21 Kasım 2024 Perşembe

ÇEVİRİ | PCR Arjantin: Gayrimeşru IMF borçları reddedilmeli

Arjantin Devrimci Komünist Partisi'nin (PCR) hükümetin geçtiğimiz günlerde IMF ile yaptığı anlaşmayla ilgili haftalık Hoy (Bugün) yayınında yer alan değerlendirmesi Latin Amerika'daki IMF çıkmazını bir kez daha ortaya koyuyor.

Arjantin'de mevcut hükümet 28 Ocak Cuma günü IMF ile önceki Macri yönetimi döneminde biriken 44,5 milyar dolarlık dış borcu ödemeye yönelik prensip anlaşmasına vardığını açıkladı. Aynı gün yine zamanında ve kurallara uygun bir şekilde 714 milyon dolarlık bir ödeme de gerçekleştirdi. Açıklama, sağ muhalefet ve müesses nizamın ekonomik güçlerinin duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Başbakan Alberto Fernandez "boynumuza geçirilmiş bir ip ve tepemizde sallanan demoklesin kılıcı varken" diye ifade ettiği durum karşısında "şimdi olanaklı ve makul tek bir çözüm" olduğunu ileri sürdü. Gerçekte ise araştırma yapmaksızın yine düzmece ve gayrimeşru olan bu tiksinti uyandıran borç üzerine anlaştılar; önümüzdeki yıllar için ülkeyi IMF prangasına mahkum ettiler. Ödenmesi olanaksız olmasının dışında IMF'den alınan borç halkı yeni bir soyguna maruz bırakıyor, omuzlarına yapısal uyumu yüklüyor.

Anlaşmanın birçok ayrıntısı hala belirsiz. Şimdiye kadar, anlaşmanın bütçe açığında güçlü azaltım, ciddi parasal uyum ve rezerv biriktirme hedefleri koyduğu biliniyor. IMF şimdilik, üç ayda bir yapılan toplam on adet revizyonu içeren iki buçuk yıllık dönemi kapsayan bir program belirledi. Programın onaylanması ile birlikte ana vadeleri içeren ödemelerin yanı sıra zorunlu faiz ödemeleri de belirleniyor. Hatırlayalım, orijinal zaman çizelgesine göre kalan borcun (41,7 milyar dolar) 2022-2024 gibi kısa bir vadede geri ödenmesi gerekiyordu. Şimdi ise dört buçuk yıllık ödemesiz dönemle birlikte on yıllık bir geri ödeme süresi uygulanacak. Bu, yeni planlama ana vadelerin 2026'da başlayıp 2032'ye kadar uzayacağı anlamına geliyor.

Ekonomi Bakanı Martin Maximiliano Guzman, "mümkün olan en iyi anlaşmaya varıldığı" sözleriyle durumu kurtarmaya çalıştı. Oysa -IMF ile herhangi bir iyi anlaşma mümkün olmasa da- hükümet, uzun müzakereler boyunca istediği hiçbir şeyi elde edemedi: Kısmi borç indirimi, geri ödeme sürelerinin 20 yıla uzatılması, ek ücretlerin kaldırılması (büyük borçlar için), ayrıca iklim eylem planları için borç takası gibi olağandışı talepler.

VERİLEN TAAHHÜTLER
Bildirildiği üzere hükümet faiz dışı bütçe açığını 2022 yılında GSYİH'yı yüzde 2,5'a düşürmeyi taahhüt ederken (2021'de yüzde 3,0 idi) aralık ayında reddedilen bütçede yüzde 3,3'lük bir açık önerilmişti. IMF'ye verilen taahhüde göre ise açığın 2023'de yüzde 1,9, 2024'te yüzde 0,9 ve 2025'de sıfır açıkla seyretmesi öngörülüyor (sıfır açığa hükümetin istediği gibi 2027'de ulaşmak yerine). Hükümet sert bir uyum programı uygulamadan böyle bir azaltımı nasıl başarmayı planlıyor? Kapsamlı mali düzenlemelerin yapıldığı 2021 yılında GSYİH'nın yüzde 3,1'i kadar olan açığın, yüzde 0,5'e karşılık gelen servet üzerindeki vergiyi de içerdiğini belirtmek gerekir (aksi takdirde açık yüzde 3,6 olacaktı). IMF ayrıca, Merkez Bankası'nın (BCRA) Hazine'ye 2021'de GSYİH'nın yüzde 3,7'sine denk gelen desteğini 2022'de yüzde 1,0'e, 2023'de yüzde 0,6'ya ve 2024'de "sıfıra yakın bir düzeye indirerek" para politikasında sert bir sıkılaştırma talebinde bulunuyor. Bu, kamu sektöründeki açığın büyük bir kısmının son iki yılda olduğu gibi para basarak değil borçla finanse edilmek zorunda olacağı anlamına geliyor.

Buna ek olarak, 2022'de gelecekteki borç geri ödemeleri için bir esneklik sağlamak amacıyla rezervlerde 5 milyar dolarlık bir artış hedeflendi. Bu hedef, yeni dış borçlanma olmadan çok iddialı görünüyor. Bu açıdan ülke bu hedefe ulaşmak için bu miktarlara yakın bir kaynak talebiyle çeşitli uluslararası kuruluşlara (Dünya Bankası, İKB) başvurmak durumunda kalabilir.

KENDİ REZERVLERİ OLMAYAN MERKEZ BANKASI
2021'de soya fasulyesi (yüzde 50 civarında) ve diğer tahılların uluslararası fiyatlarındaki keskin artış sayesinde ihracat gelirlerindeki nispi iyileşme ile "gökten düşen" 6 milyar dolarlık nimetin yardımıyla 14,75 milyar dolarlık ticaret fazlası sağlandı. Ek olarak IMF, pandemi maliyetlerini karşılamak için 4,3 milyar dolar değerinde Özel Çekim Hakkı'nı (SDR) kullanıma soktu; fakat bu para IMF borcunun geri ödemesi için kullanıldı. Yani, BCRA tek bir dolar dahi biriktiremedi. Net rezervler (BCRA'nın kendi rezervleri) ancak 1,5 milyar dolar iken, net likidite rezervleri (döviz) negatif bölgeye düştü. Bu kısmen, mevcut hükümetin göreve başladığından beri IMF'ye olan tüm ödemeleri (yaklaşık 7,5 milyar ABD doları) iman edercesine ödemesinden kaynaklanıyor. Ayrıca tahıl şirketleri piyasaya son iki yıldaki ihraç gelirlerinin 7,1 milyar dolar daha azını likidite olarak sundu.

FİİLİ GEÇİCİ İŞ DÜZENLEMESİ
Hükümet, emeklilik ve çalışma reformu taleplerinin olmamasını olumlu karşılıyor. Ancak 2003 ve 2018 anlaşmalarında bu koşullar sağlanmadı. Kamu harcamalarının önemli bir kısmını oluşturan emekli maaşlarına getirilen düzenlemeler zaten yıllardır sürüyor. Bunun bir kısmı Macri yönetimi altında, bir kısmı ise önce kararnamelerle maaş "artışları" yaparak düzenlemeleri askıya alan ve ardından emekli maaşlarını enflasyondan ayıran yeni bir formül getiren mevcut hükümet altında gerçekleşti. Sonuç olarak emeklilik ve emekli maaşı harcamaları 2021'de reel olarak yüzde 9,2 düzeyinde, 2017'den bu yana ise yüzde 20,1'lik bir düşüş gösterdi. Devlet memuru maaşlarına yapılan harcamalar son iki yılda reel olarak yüzde 9,2 düşerken 2015'ten bu yana yüzde 32,8 azaldı. Reel işçi ücretleri 2021'de art arda dördüncü yıl da düşerek (yüzde 3,2) 2017'den bu yana toplam yüzde 16,9'luk düşüşle 2007'den bu yana en kötü seviyeye indi. "Yapısal reformlar" olsun ya da olmasın, işçi-memur maaşları, emekli maaşları ve diğer sosyal harcamaların düzenlenmesi bir süredir devam ediyor.

Bazı kesimlerin IMF'ye karşı Rusya ve Çin'e "dayanarak" tasma değiştirme yanılsamasına girmeleri de yine gerçeklik tarafından boşa düşürüldü. IMF ile erken bir anlaşmayı destekleyen Sabino Vasa Narvaja (Arjantin'in Çin Büyükelçisi) ve Putin'in kendisine bir anlaşma sağlamayı tavsiye ettiğini açıklayan Alberto Fernandes'in açıklamaları bunun açık göstergesi oldu.

SIFIR EGEMENLİK
Önümüzdeki iki buçuk yıl içinde (mevcut anlaşma dönemi) ülke, IMF tarafından üç ayda bir denetimlere tabi olacak. Bu egemenliğimizin gerçek anlamda aşağılanması anlamına geliyor. Dahası anlaşma, hedeflerle olası bir uyumsuzluk durumunda gelen ek şartlarla birlikte koşullardan cayma istisnai uygulamaları gerektirecek. 2026 itibariyle daha önceki borç ödeme vadelerinin iptal edilmesi gerekecek. Ayrıca 2025'ten itibaren 2020'de yeniden yapılandırılan döviz cinsinden borçlu özel tahvil sahiplerine büyük döviz borç vadeleri tahakkuk edecek ve bu da yönetilmesi güç bir birleşime yol açacak.

Ekonomistler ve ana akım medya, IMF ile anlaşmazsak "uçurumun kıyısından yuvarlanacağımız" korkusunu yayıyor. İlerici kampın diğer bölükleri de bu melodiye ıslık çalarak katılıyor ve "mümkün olan en iyi anlaşma"ya razı olmaktan başka bir yol olmadığı gerekçesiyle uzlaşıyor.

Bu ebedi ulusal boyunduruk, yalnızca emperyalist tekellerin, onların yerel işbirlikçilerinin ve büyük toprak sahiplerinin ceplerini daha da doldurmaya hizmet eder. Nüfusun yoksulluk içinde yaşayan yüzde 44'ü ve gençlerin yüzde 65'i (UCA verileri) uçurumun kıyısından yuvarlanalı uzun süre geçmedi mi?

Öte yandan, IMF'ye olan borç son derece ağır bir yük olmasına rağmen merkezi yönetimin toplam borcunun yüzde 13'ünü, döviz borcunun ise yüzde 17'sini oluşturmaktadır. Başka bir deyişle, bu uluslararası örgüt Arjantin gibi dışa bağımlı ülkeler için bir boyun eğdirme ve şantaj aracı olarak hareket etse de, borç sorunu IMF meselesinin çok ötesine geçiyor.

Mevcut ağır ekonomik ve sosyal durumda açlık ve her türlü fedakarlık pahasına büyüyen ve ödenen bu sonsuz borcun "onurlandırılması" yoluna yine girilirse bu yoldan halkın ve ulusal üretimin lehine bir çıkış olmayacak. Henüz 1876 yılında şu iddialarda bulunan Avellanada örneğini bir kez daha tekrarlamamak gerekir: "Cumhuriyet, içeride farklı taraflara derinden bölünmüş olabilir, ama onun sadece tek bir onuru ve tek bir itibarı vardır, tıpkı yabancı halkların önünde onun sadece bir ismi ve bir bayrağı olması gibi. Bu olağanüstü durumlarda halkımızın dış pazarlara olan yükümlülüklerine karşılık vermek üzere açlık ve susuzluk pahasına tasarruf yapan iki milyon Arjantinli var."

Bir azınlığın zenginliğinin bedelini halkın ödememesi için özellikle son dönemdeki Macri yönetimi altında yüklenilen devasa borçlanmanın ödemelerinin acilen askıya alınmasına ve borçlanma süreçlerinin küresel çapta tartışılmaya açılmasına ihtiyaç var. IMF'ye olan borç da dahil olmak üzere gayrimeşru ve düzmece borçların reddedilmesi gerekir.

*Ramiro Suárez ve Carlos Aramayo'nun Arjantin Devrimci Komünist Partisi (PCR) sitesinde yayımlanan yazısı Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçe'ye çevrilmiştir. Orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.