19 Mayıs 2024 Pazar

Yüksekdağ: Selahattin Demirtaş için tahliye istiyorum- YENİLENDİ

Tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Bizi tutsak ederek sözde siyasetin dışında bıraktılar. Bunu asla başaramazlar. Arkadaşımız Selahatttin Demirtaş bugün siyasetin merkezindedir" dedi, kendisi için hiçbir zaman tahliye istemediğini ancak bugün Demirtaş için tahliye istediğini dile getirdi. Yüksekdağ'ın avukatlarının tüm talepleri reddedilirken, duruşma 6 Temmuz'a ertelendi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın tutuklu yargılandığı davanın 5. duruşması Ankara Sincan Hapishane kampüsündeki duruşma salonunda görüldü. 
 
Duruşmaya Kandıra F Tipi Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Yüksekdağ getirilirken, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, milletvekilleri Garo Paylan, Ayşe Acar Başaran, Dilan Dirayet Taşdemir, Bediha Özgökçe, Ertuğrul Kürkçü, eski milletvekili Sırrı Sakık ile ESP MYK üyesi Suat Çorlu, Avrupa Parlementerler arası birlik üyesi Ingebarg Schwarz da katıldı. İsveç Büyükelçisi ve uluslararası heyet ile uluslararası basın duruşmaya yine alınmadı.
 
Figen Yüksekdağ, duruşmayı izlemeye gelen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, milletvekilleri ve diğer izleyicileri selamlayarak konuşmasına başladı. 
 
Yüksekdağ'ın konuşmasından satır başları şöyle: 
 
-1,5 yıldır tutuklu yargılanıyorum. Vekilliğim düşürüldü ve verilmiş hapis cezaları devreye konuldu. Bu benimli sınırlı bir yaklaşım değil, partimden tutuklanan 5 bine yakın arkadaşım aynı manzarayı yaşıyor. Ben hala somut bir suç isnadı olmaksızın tutuklu yargılanmaya devam ediyorum. 
 
-Bir siyasetçi olarak görevimi yapmaktan alıkonuluyorum. Bizlere karşı suç işleniyor. 
 
-Türkiye kritik bir aşamaya geldi, bir baskın seçim kararı alındı. Ülkemiz çok hayati bir dönemden geçiyor. İktidar ehliyetini eline almış olanlar bir beka sorunundan bahsediyor. Bizler bu kritik süreçte görevimizi yamaktan alıkonuluyoruz. 
 
-HDP'nin milletvekilleri, cumhurbaşkanı adayımız Demirtaş, bu zamana kadar sadece siyaset yaptığımız için yargılandık. Bizlerin siyasetteki görevimizden alıkonulması, bütün bir seçmen kitlesine karşı, siyaset kurumuna karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçun müsebbibi yargıyı kendi güdümü altına aldığına dair somut örneklerini gördüğümüz iktidardır. Seçmene karşı suç işleyen merci siyasi iktidardır. Ama bu suçun parçası olan merciler de var. Yargı kurumu da bunlardan birisidir. Yargı kurumu haksız tutuklulukları sürdürerek siyasi erk tarafından işlenen suçun payandası haline dönüştürülmeye çalışılıyor.
 
SİYASİ İKTİDAR KAMU DÜZENİNİ BOZMUŞTUR
 
-Siyasi iktidar suç işleyebilir ama yargı hukuk kurallarının geçerli olması gerekir. Bizi neyle yargıladılar bugüne kadar? Kamu düzenini bozmakla. Ama siyasi iktidar bugün kamunun en temel mekanizmalarına müdahale ederek kamu düzenini bozmuştur. Bu toplumun kayışını koparmıştır. 
 
-Bugün Türkiye kayışı kopmuş bir krizden çıkmaya çalışıyor. Temel kurumlar bu kadar tahrip edildikten sonra baskın seçim kararı almak, panik seçim kararı almak, toplumu bu krizden kurtarmaya yeter mi? Yetmeyeceği çok açık. 
 
-Bu ülke seçime giderken biz mahkeme salonlarında yargılanıyoruz. Sözde özgür seçim! Nasıl özgür? OHAL koşullarında seçime gidiyoruz. Bu kadar olağan bir fonksiyonun OHAL şartlarında gerçekleştirilmesi o seçimin meşruluğunu tartışılır hale getirir. Böyle bir atmosferde Türkiye toplumunun seçme hakkı ortadan kaldırılıyor, seçenekleri devre dışı bırakılıyor. 
 
-HDP'nin milletvekilleri DBP'nin belediye eşbaşkanları hapiste, halkın seçme ve seçilme hürriyetinin dört duvara hapsedildiği koşullarda nasıl özgür seçim geçekleştirilebilir.
 
-Bizler bu mahkeme salonlarında yargılanmaya devam ettiğimiz müddetçe, bizlere esaret politikası uygulandığı müddetçe Türkiye toplumu kendisine dayatılan esareti aşamayacaktır. 
 
-Bugün siyasi iktidar bir günde KHK çıkartabiliyor, kanunları 10 dakikada değiştirebiliyor, baskın seçim kararı alabiliyor, kamu düzeni bir günde ayaklar altına alınıyor. Siyasi iktidara sorsanız parmağını tıklatsa Türkiye'yi başka bir atmosfere ulaştırır, isterse Londra'yı Türkiye'nin başkenti yapar ama aynı siyasi iktidar toplumun en temel hakkını güvence altına almıyor. Siyasi iktidar kamusal gelişmenin önünde bir engele dönüşmüştür.
 
BİZİMLE KORKTUĞUNUZ GERÇEK ARASINA SADECE BİR DUVAR ÇEKEBİLİRSİNİZ
 
-Biz kamu düzenini bozmakla yargılanıyoruz ama bizim savunduğumuz değerler dört bir yanda yankılanıyor. HDP 6 milyondan fazla yurttaşın iradesi. Bu sesi susturamıyorlar. 
 
-Bizi sözde siyasetin dışına ittiler. Ama bugün 1,5 yıldır hapishanede olan değerli yoldaşlarımızdan birisi, cumhurbaşkanı adayımız Selahattin Demirtaş yine siyasetin merkezindedir. Bu halkın temsilcisidir. Bizimle korktuğunuz o gerçek arasına sadece bir duvar çekebilirsiniz, başka da bir şey yapamayacaksınız. Bizden korkuyorsunuz biliyoruz. 
 
-Biz her zaman görev bilinci ile hareket ettik. Halk verdi, halk alır. Bu yıkıcı iktidar bizleri hapsedebileceğini düşünüyorsa, tasfiye edebileceğini düşünüyorsa bizim görevimiz bunun aksini ispat etmektir. Bunu yaptık. 5 yıl geçse de başaramayacaksınız. 
 
BİR BAKMIŞSINIZ DEMİRTAŞ CUMHURBAŞKANI OLMUŞ
 
-Tasfiye etmeye çalıştığınız Demirtaş bugün Cumhurbaşkanı adayı, bir bakmışsınız 2. tura çıkacak, bir bakmışsınız kabusunuz gerçek olmuş cumhurbaşkanı olacak. 
 
-Tüm arkadaşlarımız sizin karşınızda gerçeği haykırmaya devam edecek. Biz gerçeğin aynasıyız. Bizim sesimiz Amed'de, Mardin'de, Van'da, İstanbul'da, İzmir'de, Antalya'da yankılanıyor. Bu sesi kısamazsınız. Bir kişinin sesini kısabilirsiniz ama milyonların sesini kısamazsınız. Milyonlar Demirtaş kılığında yine karşınızda. 
 
-Bu siyasi iktidar kamu düzeni ile oynamaktan, yargıya müdahale etmekten vazgeçmeli. Asıl kendi gerçeği ile yüzleşip bu gerçekten özeleştirel sonuçlar çıkarıp ülkemiz için ortak çıkar ne ise onu yapmalı. Biz hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik, masaları devirmedik. Biz en kötü zamanlarda bile umudumuzu kaybetmedik. 
 
KENDİ GÖVDEMİZİ DEĞİL HALKIN İRADESİNİ TAŞIYORUZ
 
-Benim içeride olmamın bir külfeti yok üzerimde. Onlar tutuklanırsak çökeriz zannediyorlardı ama çökmedik, dimdik ayaktayız. Biz kendi gövdemizi taşımıyoruz, biz bu halkın iradesini taşıyoruz. Ama bu siyasi iktidar öfke, kibir ve cezalandırma saplantısından vazgeçmeli. Bu saplantının ülkeyi ne hale getirdiği ortada. Dış politikada olur olmaz yollara sapıp Türkiye'yi çok ciddi çatışmalarla karşı karşıya getirdi. İçeride kadınlarla, gençlerle kavgalı, o parti ile bu parti ile kavgalı. Kendisinden olmayanlara her türlü kötü kelimeyi alt alta diziyor. Bunun ömrü tükeniştir. Siyasi iktidar kendisini çürütürken Türkiye toplumunu çürütmeye hakkı yok. Bizler kendi haklarımızın bilinci ile hareket edeceğiz. Bizim mutlak doğrultumuz ortak yararları gözetmektir. Barış ve demokrasinin yarınını gözetmektir. İster içeride ister dışarıda olalım her durumda mücadelemiz devam edecek.
 
-11 vekilimizin vekilliği düşürüldü. Halka diyorlar ki 4 yılda 3 seçim yapıyoruz ama bu seçim özgür. Artık inanırsanız. Sandığa gidip oy verebilirsiniz, seçtiklerinizi ben tanımayabilirim! Bir taraftan özgür ve demokratik ortamda seçim gerçekleşti diyor bir yandan da ben anayasayı da ihlal ederek senin seçtiğin vekili de belediye başkanını da düşürürüm, diyor. Bu koşullarda halkın siyasete güveninin kalması mümkün mü? 
 
'BİZİ AKP'Yİ DÜŞÜREN DÜŞMAN OLARAK MİMLEDİ'
 
-Toplum sandığa gitmesin diye elinden geleni yapıyor. Niyetleri çok net; sadece bana mecbur olsunlar, benim bütün dayatmalarıma mecbur olsunlar, diyor. Bu halkın özgür seçim yapmasını istemiyor. Eğer özgür seçim yapmasını isteseydi, her vatansever gibi, -vatanseverlik nedir, ülkende demokrasi geliştiğinde mutlu oluyorsan, bunu sen yaratırsan gerçek vatanseversin. Ama bu siyasi iktidar bu ülkedeki güzel şeylerden mutlu olmuyor. 7 Haziran'da yüzde 40'lara düştüğünde Türkiye tarihinde en renkli zamanlardı. Bu güzelliği hazmedemedi. Nedeni çok açık, tek başına iktidarı elde edemedi. Ve bizi AKP'yi düşüren düşman olarak mimledi ve bizi cezalandırmanın peşine düştü. 7 Haziran'dan beri HDP'ye yönelik sürek avı düzenleniyor.
 
-Siyasi iktidar biliyor ki, Türkiye'de baskı olmayan bir seçim ortamı gerçekleşirse HDP ve diğer partiler herkesin ortak değerlerini büyüterek kazanacak. Demokratik bir ortam olursa hep birlikte kazanacağız. Bunun için tarihte örneği olmayan bir biçimde bu ülkenin cumhurbaşkanı adaylarından birisi hapishanede tutuluyor.
 
-Ben hiçbir mahkemeden tahliye talep etmedim ama bir yargı organının, siyasi erkin şu manzaraya bakması lazım. Bu ülkede çok büyük bir çarpıklık yok mu? Türkiye'de bir sistem değişikliği yapıyoruz diyeceksiniz, 2 seçimi aynı anda yapacaksınız ve bu sandıkların kurulduğu dönemde demokratik kriterleri elinizin tersi ile iteceksiniz. 
 
-6 tane cumhurbaşkanı adayı var. Hepsi kendi mitingini, seçim çalışmasını yapabilecek ama tek bir aday bu seçimlere hapiste girecek. Bunun dünyada örneği var mı mıdır? Türkiye niye hilkat garibesi gibi örneklerle yüz yüze bırakılıyor. 
 
-Ben bugün kendim için tahliye istemiyorum ama Selahattin Demirtaş için tahliye istiyorum. Demirtaş'ın özgür bir seçim çalışması yapması gerekir. Demirtaş da bunu kendisi için istemez. Halka borcu gereği, sorumluluğu gereği çıkıp özgür şartlarda seçim çalışması yürütmelidir. 
 
-Her seçim bizim için Türkiye'nin daha çok kazanabilmesi için bir fırsattır. Seçime 1 ay kala en son olması gereken şey yurttaşın seçimi olan siyasetçinin mahkeme salonlarında yargılanmasıdır. Sadece siyasetçilerin değil akademisyenlerin, gazetecilerin, söz söyleme hakkını kullanan hiçbir insanın hapsedilmemesi gerekir. 
 
-Ben umudumu koruyorum, halklarımıza güvenimi koruyorum. HDP'nin programına inanıyorum. Bu zamana kadar yargılandığımız hiçbir şey başımızı yere eğecek şeyler değildir. Sorulan sorular karşısında acaba demedik. Bugün de bu güvenle konuşuyoruz. Bundan sonra da bu umut ve güvenle hareket edeceğiz. 
 
FİKİRLER TUTSAKSA GELECEĞİ ÖZGÜR OLAMAZ
 
-Bir memlekette siyasetçi tutsaksa seçimler özgür olamaz. Fikirler tutsaksa o ülkenin geleceği özgür olamaz. Akademisyenler tutsaksa o ülkenin vicdanı özgür olamaz. Bu haksız yargılamalar Türkiye'nin geleceğini tutsak ediyor.
 
-Sanıyorlardı ki bizleri hapsedince bütün sorunları çözebilirler. Oysa görüldü ki asıl tutsak olan biz değiliz, bu siyasi iktidarın kendisidir. Asıl tutsaklık bu mahkeme salonlarında değil sarayda yaşanıyor. Kendi kibirlerine öfkelerine tutsak olanlar bu tutsaklığın bedelini tüm Türkiye halklarına ödetmeye çalışıyor. 
 
-Bizler dört duvar arasına konulduğumuz için panik içinde değiliz, geleceğe güvenle bakıyoruz ama kibirlerine tutsak olanlar geleceğe umutla bakamıyor. Bedenimiz tutsak olsa da bilincimiz de irademiz de sokakta, seçim meydanlarında, mücadele meydanlarında. 
 
-O seçim meydanlarında da bizim özgürlüğümüz kendisini gösterecek. HDP 5 binin üzerinde tutsağına rağmen, seçilmişlerinin siyasi baskı altında olmasına rağmen, seçilmişleri esaret altında olmasına rağmen nasıl direndiyse 24 Haziran'da da varlığını en güçlü şekilde ortaya koyacak.
 
HDP KİLİT PARTİDİR
 
-HDP 24 Haziran'da kilit partidir. Bu kilidi berhava etmeyin dedik, kilidi iyi kullanmayı başarabilirsiniz, bir toplumun aydınlık geleceğine geniş bir kapı açabilirsiniz dedik ama siyasi iktidar kendisini hem kapı hem kilit hem yol sandı.
 
-Bu ülkenin geleceğine inanan tüm halklar olarak kendi kilidimizi elimize alacağız, kendi kapımızı kendimiz açacağız. 
 
-Ben eşbaşkan olarak mahkeme salonunda yargılanıyorsam benim partimin özgür seçim çalışması yürütmesi nasıl düşünülür? 
 
-Ben tüm partili arkadaşlarımın önünde saygıyla eğiliyorum. Çok iyi bir yere geldiler ve daha da iyi bir yere gelecekler. Bu kadar ağır şartlar altında çalışma yürütmeyi başaran bir siyasi irade mutlaka kazanacaktır. 
 
-Denemedikleri bir şey kalmadı, barajı denediler tutmadı, Türkiye demokrasisi için barajı antika müzesine koyma görevi yine bize düştü. O barajın Türkiye toplumunun önüne çıkacak yüzü olmayacak. 
 
'BARAJI SADECE HDP İÇİN TUTUYORLAR AMA YİNE YERLE BİR EDECEĞİZ'
 
-Hala o barajı sadece HDP için tutuyorlar ama biz yine yerle bir edeceğiz. Buna da herkes emin olsun.
 
-Adaletsizlik uçurumu gittikçe derinleşmiştir. Yargı kurumu KHK'larla günübirlik baskı altında tutuluyor. Ama onun dışında hukuken de açıklayamadığımız çok ciddi çelişkiler yaşanıyor. Bizler 1,5 yıldır ciddi hukuksuzluklar alında tutsaklık durumu yaşarken istenildiği zaman tutuksuz yargılama tasarrufu gösterilebiliyor. Bu zamana kadar bir tek HDP'liler için bu tasarruf gerçekleştirilmedi. Bir tutuklu gazeteci arkadaşımızın tahliyesi için Almanya ile ne pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. FETÖ davalarında ve verilen tahliye kararlarında ne tip pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. Davalar, yargı süreçleri bizzat siyasi iktidar tarafından pazarlık masası olarak kullanılıyor. 
 
-En son seçimi de rüşvet haline getirmeye yeltendiler. Ama bizim yargılamalarımız söz konusu olduğunda en bilinen asgari hukuk kurallarına uyulmuyor. Bizim davalarımızda usul de esas da bir fecaattir. 
 
'SİYASET YAPMA HAKKI YARGILANIYOR'
 
-Çok açık bir biçimde siyaset yapma hakkı yargılanıyor. Buraya gelmeden bir bakayım dedim isnat edilenleri üst üste dizdim, “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” iddianameye sonradan girmiş. Savcının aklına sonradan gelmiş ya da birileri sonradan aklına düşürmüş. Çok trajikomik hayali gerekçelerle benim silahlı terör örgütü yöneticisi olduğum farz edilebilir. Zorlaya zorlaya kriminalize edilme çabasından başka bir şey değildir. Bütün siyasi çalışmalarım zorlana zorlana silahlı terör örgütü kurma noktasına getiriliyor. Esas olarak fezlekelerimizin tamamı yaptığımız çalışmalar, yürüttüğümüz faaliyetlerdir. Bu davalarda zaten somut suç isnadına dayanan bir yargılama yapılmadığı gibi çok açık siyaset yapma hakkı ihlal ediliyor.
 
-Ben görevimi yaptığım için yargılanamam. Ben aynı zamanda toplumun kolektif haklarını temsil eden bir bireyim. Topluma karşı bir suç işleniyor. Ben umuyorum ki bu yanlıştan dönülür. 
 
Yüksekdağ'ın savunmasının ardından avukatlar söz aldı. Avukatlar, dokunulmazlıkları kaldıran düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu belirterek, anayasaya aykırılık iddiasının Anayasa Mahkemesi'ne taşınmasını ve dosyanın Selahattin Demirtaş'ın tutuklu olduğun ana dava ile birleştirmesini talep etti. 
 
Av. Yıldız İmrek, "Her aşamada birbiriyle çelişen bir hukuksal kaos yaratılıyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili Venedik kriterlerine bakmakta fayda var. Eşitlik ilkesinin zedelenmemesi şeffaflık ve her bir dava için ayrı ayrı görüşme esas. Bu adil yargılamanın özelliği olduğu için önemli. Siyasi mülahazalar güdülmemesi gerekir" dedi.
 
YÜKSEKDAĞ KADINLAR İÇİN SİMGE İSİM
 
Av. İlknur Alcan da 14 kere tutukluğunun devamına kararı verildiğini belirterek, "Müvekkilimizin temsil ettiği irade ve yaptığı görevlerden dolayı yargılandığı davaların gerekçeleri yeterli değil. Mahkeme tarafsız ve kararsız olduğunu ispat etmek zorunda. Siyasi iktidarın direkt olarak hedef aldığı bir kişiden bahsediyoruz. Mahkeme tarafsız olduğunu aldığı kararların gerekçeleri ile ispat etmek zorunda. İhlaller 18 aydır artıyor. Kadınlar açısından simge bir isim. Kadınlara dönük baskının bir örneği Figen Yüksekdağ'ın tutuklu olması. Gerekçesiz gerekçelerle tutukluluk halinin devamına karar verilmemesini talep ediyoruz" diye konuştu.  
 
15. KEZ HUKUKA AYKIRI BİR KARAR VERMEYİN
 
Av. Nuray Özdoğan, "Müvekkilimiz bir buçuk yıldır tahliye talep etmedi bu istemediğinden değil. Niye bir vekil tutuklu kaldığı halde neden sizden tahliye talep etmiyor. Yorum ve kıyasa dayalı bir yargılama. Biliyoruz üzerindeki baskıları. Ama biz hukuka adalete uygun davranmak zorundayız. 14 kere verdiğiniz tutukluluğunun devamı kararını aynı gerekçeyle tekrar vermeyin. 15. kez hukuka aykırı bir karar vermeyin. Hukuki olmayan bir karar hukuksal bir sonuç doğurmaz. Seçim süreci yargının denetiminde gerçekleşir" dedi. 
 
Seçim sürecine girildiğini söyleyen Özdoğan, tutukluluğa devam kararının seçmenler açısından da hak ihlali oluştaracağını söyledi. 
 
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, dosyaların birleştirilmesi, dokunulmazlık düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi ve tahliye talebini reddetti. Duruşma 6 Temmuz'a ertelendi.