21 Mayıs 2024 Salı

Sosyalist aydın Kutsiye Bozoklar'ın kaleminden: Ortak düşler ortak gerçekler

Devrimcinin olumlu bir örnek oluşturması bakımından devrimci pratiklerini ortak alanlardan özele uzatması ve bu alanda devrimci durması önemlidir. Bu nedenle hane içinde birlikte yaşadığımız insanlarla ilişkilerde oluşturmamız gereken olumlu örnek de bazen bizim örneğimizdeki gibi, bir imza gününe katılımcı olmak da devrimci iş olmaktadır. Ve devrimci iş örgütlü davranmak demektir. Ele alınan her konunun tartışma ve katılımcılık yöntemi kullanılarak değerlendirilmesi kadar, beklenticilikten uzak ve bireysel yaratıcılığı kullanarak çözümlenmesi gerekmektedir. Sorunları örgütleyerek çözmek hayatın her alanında hantallığın ve kendiliğindenciliğin giderilmesi anlamına gelir. Böylesi bir yaklaşım bireyle kolektif arasındaki karşılıklı etkileşimi verimli kılar.

Yağmur yağıyor. Serseri bir rüzgar esmekte ortalıkta. Nisanın son günleri, Mayıs'a akmakta zaman. Etrafta bir güneş telaşı. Orhan Veli eve ekmekle tuz götürmeyi böyle havalarda unutmuş. Böyle havalarda başında kavak yelleri esmiş... Şiir yazma derdi nüksetmiş böyle havalarda. İçimde maviye çalan bir yol. Oturmuşum yazı makinemin başına. 'Yağmurun altında yürüyordu bahar, incecik yeşil ayaklarıyla' diye yazmış Nazım '62 yılında, bana öyle gelir ki kederden geberirken.

Nazım'ın son şiirlerini okudum dün akşam yeniden. Güzeldiler. Ölüm, hayırsız bir sevda ve yalnızlık kokuyorlardı; "Giyindim haziran yapraklarını bulvarların/ ölüm düşünden soyundum diye yazsa da ölmeden bir haziran önce. Düşleri genç ve taptaze duruyordu yine de fakat. Yaşım altmış/ on dokuzumdan beri bir düş görürüm/ yağmur çamur yaz kış/ uykuda uyanık/ takılmış düşümün peşine yürürüm./ Neleri alıp götürmedi benden ayrılık,/ kilometrelerle umut, tonlarla keder,/ taradığım saçlar, sıktığım eller./ Bir düşümle ayrılmadık./ Avrupa'yı, Asya'yı, Afrika'yı düşümle dolaştım/ bir Amerikanlar vize vermediler/ denizlerden dağlardan çöllerden çok adamları sevdim adamlara şaştım/ Mapushanelerde ışığıydı hürriyetimin/ ekmeğimin katığıydı sürgünde/ her biten akşamdaydı, her başlayan günde:/ Ulu kurtuluş düşü memleketimin" diyordu altmışında bu yüzden. Düşlerin taptaze kalması değil miydi önemli olan...

Geçtiğimiz cumartesi günü, demir parmaklıklar ardında ortak düşler gören kadınları anlatan "Demir Parmaklıklar Ortak Düşler" adlı kitabın imza günü vardı. Yazarı ile birlikte gittim imza gününe. Devrimci kadının yazılmamış tarihinden bir kesitti anlatılanlar. Bu toprakların kurtuluş düşüne özgürlük ve eşitlik idealine gönül vermiş kadınların öyküleri vardı kitapta. Sözleri sıcacık örsünde dövmüşlerdi yüreklerinin. Zulüm asla bu sözlerden güçlü değildi. Bir kitap evindeydik. Söz dostçaydı, insanlar güzeldi, dışarıda yağmur vardı ve içimde düşlerin hızıyla akmanın iyimserliği...

Çiçekler, gençler, kitaplar ve gülüşler arasında geçen birkaç saatin ardından dilimde bir şiirle ayrıldım oradan; "İyi ki sevdim yağmuru/ iyi ki yattım hapiste/ sevdim ulaşılmazları/ hasretlerimin hepsinde." Bir ilkyaz yağmuru yağdı içime. Usulca serinletti avuçlarımı, elimi uzattım, ıslattım usulca. Bir serin bir ferah döndüm geriye. Yoldaşlık en günlük güneşlik rüzgarım benim. Aradıklarım onlardadır, aradıklarım eylemde büyüyenlerde. Bu duygularla düşündüm katıldığım etkinlik üstüne...

İşbirliği, paylaşımcılık, dayanışma, cömertlik, bireysel ve kolektif yaratıcılık, sorumluluk almak ve işlerin yürütülmesine aktif katılım genelde her devrimcinin, hele hele bir militan devrimcinin sahip olması gereken devrimci değerlerdir. Değerlere sahip olup olmamak ya da ne denli sahip olunduğu bir devrimcinin niteliğini belirleyen şeydir. Bir devrimci, emekçilerin deneyimlerine tercüme edilmiş teoriye vakıf olabilmeli ve tıpkı bunun gibi pratiğin yönünü, yöntemini ve ruhunu tarif eden değerlerle de donanmış olmalıdır.

Devrimci çalışma, her günkü pratik devrimci değerleri içselleştirmek ve uygulamak bakımından bir sınanma ve doğrulama alanıdır. Sosyalizmi hedefleyen devrimci mücadelenin eylemcilerinin çalışma ve eğitim tarzı devrim sonrası dönemde de bir sosyalist kültürün ve buna göre şekillenmiş yeni bir toplumun belirleyicilerinden biri olacaktır.

Çalışma tarzı, tutum ve yöntem bu bakımdan da önem arz etmektedir. Öte yandan mücadelenin militanlarının yalnızca kendi aralarında etkileşimde bulunmaları bilgiyi tekleştirerek öğrenenler ve öğretenler uçurumuna yol açacaktır. Devrimci militanın yürüttüğü en sıradan etkinlik bile yaratıcı ve ilkeli olmak zorundadır bu yüzden.

Militan devrimci, toplumsal ve bireysel anlamda gündelik hayatındaki pratik ve bu pratiği geliştirirkenki ruhla tanımlanır. Günlük hayattaki pratik kolektifin belirlediği işlere nicel ve nitel katılım demektir. Bu işler bazen öneriler düzeyinde olur, bazen direktifleri içerir. Önerilerin de direktifler gibi kabul edilmesi devrimci işin içselleştirilmesinin bir göstergesidir. Devrimci bir militanın inşası örnekler aracılığıyla gerçekleşir.

Gündelik pratik içindeki devrimcinin olumlu bir örnek oluşturması bakımından devrimci pratiklerini ortak alanlardan özele uzatması ve bu alanda devrimci durması önemlidir. Bütün şeylerin birbirine bağlı olması diyalektiğin önemli bir kuralıdır. Bu nedenle hane içinde birlikte yaşadığımız insanlarla ilişkilerde oluşturmamız gereken olumlu örnek de, bazen bizim örneğimizdeki gibi, bir imza gününe katılımcı olmak da devrimci iş olmaktadır. Ve devrimci iş örgütlü davranmak demektir.

J. T. Murphy, Stalin biyografisinde Stalin'in ilk tutuklanışını anlatır. Stalin, 5 Nisan 1902'de bulunduğu Kafkasya yöresinde önder parti grubunun bir toplantısı sırasında tutuklanır. Ve cezaevine yollanır. Eski ve yeni devrimcilerin ayrıştığı, Narodnik hareketten marksistlerin koptuğu dönemdir. Cezaevinde siyasiler ortak mekanlarda yaşamaktadır. "Jozef Stalin, bu hapishane ortamına yeni bir şey getirdi" diye yazıyor Murphy. Onun da diğerleri gibi hapishane ortamında dış dünyayla bağını korumaya çalıştığına değindikten sonra; "Ama onun farklı katkısı bütün devrimci yaşamını belirleyen olağanüstü bir özelliğini yansıtıyordu: Yapılması gereken her şeyin örgütlü bir biçimde yapılması gerektiğini savunuyordu" diyor.

Bu yüzden hapishaneye geldiğinde, politika heveslilerinin ve özellikle Rus politika heveslilerinin toplantılarında çok sık rastlanan o dedikoducu bireysel tartışmalara yanaşmamıştır. Stalin'in gözünde bu tartışmalar vakit kaybından başka bir şey değildir. "Tartışma mı? Evet, elbette" diye karşılık verir, "Ama örgütlü bir tartışma olmalı. Konu üzerinde anlaşmaya varılmalı. Sözcüler saptanmalı. Kararlara varılmasını hedef alan örgütlü bir tartışma olmalı."

Yapılması gereken her şeyin örgütlü bir biçimde yapılması vazgeçilmez bir devrimci özellik olmalıdır. Hayatın her alanında böyledir bu. Ele alınan her konunun tartışma ve katılımcılık yöntemi kullanılarak değerlendirilmesi kadar, beklenticilikten uzak ve bireysel yaratıcılığı kullanarak çözümlenmesi gerekmektedir. Sorunları örgütleyerek çözmek hayatın her alanında hantallığın ve kendiliğindenciliğin giderilmesi anlamına gelir. Böylesi bir yaklaşım bireyle kolektif arasındaki karşılıklı etkileşimi verimli kılar. Bireyin dönüşümünü destekleyen bir durumdur bu.

En sıradan eylem ve etkinlik söz konusu olduğunda bile olayı bir bütün olarak düşünmek, ayrıntıları gözetmek, olasılıkları hesaplamak; öngörüde bulunmak rastlantı payını en aza indirmek anlamına gelir. Bu aynı zamanda sorunlara bireysel bakmamak anlamına da gelmektedir. Böyle ele alındığında bir imza günü etkinliğinin bile organize olmayı gerektirdiği sonucuna varmak zor olmaz. Katılımcısı olacağımız bir etkinliğe bireysel bakmamak, onu nasıl etkili ve devrimci kılacağımız konusunda da düşünmeyi gerektirir. Bireysel yeteneklerimizi kullanmamızı gereken nokta da tam burasıdır.

Sıra neferi olmak dışında, sıradanlık devrimciye yakışmayan bir niteliktir. Bu yüzden benim gözlerim etkinlikteki genç erkek ve özellikle genç kadınlardaydı. Yaratıcılık ve sahiplenme konusunda bir kez daha düşünülmesi gerektiğine inandım. İnsanın olumsuzlukları gerekçelendirmesi daima kolaydır. Zaman yoktur, iş çoktur, insan azdır vb. Ama devrimcilik, engelleri aşmak, çözüm üretmek ve öznelliği geliştirip dönüştürmek değilse nedir?

Yağmurun içinde verimli geçen bir günün gecesi. Nisan sonu gelmiş. Yağmurun içinde arabalar geçiyor sokaklardan. Yağmurun içinde genç sevinçlerin tadı. Yağmur yağıyor şehre, ilkyaz yağmurları. Her şey mayısı çağırıyor. Önümüzde kavga, önümüzde gelecek, önümüzde umut, sevinçler, önümüzde düşler ve gerçekler. Her mayıs biraz daha büyüyecekler. Devrimci olmak düşü gerçek yapmak kadar, gerçekten düş çıkarmaktır. Ve bizim düşümüz genç devrimcilerin yaratıcı ellerinde gerçek olacaktır.