24 Nisan 2024 Çarşamba

Taşdemir: Kriz tek adamın krizi

Kadın gündemlerine dair basın toplantısı düzenleyen HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, "Milliyetçi histerilerle sanki ekonomik savaş veriliyormuş gibi yandaş medya eliyle algı operasyonları yapılmaktadır. Ancak bu bir ekonomik savaş falan değil, AKP rejiminin tek adam krizidir" dedi.
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, HDP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında kadın gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Diyarbakır, Ankara ve Mersin başta olmak üzere birçok il ve ilçede aralarında PM, Kadın Meclisi üyesi ve il-ilçe örgütü eş başkanlarının da olduğu onlarca HDP'linin gözaltına alınmasına değinen Taşdemir, tutuklamaların ‘Çöktürme Planı’nın ve HDP'ye yönelik yok etme siyasetinin ürünü olduğunu söyledi. 
 
Taşdemir, "HDP, tutuklamalarla baskılarla sindirilemeyecek kadar toplumsallaşmış bir harekettir. Üç yıldır başaramadıklarını bu siyasi operasyonlarla da başaramayacaklar. Çünkü HDP halklaşmıştır, bu coğrafyanın bir hakikatidir. HDP’ye yapılanların binde biri bunlara yapılsa ya da bırakın bu baskı politikalarını; sadece rant muslukları kesilse bu muktedirlerin nasıl parçalanacağını biliyoruz" diye konuştu.
 
KRİZ SİYASAL VE EKONOMİK
 
Ekonomik krizin sadece ekonomik kriz olmadığını aynı zamanda siyasi bir kriz olduğunu söyleyen Taşdemir, "AKP iktidarının yönetememe krizidir. AKP’nin tek adam rejimini inşa krizinde açığa çıkan sosyal ve siyasal krizin bir yansımasıdır" diye belirtti. 
 
"Milliyetçi histerilerle sanki  ekonomik savaş veriliyormuş gibi yandaş medya eliyle algı operasyonları yapılmaktadır. Ancak bu bir ekonomik savaş falan değil, AKP rejiminin tek adam krizidir" diyen Taşdemir konuşmasına şöyle devam etti: 
 
"Ekonomik krizin faturası yoksullara ve kadınlara kesilmek istenmekte, ekonomik kriz zamanlarında önce kadınların işine son verilmektedir. Kriz zamanlarında kadınların ailede, ev içinde yükünün çok daha fazla artığını biliyoruz. Aynı şekilde kriz dönemlerinde cinsiyetçiliğin, erkek egemenliğinin kışkırtıldığını, kadının bedeni ve emeği üzerinden erkek egemen zihniyetin güçlendirilmeye çalışıldığını biliyoruz. Kriz süreçlerinde erkek egemenliği ve cinsiyetçilik kadın bedenine ve kadın emeğine şiddet olarak geri dönmektedir. Son 16 yıldır AKP’nin, yarattığı hem sosyal krizlerde hem de siyasal krizlerde doğrudan kadın bedenine ve emeğine yöneldiğini, kendini bunun üzerinden var etmeye çalıştığını, dolayısıyla kadın kazanımlarına el atıldığı politikalarından da görüyoruz."
 
"Bazı ‘tuzu kuru’ların söylediği 'Ayşe Teyze’nin dolarla ne işi var' sözleri de bu cinsiyetçi politikaların bir sonucudur. Temel gıda maddelerine yapılan zammın, alınamayan ilaçların bedelini doğrudan kadınlar hissetmektedir. Yükselen doların aslında geçim derdinde olan Ayşe Teyze’nin de, yoksul Mehmet Amca’nın da sorunu olduğu ortadadır. Bu tür cinsiyetçi söylemler, şövenist hezeyanlarla algı yaratılarak aslında krizin hesabını vermeme, sorumluluğu gizleme politikasının parçasıdır."
 
AKP'NİN MÜLTECİ KADINLAR POLİTİKASI: TACİZ VE TECAVÜZ
 
Urfa Ceylanpınar Kaymakamlığı'na bağlı Telhamut Çadır Kentinde kadınların çadır kentte çalışan görevliler tarafından istismar edildiği, cinsel ilişkiye zorlandığını hatırlatan Taşdemir, "Mülteci kamplarında, çadır kentlerinde özellikle kadın ve çocuk mültecilere dönük şiddet, istismar ve zorla fuhuş olaylarıyla ilgili hesap vermeyen, çadır kentleri ve kampları denetlemeyen, açık ve şeffaf olmayan bir mülteci politikasıyla, anlayışla da karşı karşıyayız" diye ifade etti. 
 
REHİN POLİTİKASININ ÜRÜNÜ HAPİSHANEDE HAK İHLALİ
 
Mersin/Tarsus cezaevlerindeki ayakta sayım, keyfi görüş yasağı, kaba dayak, işkence, revire çıkarmama, çıplak arama gibi hak ihlallerinin sıkça yaşandığını, Arin bebeğin ilaçlarının verilmediğini ve 78 yaşındaki Sise Bingöl'ün durumunu hatırlatan Taşdemir, "AKP, cezaevlerini kendi faşizan politikalarının bir laboratuarı olarak görüyor ve bu minvalde bir tutum, politika sergiliyor. OHAL döneminde cezaevlerini inceleyen, cezaevleriyle dayanışan ve bir tür denetim mekanizması gören kurumların kapatılması da bu hak ihlallerinin ve işkencelerin artmasında etkisi olmuştur. Cezaevlerine yönelik bu uygulamalar derhal son bulmalıdır" dedi.
 
Taşdemir son olarak İstanbul Tarihi Sirkeci PTT binasının restorasyonunda çalışan Dilek Dayar'ın iş cinayetinde yaşamını yitirmesi ile ilgili davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini söyledi.