12 Eylül 2025 Cuma

Faşist saray cuntasının CHP'ye huruç harekatı

19 Mart'ta açığa çıkan halk ayaklanması ve kayyum Gürsel Tekin'in İstanbul il başkanlığını polis marifetiyle işgal etmesi momentinde görülen militan halk direnişi ve duruşu yeni antifaşist mücadele zeminidir. Emekçi sol hareketimiz bu antifaşist mücadelenin ortak  zemininde birleşmeli ve imkanlarını en verimli biçimde değerlendirmelidir. Antifaşist mücadelenin bu genişleyen zeminini bir politik özgürlük mücadelesi cephesine doğru ilerletip örgütlemelidir.

Faşist saray cuntası, iktidar rakibi gördüğü CHP'ye dönük saldırılarını boyutlandırarak sürdürüyor. Burjuva klikler arasında kızışan siyasal iktidar mücadelesi kelimenin gerçek anlamıyla bir yıpratma savaşı ve stratejisi karakteriyle ilerliyor. Faşist saray rejimi, CHP'yi kendi istediği muhalefet çizgisine getirmek için çok yönlü bir kuşatma ve yıpratma stratejisi güdüyor. CHP'yi faşizmin zor araçları marifetiyle dize getirme yolunda kararlılıkla yürüyor.

CHP'nin yargı terörü ve belediye operasyonlarıyla kuşatılıp baskılanması, siyasal planda yolsuzluk ve hırsızlıkla yaftalanıp yıpratılması, faşist saray rejiminin CHP'yi düşürme stratejisinin birincil ayağıydı. Diğer ayağı ise CHP içindeki kliklerle işbirliği yaparak CHP'yi yeniden saray rejimine uygun bir çizgiye getirmekti. Şimdilerde politik islamcı faşist şeflik rejimi CHP'yi müesses nizama tam teslim alma ve majestelerinin muhalefeti haline getirmek için stratejinin her iki ayağını da yeni saldırı biçimleriyle örgütlüyor. Özgür Özel CHP'si üzerinde yasal şiddeti yoğunlaştırıp yeni boyutlara doğru geliştiriyor.

Saray rejimi, yargı ve polis marifetiyle CHP'yi dışarıdan kuşatmayı sürdürüyor. Ardı arakası kesilmeyen belediye operasyonlarıyla durmadan darbeliyor. Yargı terörünün yaylım ateşine tutulan CHP, bu kuşatma ve yıpratma savaşında doğal ve beklenen kayıpları veriyor. Tutuklanan İmamoğlu'nun yerine kayyum atanmasını 19 Mart halk ayaklanmasıyla bertaraf eden CHP, İstanbul'da çok sayıda ilçe belediyesinin saray cuntasının kayyumları tarafından ele geçirilmesinin önüne geçemedi. İstanbul'a kayyum atanmasının önü kesilir kesilmez CHP kitle hareketini mitinglerin yumuşak mecralarına çekti. Bu, saray rejiminin yeni operasyonlarına yol verdi. Antalya ve Adana Büyükşehir başkanlarının tutuklanarak görevden uzaklaştırılmasıyla ilk büyük mevzi kayıpları geldi. İtirafçılar, Aydın Büyükşehir Belediye başkanı Özlem Çerçioğlu'nun saray rejiminin kuşatması karşısında CHP bayrağını indirip AKP'nin 24. kuruluş yıldönümünde saray cuntası saflarına katılması, yine 8 CHP ilçe belediye başkanının aynı biçimde saf değiştirmesi mevzi kayıplarının misliyle büyüdüğünü gösteriyor.

Özgür Özel liderliğindeki CHP, bütün bu saldırı dalgalarına karşı 19 Mart ayaklanmasını açığa çıkardığı siyasal enerji ve halk öfkesiyle kendine sokak ve kitle siyasetiyle bir yol açtı. Politik islamcı faşist saray rejiminin teslim alma stratejisine karşı CHP halk hareketi örgütleyerek bir savunma ve karşı saldırı siyaset çizgisi geliştirdi. Saray rejimi karşısında burjuva sol muhalefet pratiğiyle faşist AKP-MHP blokuna karşı işçi sınıfı ve halklarımızda biriken siyasal öfke ve toplumsal hoşnutsuzluğu kendine odakladı. Saray cuntasına karşı halklarımızı siyasal bakımdan saflaştırma yolunda yürüdü. CHP, 19 Mart ayaklanmasıyla faşist saray cuntası karşısına eylemli biçimde çıkan emekçi sol hareketin büyük bölümünün de desteğini aldı. Emekçi sol hareket burjuva düzen partisi CHP'nin faşist saray cuntasının gadrine uğramasına, örgütlenme, seçme-seçilme ve halk iradesinin gasp edilmesine sessiz ve seyirci kalmadı.

CHP İstanbul il yönetimine kayyum atanması, saray rejiminin CHP'yi yıpratma savaşının yeni düzeyinin dolaysız somutlanmasıdır. Artık CHP yönetimlerinin yargı yolu ve kumpaslarla ele geçirilmesi evresine geçilmiştir. Bugün, CHP'yi dışarıdan kuşatarak yargı-polis gücüyle darbeleme içeriden Truva hareketiyle ele geçirme pratikleri iç içe yürütülüyor. Tek amaca bağlanmış bu taktik hamlelerle saray cuntası CHP'yi teslim alıp Tayyip Erdoğan'ın şeflik rejimine razı etmeye çalıştığı açıktır. Faşist saray rejiminin iç cepheyi tahkim etme olarak konsepleştirdiği şeflik rejimine uygun yeni bir anayasanın yapılması, bu siyasal iktidar mücadelesinin kritik final halkasını oluşturuyor. Faşist kurucu terörle inşa edilen yeni müesses nizamın anayasal bir ifadeye kavuşturulması ve Erdoğan'ın yeniden şef olarak seçilmesinin güvencelenmesi iç cephenin tahkim edilmesi stratejisinin en öncelikli ve temel konusudur. Düzen solu CHP, tam da bu noktada saray cuntasıyla cepheden karşı karşıya geliyor ve bütün bu tüm operasyonların hedefi oluyor.

Daha önce ifade ettiğimiz gibi iç cepheyi tahkim etmek demek, dosdoğru bugünkü verili faşist şeflik rejimini tahkim etmek demektir. Saray rejimi, faşist iktidarını ve iç cepheyi tahkim etmek için ikili bir siyasal strateji uyguluyor. Kürt özgürlük hareketini bir diyalog ve uzlaşı zemininde tutarak düzene entegre etmeye çalışıyor. Kürt ulusal demokratik hareketini yanına çekmek, CHP ile olan ittifakını ortadan kaldırmak, CHP'ye karşı yürütülen darbe ve tasfiye sürecinde demokratik hareketi yalıtmak iç cephe tahkim etmenin iki ana halkasını oluşturuyor.

Faşist saray cuntası Kürt demokratik hareketini, CHP'ye karşı yürüttüğü yıpratma savaşı ve iktidar yarışından diskalifiye etme stratejisine yedeklemek istiyor. Yedekleme stratejisinin iki formu ve düzlemi bulunuyor. Birincisi, daha önce faşist şefin dillendirdiği gibi AKP-MHP faşist bloku DEM partiyi sürecin yüzü suyu hürmeti ucuzluğuyla cumhur ittifakı blokuna çekmeyi murat ediyor. Bir bütün olarak Kürt ulusal demokratik hareketini yanına alarak CHP'nin defterini dürmek ve kurulu şeflik rejimi iktidarını güvencelemek istiyor. Hiç kuşku yok ki, verili koşularda işleyen burjuva çözüm süreci bu bağlamda saray cuntasına tarihsel bir imkan kapısı açıyor. Aynı zamanda, emekçi sol ve Kürt demokratik hareketi için büyük risk anlamına geliyor.

Kürt halk önderi A. Öcalan'ın İmralı'dan barış ve demokratik toplum manifestosuyla önerdiği Türk-Kürt ittifakı halihazırda bu yedekleme stratejine teorik ve politik zemin sunuyor. Bu kritik uğrakta A. Öcalan'ın 2015'te HDP ve Selahattin Demirtaş'ın Erdoğan'a meydan okuyan "Seni başkan yaptırmayacağız" söylemini eleştirmesi saray cuntasına karşı Kürt ulusunda biriken öfkeyi sönümlendiriyor. Halklarımızı yanlış beklentilere sevk ediyor.

Tüm bu zaaflı ve yanlış yaklaşımlara rağmen Kürt ulusal demokratik hareketinin üçüncü cephe/blok olma pozisyonunu dereyi görmeden değiştirmesi mümkün görünmüyor. Belirli hak, statü ve tavizleri garantileyen bir hukuki ve siyasal kazanım olmadan Kürt ulusal demokratik hareketinin siyasal stratejik pozisyonunu değiştirmesi, köklü bir tasfiye ve siyasi intihar olur. Politik islamcı faşist şef Kürt ulusal demokratik hareketini saray rejimine yedekleyemediği koşullarda, CHP'yi dövüp tavına getirme sürecinde hayırhah bir pozisyona iterek dolaylı yedek haline getirmeyi hedefliyor. Bu bapta Kürt ulusal sorununda işleyen burjuva çözüm süreci saray cuntasına Kürt hareketini yalıtmak için elverişli koşullar sunuyor. Sürecin yüzü suyu hürmetine faşist şeflik rejimini tahkim eden hiç bir saldırı politikasına ve kayyumla halk iradesi gasplarına tarafsız kalınamaz. Mesele CHP meselesi değildir. Halklarımızın karşı karşıya olduğu durumu yalın ve doğru tarif etmek gerekiyor. Olan şey, CHP şahsında faşist saray cuntasının her türlü yasal ve yasadışı terör, baskı ve yasaklarla halklarımızın politik özgürlük ve örgütlenme haklarına, kazanımlarına fütursuzca saldırması ve tasfiye etme amacıdır.

Kayyum Gürsel Tekin'in saray cuntasıyla işbirliği içerisinde 5000 polisle İstanbul il binasını işgal etmesi, CHP'ye karşı içeriden sürdürülecek bir sonraki saldırı hamlesini yönünü ve hedefini de açıkça ortaya koyuyor. CHP içindeki Kemal Kılıçdaroğlu kliğinin saray cuntasının yargı ve polis gücünün tayin ediciliğiyle CHP yönetimini kayyum marifetiyle ele geçirme yoluna koyulduğu görülüyor. CHP'ye kayyum atanması ya da partinin bir komployla kapatılması, faşist şeflik rejiminin darbelerle ve kurucu terörle ilerleyen iktidar yürüyüşünün karakterine uygundur. Bu bağlamda saray cuntasının kayyumu Gürsel Tekin'in CHP İstanbul il yönetimini polis gücüyle işgal eylemi CHP merkez yönetimini ele geçirmenin ilk huruç hareketi anlamını taşıyor. Görünen köy kılavuz istemiyor. Saray cuntası, yeni kayyum gaspları ve darbe operasyonlarıyla dizginsiz faşist saldırılarını sürdürecektir.

Emekçi sol hareketimizin büyük bölümü ve devrimci sosyalistler, 19 Mart ayaklanmasından bugüne işbirlikçi Türk egemen sınıflarının iki burjuva kampı arasında şiddetli bir iktidar mücadelesi olarak ortaya çıkan "politik olay"a doğru bir saflaşmayla pozisyon almıştır. Faşist saray cuntasına karşı politik özgürlük mücadelesinde saflaşıp mücadeleye tutuşmuştur. Düzen solu CHP'nin faşist saray rejiminin gadrine uğraması halklarımızın en geniş kesimlerinde güçlü bir antifaşist kitle hareketini açığa çıkarmıştır. 19 Mart'ta açığa çıkan halk ayaklanması ve kayyum Gürsel Tekin'in İstanbul il başkanlığını polis marifetiyle işgal etmesi momentinde görülen militan halk direnişi ve duruşu yeni antifaşist mücadele zeminidir. Emekçi sol hareketimiz bu antifaşist mücadelenin ortak zemininde birleşmeli ve imkanlarını en verimli biçimde değerlendirmelidir. Antifaşist mücadelenin bu genişleyen zeminini bir politik özgürlük mücadelesi cephesine doğru ilerletip örgütlemelidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 12 Eylül tarihli 235. sayısında yayımlanan başyazısı.