22 Aralık 2024 Pazar

Ziya Ulusoy yazdı | Büyük işçi direnişi ve bugün

Komünist öncü kendisinin kitle bağlarını güçlendirerek, örgütlü devrimci birikimi yükselterek, faşizme ve burjuvaziye karşı daha güçlü mücadeleler verebilir.

52. yıldönümünde 15-16 Haziran büyük işçi direnişinden bugüne bakmak bazı bakımlardan yol gösterici.

Büyük işçi direnişi, Demirel hükümetinin işçi sınıfının bağımsızca sendikal örgütlenmesi hakkına karşı, DİSK'i işlevsiz kılacak faşist yasa değişikliğini engellemek için gerçekleştirilmişti. Demek ki, savunma pozisyonundaki eylemlerde bile işçi sınıfı büyük çaplı hücum mücadeleleri geliştirebilir.

Bugün de Erdoğan faşizmi işçi sınıfının haklarını gasp ediyor ve bağımsız sendikal örgütlenmesini darbeleyen çok sayıda faşist yasa çıkarıyor. Bu saldırganlığa karşı mücadeleden büyük çaplı işçi direniş(ler)i tutuşabilir.

İşçi sınıfı mücadelesi o görece yüksek mücadele düzeyini, 60'lı yılların başından başlayarak gelişen grevler, Türk-İş'in sendika patronlarından bağımsız örgütlenme mücadelesi ve bu mücadelenin DİSK'i yaratması gibi süreçlerden geçerek yakalamıştı. Üstelik özel sektörde çalışan işçilerin mücadelesi ön plandaydı, 15-16 Haziran bölgesel genel grev genel direnişi de bu sektördeki işçi sınıfı mücadelesinin ürünü olmuştu.

90'lı yıllarda ve daha sonra devlet sektörünün tasfiye edilmesi, işçi sınıfının burjuva devletle uzlaşıcı kesimlerinin dağıtılmasına yol açtı. Şimdi işçi sınıfının neredeyse tamamı özel sektörde istihdam edilmiş ve dolayısıyla devlet tarafından iş güvencesi daha kuvvetli olmaktan yoksun durumda. Dolayısıyla iş güvencesi nedeniyle devletle uzlaşma gibi mücadeleyi frenleyici etkenin olmadığı koşullara sahip.

Fakat elbette geçen süreçte işçi hareketi inişli çıkışlı mücadelelerden geçse de geçmişteki gibi devrimci özelliklerini geliştiren, sendika patronlarından bağımsız sendikal mücadelesini güçlendiren bir ivme yakalayamadı. İşçi sınıfının sendikal örgütlenmesinde Türk-İş ve Hak-İş gibi Erdoğan faşizminin destekçisi konfederasyonların sendika patronları hakim.

Bunlara karşı DİSK ve Türk-İş içinde alternatif olma iddiasındaki sendikaların mücadelesi, burjuvazi ve devletiyle uzlaşıcı çizgide duruyor.

Oysa geçmişte DİSK'in ve diğer bazı sendikaların mücadelesi, işçi sınıfının güncel grev eylemlerini geliştiriyor, işçi kitlelerinde özgüven geliştiriyor ve burjuvazide korku yaratıyordu. Bu durum aynı zamanda sosyalizmi amaçlamanın hegemonyasıyla birleşerek işçi hareketinde devrimci dinamizmi yükseltiyordu.

Bugün işçi hareketi bu elverişli koşullardan yoksun. Fakat yeniden ülke ve dünya işçi hareketinin, bağlı olarak komünist ve devrimci hareketin iç içe geliştirilmesi elverişli koşulları inşa edecek. Komünist ve devrimci hareket, işçi sınıfının güncel mücadelelerini yaygınlaştırarak, hem sınıf hareketinin özgüven kazanmasını sağlayabilir, hem de işçi hareketiyle kopmaz bağlar kurarak, devrimci bilinç geliştirerek devrimci özellikler geliştirebilir. Bunu mutlaka geliştirmelidir.

Örneğin bu yılın başında ortaya çıkan işçi eylemleri dalgasını, söz konusu ettiğimiz mücadele tarzıyla, yeni mücadelelerin dayanağı haline, daha yaygın işçi mücadelelerini geliştirmenin ön deneyimlerine dönüştürebilir. Katılan işçi kitlesinin sendikal ve öncü etrafındaki örgütlenmesini geliştirmenin, devrimci bilinci yükseltmenin zemini olarak değerlendirebilir.

Ayrıca yoksul işçi bölükleri arasında faşist demagojinin, şovenizmin ideolojik hakimiyetini aralayabilir, kırabilir ve devrimci enternasyonalist ideolojik hegemonya inşa etmeyi ilerletebilir, yükseltebilir.

Bu mücadeleler içinde komünist öncü kendisinin kitle bağlarını güçlendirerek, örgütlü devrimci birikimi yükselterek, faşizme ve burjuvaziye karşı daha güçlü mücadeleler geliştirebilir.

Yeniden 15-16 Haziranlar, böylesi mücadele süreçlerinin içinde birikip patlak verecektir. Gezi ayaklanmasındaki gibi, bu kez Türkiye ve Kürdistan çapında genel grev genel direniş biçimini alacak. Gezi ayaklanmasından farklı olarak işçi sınıfının hareketiyle daha dayanıklı ve kararlı antifaşist ayaklanmanın sıçrama tahtası olacaktır.