27 Nisan 2024 Cumartesi

Gökkan: Kadın kurtuluşu ideolojisini yükselteceğiz

TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, 15 Eylül'de başlattıkları kampanya ile 25 Kasım'ı karşıladıklarını dile getirdi. Erkek devlet şiddeti, üniformalı erkek şiddeti ve erkek şiddetine karşı mücadeleye devam ettiklerini kaydeden Gökkan, İstanbul Sözleşmesi'nin hiç gündem olmayan maddelerinin kendilerini ilgilendirdiğini söyledi.

Kadına yönelik şiddet günden güne artıyor. Üstelik erkekler, devletin cezasızlık politikalarından güç alıyor. Kadın cinayeti, taciz ve tecavüz davalarında kravat takan ve takım elbise giyen sanıklar "iyi hal" indirimi alırken, Kürdistan'da da üniformalı erkek-devlet şiddeti devam ediyor.

Özgür Kadın Hareketi (TJA), 15 Eylül'de başlattığı ve 4 ay sürecek olan "Em xwe diparezin" (Kendimizi savunuyoruz) kampanyası ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü karşılıyor. TJA kampanyası kapsamında erkek-devlet şiddetini, üniformalı erkek şiddetine, kadınların hayattan tecrit edilmesine karşı mücadeleyi yükseltmeyi hedefliyor.

'HEM KÜRDÜZ HEM KADINIZ DİYE İKİ YÖNLÜ ŞİDDET UYGULANIYOR'
Özgür Kadın Hareketi (TJA) Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, ETHA'ya kampanya hakkında bilgi verdi. Özellikle Kürdistan'da iki yönlü bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını dile getirdi, "Çünkü biz hem Kürdüz hem de kadınız. Bize iki yönlü şiddet uygulanıyor. Yani bu şiddet ırkçı ve cinsiyetçidir" dedi.

Yürüttükleri uzun soluklu tartışmalardan sonra "Em xwe diparezin" (Kendimizi savunuyoruz) kampanyası ile kadınların kendini savunmasını hedefe koyduklarını kaydetti. Kürtçe anadilin yasak olması, Kürdistan'da başlayan ve söndürülmeyen yangınlar, ekolojik talan, Hasankeyf'in sular altında bırakılması gibi sömürge politikalarını hatırlatan Gökkan, yine Kürdistan'da kadınların Covid-19 ile birlikte evlere kapatılarak engelli, yaşlı ve çocuk bakımına zorlandırlarını dile getirdi. "Herkese bütçe ayrılırken kadınlara bütçe ayrılmadı" diyen Gökkan, kadına yönelik şiddetin arttığı dönemde de İstanbul Sözleşmesi'nin tartışmaya açıldığını belirtti.

'TÜRKİYE AFRİN İŞGALİNDE KADINLARA YÖNELİK SUÇLARDAN YARGILANMALI'
Gökkan, "Kürt ve kadın olmaktan kaynaklı ciddi saldırılara maruz kalıyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nin hiç gündem olayan maddeleri bizi ilgilendiriyor. Örneğin 'savaş, çatışma ve barış sürecinde geçerlidir' ifadesinin yer aldığı sözleşme, Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak'ta kadınlar katledilirken hiçbir şekilde gündeme gelmedi. Kadınları korumadı" dedi. Gökkan, Türkiye'nin Afrin'i ilhak ve işgal ettiğini, Türk askerlerinin kadınlara şiddet, taciz-tecavüz işkencesi yaptığını, kaçırdığını hatırlattı ve Türkiye'nin uluslararası arenada yargılanması gerektiğini belirtti.

Dersim'de 5 Ocak'tan beri kayıp olan Gülistan Doku ile Uzman Çavuş Musa Orhan'ın tecavüz ederek intihara sürüklediği İpek Er'i hatırlatan Gökkan, "Özellikle de 'güvenlik' adı altında bu erkekler korunarak, kadınların kimliği aşağılandı, kadınların özgürleşme politikaları etkisizleştirmeye başlandı" diye konuştu.

'BU KAMPANYA İLE KÜLLERİMİZDEN YENİDEN DOĞDUK'
Gökkan, erkek egemen devletin tüm saldırılarına karşı direnmeyi ve örgütlenmeyi özsavunma olarak gördüklerinin altını çizdi. Atölye çalışmalarından, haklarını öğrenmeye, doğanın katline karşı çıkmaya, erkek yargı zihniyetini mahkum etmeyi bir özsavunma olarak ele aldıklarını dile getiren Gökkan, "Protestolarımız, yürüyüşlerimiz, açıklamalarımız hepsi bir özsavunmadır. Kendimizi savunmak demektir. Sembolümüz Anka kuşudur. Küllerinden yeniden yaratmaktır. Bu kampanya ile küllerimizden kendimizi yeniden yarattık, erkek egemen ideolojiye karşı mücadele etme kararı aldık" ifadelerini kullandı.

Kampanyalarının 25 Kasım'a denk geldiğine işaret eden Gökkan, Mirabel Kardeşlerin Dominik'te Trujillo diktatörlüğüne karşı yürüttüğü mücadeleyi bugüne güncelleyerek kadınlar olarak AKP/MHP tek adam rejimine karşı sürdürdüklerini belirtti. Gökkan, şöyle devam etti: "Erkek egemen emperyal patlama olan DAİŞ ve destekçilerine karşı Kürt kadınları emsalsiz bir direniş göstermişlerdir. Erkek egemenliğini kırmışlardır. Böyle bir süreçte tüm kazanımlarımıza el konulması, kayyumlar, eşbaşkanlık politikalarına yönelik saldırılara karşı kendimizi savunuyoruz. Kadın erkek arasında adı konmamış bir savaş erkek egemenliğinin başından beri devam etmekte. 21. yüzyılda 3. Dünya Savaşı’nın merkezi olan Kürdistan ve Ortadoğu'da ilk kadınlara savaş cephesi açıldı."

'ERKEK EGEMEN İDEOLOJİYE KARŞI KADIN KURTULUŞU İDEOLOJİSİNİ YÜKSELTECEĞİZ'
Irak'ta, Suriye'de, Türkiye'de kadına yönelik şiddet politikalarının arttırıldığını belirten Gökkan, kadınların direnişinin DAİŞ'i ve erkek egemenliğini geri püskürttüğünü söyledi. IŞİD'in politikalarının aynısının Türkiye'de de uygulandığını dile getiren Gökkan, "Bu politikalara karşı asla ve asla geri adım atmayacağız, susmayacağız, itaat etmeyeceğiz. Biz korkmuyoruz. Artık kadının söz, karar ve irade sahibi olması aşamasındayız. Bu en büyük kazanım, bunu kimse elimizden alamaz. Kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Her gün gözaltı, tutuklama saldırılarıyla karşı karşıya kalsak da kadınlar asla taviz vermeyecek. 25 Kasım'da da Kürdistan'da, Türkiye'de, Ortadoğu'da erkek egemen ideolojiye karşı kadın kurtuluş ideolojisini yükselteceğiz çağrısını yapıyoruz."

'BAŞTA İMRALI OLMAK ÜZER TECRİT POLİTİKALARINA KARŞIYIZ'
Türkiye'de yaşamın her alanına dağılmış bir tecrit politikası uygulandığının altını çizen Gökkan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniformalı politikayla birlikte bekçiler sokakta kadının yaşamını daraltıyor. Bekçiler kadın kaçırmayı da denedi. Bir bekçi 'senden şüpheleniyorum' dediğinde devletin savcısı, hakimi, kolluğu yerine karar verme hakkıyla donatılmış durumda. Biz bunu bir tecrit olarak ele alıyoruz. Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit, ülkenin tüm alanlarına yayılarak herkese uygulanıyor. O nedenle de İmralı tecridini, toplumun ve kadınların tecridi olarak ele alıyoruz. Hareketli olan tüm dinamiklere uygulanıyor. Cezaevleri esir kamplarına dönüştürüldü. Yargılamalar bir tiyatro. Bu sisteme 'dur' diyen herkesi esir olarak alan, Covid-19'da yaşamları riske edilen bir tecritle karşı karşıyalar. Başta İmralı tecridi olmak üzere tecrit politikalarına karşı kendimizi savunuyoruz."