29 Mart 2024 Cuma

SOL Parti'den 12 maddelik yol haritası: Yıkalım haramilerin saltanatını

SOL Parti'nin, "Yıkalım haramilerin saltanatını" sloganıyla gerçekleştirdiği 1'inci Olağan Konferansı'nın sonuç bildirgesinde, "Türkiye, etkisini bütün toplum kesimlerinin hissettiği son derece derin bir ekonomik, sosyal ve siyasal kriz içindedir" denilerek, 12 maddelik yol haritası belirlendi.

SOL Parti, "Yıkalım haramilerin saltanatını" sloganıyla TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi'nde 1. Olağan Konferansı'nı gerçekleştirdi.

Konferansın sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde, partinin yeni yol haritası belirlendi.

Bildirgede şunlar belirtildi:

SİYASAL REJİM DERHAL ORTADAN KALDIRILMALIDIR
1)
Bu rejim, halka karşıdır ve tek adam yönetimine dayalı ve halka karşı bu siyasal rejim derhal ortadan kaldırılmalıdır. Bu, halkın sorunlarına hiçbir çözüm üretmeyen eskinin parlamenter rejimine geri dönülerek yapılamaz. Halkın söz, yetki ve karar süreçlerine dahil edildiği, yerel yönetimlerin ve yerinden yönetim anlayışının temel alındığı demokratik yeni bir düzen kurulmalıdır. 12 Eylül anayasasının bütün faşist hükümleri iptal edilmeli, siyasal partiler yasası ve seçim yasası başta olmak üzere tüm anti-demokratik yasalar kaldırılmalıdır. İfade ve örgütlenme özgürlüğünün her düzlemde geliştirilmesi ve gerçek bir demokrasi için tüm yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

NATO'DAN ÇIKILMALI, İNCİRLİK KAPATILMALI
2)
Emperyalizmle yapılmış bütün açık ve gizli antlaşmalar iptal edilmeli, NATO gibi emperyalist ittifaklardan çıkılmalı, başta İncirlik olmak üzere yabancı üsler kapatılmalıdır. Türkiye, emperyalist merkezlerin Ortadoğu'da giriştikleri çıkar kavgasının piyonu haline dönüştürülmüştür. Bu cendereden derhal çıkılmalıdır. Halklar arasında bütün dinsel, etnik, mezhepsel farklara karşın bir arada yaşamanın tesis edilmesi Türkiye'nin dış politikasının temeli olmalıdır.

TARİKAT VE CEMAATLERE DESTEĞE SON VERİLMELİ
3)
Yeni siyasal zemin, mutlaka ve mutlaka laiklik temeli üzerinde, tarikatların ve dinsel cemaatlerin etkisizleştirildiği bir anlayışla kurulmalıdır. Bunun için tarikat ve cemaat yapılarına sunulan tüm devlet desteğine son verilmeli, gerici örgütlenmelerin devlet içindeki kadroları dağıtılmalıdır. Toplumsal hayatın ve devlet yönetiminin sürdürülmesinde her türlü dini referanstan vazgeçilmeli; aydınlanma ilkeleri ve bilimin yol göstericiliği egemen kılınmalıdır.

KÜRT SORUNU BARIŞÇIL SÜREÇLE ÇÖZÜLMELİ
4)
Kürt sorununun barışçıl bir temelde ve halkın özlemlerine yanıt verecek demokratikleşmeye dayanarak çözülmesi gereklidir. Sorunun çözümünde silahlardan arınmış bir barışçıl süreç devreye sokulmalıdır. Birlikte yaşama iradesinin geliştirilmesi için her düzeyde çaba gösterilmelidir.

SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLEN TÜM VARLIKLAR YENİDEN KAMULAŞTIRILMALIDIR
5)
Bütün bir ekonomi, rant ekonomisinden katılımcı merkezi planlamaya dayalı ekolojik tahribatı ve doğanın metalaşmasını engelleyen bir üretim ekonomisine geçiş perspektifiyle baştan aşağı yenilenmelidir. Yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekilen, halka ait tüm varlıklar yeniden kamulaştırılmalıdır. Ekonomiden siyasete eğitimden sağlık sistemine kadar her alanda kamucu/ toplumcu bir anlayışın egemen kılınarak, özelleştirmelerle yağmalanan yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekilen kamu malları yeniden kamuya iade edilmelidir. Benzer bir biçimde kamu bankaları başta olmak üzere kamu kaynakları kullanılarak ele geçirilen medya organları, kamu kaynaklarıyla desteklenen vakıfların halktan gasp ettikleri kaynaklara el konulmalıdır.

ÖRGÜTLENMENİN VE GREV HAKKININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI
6)
Ekonomik krize karşı halkı savunacak acil tedbirler alınmalı; asgari ücret ve temel gıda maddeleri vergi dışı tutulmalı, emekçilerin örgütlenmesinin ve grev hakkının önündeki engeller kaldırılmalı, kıdem tazminatı gaspına son verilmeli, yurttaşlık geliri uygulamasıyla en yoksul yurttaşların dahi asgari yaşam standartlarına ulaşması sağlanmalıdır. Çalışma koşullarına sahip herkese iş imkanı hedefleyen ve kapsamlı bir işsizlik sigortasını sağlayan bir ekonomik düzen örgütlenmelidir. Sermayenin emeği özellikle de kadın çocuk ve göçmen işçilerin emeğini acımasızca sömürdüğü; taşeronlaşmanın, sendikasızlaştırmanın kural haline getirildiği artan işsizliğin çalışan emekçi kesimler için bir tehdit olarak kullanıldığı bu düzen tümüyle değişmelidir.

PARASIZ EĞİTİM
7)
Eğitim her düzeyde parasız olmalı, özel eğitim kurumları kamulaştırılmalıdır. Tüm tarikat ve gerici vakıfların okullardaki etkinliklerine son verilerek, eğitim sistemi bilimsel ve laik bir temelde yeniden yapılandırılmalıdır.

PARASIZ SAĞLIK
8)
Sağlık hizmeti herkese eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir olmalı kamu eliyle sunulmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli kaynak aktarılmalıdır. Kamu kaynaklarının özel hastanelere aktarımı durdurulmalıdır. Halkın sırtına yıkılan ve kara delik haline dönüşen şehir hastaneleri şirketlerden alınıp koşulsuz şartsız kamuya devredilmelidir. Özel ve vakıf hastaneleri kamulaştırılmalıdır. Sağlık emekçilerine insanca çalışma koşulları ve ücret verilmeli sağlıkta şiddeti engelleyici önlemler alınmalıdır. Bilimsel çalışmalara, eğitim-araştırma-geliştirme, aşı çalışması gibi alanlara yeterli kaynak ayrılmalı, sağlık eğitimi bilimsel temelde, çağın gerekleri ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılmalıdır.

GENÇLER İÇİN İSTİHDAM ALANLARI OLUŞTURULMALI
9)
İşsizlik, diplomalı işsizlik ve esnek ve geçici çalışma girdabında boğulan gençler için istihdam alanları oluşturulmalı, herkesin eğitimini aldığı mesleği yapabileceği bir sistem oluşturulmalıdır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANMALI
10)
Şiddete maruz bırakılan, yaşamları çalınan kadınların can güvenliğinin sağlanması, erkek şiddetine son verecek önlemlerin alınması son derece acildir. 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi, hiçbir bahaneye yer bırakmayacak şekilde uygulanmalıdır. Kadınların her tür ezilme biçimi ve her düzeyde erkek egemenliği ortadan kaldırılmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak her türlü önlem alınmalıdır. Her türlü cinsel kimlik ve cinsel yönelim ayrımını ortadan kaldıracak, insanların özgürce ve korkusuzca yaşayabilecekleri bir toplumsal ortam yaratılmalıdır.

DOĞA HAKLARINI SAVUNAN EKOLOJİK VE DEMOKRATİK BİR ANAYASA
11)
Kapitalizm, içinde yaşadığımız gezegeni bitmek bilmez bir kâr hırsıyla, doğayı metalaştırarak ölüme doğru sürüklüyor. Küresel ısınma, iklim krizi geleceğimizi bir kâbusa çeviriyor. Bu ülkemizde de farklı değil. Endüstriyel gıda sistemi, maden aramaları ormanları otlak ve meraları, tarım arazilerini, su kaynaklarını kısacası doğal müştereklerimizi yok ediyor, ardı ardına çevre felaketleri yaşanıyor. HES'ler, JES'ler, termik ve nükleer santraller vb. enerji yatırımları ekolojik sistemde geri dönülmez bir tahribat yaratıyor. Sermaye kentsel ve kırsal yaşam alanlarını yeni sermaye birikimi için talan ediyor, insanların ve tüm canlıların temiz suya, temiz doğaya, temiz havaya erişim hakkını elinden alıyor. Gezegeni yok olmaktan kurtaracak, kapitalizmin kâr hırsına 'dur' diyecek her türlü önlem alınmalı bunun için mücadele edilmelidir. Yeni oluşturulacak Anayasa doğanın haklarını da savunan ekolojik ve demokratik bir Anayasa olmalıdır. Bunun için mücadele edilmelidir.

SAĞLIKLI VE UCUZ GIDAYA ERİŞİM
12)
Ekolojik dengeyi bozan endüstriyel gıda sistemi, enerji ve maden yatırımları halkın sağlıklı ve ucuz gıdaya erişimini engellemektedir. Halkın sağlıklı ve ucuz gıdaya erişimini sağlayacak olan ve halkın gıda sistemi Gıda Egemenliği'ni kurmak için mücadele edilmeli, çiftçileri şirketlerin tarım sistemine bağlamaya yardımcı olan kooperatifleri desteklemekten vazgeçilmeli, Gıda Egemenliği mücadelesine katkı koyan, agroekolojik üretim yapan üreticilerin kurduğu ve demokratik ve katılımcı bir anlayışla yürütülen kooperatifler desteklenmeli, antidemokratik kooperatifçilik yasası değiştirilmesi için mücadele edilmelidir. Tohumların patentlenmesinden vazgeçilmeli, yerel tohumların korunması vb. önlemler acil olarak devreye sokulmalıdır. Tüketim kooperatifleri de Gıda Egemenliği mücadelesine katkı sunacak tarzda yeniden örgütlenmeli, Gıda meta olmaktan çıkartılmalıdır. Küçük üreticilerin tarımsal üretimi bırakarak tasfiye etmeye çalışan veya şirketlere bağımlılığını arttıran ve DTÖ isteği doğrultusunda yapılan serbest ticaret anlaşmaları tamamen iptal edilmelidir.