en basit örgütlenme olanaklarından dahi yoksun kalmaktadır. Sendikalar, üyesi olan işçiler işten atıldıklarında ilişkiyi de bitirmekteler.
 
Sosyalistler, emekçi soldan önemli bir kesim işçilerle temas kurabilmek, ilişki geliştirip örgütleyebilmek için bir faaliyet içindedirler. İşçilerin direnişleriyle de aynı teması sürdürmek yoluyla ilişki kurma arayışı devam eder. Lakin direniş bittiğinde işçiler işsiz kaldıklarında kaçıyla ilişkileri sürdürdüğümüz yanıtlanması gereken bir sorudur. Üretime dönemediği/üretimden koptuğu için bizim de ilgi alanımızın dışına çıkması bir yerde "normal" görülmektedir. Oysa işsizlerin bir bölümünün tekrar üretime dönme/yeniden iş bulma, herhangi bir fabrikaya, işletmeye girme olanakları vardır. Ayrıca sınıf çelişkileri de devam eder ve sınıf mücadelesinde de önemli bir yer tutar.
 
Coğrafyamızda işsizlerin örgütlenmesine dair geçmişte dar ve sınırlı adımlar atılsa da güdük kaldı. Bunlar iki ayrı dernek örgütlenmesidir. Bunlardan biri 90'lı yılların başında sosyalistlerin girişimiyle faaliyet geçen "İşsizler Derneği"dir. Faaliyeti İstanbul'la ve birkaç yılla sınırlı kaldı. Diğeri, 70'li  yılların ikinci yarısında faaliyete geçen ve nispeten daha yaygın örgütlenmesi olan ve daha uzun süre faaliyet yürüten Dr. Kıvılcımlı geleneğinden eski Vatan Partisi çevresinin örgütlediği "İşsizlikle ve Pahalılıkla Mücadele Derneği"dir. Dünyada da çeşitli örnekleri vardır. Fiili mücadeleyi temel alan daha özgün bir örgütlenmeye sahip olan, önemli ayaklanmaların içinde yer alan Arjantin'deki "İşsiz İşçi Hareketi" bunlardan biridir. Yine Sudan'da yakın zamanda halk devriminin önemli bileşenlerinden Sudan İşsizler Birliği sayılabilir. Arap isyanları döneminde Tunus'taki devrimin kıvılcımını çakan işsizlerdir. Coğrafyamızda da bunun izlerini bulmak mümkündür.
 
Kapitalist sistemin her geçen süre büyüttüğü ve anti kapitalist mücadelede önemli bir role sahip olacak işsizlerin bir hareket olarak örgütlenmesi ve bu gücün aktif bir biçimde sınıf mücadelesinin kanallarına çekilmesi sorunu vardır. Sosyalistler bu sorunu çözümlemekle de yükümlüdür.