Suruç katliamının 122. ayı: Adalet ve yüzleşme için yüzümüzü Suruç'a dönmeliyiz

Suruç katliamının 122. ayında, her ay olduğu gibi Halitağa'da bir araya gelen Suruç Aileleri İnisiyatifi ve 33'lerin yoldaşları, "Suruç katliamı ile yüzleşmeden, tüm sorumlular yargılanmadan bu ülke nefes alamaz. Yüzleşme için, adalet için yüzümüzü Suruç'a dönmeliyiz" dedi.
Suruç katliamının 122. ayında Suruç Aileleri İnisiyatifi, her ay olduğu gibi Kadıköy'de Halitağa'da bir araya geldi.
"Kalplerimiz adalet için atsın" pankartının açıldığı eylemde, 33 düş yolcusunun fotoğrafları taşınırken, "Suruç'u unutma unutturma", "Suruç'un hesabı sorulacak", "Suruç şehitleri ölümsüzdür", "Suruç için adalet herkes için adalet" sloganları atıldı.
Eyleme, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara ve çok sayıda kişi katıldı.
Basın açıklamasını okuyan 33'lerin yoldaşı Eylül Devrim Altepe, 33 yolcusunun farklı kesimlerden farklı fikirlerden insanlar olarak, aynı düşte buluşup bir halkın yaralarını sarmak için yola çıktığını kaydetti. "Lise öğrencisi, üniversiteli, inşaat işçisi, ev emekçisiydiler. Halkların kardeşliğinde, dayanışmada buluşmuşlardı. Kanlı bir katliamla bizim tam da bu değerlerimiz bitirilmek istendi" diyen Altepe, katliamı davasındaki adaletsizliklerin 10 yıldır devam ettiğini belirtti.
'33'LERİN YOLDAŞLARINI DEĞİL KATİLLERİ YARGILAYIN'
"122 aydır bu meydandan sesimizin ulaştığı her yerden adaletsizliği anlatıyoruz" diyen Altepe, katliamın siyasi sorumlularının ve kamu görevlilerinin değil 33'lerin yoldaşlarının yargılandığını kaydetti. 33 düş yolcularından Evrim Deniz Erol'un annesi Besra Erol'un oğlunun mezar başında yaptığı konuşma nedeniyle yıllardır tutsak edildiğini, 8 aydır tutuklu olan Suruç yaralısı ve Polen Ekoloji aktivisti Onur Yılmaz'ın 11 Eylül'de tahliye edildiğini ifade eden Altepe, Suruç Aileleri İnisiyatifi gönüllüsü Emrah Topaloğlu'nun 10 Eylül'de, İnisiyatiften Ezgi Gürbüz ve SGDF MYK'dan Simay Ada Kart'ın ise 18 Eylül günü ev hapsi koşulu ile tahliye edildiğini vurguladı.
'SURUÇ VE ANKARA İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇTUR'
"Suruç oturumlarına katılmak, Suruç ölümsüzlerini anmak iddianamelere, yargılamalara konu ediliyor. Bunu kabul etmiyoruz. 33'ler için adalet mücadelesi vermek suç değildir. Suç olan katliam faillerinin yargılanmamasıdır" diyen Altepe, Ankara katliamı davasında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza dairesinin katliamın "İnsanlığa karşı işlenmiş suç" olarak görülme talebinin reddedilmesini süregelen adaletsizliğin parçası olduğunu belirtti.
'ADALET İÇİN YÜZLEŞMEK GEREKİYOR'
Altepe, "122 aydır adalete nefes gibi ihtiyaç duyuyoruz. Bu topraklarda milyonlarca insan adalet talep ediyor. Adaleti mücadelemizle kazanacağımızı biliyoruz, 33'lerin izinde mücadele ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki Suruç katliamı bu topraklarda yüzleşmenin anahtarıdır. Suruç katliamı ile yüzleşmeden, tüm sorumlular yargılanmadan bu ülke nefes alamaz. Yüzleşme için, adalet için yüzümüzü Suruç'a dönmeliyiz" dedi.
33 DÜŞ YOLCUSUNUN HİKAYELERİ
Bu ay, Suruç katliamında ölümsüzleşen 33 düş yolcusundan Aydan Ezgi Şalcı, Büşra Mete ve Cebrail Günebakan'ın hayat hikayeleri paylaşıldı.
ŞALCI: SAMSUN'UN KIZIL SAÇLI İSYANI
Aydan Ezgi Şalcı'nın hayat hikayesi şöyle: "Bizler güneşin çocuklarıyız. Ölüme gülümseyerek gidenleriz. Ne döndürebilir ki bizi, ne korkutabilir ki? Gelin yarını ilmek ilmek biz örelim" diye yazdı ve Samsun'dan Kobanê'ye bir yol olduğunu, eğer inat edilirse o yolun yürüneceğini ispatlar gibi çıktı yola.
Şalcı, farklı yönelimlerin birbirinden uzakta tutulduğu, tanıştırılmadığı, birbirini dinlemesine ve anlamasına izin verilmediği bu dünyada yanlış bir şeyler olduğunu biliyor ve bir hetero olarak bu sorunu aşmayı kendine bir görev sayıyordu. Bir kitap çalışması vardı bu konuda, yarım kaldı. Loren tamamladı kitabını, Gökkuşağından Ezgi'ye Mektuplar… İz bırakarak yürüyünce insan, yolda düşse de yolu tamamlanıyor işte bir şekilde. "İyi ki böyle yaşadım" dedirten bir hayat yaşadın Ezgi. Verdiğin tüm kavgalar mutlu yarınlar içindi.
METE: ROJAVA KADIN DEVRİMİNİN HEYECANINI TAŞIYORDU
Büşra Mete'nin hayat hikayesi şöyle: "1992'de İstanbul'da doğdu. Aslen Elazığlı. Ertuğrul Gazi Lisesinde okudu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümüne okuyordu. Kürecik'te füze kalkanına karşı yürütülen kampanyada ve Van depremzedeleriyle dayanışma için Van'a gidildiğinde oradaydı.
"Büşra'nın cins bilinci, kadın özgürlük mücadelesine olan yaklaşımı zamanla gelişti. Dünyayla kurduğu ilişkide değişim ve dönüşüm yarattı. Rojava'da olan devrimin onu en heyecanlandıran ve meraklandıran yanı ise kadın devrimi olmasıydı.
"Büşra, İstanbul'un emekçi mahallelerinden Gülsuyu Mahallesinde Ertuğrul Gazi Lisesinde okurken mücadeleyle tanıştı. Onu lise yıllarından tanıyan bir yoldaşı "Biz önce Büşra'nın gözleri ile tanışmıştık" diyordu. Suruç'ta katledilen yoldaşı Cebrail Günebakan'ın 19 Aralık katliamı protestolarında tutuklanması Büşra'yı etkilemiş ve Cebrail'in görüşçüsü olmuştu. Bu süreç Büşra'yı mücadelede netleştirmişti.
'ROJAVA DA KENDİ DEVRİMİNİ GÖRDÜ'
"Rojava'da olup bitenler Türkiye'deki her sosyalist genç gibi Büşra'yı da etkiliyordu. Kendi çağlarında tanık oldukları bu devrim, siyasal olarak onları yakından ilgilendirdiği kadar, İstanbul'un sokaklarında birlikte mücadele ettikleri arkadaşlarının devrimin mevzilerine gidişi onların ilgisini daha da artırıyordu.
"Kobanê'de bir duvar resmi yapmak istiyordu. Geçmişten bugüne direniş imgelerinin olduğu ve çocukların da sevebileceği şekilde büyük bir duvarı donatmaktı niyeti. Büşra Suruç'a doğru yola çıktığında, Rojava kadın devriminde kendi devrimini görmüş, kendi devrimci dönüşümü için yola çıkmıştı."
GÜNEBAKAN: İLK TUTSAKLIĞI 18 YAŞINDA
Cebrail Günebakan'ın hayat hikayesi şöyle: "Parti insanın yüzünü güneşe çevirir. "Cebrail'i ise en iyi sözleri anlatır. Cebrail İstanbul'un emekçi mahallesi Gülsuyu'nda, Elazığlı Kürt bir ailede doğdu. Cebrail, Liseli Öğrenci Birliği çalışması yürütürken, 2010 yılında 19 Aralık Hapishane katliamını protesto eylemine katıldığı için tutuklandığında 18 yaşındaydı.
"2012 yılında tahliye olduktan sonra Muğla ve Ege'de gençlik çalışması yürüttü, 2013 yılında yeniden İstanbul'a döndü. Bu süreçte Gezi direnişinde barikatlarda, Taksim'de ve İstanbul'un emekçi semtlerinde gerçekleşen halk forumları ve meclislerde yerini aldı. Gezi ayaklanması sonrası iktidarın emekçi semtlerde uyuşturucu çeteleri eliyle gerçekleştirdiği saldırılara karşı mücadele yürütürken, 2013 yılının yazında çeteler tarafından silahla vurularak yaralandı.
'CEBO DOĞAL BİR ÖNDER'
"Cebo'daki bir diğer önemli özellik ise onda vücut bulan doğal önderlik duruşudur. Zaten onu "Cebo" olarak daha samimi yapan şey de bu önderlik vasfı ve verdiği güvendir. Lise yıllarında, sanıyorum 2008-2010 yıllarında Ertuğrulgazi Lisesi hem kolektifin gençlik faaliyetlerinin hem de genel devrimci gençlik mücadelesinin sembol mekânlarından biriydi.
"Küçük yaşta kolektifle başlayan hayatını gençlik önderi olarak tamamladı. Cebrail, kolektifi, olduğu her yerde ve anda var etti, buna göre yaşadı. Onun için kolektif olmak ve kolektife bağlılık devrimciliğin ilk şartlarındandı. Bugün genç devrimcilere 'Yüzünüzü güneşe dönün' çağrısı devam ediyor."
33'LERİN İSİMLERİ SAYILDI
"Suruç için adalet herkes için adalet", "Suruç'un hesabı sorulacak", "Katil IŞİD işbirlikçi AKP", "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganlarının atıldığı eylemde, düş yolcularının isimlerinin tek tek sayılması ve "yaşıyor" yanıtıyla sona erdi.