29 Mart 2024 Cuma

Kadınlar için özgürlük yaşam için adalet

"Yaşamak istiyoruz" diyen kadınlar olarak bu erkek-devlet adaletsizliğinin karşında susmaya, korkmaya ve itaat etmeye niyetimiz yok. 25 Kasım'da öfkemizle ve isyanımızla her yerde sokakta olacağız. Güldünya'nın, Özgecan'ın, Münevver'in, Ecem'in, Hande'nin, Şule'nin, Emine'nin ve Güleda'nın sesi olmak ve hayatlarımıza haklarımıza sahip çıkmak için birçok ilde ve İstanbul Taksim Tünel'de buluşuyoruz.

Bundan 4 yıl önce Mersin'de yaşayan üniversite öğrencisi genç bir kadın Özgecan Aslan, bindiği dolmuşta şoförü tarafından vahşice katledildi.

Özgecan'ın katledilişinin ardından kadınlar birçok ilde "Yasta değil isyandayız", "Özgecan'ın hesabını soracağız" diyerek sokağa çıktı. Özgecan isyanının adı oldu, "artık yeter" dedi.

Ancak, ne Özgecan'ın katledilişi ne de kadınların öfkesi kadınlara dönük saldırıları azaltmadı. Erkeklerin, kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetleri artarak devam etti.

Bu ülkede yaşayan kadınlar olarak ücret eşitsizliğinden ayrımcılığa, cinsiyetçi politikalardan tacize, tecavüze, yoksulluktan yaşam tarzımıza olan müdahaleye kadar onlarca sorun biz kadınların temel gündemleri arasında oldu. Her gün iş yerinde, evde, okulda, sokakta, kamusal alanda tüm bu sorunlara farklı düzeylerde karşılaştık, karşılaşmaya devam ediyoruz. Ancak geldiğimiz noktada en yakıcı ve öncelikli sorunumuz hayatta kalabilmek oldu. Her gün en vahşi yöntemlerle özellikle tanıdığımız, en yakınımızdaki erkekler tarafından öldürülüyoruz. Yaşam hakkımız en temel sorunumuz haline gelmiş durumda.

Bu gerçeğin belki en çarpıcı halini son dönemlerde Emine Bulut ile gördük. Kameraya kaydedilen o anlarda Emine'nin son sözleri "Ölmek istemiyorum" oldu. Oysa ki Emine, katledilmeden yarım saat önce karakola giderek şikayet etmiş, öldürüleceğini söylemişti; boşandığı günden son ana kadar da sürdü bu çığlığı.

Özgecan ilk olmadığı gibi son da olmayacağını biliyorduk kadınlar olarak, bu nedenle "Yaşamak istiyoruz" diyerek çıktık yola. Özgecan'ın katledilişinden bir yıl sonra her ayın 11'inde Özgecan'ın katledildiği günde birçok kentte sokakta olduk. 3 yıl boyunca bu isyanımızı haykırdık, erkek devlet şiddetine karşı birlikte mücadele yürütmeye çağırdık.

Katledilen kadınların davalarında "Erkek adalet değil gerçek adalet" diyerek yerimizi aldık. 25 Kasım ve 8 Martlarda sokakta ve alanlarda var olduk.

Erkek şiddeti karşısında özsavunma hakkını kullanan kadınların sesini duyurmaya çalıştık. Yalnız olmadıklarını, özsavunmanın hakkının meşru bir hak olduğunu söyledik.

Haklarımıza dönük saldırılara karşı birleşik kadın hareketi ile birlikte mücadele verdik. Yasaklanan, engellenmeye çalışılan basın açıklamalarımızda hayatlarımızı savunmaya devam edeceğiz, "Buradayız, gitmiyoruz" dedik.

"Yaşamak istiyoruz ama nasıl?" sorusunu sorduk. Eşit, özgürce yaşamak, gece korkusuzca dışarıda olabilmek, emeğimiz ve bedenimiz sömürülmeden, haklarımız gasp edilmeden, ayrımcılığa maruz kalmadan, şiddete, tacize, tecavüze uğramadan yaşamak istiyoruz dedik.

Tek başına şiddetin durdurulmasını sağlamayacak olsa da bir yaptırımın olması ve şiddeti önlemeye yönelik bir yaptırımın varlığı bile iktidarı zorlayacak bir noktada durduğu için 6284 sayılı yasanın uygulanması ve İstanbul Sözleşmesine uyulması taleplerimiz arasında.

Arabuluculuk ile boşanmalar zorlaştırılarak kadın her türlü şiddet sarmalının içinde yaşamaya mecbur bırakılıyor. Şikayet eden, boşanmak ya da ayrılmak isteyen kadın koruyucu önlemler uygulanmadığı için erkekler tarafından katlediliyor.

Haftalardır süren 25 Kasım çalışmalarımız ile birçok kadına ulaştık. İşçi, memur, ev emekçisi kadınlarla buluştuk, kadınların mektuplarını kadınlara ulaştırdık. Tüm kadınlar olarak yaşadıklarımız benzer ya da aynı; birbirimizi anlıyor ve paylaşıyoruz. Ancak bu dayanışmayı büyütmeye, gücümüze daha fazla güvenmeye ihtiyacımız var. Emeği ile hayatın her alanını yaratan bizleriz. Bu gücümüzü ve inancımızı ortaya koymadan, onun için mücadele etmeden, birbirimizin elini tutmadan ve öfkemizi isyana çevirmeden kazanmamız çok zor. Bir kişi daha eksilmemek, kadın kimliğimizle özgürce yaşamak için 25 Kasım alanlarında olan binlerce kadın seni bekliyor.

"Yaşamak istiyoruz" diyen kadınlar olarak bu erkek-devlet adaletsizliğinin karşında susmaya, korkmaya ve itaat etmeye niyetimiz yok. 25 Kasım'da öfkemizle ve isyanımızla her yerde sokakta olacağız. Güldünya'nın, Özgecan'ın, Münevver'in, Ecem'in, Hande'nin, Şule'nin, Emine'nin ve Güleda'nın sesi olmak ve hayatlarımıza haklarımıza sahip çıkmak için birçok ilde ve İstanbul Taksim Tünel'de buluşuyoruz.

* Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi