21 Aralık 2024 Cumartesi

Gazeteciler Ankara'dan seslendi: Kameralarını yerde bırakmayacağız

DFG ve MKG, SİHA saldırısında katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in katledilmesine ilişkin, "Her ne olursa olsun onların kamera ve kalemlerini yerde bırakmayacağız" denildi.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Kuzey ve Doğu Suriye'de Türk devletinin SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Biilgin için basın açıklaması yaptı.

Selanik Caddesinde Mezopotamya Ajansı (MA) Ankara Bürosu önünde yapılan açıklamaya, gazeteci Hüseyin Aykol, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Burcugül Çubuk, Vezir Coşkun Parlak, Sümeyye Boz, DEM Parti Ankara İl Örgütü ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) katıldı. Açıklamada, "Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ölümsüzdür, hakikat susturulamaz" pankartı açıldı.

'ÖZGÜR BASIN 40 YILDIR TAVİZ VERMİYOR'
Açıklamayı okuyan Jinnews muhabiri Melek Avcı, özgür basın çalışanlarının 40 yılı aşkın süredir JİTEM'cilere, kontralara ve çetelerin saldırılarına rağmen gerçekleri duyurmaktan asla taviz vermediğini vurguladı. DAİŞ'in Ortadoğu'da uyguladığı vahşi saldırıları özgür basın emekçilerinin duyurduğunu hatırlatan Avcı, "DAİŞ, hakikatler duyulmasın diye gazetecileri hedef alıp katletmekten geri durmadı. Denizler, Nujiyanlar bu mücadelenin yol göstericileri oldu. Şengal'de, Kobanê'de, Rakka'da DAİŞ'in vahşi uygulamalarını dünyaya duyurdular. Yaşamları pahasına gerçekleri duyurmaktan vazgeçmediler" dedi.

'KOBANÊ'NİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DÜNYAYA DUYURDULAR'
En çok gazetecilerin hedef haline getirildiğini söyleyen Avcı, "İki gün önce de iki gazeteci arkadaşımızın katledildiğini öğrendik. Her iki arkadaşımız, DAİŞ Kobanê'ye saldırırken günlerce haber peşinde koştular. Kobanê'nin özgürlüğünü dünyaya duyurdular. Nazım Daştan, ilk günden son güne kadar Kobanê direnişinin hem tanığı hem de sesi oldu. Cihan Bilgin, DAİŞ'in vahşet merkezine dönen Rakka'nın özgürleştirilmesi hamlesinde ilk günden son güne kadar esaret altında tutulan ve özgürlüğe susayan kadınların sesi oldu. Kamera ve not defterleriyle nerede bir karanlık odak varsa aydınlatmak için mücadele ettiler. Ne var ki DAİŞ'i Kobanê üzerine saldırtanlar, DAİŞ'in arka bahçesi olanlar, DAİŞ yenilince bugün başka isimler altında tekrar Kobanê'ye saldırı hazırlıkları yapıyor. Nazım ve Cihan bu gerçeği dünyaya duyurdukları için hedef alındılar" ifadelerini kullandı.

'ELİNDE SADECE KAMERA OLANLARI BOMBALIYORLAR'
Nazım Daştan'ın katledilmeden önce attığı mesajı okuyan Avcı, "Nazım Daştan, katledilmeden birkaç saat önce sosyal medya hesabında şunları paylaştı; 'Ateşkes iddialarının aksine Türkiye ve bağlı çeteleri Kobanê başta olmak üzere Rojava'ya büyük saldırı hazırlığında…' Suriye'de kirli planlar devreye konuluyor. Özellikle dünyada özgürlük mücadelesinin sembolü haline gelen Kobanê düşürülmek isteniyor. Ancak Türkiye Kürtlerle bir sorunları olmadığını söylüyor. Eğer gerçekten sorun yoksa o zaman Nazım ve Cihan neden katledildi? Tek derdi Kürt kazanımlarını ortadan kaldırmak olanlar, elinde sadece kamera olanları uçaklarla bombalıyorlar. Bir yandan demokrasi ve barış diyenler, diğer yandan Kürt halkı özgür yaşamasın diye her türlü saldırı hazırlığındalar. Demokrasi havarisi kesilenler, söz konusu Kürtler olunca en kirli savaşı yürütmekten geri durmuyor. Bu gerçekler açığa çıkınca da gazetecileri katlediyorlar. Kirli planları deşifre edilince hunharca saldırıyorlar. Kirli planlarından vazgeçeceklerine suçu gazetecilere yüklüyorlar. Oysa esas sorumlu bu planları yapanlardır" şeklinde konuştu.

'YALANLARI GÖZLER ÖNÜNE SERDİLER'
Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in bizzat savaş alanlarına gidip halka gerçekleri taşıma arayışında olduğunun altını çizen Avcı, "Her iki arkadaşımız kirli planları ortaya çıkarmanın yanı sıra özel savaş medyasının yalanlarını gözler önüne serdiler" diyerek Nazım Daştan'ın sosyal medyada yaptığı son paylaşımlardan birini daha aktardı:"Korku, panik ve tedirginlik özel savaş medyasının en çok beslendiği aygıtlardır. Dezenformasyon ve manipülasyon üzerinde bir atmosfer yaratılmaya çalışılıyor. Rojava bunlara karşı da savaşıyor. Öz gücünden yoksun bir temelin algısı ve bakış açısı, karşıya artı olarak geçer."

Cihan Bilgin'in günlerdir saldırı altında olan Tişrîn Barajından son gelişmeleri dünyaya duyurduğunu aktaran Avcı, "Yandaş medyanın gerçekleri örtbas eden zihniyetini açığa çıkarmak ve halkı habersiz bırakmamak için tüm tehlikeleri göze alarak çalışmalarını sürdürdü. Onlar her zaman hakikatin sesi oldular. Son anlarına kadar da Rojava'nın sesi oldular. Biz de her ne olursa olsun onların kamera ve kalemlerini yerde bırakmayacağız. Asla gerçeği duyurmaktan vazgeçmeyeceğiz. Özgür basın hakikatleri duyurmaya devam edecek. Onların amaçlarını gerçekleştirinceye kadar özgür basın bu yolda yürümeye devam edecek" diye vurguladı.

'ÖNCE GAZETECİLER KATLEDİLİYOR'
Eylemde gazeteci Hüseyin Aykol da söz aldı. Yıllardır gerçeği halka duyurmak için çalıştıklarını söyleyen Aykol, özgür basının yazdıklarının devlet aklını acıttığını kaydetti. Hakikatlerin halka ulaştırılmasını istemeyenlerin arkadaşlarını öldürdüğünü, yaraladığını, bürolarının bombaladığını belirten Aykol, "Bu baskılara ve saldırılara rağmen biz bu işe gönlümüzü, hayatımızı verdik. Ne zaman ki bize yönelik baskılar arttığında, Türk devleti, devlet aklı sınır ötesi operasyon hazırlığında olduğunda basına, gazetelerimize, televizyonlarımıza, ajanslarımıza baskınlar olur, yayın yasağı gelir, tutuklamalar olur. Yeniden iki arkadaşımızın Rojava'da gazetecilik yaparken katledilmesi bize bunu hatırlattı. Devlet aklı yine sınır ötesine operasyonlar mı düzenliyor, yine insanlar mı katlediliyor, hayatlar mı karartılacak göreceğiz. Bizimle dayanışma içinde olmanız tüm bunların yaşanmamasını sağlayacaktır" diye ekledi.

'EMRİ VEREN, EMRİ ALAN SAVAŞ SUÇU İŞLEMİŞTİR'
DEM Parti Milletvekili Burcugül Çubuk da, gazetecilerin sistematik olarak hedef alınmasının savaş suçu olduğunu söyledi. Hem üzgün, hem de öfkeli olduklarını söyleyen Çubuk, Filistin'den Ürdün'e, Irak'tan Suriye'ye Rojava'ya kadar gazetecilere yönelik katliam saldırısı yaşandığını hatırlattı.

Türk devletinin barış, çözüm, akan kanın durması gibi bir politikası olmadığı için halkların sesini, sözünü, yaşadıklarını dünyaya duyuran gazetecilere saldırdığını kaydeden Çubuk, "Savaş suçu işlemekten vazgeçin. Basının üzerindeki baskıya son verin. Katliamlara son verin. Barış SİHA'ların İHA'ların kalktığı bir iklimde olmaz. Barış, üzerinde 'Press' yazan bir aracın vurulmasıyla olmaz. Eğer kürsülerde barış istiyoruz diyorsanız bunun hakkını vermek zorundasınız. Bütün savaş suçluları yargılanmalıdır. Emri veren, emri alan savaş suçu işlemiştir. Bu suç insanlığa karşı işlenmiştir. Bu suç Kürdistan ve Türkiye halklarına karşı işlenmiştir. Hepimize yöneliktir. Gazeteciler bir coğrafyada güvende değilse hiçbirimiz güvende değilizdir. Savaş suçları durmalı. Bölgedeki savaş politikaları sona ermelidir" çağrısında bulundu.