7 Mayıs 2024 Salı

Tolunay: Ormanlardaki tesisler ve iklim değişikliği yangın riskini artırıyor

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, orman yangınlarına ilişkin ETHA'ya konuştu. İklim değişikliğinin ormanları yangına açık hale getirdiğine işaret eden Tolunay, insanları ormanlık alanlardan uzak tutacak tedbirler alınması gerektiğini söyledi. Tolunay, otel, maden, termik, nükleer santral gibi tesislerin ormanların içi ve yakınında kurulmaması gerektiğine işaret etti.

Günlerdir süren orman yangınları beraberinde de bir sürü tartışmayı getirdi. Yangınlara zamanında ve yeterince müdahale edilememesi, gönüllülerin yardımlarının engellenmesi, yurt dışına yardım çağrısında bulunanların "Türkiye'yi aciz gösterdiği" iddiasıyla vatan haini ilan edilmesi, yangınların iklim krizinin bir sonucu olduğuna yönelik açıklamaların ise "PKK propagandası" addedilmesi...

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile orman yangınları sonrası meydana gelen ekoloji tahribatı, bu tahribata karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini, yangının hemen ardından yapılmak istenen fidan dikimine ilişkin konuştuk.

'BU YIL İÇİNDE AĞAÇLANDIRMA YAPILMASI OLDUKÇA ZOR'
ETHA'ya değerlendirmelerde bulunan Tolunay, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın her birey için üç fidan dikileceği yönündeki açıklamalarının yanan alanları kapsamasının imkansız olduğunu söyledi. Bakanlığın, "250 milyona karşılık gelen fidan dikilmesi" yönünde açıkladığı çalışmanın yanan alanların haricinde yapılacak bir tür çalışma olabileceğine belirten Tolunay, bunun da 2019 yılında İzmir'de yaşanan büyük yangın sonrası gündeme gelen Ağaçlandırma Günü ya da Ağaçlandırma Bayramı olarak ilan edilen 11 Kasım'da sembolik olarak bazı yerlere fidan dikimi olarak yapılabileceğini söyledi. Tolunay, yanan alanların büyük çoğunluğunda fidan dikilmesinin bu yıl içinde zor olduğunu, ancak sembolik ve belirli alanlarda yapılabileceğini dile getirdi.

'YANAN ALANLARA HEMEN FİDAN DİKİLMESİ DOĞRU DEĞİL'
Ekolojik açıdan yanan alanlara hemen fidan dikilerek ağaçlandırılmasının doğru olmadığına işaret eden Tolunay, şöyle devam etti: "Zaten Orman Genel Müdürlüğü tarafından da bir yol haritası çizildi. Yanan orman alanlarının büyük bir çoğunluğu kızılçam ormanı, arada makilikler var. Çok dik eğimli alanlar var. Buralarda ormanın niteliğine göre yapılması gereken işler var. Öncelikli olarak, yanmış alanların buralardan uzaklaştırılması gerekiyor. Çünkü bunlar öldükleri için uzaklaştırmazsanız böcek üremesine ve burada üreyen böceklerin sağlıklı ormanlara akın etmesine neden olabilir. Bunun haricinde yanan ağaçları alandan temizlemezseniz, yerinde bırakırsanız gelecek yıllar burada yangın riskinin devam etmesi sonucu olabilir."

Ne yapılmalı sorusuna yanıt veren Tolunay, "Nereler kızılçam ormanı, nereler makilik, nereler dere vejetasyonu dediğimiz dere kenarında yapraklı, kışın yaprağını döken türler; bunların envanteri yapılmalı. 30 yaş ve üzerindeki kızılçam ormanlarında ağaç yansa bile bir kısmı tohumlarını saklar ve yeterince tohum olması durumunda, yanmış ağaçlar kesildikten sonra buraları korumaya alarak aralık-ocak ayından itibaren kızılçam tohumlarının çimlenmesini beklemek gerekiyor. Bu işlemi yaptığımızda aynı zamanda yangına uyum sağlamış olan diğer türler; maki-bitki örtüsü, otsu türler, tehdit altındaki ya da endemik bitkiler varsa onların da sahaya gelmesini sağlayabiliriz. Yeterince tohum, kozalak olmayan genç kızılçam ormanları varsa buralara yöredeki doğal kızılçam ormanlarından toplanan tohumların serpilmesi gerekiyor."

'GENETİK KİRLENMEYE NEDEN OLMAMALI'
Bu işlem yapılırken özellikle yöreden toplanmış tohumların olmasının son derece önemli olduğunun altını çizen Tolunay, sebebini şöyle açıkladı: "Manavgat deniz seviyesine yakın örneğin ya da Muğla'da yanan alanlar örneğin; yüksek dağlık alanlardaki aynı bölgeden bile olsa 0-400 metre yükselti arasındaki yanmış bir alana, daha yükseklerden toplanmış tohum getirmemek gerekiyor. Çünkü hem yüksek dağlık alanlardaki kızılçam ormanları hem de başka illerdeki kızılçam ormanlarının genetik çeşitlilikleri, ekolojik istekleri farklıdır. Bunu yaptığınız zaman genetik kirlenmeye neden olabilirsiniz. Yüksek dağlık alanlardan ya da başka illerden getirdiğiniz tohumları hatta sonrasında ağaçlandırma düşünüyorsanız oralardan getirdiğiniz fidanları dikerseniz gelecekte bunların yaşamama olasılığı oldukça yüksek. Oradaki tohumdan ya da kızılçam ormanları ve maki bitki örtüsünün getirilemediği alanlarda son çare olarak ağaçlandırma düşünülmelidir. Yine de özellikle eğimli alanlar, çok dik eğimli alanlar ve dere yatakları gibi, dere vejetasyonu olduğu gibi alanlar doğaya terk edilmeli tamamen kendi haline bırakılmalıdır."

Orman yangınlarının tek nedeninin küresel ısınma olmadığını, bağlı bir doğal kabul edilmesinin, kendiliğinden çıkıyormuş gibi bir algı oluştuğuna dikkat çeken Tolunay, sebebinin insanlar olduğunu kaydetti.

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ AĞAÇLARI YANGINA AÇIK HALE GETİRİYOR'
İklim değişikliği ve artan sıcaklıkla birlikte buharlaşmanın arttığını, toprağın nemini kaybettiğini, bitkilerin su dengesini sağlayamadığını anlatan Tolunay, böylece ağaçların kuruduğunu ve yangına daha açık hale geldiğini söyledi. Yangın riskinin bu şekilde arttığını kaydeden Tolunay, "Orada da insan devreye giriyor. İnsan faktörüyle bir şekilde bir yerde kıvılcım çıktığında, tutuşmaya hazır yapraklar, kuru otlar, çalılar kolayca tutuşup, bir anda büyük alanlara yayılıyor, çok büyük yangınlar haline geliyor. Bu döngüyü bilmek gerekiyor" diye konuştu.

9 Ağustos Pazar günü gerçekleşen Hükümetler Arası İklim Değişikliği panelinin, 6. İklim Değişikliği Değerlendirme Raporu'nun açıklandığını hatırlatan Tolunay, "Orada da Akdeniz çevresindeki ülkelerde orman yangını riskinin giderek arttığı söyleniyor. Az önce söylediğim gibi toprak neminin azalması, sıcaklıkların artması, yağış düzeninin bozulması nedeniyle. Dolayısıyla iklim değişikliğine bağlı olarak gelecekte de yangın riskinin çok daha fazla arttığını söyleyebiliriz. Tabi önlemler alınırsa bunu düşürebilmek mümkün" ifadelerini kullandı.

Yaşlanan kızılçam ormanlarının yeniden çimlenmenin sağlanarak gençleşmesi için zaman zaman yangın geçirmesi gerektiğini söyleyen Tolunay, bu yangınların kontrollü yapılması gerektiğini kaydetti.

'İNSAN-ORMAN ETKİLEŞİMİNİ AZALTMALIYIZ'
Ormanlardaki yangınların yüzde 89-90'ının insan kaynaklı olduğuna işaret eden Tolunay, ormanlık alanlara yapılan tesislere izin verilmemesi gerektiğini vurguladı. Ormanlık alanların içine ya da yakınlarına yapılan elektrik nakil hattı, yanma, patlama riski bulunan termik santraller, enerji tesisleri, nükleer tesisler, çöp toplama alanları, baz istasyonları, trafolar, yollar, havaalanlarının yangın riskini arttırdığına dikkat çeken Tolunay, "Örneğin, en önemli yangın çıkma sebebi araçlardan atılan sönmemiş izmaritler. Ormanın ortasından yol geçtiğinde bu riski arttırıyorsunuz. Dolayısıyla insan orman etkileşimi mümkün olduğunca azaltılmalı. İnsanları bilinçlendirmek gerek ki yangınlar çıkmasın. Ormanlarda kurulan çeşitli tesisler büyük risk oluşturuyor. Bunların ormanın içine yapılmaması gerekiyor. Yangın değerlendirmesi dediğim bu, yangın riski yüksekse orman içinde izin vermezsiniz" diye konuştu.

'YANGINI BÜYÜMEDEN KONTROL ALTINA ALABİLİRİZ'
Kemerköy Termik Santrali'nin ormanlık alana yakın olmasının yarattığı risklere işaret eden Tolunay, "Bunların değerlendirilip izin verilip verilmemesi ya da verildiyse de mutlaka hem yangın çıkma riskinin hem de yangından etkilenme riskinin azaltılması gerekiyor. Bu gibi önleyici tedbirler, önlemler alırsak çıkan orman yangını sayısını azaltırız. Aynı zamanda yangın söndürme helikopteri, uçak filosu, yer ekiplerinin sayısını arttırarak, yangın riskinin olduğu zamanlarda, orman içine dağıtarak çok hızlı şekilde müdahale edebilirsek, büyümeden kontrol altına alınmasını sağlayabiliriz" diye kaydetti.

'YANGIN RİSKİ DEVAM EDİYOR'
Yaklaşık 3-4 yıldır orman yangınlarının artacağı yönünde uyarılar yapıldığını hatırlatan Tolunay, İzmir'de 2019 yılında 6 bin 500 hektar civarında orman alanının yandığını söyledi. Geçen yıl da Hatay İskenderun çevresinde yaşanan büyük orman yangınlarında, özellikle İskenderun'da yangının yerleşim yerlerine sıçradığını anımsatan Tolunay, "Gelecekte de bu risk devam ediyor. Şimdiye kadar ki yangın söndürme politikalarımızın iklim değişikliği de dikkate alınarak, insanların yerleşim, piknik vs. haricinde tesisler, oteller gibi nedenlerle çok daha fazla orman içine girip çıktığını düşündüğümüzde bu yangınla mücadele politikalarımızı mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor. Bunun için de ormanlarımızdan sorumlu kurum olan Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Orman Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde mutlaka sivil toplum örgütleri, üniversiteler, diğer kamu kurumları, belediyeler önümüzdeki birkaç ay içinde acilen bir araya gelerek ne yapmamız gerektiğini, yol haritasını, herkesin üzerine hangi görevlerin düştüğünü tespit etmemiz, ortak akıl oluşturmamız gerekiyor. Bunun için önleyici tedbirler var. Belediyelerin ormanla yerleşim alanları arasına mesafe koymak gibi çok sayıda atılabileceği adım var. Geleceğe daha yeşil bir Türkiye bırakmak için ortak akıl oluşturmak zorundayız" çağrısında bulundu.