19 Mayıs 2024 Pazar

Işık Bulut yazdı | Pegasus: Şiirsel ilhamdan kirli casusluğa

Pegasus, akıllı telefonlar gibi elektronik cihazlara girerek, cihaz kullanıcısına ait bilgileri casus yazılım sahibi için çalar. Bu çalma işlemi geçmişte yapılan işlemleri de kapsar. Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki yenilikler, emekçilerin ve ezilenlerin mücadelelerinin birbirinden etkilenmesine, ajitasyon, propaganda, örgütlenme ve eylem alanlarının genişlemesine yarar sağlıyor. Fakat kapitalist/emperyalist devletler de bu teknolojileri, denetim ve takip sistemlerinden manipülasyon araçlarına kadar birçok biçimde, kendi düzenlerini korumak için kullanıyor.

Pegasus deyince aklımıza Yunan mitolojisinin beyaz kanatlı atı gelir muhtemelen. Bu at, Poseidon ve Medusa'nın çocuğu olarak bilinir. Perseus, Medusa'nın kafasını kestikten sonra Pegasus'un Medusa'nın kesik boynundan çıktığı söylenir.

NSO Grup adlı şirket ise Yunan mitolojisinde şiirsel ilhamla özleştirilen Pegasus'un adını kendi kirli çıkarları için geliştirdiği casus yazılıma vermiş. Bu konu geçtiğimiz haftalarda oldukça ses getirdi.

NELER OLDU?
Pegasus casus yazılımını geliştiren NSO, İsrail menşeli ve eski istihbarat çalışanları tarafından kurulmuş bir şirket. Şirket, yazılımı sadece devletler, istihbarat örgütleri vb. kurumlara sattığını söylüyor. Ayrıca satış yaptığı devletlerin "insan haklarına saygılı devletler" olmasına dikkat ettiğini ifade ediyor. Satışın gerçekleşmesi için İsrail devletinin de onayı gerekiyor. Pegasus'un geliştirilmesinin amacı, "suçlular ve teröristlere karşı kullanmak" şeklinde niteleniyor.

Gel gelelim işler böyle yürümüyor. Uluslararası Af Örgütü ve 15'ten fazla basın kuruluşunun yaptığı araştırmada, Pegasus'un, devletler tarafından gazetecilere, akademisyenlere, avukatlara, siyasetçilere, muhalif veya rakip olarak görülenlere karşı kullanıldığı ortaya çıkıyor. Devlet başkanlarından sosyal medya platformu kurucularına dek takip skalası oldukça geniş. Casus yazılımın bulaştığı cihazların sayısı 500 bin olarak veriliyor. Tabii bu, araştırmacılar tarafından tahmin edilen sayı; gerçek sayının çok daha yüksek olması kuvvetle muhtemel. Ayrıca, Pegasus'un önüne gelen her cihaza bulaşmak yerine seçili kişilere yönlendirildiği düşünülürse, bu sayının tekabül ettiği nitelik daha anlaşılır oluyor.

NSO'nun satış yaptığı devletlerin Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Hindistan, Macaristan, Meksika, Suudi Arabistan ve Ruanda olduğu düşünülüyor. "İnsan haklarına saygılı devletler" palavrasının hiçbir karşılığı yok. Örneğin, Suudi Arabistan'ın bu casus yazılımı Cemal Kaşıkçı cinayetini organize ederken kullandığı, bununla sadece Kaşıkçı'yı değil çevresindekileri de takibe aldığı düşünülüyor. BAE'nin yöneticilerinin ise bu uygulamayı hanedan üyelerini gizlice takip etmek için kullandıklarına dair veriler bulunuyor.

Ortaya çıkabilecek bunun gibi skandallara karşı şirket, "bizi değil uygulamayı kötüye kullananları suçlayın" diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

TÜRKİYE'NİN CASUS YAZILIM HİKAYESİ
Türk burjuva devleti, Allot NetXplorer adlı yazılımı İsrail'den almak istiyor. Lakin İsrail bu satışı yapmıyor. Allot NetXplorer'ın Whatsapp, Twitter gibi sosyal medya mecralarındaki dolaşımlar üzerinde analiz yapabildiği ve mesajlara ulaşabildiği söyleniyor. Faşist şeflik rejimi böyle bir araçtan mahrum kalmak istemiyor, yazılıma ulaşmak için elinden geleni yapıyor.

Olanları Sedat Peker'in ifşaatlarından öğreniyoruz. Sezgin Baran Korkmaz'ın eski ortağı Cihan Ekşioğlu, Allot NetXplorer yazılımını 3 milyon dolara alıyor, sonra da devlete 50 milyon dolara satıyor. Hem Türk devleti yazılıma sahip oluyor, hem de Cihan Ekşioğlu yüklü miktarda parayı cebe indiriyor. Üstelik CHP'li Enis Berberoğlu'nun bir televizyon programında Korkmaz'ın sadece telefon numaraları üzerinden insanların Whatsapp konuşmalarına ulaşabildiğini açıklaması gösteriyor ki, bu uygulama devletler dışında kişilerin de ele geçirip kullandıkları bir yaygınlıkta.

PEGASUS NEDİR, NASIL ÇALIŞIR?
Pegasus, akıllı telefonlar gibi elektronik cihazlara girerek, cihaz kullanıcısına ait bilgileri casus yazılım sahibi için çalar. Bu çalma işlemi geçmişte yapılan işlemleri de kapsar. Cihazda bulunan arama kayıtları, mesajlar, rehber bilgileri, takvim bilgileri, notlar, internet aramaları, klavye hareketleri, konum bilgileri elde edilir, kamera ve mikrofon özellikleri gizlice açılıp yönlendirilir. Kısacası cihazda bulunan neredeyse tüm bilgilere ulaşılabilir.

Hack işleriyle uğraşanların yaptıkları gibi cihaz sahibine bir link atılır, cihaz sahibi linki tıklar ve casus yazılım sisteme girer. Bu yöntemi Pegasus da uygular. Fakat, kullanıcıların bilgilenmesiyle link atma yönteminden sonuç almak zorlaştığından, şirket Pegasus'u, Whatsapp ve Imessage gibi mesajlaşma uygulamalarının veya doğrudan IOS ve Android işletim sistemlerinin açıklarını bularak, bir linkin tıklanmasına gerek kalmadan cihazınıza bulaşabilecek şekilde geliştirmiştir.

TAKİP VE İZLENMEYE KARŞI NE YAPMALI?
Günden güne teknoloji şirketlerinin imza attıkları yeni skandallarla karşılaşıyoruz. Burjuva devletlerin casusluk teknolojilerini kullanarak yaptıkları işlerse zaten eskiden beri mevcut. Devletler, "suçlu" veya "terörist" olarak niteledikleri kişileri, mahkeme kararı olsun olmasın, hem dijital hem de fiziki takibe alıyorlar. Yakın geçmişte Alman devletinin, Almanya'da yaşayan ve aralarında Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcilerin de olduğu birçok kişiyi takibe aldığı resmen ortaya çıkmıştı. Hedef telefona sessiz bir mesaj gönderiliyor, mesaj telefonda gözükmüyor, sonrasında ise telefon kendi kendine belli aralıklarla adres bilgisini Alman devletine yolluyordu. Keza Türkiye'de, faşist şeflik rejimi, Libya'da ölen MİT'çiyi haberleştiren gazetecilerin mail ve sosyal medya hesaplarını hackleyerek, ilgili paylaşım ve bilgileri sildikten sonra hesapları geri vermişti. Buradaki işlem de muhtemelen telefon operatörlerinin de işin içine girdiği tamamen yasa dışı bir eylemdi.

Bunların ötesinde, özel şirketlerin ürettikleri başkaca casus yazılımlar ve internet üzerinden kolayca ulaşılabilen, telefona fiziki erişim sağlayarak yüklenebilen casus yazılımlar da mevcut. Dahası, Facebook'un geçtiğimiz yıllarda kullanıcılarının metaverilerini sattığı ortaya çıkmıştı. Bu işlemi birçok sosyal medya mecrası yapıyor. Metaveri, kısaca, kullanım alışkanlığının analiz edilmiş halidir. Bu veriler genellikle reklam işlerinde değerlendirilir. Lakin kapitalist/emperyalist devletlerin istihbari faaliyetlerinde insan analizi için kullanıldıkları da şüphe götürmez bir gerçektir.

Kullanıcının elbette önlem olarak yapabileceği şeyler var.

Öncelikle, telefon gibi cihazları muhakkak şifrelemeliyiz. Telefonumuzu güvenli olmayan yerlere bırakmamalı, kontrolümüz dışında fiziksel erişimi engellemeliyiz. Güvenmediğimiz linklere tıklamamalı, telefona gelen güncellemeleri takip etmeliyiz. Kafe ve otogar gibi yerlerde ortak wifi ağlarına bağlandığımız zaman, bunlar üzerinden cihazımıza saldırı gerçekleşme olasılığı artar. Bu ağlara bağlanıyorsak bile önemli bilgileri içeren işlemler yapmamalıyız. Telefondaki verileri silmeye yarayan programlar mevcut. Böyle bir uygulamayı telefonumuza yükleyebilir, polis telefonumuza el koymadan önce bunu çalıştırarak ekstra bir önlem alabiliriz.

Güvenli oldukları bilhassa söylenen mesajlaşma uygulamaları bulunuyor. Bunlar, bir mesajın, gönderilen taraf da dahil olmak üzere, belirlenen süre sonunda silinmesi gibi özellikler de sunuyor. Bu uygulamalar sıradan mesajlaşmalarda tabii ki kullanılabilir, lakin bunların da güvenli olduklarına dair bir inanç besleyemeyiz. Zira izlenen bir telefonda, doğrudan mesajlaşma uygulamasını değilse dahi, klavye hareketlerini izlediklerini varsaymamız gerekir.

Hiçbir zaman akıldan çıkarmamalı: Alınabilecek tüm önlemleri alsanız da telefon kesinlikle güvenli bir araç değildir. Akıllı telefon bizzat üzerinizde taşıdığınız takip sistemidir.

BİLİŞİM VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI
Bilişim ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi yeni imkanlar doğuruyor. Bu hem ezilenler hem de egemenler için geçerli. Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki yenilikler, emekçilerin ve ezilenlerin mücadelelerinin birbirinden etkilenmesine, ajitasyon, propaganda, örgütlenme ve eylem alanlarının genişlemesine yarar sağlıyor. Fakat kapitalist/emperyalist devletler de bu teknolojileri, denetim ve takip sistemlerinden manipülasyon araçlarına kadar birçok biçimde, kendi düzenlerini korumak için kullanıyor. Üstelik sınıf savaşımı için teknolojiden yararlanmada terazinin egemenler kefesi kuşkusuz ağır basıyor.

Burjuva iktidarların kendi aralarındaki çıkar çekişmelerinde tüm bu denetim ve takip araçlarına yaygınca başvurdukları biliniyor. Konu devrimciler ve komünistler olunca, casus yazılım gibi metotları çok daha pervasız kullandıklarıysa ortada. Bunca denetim ve takip aracının üretimi ve kullanımı, aynı zamanda kapitalist sistemin ve burjuva devletin had safhadaki çürümüşlüğünün de kanıtı.

Komünistlerin payına, bu toplumsal ve siyasal çürümüşlüğüne son verme mücadelesinde, bilişim ve iletişim teknolojilerini hem etkin kullanma ama hem de örgütsel güvenlik ciddiyetiyle ele alma sorumluluğu düşüyor.