7 Mayıs 2024 Salı

Pınar Gayıp yazdı | 33'lerin devrim tutkusu

"Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz."

Kaybedilip katledilen yazar Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna kitabında dile getiriyor bu sözleri. Yazarın söylediği gibi bir tutku insanın hayatını ömür boyu şekillendirir; tüm kararlarını o tutkuyla verir, tüm meydan okuyuşları o tutkuyla yapar.

33'leri Suruç'a götüren tutku da inandıkları devrim düşü ve politik duruşlarıydı. Gezi'nin ruhunu Kobanê serhildanıyla buluşturmak, kadın devrimini Rojava'da yani devrimin topraklarında yaşamaktı tutkuları. Yola çıktıklarında her şeyi göze almışlardı, gidişleri korkusuz bir meydan okumaydı.

Basın açıklaması sırasında patlayan bomba ile 33 düş yolcusunu canımızdan koparırcasına aldılar bizden. Geçen şok etkisinin hemen ardından, saniyeler önce sarıldığımız, el ele tutuştuğumuz, plan yaptığımız insanların parçalanmış bedenleri arasında hayatta kalanları aradık. "Yaşayan var mı" sorusu defalarca yankılandı o gün o bahçede...

O güne dair hafızamdan hiç silinmeyecek olan çok sayıda anı var; hepsi kötü, hepsi kanlı, hepsi acı... Katliam öncesi gelen istihbarata rağmen hiçbir önlem almayan polislerin bir anda Amara Kültür Merkezi bahçesinin etrafına kurduğu barikat yüzünden uzun süre alana ambulansların girememesi, Urfa halkının alana akın edip yaralıları hastaneye götürme telaşı, kendine gelen tanıkların canhıraş yoldaşlarını taşımaya çalışması, yaralıları güç bela taşıdığımız araçlara biber gazı atılması.

Bunları düşünürken polislerin "çaresizliğimize" bakıp gülmesi düştü her defasında aklıma. Güldüler; umarsızca çünkü korunacaklarını biliyorlardı.

Katliamı gerçekleştiren Şeyh Abdurrahim Alagöz'den; IŞİD için "bir grup öfkeli genç" diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'na, Erdoğan'a; Urfa, Diyarbakır, Adıyaman istihbaratı birimlerine, Urfa Emniyet Müdürleri ve katledilen insanların sayısı artsın diye o gün elinden gelen her şeyi yapan polislere kadar, yani devlet-MİT-IŞİD ortaklığıyla gerçekleşti bu katliam.

Bu nedenle katliamın hemen ardından adalet talebiyle yan yana gelen Suruç Aileleri İnisiyatifi, Suruç İçin Adalet Platformu, katliam tanıkları ve yaralıları katliamın en alttan en üst kademeye kadar tüm sorumlularının yargılanmasını istedi. Bunun için mücadele etmeye 6 yıldır devam ediyor.

6 yıl boyunca Urfa'nın Hilvan ilçesinde bulunan bir hapishanenin kampüsünde görülen Suruç katliamı davasında yakınlarını kaybedenler, katliamdan sağ çıkanlar cezalandırılmak istendi. Tek tutuklu sanık Yakup Şahin, mahkeme başkanı tarafından gözümüzün önünde şefkatle korunurken, "katil" dememiz dahi engellendi. Acımızla dalga geçercesine bir tiyatro oyunu sergilendi, sergilenmeye devam ediyor.

Suruç'tan sağ çıkan Merve Nur İşleyici, Efe Çatalbaş, Özgür Kiraz, Beren Atıcı; Suruç şehidi Evrim Deniz Erol'un annesi Besra Erol, Medali Barutçu'nun kardeşleri Tahsin ve Kübra Barutçu tutuklanırken; katliamdaki sorumlulukları nedeniyle açılan davanın sanıklarından dönemin Suruç Terörle Mücadele Büro amiri Ahmet Oğuz Davarcı 7 bin 500 lira para cezasıyla "ödüllendirildi". Üstelik, bu para cezası taksitlendirildi! 

Israrlı mücadele sonucu, "Görevi kötüye kullanmak" suçundan Davarcı ve başka bir davadan tutuklu yargılanan polis Ali Koçak hakkında dava açıldı. Davarcı, katliamda sorumluluğunun olmadığını iddia etti. Savunmasını, diğer kentlerin emniyet ve istihbaratının sorumlu olduğu iddiası üzerine kuran Davarcı, toplanmasını istediği kanıtların toplanmadığını söyledi.

Sorumluluğu üzerinden atmak için MİT'in katliamdaki parmağını da ortaya saçtı Davarcı, "MİT'ten sana ne" yanıtını aldığını dile getirdi. Sadece polislerin davası bile bu katliamın faillerinin kim olduklarını ve nasıl korunduklarını gözler önüne seriyor. Aynı şekilde dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal da cezasızlıkla ödüllendirildi.

33'leri Kobanê’ye gidişin ilk durağı olan Suruç'a götüren şey çocuklara oyuncak götürmekten daha ileri, daha öte bir tutkuydu, inanç, iddia ve kararlılıktı. Bir devrimi solumak, devrimi yaşatmak, şehitlere kanları dökülen topraklarda söz vermek...

6 yıldır adalet mücadelesi sürüyor, sürecek de. En alttan en üst kademeye kadar tüm sorumlular yargılanana kadar düş yolcularının yoldaşları her sokak başında, her barikat önünde maruz kaldıkları işkenceleri, baskıları yok sayarak, "Suruç için adalet, herkes için adalet" şiarını haykırmaya devam edecek.

*ETHA editörü, Suruç katliamı tanığı