26 Aralık 2024 Perşembe

ÇEVİRİ | Ekvador: Lenin Moreno aracılığıyla Rafael Correa'dan Guillermo Lasso'ya

11 Nisan 2021'de, sağ kanat adayı Guillermo Lasso, Rafael Correa ve solun bir kısmının desteklediği Andres Arauz'u devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turunda yüzde 52,4'e karşı yüzde 47,6'lık bir oy oranıyla mağlup etti. Rafael Correa'ya güvenini tümden kaybeden önemli bir kesimin boş oy verme çağrısında bulunmasıyla solun bölünmesi sayesinde Lasso seçimleri kazandı. 

Durum ciddi, çünkü Lenin Moreno'nun acımasız neoliberal politikalarından kopma fırsatı kaçırılmış oldu. Eski bankacı Lasso, her ne kadar Lenin Moreno'nun politikalarını birtakım seçim hesapları nedeniyle eleştirmiş olsa da, aynı yıkıcı istikamette devam edecek: Neoliberal politikaların derinleştirilmesi, büyük sermayenin, özellikle Ekvador'un güçlü bankacılık sektörü ve ithalat-ihracat endüstrisinin özel çıkarlarına teslimiyet ve ABD'ye boyun eğilmesi. Bu, Rafael Correa'nın politikalarının, özellikle 2011 sonrasında, solun bir kesimi tarafından, bilhassa Ekvador Yerli Uluslar Konfederasyonu (CONAIE) tarafından kabul görmemesiyle açıklanabilir.

Lasso'nun zaferi hiç de öngörülebilir değildi zira genel seçimlerden zaferle çıkan iki siyasi güç vardı: Bir yanda, kazandığı 42 milletvekili ile Rafael Correa'nın desteğini alan siyasi hareket; diğer yanda ise, 27 seçilmişle yerli halkların hareketi için gelmiş geçmiş en iyi parlamento sonucunu elde etmiş olan CONAIE'nin siyasi uzantısı Pachakutik. Bu ilk tur sonuçlarına göre, devlet başkanlığı seçimleri için ibre bariz bir şekilde halkçı kampı gösteriyordu. Gerçekten de, Andres Arauz'un oy oranı (yüzde 32'den biraz fazla) ile Yaku Perez'in oy oranının (yüzde 19'a yakın) toplamı çoğunluğu kazanmaya yetiyordu -ki buna seçimleri dördüncü sırada bitiren ve kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan adayın aldığı yüzde 14'e yakın oyun belirli bir kısmı da eklenebilir.

Eski bankacı Lasso yüzde 19 ile seçimleri ikinci sırada bitirdi. Yaku Perez ve CONAIE ilk başta büyük bir seçim hilesi yapıldığı şikâyetinde bulundu. Ardından, seçimlerin ilk turundan birkaç gün sonra Yaku Perez ile Guillermo Lasso karşılıklı destek için bir anlaşmaya vardı, fakat anlaşma kısa süre sonra Lasso tarafından iptal edildi. Daha sonra CONAIE ve diğer sol güçler, Guillermo Lasso'yu mağlup etmek için Andres Arauz'a oy vermeyi reddetti ve ikinci turda boş oy verme çağrısında bulundu. CONAIE ve Pachakutik ise bu konuda bölündü. Pachakutik'in sağ kanadı Lasso'ya oy verilmesi çağrısında bulunurken, Ekvador'un Amazon bölgesindeki yerli örgütlerin çoğunluğunun desteğini alan CONAIE başkanı Jaime Vargas, Andres Arauz'a oy verme çağrısında bulundu. Lasso veya Arauz'a oy vereceğini açıklayan karşıt seslere rağmen, CONAIE boş verme çağrısını onayladı. Seçim günü sonunda, geçersiz oyların oranı yüzde 16,3'e ulaştı. 

Lasso'nun devlet başkanı seçilmesi, Ekvador büyük sermayesi, yabancı çokuluslu şirketler ve Latin Amerika'daki sağcı başkanların arasında kurulan ittifak açısından ve Kıta üzerindeki ABD hakimiyetinin sağlanması ya da gerçekte pekiştirilmesi açısından daha da elverişli politikaların hayata geçirileceği yeni bir dönemi başlatıyor.

CORREA'NIN 2011'DEKİ U DÖNÜŞÜ
Eski birkaç makalede detaylandırıldığı üzere, 2007'den 2010'a kadar, Ekvador hükümeti, gayri meşru borçları tespit etmek ve geri ödemeyi askıya almak için kamu borcunu denetleme kararı alarak bir ilke imza attı. 2009'da hükümet, dış borcunun bir kısmını tek taraflı olarak yeniden yapılandırdı ve başta ABD bankaları ve yatırım fonları olmak üzere özel alacaklılara karşı bir zafer kazandı. 2007 yılında, Correa'nın devlet başkanlığının ilk zamanlarında, Ekvador hükümeti Dünya Bankası ile ihtilafa düştü ve daimî temsilcisini azletti. Bununla birlikte, Correa'nın başkanlığında 2007'den 2010'a kadar bir dizi önemli olumlu politika başlatıldı: Gerçekleşmese de önemli değişiklikleri müjdeleyen yeni bir anayasanın demokratik bir şekilde kabul edilmesi; Pasifik kıyısındaki ABD askeri üssü Manta'nın kapatılması; Arjantin, Venezuela, Brezilya, Bolivya, Uruguay ve Paraguay ile bir Güney Bankası kurma girişimi; Dünya Bankası mahkemesinden ayrılma. 

2011 yılı, Ekvador hükümetinin toplum, çevre, ticaret, borçlar gibi çeşitli cephelerdeki politikaları bağlamında bir U dönüşüne işaret ediyor. Hükümet ile bir yandan CONAIE, diğer yandan öğretmen sendikaları ve öğrenci hareketi gibi bir dizi önemli toplumsal hareket arasındaki çelişkiler derinleşti. Rafael Correa ve hükümeti, giderek daha fazla taviz vererek AB ile ticari müzakerelere devam etti. Borçlar meselesinde, 2014'ten itibaren Ekvador tedricen uluslararası finans piyasalarına başvurmak zorunda kalmaya başladı - Çin ile yapılan borç anlaşmalardan bahsetmeye gerek bile yok. Çevre ve ekoloji cephesinde ise, 2013 yılında Correa hükümeti Amazon'un çok hassas bir bölgesindeki petrolden yararlanmama taahhüdünden caydı. Correa ayrıca, kürtajın suç olmaktan çıkarılması ve LGBTQI+ meselelerinde ataerkil ve gerici tutumlara göz yumdu. 

YASUNÍ-ITT GİRİŞİMİ'NİN 2013'TE TERK EDİLMESİ
Yasuní-ITT Girişimi, 2007'nin Temmuz'unda Rafael Correa tarafından ileri sürüldü. Bu girişim, Ekvador Amazon'unun kuzeybatısındaki olağanüstü biyolojik çeşitliliğe sahip Yasuní Ulusal Parkı'nda yer alan ve ülkenin petrol rezervlerinin yüzde 20'sini oluşturan petrolü (yaklaşık 850 milyon varil petrol) yeraltında bırakmayı öngörüyordu. Matthieu Le Quang'ın açıkladığı gibi, "Petrolü yeraltından çıkarmamanın mâli kaybını telafi etmek için, Ekvador, Kuzey ülkelerinden, ülkenin bu petrol çıkarma işlemiyle elde edebileceğinin yarısına eşdeğer bir uluslararası mâli katkı yapmalarını istedi (2007'deki petrol fiyatına göre 3.6 milyar dolar). Bilhassa ham petrolü çıkarması ve ihraç etmesine rağmen yine de elektrik için bu ham petrolden türevlerinin ithalatçısı olarak kalan ve ona bağımlı olan bir ülkenin enerji matrisini değiştirme hedefi, son derece ihtiraslı bir politikaydı."

Matthieu Le Quang şu şekilde devam ediyor: "Ekvador hükümeti tarafından alınan güçlü bir karar, Yasuní-ITT Girişimi'ni BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (UNFCCC) tescil ettirmekti; yani, petrolün işlenmemesi neticesinde normalde salınabilecek olan sera gazı emisyonlarının engellemesine vurgu yapılmıştı. 2013 Şubat'ında yapılan ilk tur oylamada yüzde 57'nin üzerinde oy alarak üçüncü kez devlet başkanlığına seçilen Rafael Correa, 2013 yılının Ağustos ayında bu projenin sona erdiğini duyurdu. Bu kararını, Yasuni-ITT çerçevesinde petrolün çıkarılmamasını finanse etmek için çeşitli ülkeler tarafından verilen taahhütlerin zayıflığıyla gerekçelendirdi.

Rafael Correa'nın, ekstraktivist-ihracatçı modelden çıkmaya daha başlamadan son vermesi başkanlığının asli bir kusuru oldu. Bu model, küresel pazara ihraç etmek için, yerin altı veya üstünden birincil metaları (fosil yakıtlar, mineraller, kereste vb.) azami düzeyde çıkartmayı veya dış pazar tüketimine yönelik tarımsal ürünleri en üst seviyede üretmeyi amaçlayan bir dizi politikadan oluşur. Ekvador söz konusu olduğunda bu, muz, şeker, Afrika hurması, çiçekler ve brokoli anlamına geliyor. Bunlara, çiftlik karidesleri ve endüstriyel ölçekte avlanan ton balıklarının ihracatı da eklenmeli. Bu modelin çok sayıda zararlı etkisi var: Çevresel tahribat (yerüstü madenleri, ormansızlaşma, akan suyun kirlenmesi, toprağın tuzlanması/yoksullaşması/zehirlenmesi/erozyonu, biyolojik çeşitliliğin azalması, sera gazı emisyonları vb.); doğal yaşam alanlarının ve tüm popülasyonların (insanların ve diğer türlerin) yaşam biçimlerinin yok edilmesi; yenilenemeyen doğal kaynakların tükenmesi; ihracat ürünlerinin fiyatlarının belirlendiği küresel pazarlara (hammadde ve tarımsal emtia borsalarına) bağımlılık; rekabet için ücretlerin cüzi tutulması; en sanayileşmiş ülkelerin sahip olduğu teknolojilere bağımlılık; başlıca uluslararası şirketler (çoğunlukla en sanayileşmiş ülkelerden) tarafından üretilen girdilere (böcek ilaçları, herbisitler, gen aktarımlı olsun veya olmasın tohumlar, kimyasal gübrelere...) bağımlılık; uluslararası finansal ve ekonomik koşullara bağımlılık. 

RAFAEL CORREA'NIN TOPLUMSAL HAREKETLERLE ÇELİŞKİLİ İLİŞKİSİ
Rafael Correa hükümeti, bir dizi önde gelen toplumsal kuruluşun katkılarını içselleştirerek kabul etmekte oldukça zorlandı. Rafael Correa'nın ve siyasi hareketi Alianza PAIS'in (İspanyolca'da "onurlu ve egemen bir ülke için" anlamına geliyor) eğilimi, çoğunlukla yerli halkların kurduğu örgütlerin en büyüğü (CONAIE), en büyük öğretmenler sendikası (Ulusal Eğitimciler Birliği veya UNE), Petroecuador birliği (ulusal petrol şirketi işçileri birliği) ve diğer birçok kuruluştan kaçınmaktan veya onları görmezden gelmekten oluşuyordu. Bütün bu örgütler, yürütme otoritesinin düzenli saldırılarına maruz kaldı. Hükümet, onları, kendi ayrıcalıklarını savunma amacıyla korporatist saiklerle hareket etmekle suçluyordu. Anayasanın genel ilkelerinin hukuka aktarılması için mücadele eden CONAIE ise Rafael Correa ile yüzleşmekte tereddüt etmedi.

Hükümet birkaç kez, ilgili sosyal hizmet sektöründeki örgütlerle herhangi bir diyaloğa girmeden çeşitli önlemler dayatmaya çalıştı. Ekvador'un toplumsal örgütleri ile yürütme gücünü karşı karşıya getiren en ciddi anlaşmazlıklar arasında, bir yandan su yasa tasarısı taslağı, diğer yandan da Rafael Correa'nın madencilik ve petrol endüstrileri özelinde, ekonomiyi özel yabancı yatırıma açma politikası vardı. 8 ve 9 Eylül 2009'da Quito'da düzenlenen özel bir toplantıda CONAIE hükümete, "devletten ve hükümetten ülkenin doğal kaynaklarını kamulaştırmasını ve petrol, madencilik, yeraltı suları, hidrolik, telefon, radyo, televizyon, çevre hizmetleri, dış borç, vergi tahsilatı ve sosyal güvenlik kaynakları gibi alanlardaki imtiyazların denetimini teşvik etmelerini" ve ayrıca, "maden çıkarma, petrol, ormancılık, yeraltı suları, hidroelektrik ve biyolojik çeşitlilikle bağlantılı olan tüm imtiyazların kaldırılmasını talep eder" şeklinde karşılık verdi. 30 Eylül 2009'dan sonra, CONAIE su ile ilgili bir yasa tasarısına karşı yürüyüşler düzenleyerek, yolları ve köprüleri kapatarak harekete geçti. Başkan Correa, bu hükümet karşıtı gösterilere önce her türlü müzakereyi reddederek, ardından da bu hareketin merkezinde sağcı güçlerin, özellikle de eski devlet başkanı Lucio Gutiérrez'in yer aldığını iddia ederek yerli hareketine karşı şüphe uyandırarak bir karşılık verdi. Ama nihayetinde CONAIE en yüksek düzeyde müzakereleri elde etti. Böylelikle 130 yerli delege, Başkan Correa ve birkaç bakan tarafından kabul edildi ve sonunda hükümetin, su ve madencilik endüstrilerindeki taslak kanunlarda yapılan değişikliklerle birlikte, özellikle CONAIE ve yürütme arasında kalıcı bir diyaloğun teşvik edilmesi başta olmak üzere, çeşitli noktalarda geri adım atmasını sağladılar.

MPD (Halkçı Demokratik Hareket, Ekvador Marksist-Leninist (Maoist) Komünist Parti'nin seçime giren kolu) partisinin içinde son derece etkili olduğu ve eğitimcilerin ana sendikası olan UNE himayesindeki öğretmenlerin harekete geçmesiyle birlikte hükümete karşı bir başka sosyal çatışma daha patlak verdi. Burada da, çatışma diyalogla son buldu. Kasım ve Aralık 2009'da, Latin Amerika'da sosyal ilerlemenin geri döndürülemez bir unsuru ve siyasi otoriteye karşı bağımsızlığın güvencesi olarak kabul edilen üniversitelerin özerkliğini azaltmayı amaçlayan bir reform taslağına karşı üniversitelerde gerçekleşen protesto hareketiyle birlikte üçüncü bir sosyal cephe ortaya çıktı. 

2010 ve 2014'te Correa hükümetinin politikalarına karşı büyük bir toplumsal seferberlik yaşandı. CONAIE liderliğindeki kuruluşlar tarafından öne sürülen ve insanları Haziran 2014'teki mücadeleye katılmaya çağıran taleplerin listesi, hükümetin yönelimi hakkında çok şey anlatıyor: Madencilik ve petrol çıkarılmasına karşı, toplumsal protestoların kriminalize edilmesine karşı ve yeni çalışma yasasına karşı direniş; enerji ve su için, bilhassa etnik toplulukların okullarının kapatılmasının reddedilmesi olmak üzere yerli toplulukların hakları için farklı bir politika talebi; sınırsız seçim yetkisi sağlayacak anayasal reformun reddedilmesi, AB ile imzalanacak serbest ticaret anlaşmasının reddi. 

Rafael Correa, göreve geldiği ilk dönemden itibaren, hükümet kurarken buna hem solda yer alan bakanları hem de geleneksel Ekvador kapitalist sınıfının farklı kesimleriyle az çok doğrudan bağlantıları olan bakanları dahil etmeye özen gösterdi. Zaman ilerledikçe, Correa, hem ulusal hem de uluslararası ölçekteki büyük sermayeye giderek daha fazla taviz verdi. Correa, üretim modelinin değişmesi ve 21.yüzyıl sosyalizmi lehine bir söyleme sahip olmasına rağmen, 21. yüzyıldaki on yıllık devlet başkanlığında, ülkenin ekonomik yapısında, mülkiyet ilişkilerinde veya toplumsal sınıflar arasındaki ilişkilerde kökten bir değişiklik başlatmadı.

NEOLİBERAL POLİTİKALARA DÖNÜŞ VE ABD ÇIKARLARINA BOYUN EĞME
2017 yılında, Rafael Correa'nın devlet başkanlığı görevinin sonunda yerine Lenin Moreno (Correa'nın desteklediği aday) geçtiğinde, ülkenin borcu 10 yıl önce ulaşılan seviyeyi aştı. Lenin Moreno çabucak IMF'ye döndü. Bu, Eylül-Ekim 2019'da kitlesel halk protestolarına yol açtı. Bu protestolar, hükümeti, halk örgütlerine boyun eğmeye ve isyanı tetikleyen kararnameyi terk etmeye mecbur bıraktı.

Moreno, Nisan 2019'da Assange'ı İngiliz adalet sistemine teslim ederek ve Correa hükümetinin 2017'de kendisine verdiği Ekvador vatandaşlığını geri çekerek kendisini itibarsızlaştırdı. 2019'da Lenin Moreno, Juan Guaido'yu Venezuela'nın devlet başkanı olarak kabul etti. Guaido, seçilmiş devlet başkanı olan Nicola Maduro'nun hükümetini devirmesi için ABD'ye silahlı müdahale çağrısında bulunmuştu. 

2020'de Moreno, IMF ile küçük düşürücü başka bir anlaşma imzaladı ve 2021'de Merkez Bankası'nı hükümetten tamamen bağımsız hale getirecek ve böylece onu özel bankaların çıkarlarına daha da fazla tabi kılacak bir yasa tasarısının oylanmasını sağlamaya çalıştı.

Moreno'nun popülaritesi neredeyse sıfırlandı: Son anketlerde, Lenin Moreno'yu onaylayan sadece yüzde 4,8'lik bir kesim vardı. Şubat 2021'de yapılan genel seçimler ve devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turunda, Moreno'nun desteklediği adaylar oyların yüzde 3'ünden fazlasını alamadı.

Rafael Correa'nın 2007'de Ekvador'un devlet başkanı olması, 1990'dan 2005'e kadar olan yılları kesintiye uğratan toplumsal hareketler sayesindeydi. Onlar olmasaydı, Correa'nın önerileri gördüğü ilgiyi göremezdi ve kendisi devlet başkanı seçilemezdi. Ne yazık ki, oldukça iyi bir başlangıç yaptıktan sonra, toplumsal hareketlerin önemli bir kısmıyla çatışmaya girdi ve ekstraktivist-ihracatçı kapitalizminin modernizasyonunu yeğledi. Daha sonra, onun yerine gelen Lenin Moreno, Rafael Correa'nın politikalarından tümden koptu ve acımasız neoliberalist politikalara geri döndü.

GUİLLERMO LASSO'NUN PROGRAMI VE YENİ AŞAMA
Sonuç olarak, son genel seçimlerde Lasso'nun seçilişi Correa'nın adayını desteklemeyen Pachakutik, CONAIE, sosyal hareketler ve sol örgütlerin önderlik ettiği boş oy kampanyasına bağlanabilir. Bu, söz konusu grupların seçmenlerinin yarısından azının boş oy seçtiği anlamına geliyor. Örneğin, her üç Pachakutik seçmeninden biri, ki bunlar muhtemelen en güvenilir ve kararlı Pachakutik seçmeni olanlar, boş oyu tercih etti. Ne yazık ki, geri kalan yüzde 70'nin çoğunluğu, muhtemelen halk hareketine karşı uzun süredir devam eden saldırılarından dolayı Correa'nın bu mirasını reddetmek için, Lasso'ya oy verdi. Ama bu yine de sağcı bir oy anlamına geliyor, bu kesim böylece ilk turdaki oylarına sırtını dönmüş oldu. Bu aynı zamanda Correism ile geleneksel sağ arasındaki kutuplaşmadan uzak bir alternatif için verilen oyların ne kadar kırılgan olduğunu da gösteriyor.

Lenin Moreno'nun giriştiği sert neoliberal politika Guillermo Lasso tarafından daha da ileriye götürülecek. Lasso, şirketler üzerindeki vergileri düşürmek, yabancı yatırımcıları çekmek, bankacılara daha da fazla özgürlük vermek ve Pasifik İttifakına katılarak serbest ticaret politikasını pekiştirmek istediğini açıkça ilan etti. Guillermo Lasso'nun, Pachakutik ve CONAIE ile bağlantılı liderleri, hükümete veya idari konumlara bir şekilde entegre etmeye çalışması muhtemel. Bu girişim başarılı olursa, CONAIE ve Pachakutik ikinci tur seçimlerin arifesinde olduğundan daha da bölünmüş olacak. Halkçı kampın geleceği için, Lasso'nun kuracağı hükümete radikal ve aktif bir şekilde karşı çıkmak esas.

Bir kez daha, bu politikalara son verecek ve kurtuluş için vazgeçilmez olan antikapitalist yapısal değişim önlemlerini geri getirecek olan toplumsal seferberlik olacak. 2019'da CONAIE ve bir dizi sendika, feminist oluşum ve ekolojist kolektif; kapitalist, ataerkil ve neoliberal politikalara karşı mükemmel bir alternatif geliştirdi. Bu, geniş bir hükümet programının temelini oluşturmalıdır.

IMF'nin, Dünya Bankası'nın politikalarını reddetme ve gayri meşru borç meselesi, toplumsal ve politik kavgaların merkezinde yer alacak. 180'den fazla Ekvadorlu halk örgütü tarafından Temmuz 2020'de kamuoyuna açıklanan belgede şu talebi bulabiliyoruz: "Dış borç ödemelerinin askıya alınması ve 2014 ile günümüz arasında biriken dış borçlara ilişkin bir denetim ile birlikte, borçların nasıl sözleşmeye tabi tutulduğuna ilişkin yurttaş kontrolü."

*Éric Toussaint, doktorasını Paris VIII ve Liège üniversitelerinde tamamlayan tarihçi ve politik bilimci. CADTM International'in (Gayrimeşru Borçların Kaldırılması Komitesi) sözcüsü ve ATTAC Fransa'nın bilim konseyi üyesi.

Éric Toussaint tarafından Fransızca olarak kaleme alınan makale, İngilizce çevirisi esas alınarak Emre Altan tarafından dipnotlar çıkarılarak ve kısaltılarak ETHA için çevrilmiştir.
Makalenin aslı (Fransızca) şuradadır
Makalenin İngilizce çevirisi şuradadır