21 Kasım 2024 Perşembe

ÇEVİRİ | Dostum Serfiraz

Sevgili dostum, bugün annenin sana doğumunda verdiği adını öğrendim. Welat. Soyadın Yıldız. Yıldızların ülkesi. Serfiraz yoldaş, seni özleyeceğim, tıpkı yüzlerce başkasının seni özlediği ve yüreğinde taşıdığı gibi. Ve nerede olursam olayım yıldızlı gökyüzüne baktığımda yanımda seni taşıyacağım. Benim ya da senin ülkende, Welat.

"Serê cîlo çarçella
Benda te me ey Zagros
Baranek hûr hûr barî
Mervanê'm şehîd ketî"

Yoldaşlar şehit düştüğünde insanın canı çok fazla yanıyor. Binlerce duygu, anı, hatıra parçası yeniden yaşanıyor, gözlerin önünden geçiyor. Ve bugün tam da böyle bir gün.

Heval Serfiraz Nîdal, kansere karşı verdiği mücadelenin sonucunda 8 Nisan 2022 günü Rojava'da aramızdan ayrıldı.

Yoldaşlarla şehitler üzerine konuştuğumuzda bazen birlikte ne kadar vakit geçirdiğimiz, birbirimizi yoğun tanıma şansımızın olup olmadığı soruları soruluyor. Heval Serfiraz'ı düşündüğümde, ilk bakışta her iki soruya da olumsuz yanıt vermek zorunda kalacağım. Sadece dört hafta birlikte geçirebildik, birbirimizi çocukluk günlerimizden veya ortak siyasi örgütlülükten tanımıyorduk.

Devrimler güçlüdür. Binlerce şeyi ortaya çıkarırlar; iyiyi, kötüyü ve belirsizlikleri. Kürdistan'daki devrim, benim ve heval Serfiraz'ın yollarının 28 gün boyunca Rojava'da kesişmesini sağladı. Ve 28 gün boyunca bir devrimde birlikte savaşmak, yaşamak, gülmek ve ağlamak tabii ki yoğun, eğitici ve unutulmazdır.

Şehitler ölmez. Dünya çapında Kürt özgürlük hareketi ve devrimci örgütlerle birlikte çalışmış olanlar bu cümleyi iyi bilirler. Çarpıcı bir ifade ya da acıklı bir konuşmanın çok ötesinde bir anlam taşıyor bu cümle; çünkü hayatın kendisine dair temel felsefi bir yaklaşımı ifade ediyor. Şehitler ölmezler; çünkü militanlar onları yüreklerinde taşır ve onları eylemleri, değerleri ve ilkelerinde temsil etmeye devam ederler. Mesele ölüm kültünden ibaret değildir. Çok sayıda devrimci, kendi yaşamında pratikleştirdiği gibi, yaşamı o kadar çok seviyordur ki, kendi ömrünü ona feda etmeye hazırdır.

Heval Serfiraz, Şubat 2021'de bulunduğumuz cephe hattında bizim komutanımızdı. Biz üç arkadaştık. Şubat ayında, Serfiraz'ın bizi ağırladığı, önümüzdeki haftalarda yurdumuz olacak köye henüz tereddütlü adımlarla ulaşan enternasyonalistlerdik.

Hepimizin dikkatini çeken ilk şey, sorumlumuzun sıcaklığı ve inanılmaz derecede iyi mizahı idi, özellikle başta hiç gülecek gibi olmadığımız bir duruma rahatlıkla gülebilmesiydi. Türk ordusu ve cihatçı paralı asker birlikleri birkaç hafta boyunca Kürt, Süryani ve Arap savaşçılar tarafından savunulan küçük köye adeta kilitlenmişlerdi.

Bir akşam Serfiraz ile birlikte gece nöbetine görevlendirilmiştik. Bu bölümde ilk kez nöbet tutuyordum ve alan yoğun sis örtüsü ile kaplıydı. Bir saldırı beklentisi durumu karşısında hiç de iyi bir hava sayılmazdı bu. Ellerim terliyordu, vücudum gergin ve binlerce sesi ayırt etmeye çalışıyordum. Serfiraz elini omzuma koydu ve korkunun normal bir duygu olduğunu söyledi, ancak onu yönetmeyi bilmenin esas olduğunu anlattı. Heval Serfiraz, sadece birkaç kelimeyle cephede gereken rahatlığı sağlayabiliyordu, fakat durumu hafife almıyordu. Günlük yaşamı ve örgütlülüğü militanca yönetmeyi çok iyi bilirdi. Hassasiyet, duyarlılık ve sertlik arasında gereken dengeyi sağlamayı başarıyordu. Herkese karşı, fakat özellikle kendine karşı öyleydi.

O günlerde çok yağmur yağıyordu, köy bataklığa dönüştü, o kadar ki çamura battık. Fakat asla günlük tur atmayı, her mevziyi ve her arkadaşı günde bir kez görmeyi ve durumunu sormayı aksatmazdı. Serfiraz her ne kadar bizim komutanımız olsa da sadece görev vermekle asla yetinmezdi, gerekli yerlerde kendisi de el atardı, hiçbir görevi küçümsemezdi.

Askeri disiplini insani bir tarzda yaşamayı bilme büyük yeteneğine sahipti. Birlikte oturmadığımız bir akşam yoktu, tavla oynuyorduk, onlarca bardak çay içiyorduk, bazı akşamlar birlikte yemek yiyorduk, bazen hiçbir şey yemiyorduk ve nemli toprakta donuyorduk. Serfiraz, üç dil; Kürtçe, Türkçe ve Arapça konuşuyordu. Özellikle birliğimizde gerçekten de Rojava'nın tüm dil zenginliği temsil ediliyordu. Onun için dil, dünyaya açılan bir anahtardı. Ve karşısındakinin dilini öğrenmek veya konuşmak onun için karşılıklı saygının bir göstergesiydi. Benim için yoldaşlarına büyük bir değer biçtiği anlamına geliyordu, çünkü kendisi onları anlamak için yeni şeyleri öğrenmeye hazır olduğunu gösterirken herkesin onu anlamak zorunda kalmasını beklemiyordu.

Heval Serfiraz çok meraklı bir insandı, Avrupa'daki devrimci güçlerin durumu, politik ve toplumsal koşullar hakkında her şeyi öğrenmek istedi. Ancak her şeyden önce, ilgisi “ağır" politik sorularla sınırlı değildi. Moda, pop kültürü ve müziğin toplumlar üzerindeki etkisini tartışıyorduk. Heval Serfiraz'ın bütün militanlara rehber olması gereken bir özelliği daha vardı: Bir şey bilmediği ya da anlamadığı durumda sormaya çekinmezdi. Böylece, bazı akşamlar bir araya gelip gerekli ekipmanların kullanım talimatlarını önce İngilizce'den Kürtçe'ye ve daha sonra Arapça veya Türkçe'ye çevirebilirdik. Bütün bu anıları paylaşırken, benim için bir özelliği her zaman etkileyiciydi: Asla dogmatik değildi. Tartışmalarımız Lenin'in emperyalizm teorisinden Stalin'in rolüne, dünyadaki komünist partilerin programlarındaki yeniliklerinden anarşist bir yoldaş ile Ukrayna ve Mahno üzerine yaptığı tartışmalara, en sevdiğimiz mutfaklar ve yemek tariflerinden LGBTİQ hareketinin Türkiye'de Gezi isyanındaki merkezi rolüne kadar uzanıyordu.

Gezgin bir anlatıcıydı, MLKP'li bir militana dönüşümünü yaşamla doldurabiliyordu, aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan deneyimlerini veya Türk hapishanelerindeki kendi yaşanmışlıklarını da anlatırdı. Kendi gelişimini elle tutulur hale getiriyordu. O, yaşayan bir örnekti.

Birkaç hafta sonra ayrıldığımızda, vedalaşırken ki el sıkışmamızı ve tekrar görüşme sözümüzü hatırlıyorum. Sıkı sarılışımızı ve yürekten gülüşümüzü.

Sevgili dostum, bugün annenin sana doğumunda verdiği adını öğrendim. Welat. Soyadın Yıldız. Yıldızların ülkesi. Serfiraz yoldaş, seni özleyeceğim, tıpkı yüzlerce başkasının seni özlediği ve yüreğinde taşıdığı gibi. Ve nerede olursam olayım yıldızlı gökyüzüne baktığımda yanımda seni taşıyacağım. Benim ya da senin ülkende, Welat.

*The Lower Class Magazine adlı internet sitesinde yer alan yazı Ivana Benario tarafından ETHA için çevrilmiştir. Yazının aslı şuradadır.