28 Mart 2024 Perşembe

'PeKeKe'

Çözüm sürecinin olgunlaştırıldığı yönlü fısıltı gazetesi haberlerinin nasıl bir algı inşa etmeye çalıştığı ve gerçek amacının ne olduğunu anlamak için tablonun bütünü yeterince açıklayıcı görünüyor. Binali Yıldırım'ın kendini tutamayarak ve iki kez üst üste Kürt özgürlük hareketini "Pe Ke Ke" diye telaffuz etmesi ise çaresizliğin ulaştığı boyuta işaret ediyor.
23 Haziran seçimleri yaklaştıkça beklenen sürprizlerin ardı arkası kesilmiyor. Önce İmralı kapılarının açılması ardından yeni bir çözüm sürecinin pişirildiğine dair fısıltı gazetesi haberlerinin ortalığı kaplaması ve şimdide Binali Yıldırım'ın ağzından çözüm süreci beklentilerini pekiştiren açıklamaların art arda geldiği bir atmosfer ortaya çıktı...
 
Bu atmosferin oluşmasında Saray faşizminin içte ve dışta bir dizi kriz unsuru karşısında yaşadığı çıkmazın rolünün olduğu kesin. Deyim yerindeyse Saray oyunda kalmak adına tüm kriz unsurlarının kesişme noktasında duran Kürt sorunundaki pozisyonunu değiştirme ihtiyacı duyuyor. Ve açık ki 23 Haziran İstanbul seçimlerinde kazanacakları yada kaybedecekleri sorunu bu bakımdan stratejik bir içeriğe kavuşmuş durumda. İçine girdikleri yenilgi psikolojisinden sıyrılıp çıkmak, saflarındaki dağılma eğilimini durdurarak oyunu sürdürmek için bu seçimi almak zorundalar. Yapılan açıklamaların şimdi ve özellikle Binali Yıldırım'ın ağzından seslendirilmesi bu bakımdan anlam kazanıyor. Bir yandan diktatörün, küçük führer Soylu'nun ve Bahçeli'nin ağzından devlet çizgisinin sürekliliğini temsil eden açıklamalar devam ederken, diğer taraftan ise İstanbul adayı Binali Yıldırım'ın mütedeyyin Kürtlere ve küskünlere dönük nokta atışı açıklamaları art arda geliyor.
 
Bir yanda Bitlis Tatvan'da Kürtçe tabelalar indirilirken, diğer yanda  Binali Yıldırım'ın ağzından "İstiklal mücadelesini başlatırken, Ankara’da Büyük Millet Meclisini toplayan Gazi Mustafa Atatürk’ün davet ettiği millet temsilcileri arasında Kürdistan mebusu da Lazistan mebusu da vardı. Anadolu’nun her tarafından temsilci vardı. Onun için bizi birbirimizden ayırmaya çalışanlara, kardeşliğimizi bozmak isteyenlere asla prim vermeyeceğiz" sözlerini duyuyoruz.
 
Bir yanda Dersim Belediyesi'nin "Dersim isminin kullanılması" yönlü kararı soruşturma konusu yapılıp, Devlet Bahçeli'nin tehditleri yeri göğü inletirken öte yanda Binali Yıldırımın "Bu ülkede bir Dersim hadisesi var. Dersim hadisesinden dolayı devlet adına özür dileyen bir iktidar var. Buna rağmen Dersim adını ağzına alamayan ve yaptıkları bu fahiş yanlışı bile ikrar edemeyen, kabullenemeyen bir CHP var. Burada yaşanan tezat, Kürtleri temsil ettiğini söyleyen partinin CHP ile ittifak halinde olması. Bu yaman bir çelişki" açıklamalarını duyuyoruz.
 
Bir yanda Güney Kürdistan'da gerillanın mevzilendiği Medya savunma alanlarına dönük işgal harekatına başlatılırken, öte yanda Güney Kürdistan yönetimine dönük Binali Yıldırım'ın ağzından  "Biliyorsunuz referandum denemesinde biraz ilişkilerimiz gerildi. Yanlıştı, nihayet o yanlıştan da vazgeçildi. Bugün sayın Mesud Barzani aktif siyasetten çekilmiş oldu. Yerine Neçirvan Barzani geçiyor. Kendisini tebrik ediyorum. Kendisini yakından tanıyorum. Bölgenin, Kürt halkının refahı için başarılı çalışmalar yapacağına inanıyorum" sözleri dökülebiliyor.
 
Çözüm sürecinin olgunlaştırıldığı yönlü fısıltı gazetesi haberlerinin nasıl bir algı inşa etmeye çalıştığı ve gerçek amacının ne olduğunu anlamak için tablonun bütünü yeterince açıklayıcı görünüyor.  Binali Yıldırım'ın kendini tutamayarak ve iki kez üst üste Kürt özgürlük hareketini "Pe Ke Ke" diye telaffuz etmesi ise çaresizliğin ulaştığı boyuta işaret ediyor. 
 
Sarayı nokta atışı seçim stratejisinin tutup tutmayacağından bağımsız olarak ortaya çıkan tablo daha doğum aşamasında can çekişme emareleri vermeye başlayan 'yeni sistemin' geleceğinin olmadığına dönük emareleri çoğaltıyor.