16 Nisan 2024 Salı

Av. Sevimli: İpek Er davasında büyük bir kazanım elde ettik

Tecavüz faili uzman çavuş Musa Orhan'a verilen 10 yıl cezayı ETHA'ya değerlendiren dava avukatı Çiğdem Sevimli, devlet görevlisi olan bir kişi hakkında verilen hapis cezası kararının önemli olduğunu söyledi. Kadına yönelik şiddet davalarında cezasızlık politikası hakim olsa da hazırlanan mütalaanın tamamen İpek'in beyanına ve mektubuna dayandığını; mahkeme heyetinin ise mütalaya ve İpek'in avukatlarının taleplerine göre karar verdiğini kaydetti. Mütalaada bazı eksiklikler olduğu için dosyayı istinaf edeceklerini söyleyen Sevimli, "Bu ceza Kürdistan'da üniformalıların işlediği suçların bir cezasının ve takip eden avukatların olduğunun göstergesidir" dedi.

Siir'te iki hafta boyunca İpek Er'e tecavüz işkencesinde bulunan ve intihara sürükleyerek ölümüne sebep olan uzman çavuş Musa Orhan'ın, "nitelikli cinsel saldırı" suçundan yargılandığı davanın 5. duruşmasında karar çıktı. Mahkeme başkanı Orhan hakkında 12 yıl hapis cezası verdi, cezada 1/6 oranında indirime giderek 10 yıla düşürdü ve hakkında tutuklama kararı vermedi.

İpek, maruz kaldığı cinsel saldırının ardından Siirt'te savcılığa gitti, ifadesi alınmadı. Daha sonra Batman'a giden İpek'in ifadesi alınıp, sağlık raporu alması gerektiği belirtilerek yetki bakımından ikinci kez Siirt'te savcılığa gönderildi. Tecavüz saldırısının ardından tüm baskı, tehdit ve yargının erkekten yana tutumuna rağmen mücadele etmeye çalışan İpek, yaşadıkları karşısında bir süre sonra intihar etti. İpek intihar etmeden önce yazdığı mektupta yaşadıklarını anlatarak, Musa Orhan'ın bugün bu cezayı almasını da sağladı.

SANIK AVUKATLARI SALONDA ERKEK EGEMEN SİSTEMİ TEMSİL ETTİ
İpek'in hayatını kaybetmesinin ardından gözaltına alınan ve tutuklanan Musa Orhan kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Beş duruşma boyunca İpek'in avukatları ve mahkeme savcısı tutuklu yargılanmasını istemesine rağmen yargılama tutuksuz devam etti. Sanık avukatları Musa Orhan'ın tutuksuz yargılanıyor olmasına tepki gösteren çok sayıda kişi hakkında adeta "cadı avı" yürüterek şikayetçi oldu. Mahkeme salonunda erkek egemen  sistemin tüm normlarını kuşanan sanık avukatları İpek'i "yaşam tarzıyla" suçladı, aileyi "kızlarına sahip çıkmamakla" itham etti, Kürt halkının yaşam tarzını hedef gösterdi. Gerek İpek'in ailesine, gerekse de ailenin avukatlarına "parmak sallayan" sanık avukatları, davanın "dağdan gelen talimatla" yürütüldüğü iddialarıyla da başka bir boyuta taşımak istedi.

3 Aralık 2021 Cuma günü Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasında Musa Orhan'a verilen cezada indirime gidilmesi, Orhan hakkında tutuklama kararı çıkarılmaması tepkilere neden oldu. Çok sayıda kişi bunun bir cezasızlık politikası olduğunu vurgulasa da davanın avukatları Kürdistan'da bu tür suçlar işleyen bir üniformalının ceza almasının önemli olduğunu kaydetti.

'İPEK'İN İNTİHARA SÜRÜKLENME DOSYASI BATMAN'DA DERDEST AŞAMASINDA'
ETHA'ya konuşan dava avukatlarından Çiğdem Sevimli, İpek'in yaşadıkları karşısında ne yazık ki birçok kadının cesareti kırılarak evine geri döneceğini ancak İpek'in bir adalet mücadelesi başlattığını söyledi. Sevimli, "Bir ayrıntı belirtmek istiyorum Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'nitelikli cinsel saldırı' davası görüldü ve Musa Orhan buradan ceza aldı. İpek'i intihara sürüklemesinden kaynaklı Batman Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bir dosya var, derdest aşamasında yani daha yargılama başlamadı" notunu düştü.

'SANIK MÜDAFİ SAVUNMA SINIRINI AŞTI'
Sevimli, "Bir cinsel saldırı olduğu, İpek'in hayattayken bıraktığı mektup ve ailenin beyanları vardı. İpek'in beyanları doğrultusunda değindiği noktalarda delillerin toplanması, sanıkların dinlenmesi, Facebook başta olmak üzere gerekli yazışmaların yapılmasını istedik hem de Musa Orhan'ın tutuklu yargılanmasını talep ettik. Sanık müdafinin tavrı aslında hep düşündüğümüz, bildiğimizden farklı değildi. Avukatlık pratiğim bakımından kanlı canlı gördüğüm ilk örnekti. Siirt'teki hiçbir duruşmaya Musa Orhan gelmedi, sanık müdafi karar celsesi duruşma salonuna geldi. Meslek etiğine yakışmayan, savunma sınırını aşan, dosyayı başka bir yöne çekmeye çalışan tavırdaydı" diye konuştu.

'SANIK MÜDAFİ İPEK'E, AİLESİNE VE BİZE HAKARET ETTİ'
Dava başladığı andan itibaren Musa Orhan'ın avukatlarının davayı başka bir noktaya çekmeye çalıştığına işaret eden Sevimli, "Sürekli İpek'in özel yaşamını, ailesinin yaşantısını, bir yerde bütün bölge halkını, kadınların geleneği, akla gelecek ne varsa hakaret etti hatta bize de hakaret etti. Bununla ilgili hem Ankara Barosu'na hem de Türkiye Barolar Birliği'ne suç duyurusunda bulunduk" ifadelerini kullandı.

'MAHKEME HEYETİ HEPSİNE SESSİZ KALDI'
Mahkeme heyetinin tutumunun ise sanki bunlar hiç yaşanmıyormuş gibi olduğuna dikkat çeken Sevimli, "Bazı noktalarda mahkemeye ve yargıya hakaret etti sanık müdafi. Mesela iki celse önce, 'dağdan gelen kararla talimat veremezsiniz' dedi. Neye dayanarak, ne gördü de neyi amaçladı da bunu söyledi bilmiyorum. Dolayısıyla mahkeme heyeti bunların hepsine sessiz kaldı. Hiçbir şekilde ne duruşma düzenini sağlayacak ne de bizim taleplerimizi hızlandıracak bir noktada değildi mahkeme heyeti" dedi.

'SANIK, TANIKLAR ÜZERİNDE BASKI KURDU'
Dinlenmesini istedikleri tanıklar olduğunu hatırlatan avukat Sevimli, şöyle devam etti: "Ceza yargılamasında dinlenen tanık taraf tanığı değil kamu tanığıdır. Kamu tanıkları geçen celse Musa Orhan ve avukatı tarafından Afyon'dan özel araçla getirtiliyor Ankara'ya. Bunu da sorduğumuz sorularla tespit ettik. Ankara'da aynı odadan SEGBİS'le sanık ve sanık avukatıyla duruşmaya bağlandı. Bu açık bir şekilde sanığın tanıklar üzerinde baskı kurma, ifadelerini değiştirme hususunu ortaya koyuyor. CMK 100'e göre bunun karşılığı tutuklamadır. Ama mahkeme o celse tutuklama yapmadı. Ya da bir diğer husus daha evvelinde Musa Orhan ilk ifadesinde İpek Er ile hiç birlikte olmadığını ifade ediyor. Birkaç celse önce dosyaya gelen raporda İpek'in mektubunda anlattığı evlerin birinde yapılan incelemede, bir battaniyede Musa Orhan ve İpek Er'e ait DNA, kan örnekleri bulundu. Bu da sanığın beyanının gerçeğe aykırı olduğunu ortaya koyuyor. Buna rağmen de tutuklama gelmedi."

'MUSA ORHAN'IN DOSYAYA ETKİ İHTİMALİ ÇOK YÜKSEK'
Sıradan bir vatandaş olmayan uzman çavuş Musa Orhan'ın hem idari hem de kolluk olduğunu belirten Sevimli, "İdari kolluğun genel tanımı önleyici, adli kolluk da savcılık makamında çalışan kolluk birimi. Musa Orhan'ın hem suç işleme öncesi etkisi var hem de sonrasında bulunduğu yer itibariyle dosyaya etki etme ihtimali çok yüksek. Mahkeme bunlara rağmen ısrarla tutuklama taleplerini reddetti" dedi.

'MÜTALAA İPEK'İN BEYANLARINA DAYANARAK HAZIRLANDI'
İpek'in davasının hem avukatlar hem de kadın örgütleri başta olmak üzere çok sayıda kişi tarafından sahiplenildiğini vurgulayan Sevimli, savcılığın geçen celse tutuklama istediğini sanık avukatının da mütalaya karşı savunma yaptığını hatırlattı. Savcılığın hazırladığı mütalaanın İpek'in bıraktığı mektup ve hayatını kaybetmeden önce verdiği beyanlar doğrultusunda hazırlandığının bu nedenle çok önemli olduğunun altını çizen Sevimli, buna karşın bir takım eksikler olduğunu dile getirdi. Sevimli, şöyle açıkladı: "Mütalaada talep ettiğimiz kısımlar vardı ama eksik bir mütalaa. Çünkü TCK 102/2'nin yanında 102/3 yer almıyordu. 102/3 A'da bedenen ve ruhen kendini savunamayacak durumda olan kişiye karşı bu suçun işlenmesi suçun daha ağır cezayı gerektirir halidir. Daha ağır bir ceza alması gerekir. 102/3 B'de ise kamu görevinin vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfusu kötüye kullanarak bu suçun işlenmesi durumu var. Biz bunun da bulunmasını istiyorduk. Bunun haricinde 102/4'te de kasten yaralama durumu var. Kendisini savunamayacak durumdaki kişiye cebir veya hile kullanılması durumunda kasten yaralama suçunun da gerçekleştiğini gösteriyor.

'KENDİNİ SAVUNAMAYACAK KİŞİYE SUÇUN İŞLENMESİ MADDESİ YOKTU'
"İpek'in beyanlarını destekleyecek yan deliller de vardı, bunların da dikkate alınması gerekiyor. Biz dosyaya ek olarak iki tane mütalaa sunduk. Rızaya ilişkin bilimsel mütalaa biri de İpek Er'i soruşturma aşamasında muayene eden doktorun hazırladığı Adli Tıp Kurumu raporu. Doktor tanık olarak bir celse önce dinlendi, beyanları bilimsellikten uzaktı. Bunu sanırım ne mahkeme heyeti ne de sanık avukatları reddeder. Biz de Adli Tıp Uzmanları Derneği'nden rapor aldık. İpek'in yaşadıklarını anlatması üzerine vefat etmeden önce alınan örneklerden yola çıkarak öyküsünün ne derece bağlantılı olduğunu ortaya koydu bu rapor. Savcılık mütalaasını böyle destekledik. Buna rağmen mütalaada 102/3 A yoktu. Savcılık bütün mütalaasını İpek'in beyanına dayandırmışken 'Nitelikli cinsel saldırı'dan ceza istenmişken aynı mütalaa 102/3 A'yı da doğuruyor. Savcılık kendi mütalaasında buna dayanıyor ancak bundan dolayı suçlama yapmıyor. Biz 102/3 A'dan da suçlama istedik.

'MUSA ORHAN NÜFUSUNU KÖTÜYE KULLANDI BU DA MÜTALAADA YOK'
"102/3 B kamu görevlisinin vesayet ve hizmet ilişkisinden kaynaklı nüfusunu kötüye kullanarak bu suçu işlemesi ağırlaştırıcı nedendir. Musa Orhan uzman çavuş, kamu görevlisi olmasının bu suçu işlemesinde kolaylık sağlaması çok açık. İpek Er'in savcılıkta verdiği ifadesinde Musa Orhan'ın kendisine 'devletin adamı' olduğunu söylediğini beyan ediyor, 'kimse sana inanmaz, sahipsizsin' dediğini aktarıyor. Musa Orhan bunu zaten kabul ediyor. Sanık müdafinin savunmaları da bundan uzak değildi. Celselerde Musa Orhan'ın ne kadar önemli bir görev yaptığını, vatan için ne kadar değerli olduğunu anlatıyor da söz konusu mütalaada nüfusu kullanmaya gelince reddediyorlar. Musa Orhan bu nüfusu suçtan önce de sonra da kullandı. Suçtan sonra bir süre daha görevde kaldı. Bulunduğu yer itibariyle de dosyaya çok etki edebilecek bir noktadaydı. Dolayısıyla 102/3 B'nin olmaması yönünden eksik bir mütalaa.

'MÜTALAAYA VE TALEPLERİMİZE GÖRE CEZA VERİLDİ'
"İpek'in kendini savunamayacak olduğu raporlarla ortaya çıktı, kendi de mektupta 'alkol içirdi, ilaç verdi' dedi. Kişiye bir uyku haline getirdi. Yargıtay kararlarında bu uyku hali kişinin kendini bedenen ve ruhen savunamayacak olduğunu gösteren belirtidir, savcının mütalaası da bundan uzak değildi. Ama bu suçlamayı da yapmadı. En nihayetinde mahkeme bizim taleplerimiz ve sanık savunmaları sonucunda Musa Orhan'ın cezalandırılmasına karar verdi, 102/2'den yani 'nitelikli cinsel saldırı' suçundan ceza verdi. Bu arada en alt sınırdan da vermedi. 1/6 oranında yapılan indirimli 10 yıla tutuksuz yargılanmasına karar verdi."

'VERİLEN BU KARAR SON DERECE ÖNEMLİ BİR KAZANIM'
Karar duruşmasının ardından sosyal medyada ve bazı haberlerde kararın değerlendirildiğini ve karamsar bir havayla karşılaştıklarını dile getiren Sevimli, verilen kararın bir kazanım olduğunun altını çizdi. Kadına yönelik şiddet davalarında cezasızlık politikalarının hep karşılarına çıktığını belirten Sevimli, şu ifadeleri kullandı: "Buna karşı isyanımız da var elbet. Ama bu dosyada İpek'in beyanına üstünlük tanınması çok önemli bir kazanım. Savcılığın bu beyana dayanarak mütalaa hazırlaması, mahkemenin de mütalaaya dayanarak ceza vermesi çok çok büyük bir kazanım. Bütün bunların dışında Türkiye'nin geçmişine bakıldığında üniformalılar hiçbir zaman cezalandırılmaz; belki soruşturma açılır yargılama yapılır ama ceza verilmez, verilse de göstermeliktir. Sadece kadın dosyalarında değil zırhlı araç çarpmalarında hayatını kaybeden çocukların dosyalarında görüyoruz. Bu dosyada Musa Orhan'a yani bir uzman çavuşa ceza çıktı. Bu yönüyle bakmak lazım. Kolektif bir çalışma, avukatların örgütlü çalışması sonucu elde edildi.

'CEZANIN CAYDIRICI ÖZELLİĞİ VAR'
"Bu cezanın caydırıcı özelliği de var. Musa Orhan'ın tek başına hapse girmesi yetmezdi. Bir daha Kürdistan'da bu suçu işleyen üniformalılar olduğunda suça karşı takip eden avukatların olduğunu bu suçun cezası olduğunu bilmeliler.

'DOSYAYI İSTİNAF EDECEĞİZ'
"Eksik bulduğumuz yanlar var. En büyük eksik ise Musa Orhan'ın tutuksuz yargılanması. Musa Orhan'ın duruşma sürecinde tanıklar üzerinde baskı kurduğu, delillere etki ettiğini gördük. Ama mahkeme kaçma şüphesinin olmamasından bahisle adli kontrol verdi. Biz bu yönüyle dosyayı zaten istinaf edeceğiz. Dosya devam ediyor aslında karar kesinleşmediği için Musa Orhan tutuksuz, kesinleşseydi infaz başlanacaktı. Çok kişinin aklında bu soru vardır, niye tutuklanmadı. Tutuklama kararı koruma tedbiridir aslında ceza değildir. Türkiye'de cezalandırma olarak tutuklama kullanılsa da Musa Orhan için o işletilmedi."