25 Nisan 2024 Perşembe

Efe Dağlı yazdı | Şenlik ateşlerine kaç var?

Bir de teyakkuz. AKP-MHP uyumlu diyorlardı değil mi? Alın işte: Genelkurmay Başkanlarının emeklilik yaşını 67'den 72'ye yükseltmeye azmetmiş AKP. Hulusi Akar ile uyumlu şimdiki isim üç yıl daha göreve devam ederse, MHP'li olduğunu saklamayan orgeneralin muhtemel Genelkurmay Başkanlığına engel olunabilir. Çatlak mı, değil mi; zamanla görürüz ama önemli çünkü kadro kısıtları elini kolunu bağladı AKP'nin. AKP, iktidardan düşerse, o rövanşizm ortamında başına nelerin geleceğini tahmin ettiğinden, öyle bir sonuç doğmasın diye neler yapabilir, neleri göze alır? Her şeyi. Ama bu artık sadece bir niyeti anlatıyor olabilir. Mecali kalmayan bir iktidarı önce bürokrasi terk eder. O evre geldi çattı.

Pragmatikler...

Parayı çok seviyorlar...

Milliyetçiliği kullanıyorlar...

Dini itina ile, devlet çıkarlarına alet etmekten sakınmıyorlar...

Türkiye'deki Milli Görüş geleneği bileşenlerinin hikayesi aşağı yukarı böyle.

AKP o geleneğin hem devamı hem iyice bozuma uğramış halini temsil ediyor.

Parayı görürse ve gördüğünde feda edemeyeceği neler var? Somuta bakalım:
Cemal Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi, sermaye transferi ve şirket alım-satım haberleri arasında, Suudi Arabistan'dan geldi, Erdoğan'la görüştü, üstelik taraflar basın açıklaması daha yapamadı. Şu besleme basının karşısına çıkamamak nedir? İlişkinin AKP tabanında bile meşru görülmediği o kadar belli ki.

Tutarlılık iddiaları çıkarlar ve para sözkonusuysa uçar gider.

'Özgürlük' denilir ve ardından sansür yasası çıkarılır. Hiç değilse arzu edilir. Devlet ideolojisine demirlediğinden beri AKP'nin, kendi geleneksel tabanına rağmen yapıp ettikleri tümüyle böyle.

SBK Holding sahibi Türkiye'ye değil ABD'ye iade edilecek kararı var bu arada. AKP-MHP gizli bir tahkimata girişiyor derhal. Kitle önünde 'millici' ve yüz yüze ilişkide el pençe divan diplomasi.

Daha aç, daha baskı altında bir toplum gerçeği. Tel tel çözülen, kendine dönen, maneviyatı zayıflayan bir nüfusa toplum denilebilir mi, iktidarın bütün o yapıp ettikleri toplumu toplum olmaktan çıkarmaz mı?

Bu atmosferde tek seslilik esastır. İtaat mutlak ihtiyaçtır. İhlal eden kim olursa olsun itibar suikastına uğrar. Troller bu işler için vardır.

'Kral çıplak deme vaktidir' diyen B. Arınç'ın tefe tutulması, eski defterlerin açılması, kişisel hesapların görülmesi, olası bir dağılma halinde hangi kirli ilişki ve bilgilerin ortaya saçılacağına işaret ediyor.

Kültürel savaş kaybedildi.

Kadro biriktirilemedi. Ortalama zekanın üstüne çıkabilen kimse kalmıyor. İktidarın etrafında pragmatizmi ve mal-mülk hırsı kalbi kuruturken yaratıcı aklı öldürüyor.

Hegemonya kurma becerisi ortadan kalktı. Her kafadan ayrı ses çıkıyor.

Kitle konsolidasyon başarısı iyice geriledi. Oy desteği kendi tarihinin en zayıf döneminde.

Vaat edebildikleri yalnızca hamaset. Kürt sorunu mu? Yok ki. Efendim Kürtçe konuşabiliyormuş Kürtler, daha ne olsun.

Yavanlık, yavanlık, yavanlık.

Bir de teyakkuz. AKP-MHP uyumlu diyorlardı değil mi? Alın işte: Genelkurmay Başkanlarının emeklilik yaşını 67'den 72'ye yükseltmeye azmetmiş AKP. Hulusi Akar ile uyumlu şimdiki isim üç yıl daha göreve devam ederse, MHP'li olduğunu saklamayan orgeneralin muhtemel Genelkurmay Başkanlığına engel olunabilir. Çatlak mı, değil mi; zamanla görürüz ama önemli çünkü kadro kısıtları elini kolunu bağladı AKP'nin.

Korkunç bir köşeye sıkışmışlık, özü özeti bu iktidar bloğunun içinden geçtiği dönemin. Çok değil bir yıl sonra seçim var üstelik. AKP, iktidardan düşerse, o rövanşizm ortamında başına nelerin geleceğini çok tahmin ettiğinden, öyle bir sonuç doğmasın diye neler yapabilir, neleri göze alır?

Her şeyi. Ama bu artık sadece bir niyeti anlatıyor olabilir. Mecali kalmayan bir iktidarı önce bürokrasi terk eder. O evre geldi çattı.

Burjuva siyaset arenasındaki atışmaları psikolojik ortamı ele geçirmeye dönük.

AKP güvenlik endişesini öne çıkarmaya ant içmiş gibi. Kontrol edilebilir sınırlar içinde olmak kaydıyla Türkiye'deki şiddet çatışma ortamından azami istifade etmeye çoktan hazır.

Yanı sıra laik-şeriatçı kamplaşması da AKP'nin araçlarından. CHP'yi "tek parti CHP'si" biçiminde kodlayabildiği sürece bu enstrümandan vazgeçmez. CHP'nin halka ve dindarlara dönük dışlayıcı, küçümseyici her hamlesine AKP müteşekkir olacaktır. İslam denilince bundan "1400 yıllık gericilik"i anlayan halk düşmanı travmatik zihin yapısı tam da böyledir örneğin.

Sistem içinde AKP karşıtı olarak konumlanan partilerin genel tutumu ve "Millet İttifakı"nın çelişkili, hesapçı halleri oradan halkçı-yoksuldan yana adımlar gelmeyeceğini anlatıyor. Bütün dertleri rövanşizm.

Tam da bu nedenle, AKP için kitleler ne denli araçsalsa diğer blok içinde durum aynı. Hatta AKP'den daha uzak, daha kibirli bir geleneksel tutumu var "Millet" ittifakının. Yoksulların büyük kesimi onları hala kendilerinden saymıyor. Kimi Avrupalıların doğu ile kurdukları oryantalist ilişkinin benzerini bu bileşenlerin halk ile kurduğu ilişkide görebiliriz.

Mesela sansür yasasına hep beraber 'hayır' diyecekler ama 'tezkere' konusunda derhal ikiye bölünürler. Kaldı ki sansüre karşı, hakikatin bütün cesametiyle ortaya konulmasını da istemezler. Sivas'ın ötesinde olup bitenlerin duyulmasını onlar da gizlemek ister örneğin.

Türkiye'de çözüm bekleyen asli konular ciddidir. O ölçüde bir ciddiyetle yaklaşılmasını gerekli kılar. AKP de böyle yaklaştı. Avutur, aldatır, kendine bağlar sanıyordu, öyle olamayacağını gördü ve devlet perspektifini uygulamaya başladı.

"Muhalefet"in sömürgeci bakış açısını çeşitlendirmekten öte bir perspektifi olmadığını "İmralı'ya görüş yasağı kaldırılabilir" içerikli haberlere gösterilen tepkiden çıkarmak mümkün: "Kürtler AKP ile çatışsın, bize oy versin, peşimize takılsın", ucuzluğundan öteye varamayan bir dolu sıradanlık. Tarihsel sorunları günlük çıkarlara alet etmek bir AKP'nin özelliği değilmiş demek!

Bu pek de zeka gerektirmeyen kör rövanşizm, iktidar bloğuna, sahada alan açıyor. O sayede kendisini muhalefetin düşmanlığı üzerinden tahkim etme yolunu zorluyor. Kimsenin eli temiz değil ve bu nedenle hepsi kendi aktif kitlesini oyuna sürmeye hazırlanıyor.

İktidarlar el değiştirir, zulüm sürer, tarihsel meseleler kangren halini alır, toplum bozulur, çözülür, yoksulluk daha fazla insanı pençesine alır. Olayların düz akışı böyledir.

Türkiye Halk Cumhuriyeti programı etrafında eşitlik ve özgürlüğü öne çıkaran, on milyonlara açılarak her birini bir vesileyle kapsayan pratik-politik yönelik bütün o düz akışı sekteye uğratıp ezilenlerin kurucu iradesini açığa çıkarabilir. Çıkarsın o zaman; devrime giden yol devrimin zaferi kadar şenliklidir.