19 Nisan 2024 Cuma

CPI(ML) Red Star 11. Kongresinde 'emperyalizm' semineri

Hindistan Komünist Partisi (Marksist Leninist) Kızıl Yıldız (CPI(ML) Red Star) 11. Kongresi dahilinde enternasyonal katılımcıların da yer aldığı "Emperyalizm" başlıklı seminer düzenlendi.
Hindistan Komünist Partisi (Marksist Leninist) Kızıl Yıldız (CPI(ML) Red Star) 11. Kongresi dahilinde enternasyonal katılımcıların da yer aldığı "Emperyalizm" başlıklı seminer düzenlendi.
 
27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında, "Neoliberal Raj'a karşı mücadeleye", "Saffron faşizmini yenmeye", 'Halkın alternatifini yaratmak için mücadeleye" şiarlarıyla gerçekleştirilen CPI(ML) Red Star'ın 11. Kongresi, Bengaluru kentinde 26 Kasım'da düzenlenen kitlesel bir yürüyüşle başladı.
 
Ülke çapında toplam 28 eyaletten 18'ini temsil eden 170 delegenin yanı sıra çok sayıda katılımcının hazır bulunduğu kongreye, Sri Lanka Yeni Demokrat Marksist Leninist Parti (NDMLP ), Sri Lanka Sosyalist Cephe Partisi (FLSP), Bangladeş Komünist Partisi (CPB), Nepal Komünist Partisi (Mashal), Fas Marksist Leninist Proleter Çizgi (MMLPL), Kongo Devrimci Örgütü (ORÇ) ile birlikte Almanya'dan MLPD, Türkiye/Kürdistan'dan MLKP enternasyonal delegeler katıldı. Final mitinginde CPI(ML) Red Star MK üyeleri ve bölge sekreterlerinin yanı sıra enternasyonal delegeler tek tek kongreyi selamladılar.
 
Kongrenin açılışında söz alan CPI(ML) Red Star Genel Sekreteri K.N. Ramachandran, sözlerine devrim şehitlerini anarak başladı. Konuşmasında Modi hükümetine, uluslararası tekellere ve faşizme karşı mücadelede halkların sol alternatifinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Ramachandran, kongrenin bu amacı gerçekleştirmeye yönelik büyük bir adım olduğunu aktardı.
 
Ramachandran'ın konuşmasının ardından açılış etkinliği Hindistan halklarının farklı dillerinde söylenen enternasyonal marşıyla sonlandı.
 
Kongreye damgasını vuran başlıklar içerisinde en fazla öne çıkanı, Hindistan devletinin Bhangar bölgesinde halkın yaşam alanları üzerine kurmak istediği dev enerji nakil şebekesine karşı iki yılı aşkın bir süredir CPI(ML) Red Star öncülüğünde sürdürülen direniş oldu. Ayrıca faşizme, Modi hükümetine, şirketlere, islamofobiye karşı mücadele ile birlikte çevre hareketi, yoksul mahallerdeki çalışmalar ve de yaygınlık kazanan kitle hareketlerine dair politik ve örgütsel raporlar delegeler tarafından tartışma konuları arasında yer aldı.
 
Politik raporların tartışıldığı iki günün ardından CPI(ML) Red Star, "Yeni emperyalizm üzerine polemikler" başlığını taşıyan çalışmalarını kongre bileşenlerine dağıttı. MLPD'nin, içlerinde Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Türkiye, Meksika, Endonezya, Arjantin, Katar, İran gibi ülkelerin bulunduğu 14 yeni emperyalist devlet tezine karşı tezlerle birlikte günümüz emperyalist sistemin analizini içeren kitapçığın kısa bir sunumunun ardından uluslararası emperyalizm seminerine geçildi.
 
SERMAYE İHRACI SÜRÜYOR
 
Seminerin açılış konuşmasını yapan CPI(ML) Red Star Politbüro üyesi P.J.James, "Tartışmanın bir kısmı ekolojiyle ilintili ancak bizler ideolojik ve politik yönleri de tartışmalıyız" dedi ve şöyle devam etti: "Bugünün emperyalizmini tartışıyorsak, Lenin'in geliştirmiş olduğu Marksizm Leninizm üzerinden bir yüzyılın geçmiş olduğunu unutmamamız gerekiyor. Lenin kapitalizmin emperyalizme geçişinin nasıl gerçekleştiğini anlamak istiyordu. Ancak bugün, Lenin'in analizlerinden bir yüzyıl sonrasında karşılaştığımız tablo, emperyalizmin değişimlerden geçmiş olduğu gerçeğidir. Enternasyonal komünist hareketin zayıflamasıyla birlikte emperyalizm daha fazla saldırganlaştı. Emperyalizmi somut olarak analiz ettiğimizde kapitalizmin gelişiminin muazzam seviyelere varmış olduğunu görüyoruz. Bu gelişim, beraberinde kapitalizmin dünya üzerindeki yaygınlığını da arttırmış oldu. 1970'lerle birlikte emperyalist taktik ve stratejilerin değiştiği yeni bir dönemin başlamış olduğunu görüyoruz. Bu dönemde sermayenin tüm finansal düzenlemelerinin değiştiği, birikimin çok daha yüksek seviyelere ulaştığı, finans kapitalizme yönelik tüm kısıtlamaların ortadan kalktığı ve tüm kriz dinamiklerinin değiştiği yeni bir finans kapital durumuyla karşı karşıyayız. Bunun yanı sıra yeni sömürge ülkelere yönelik baskının daha fazla şiddetlendi ancak diğer yandan 1960'larla birlikte işçi sınıfının da büyük bir gelişme kaydettiği bir gerçektir. Bugünün analizinde karşımıza çıkan en temel değişiklikler; birincisi üretimin uluslararası bir boyut kazanmış olması, ikinci ise finansal küreselleşmenin özellikle bağımlı ülkelerde yeni bir durumun ortaya çıkarmış olmasıdır. Dolayısıyla bugün başka bir bakış açısı geliştirmek şarttır. Sermaye ihracı halen sürmektedir ancak bu, bir ülkenin emperyalist olarak nitelendirilmesi için tek başına bir koşul teşkil etmez. Burada önemli olan üretim ilişkileri, devletlerin ve de yöneten sınıfın karakteridir."
 
CPI(ML) Red Star'ın sunumunun ardından söz alan MLPD Merkez Komite üyesi Jorg Weidemann, konuşmasına yeni emperyalist ülkelerin artan yatırımlarına dair istatistikler sunarak başladı ve devamında şunları kaydetti: "Bu 14 yeni emperyalist ülke, yüzölçümleri, gelişim düzeyleri, sosyo-ekonomik yapıları ve tarihleri açısından elbette farklılıklar taşıyor. Lenin emperyalizmi kapitalizmin tekelci aşaması olarak özetlemişti. Bu anlamda emperyalist ülkeler, ekonomilerini belirleyen tekellerin emri altındaki ülkeler olarak başka bölge ve ülkeler üzerinde hakimiyet kurma çabası içersinde olan ülkelerdir. Emperyalizmin tarihi boyunca, eskiden sömürge olan ABD, Kanada veya Avustralya gibi ülkelerin yeni emperyalist ülke olarak geliştiğine şahit olduk. Bu anlamda ülkeleri bir kereliğine ve de toptan olarak ezen ve ezilen ülkeler olarak sınıflandırmak doğmatik olacaktır."
 
MLKP/KKÖ adına konuşan Ronahi Bugün, sunumunu CPI(ML) Red Star'ın bu seminerle birlikte emperyalizm tartışmasını enternasyonal alanda canlandırma adına sunduğu katkıları selamlayarak başladı. Günümüz emperyalizminin karakteristik özelliklerine değinen Bugün, konuşmasının devamında "Yoldaş James'in belirttiği gibi, bu yüz yıl boyunca dünyada temel nitelikte değişimler yaşandı. Dolayısıyla bugünü analiz ederken geçmiş döneme ait ölçütleri kullanmak doğru sonuçlara varmada engel teşkil ediyor. Örneğin sermaye ihracı, bir ülkenin emperyalist olarak tanımlanması açısından geçmişte önemli bir gösterge niteliği taşımaktaydı. Ancak bu o dönemin koşullarına ait bir ölçüttü. Oysa bugün, kapitalizmin uluslararasılaşması tüm dünyayı kapsayan bir genişliği ifade ediyor. Dolayısıyla evet, bakış açımız buna göre değişmelidir. 1970'lerde başlayan ve özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla hız kazanan temel niteliksel değişimlerle birlikte emperyalist dünya sistemi yeni bir aşamaya, emperyalist küreselleşme dönemine geçmiştir. Bu dönemle birlikte üretim ve emek tüm dünya çapına yayılan bir uluslararasılaşma boyutu kazanmıştır. 20. yüzyılın başlarındaki tek tek ulusal pazarlardan oluşan küresel ekonomi şimdi bütünleşik bir dünya pazarı haline gelmiştir. Bu bütünleşik dünya pazarında uluslararası tekeller ve dünya tekelleri üretim, ticaret ve sermaye ihracı üzerinde tam hakimiyet sağlamışlardır. Dolayısıyla, eğer ki emperyalist olma koşulu olarak tekellerden bahsediliyorsa, o zaman bunu dünyasal ölçek gerçekliğinde, sayısız tekeller içersinden dünya çapında endüstriyel, ticari, finansal ekonomik faaliyetleri olan ve dünya pazarı üzerinde hakimiyet kurma çabası içersinde olan dünya tekellerini hesaba katarak yapmamız gerekiyor. Bu dünya pazarı içersinde sermaye birikimi ve merkezileşmesinin muazzam boyutlara vardığını görüyoruz. Ayrıca meta ve sermaye hareketlerinin önündeki engeller büyük ölçüde elimine edilmiştir. Bu, finansal ve spekülatif sermaye yatırımlarının büyümesini de beraberinde getirmiştir. Spekülatif sermaye hareketleri, finansal kapitalin ve de sermaye kazanımının karakteristik bir özelliği haline gelmiştir." diye kaydetti.
 
Emperyalist küreselleşme döneminde yeni tip bir sömürgeciliğin ortaya çıktığını vurgulayan Bugün, "Yeni-sömürgecilik, daha ağır bir boyunduruk biçimi olan mali ekonomik sömürgeciliğe dönüşmüştür. Emperyalist küreselleşme dev bir sömürü dalgası demektir. Ancak üretici güçleri geliştirme yeteneğini yitiren sermaye, bugünün emperyalist küreselleşme koşullarında varoluşsal kriz içersindedir" diyerek sözlerini tamamladı.
 
'HİNDİSTAN EMPERYALİST DEĞİLDİR'
 
Sri Lanka FLSP adına söz alan Pubudu Jayagoda, Lenin'in emperyalizm teorisine atıfta bulunarak Hindistan'ın emperyalist olarak nitelendirilemeyeceğini belirtti. Jayagoda "Sadece tekellerin olmasından dolayı bir ülke emperyalist kategori içersinde yer alamaz. Kaçınılmaz olarak finans oligarşisinin olması gerekir. Dahası, politik ve ekonomik yatırımlar da, bir ülkeye emperyalist kimlik kazandırma açısından başlı başına yeterli değildir. Hindistan, tekellere sahip ve de başka ülkelere müdahalelerde bulunan bir ülke olmasına rağmen emperyalist değildir. Amerikan emperyalizmin temsilcisi olarak yayılmacı bir bölgesel güç ve de gerici, kapitalist devlettir. Sri Lanka az gelişmiş kapitalist bir ülkedir ve de Hindistan'ın müdahaleci ve yayılmacı politikalarına maruz kalmaktadır" diye kaydetti.
 
Hollanda Rote Morgen adına söz alan Jeroen Toussaint, zayıf bir emperyalist ülke olarak tanımladığı Hollanda'yı Hindistan'a benzettiği konuşmasında Hindistan gibi ülkelerin gelişmekte, değişmekte olan ülkeler içersinde olduğunu belirtti.
 
Sri Lanka NDMLP temsilcisi Siva Rajendran, konuşmasında emperyalizmin bugünkü koşullarında finans kapitalin büyümeye devam ettiği, bankalar tarafından kontrol edilmeyen bağımsız dev tekellerin ortaya çıktığı, finansın özel tasarruflar ve devlet fonları üzerinde doğrudan ve dolaylı olarak hakimiyet kazandığı ve de spekülasyonun finans kapital için temel itici güç olduğunu belirtti.
 
Nepal'in tarihi boyunca bölgesel kuvvetlerin sömürgeci saldırılarına maruz kaldığını açıklayan Nepal KP (Mashal) temsilcisi ise konuşmasında emperyalizmin genel karakterinden bahsetti ve de tartışmanın önemine vurgu yaptı.
 
'DÖNGÜSEL KRİZLER YENİ TEKELLERİN ORTAYA ÇIKMASINA YOL AÇMIŞTIR'
 
Yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışı bağlamında MLPD'nin görüşlerine atıfta bulunan Fas MMLPL temsilcisi, "Döngüsel krizler, yeni sömürge ülkelerde yeni tekellerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. 1990'lardan itibaren her 4-7 yılda bir ortaya çıkan aşırı üretim krizinin sonucu olarak sermayenin stratejik gelişimi ve de tekellerin endüstriyel faaliyetlerinin  krizden az etkilenen ülkelere doğru kaydığını görmekteyiz. BRİCS ve MİST ülkeleri bu durumdan kendi tekellerini geliştirme yönünde faydalanmışlardır" diye aktardı.
 
Enternasyonal temsilcilerin sunumlarının ardından seminer soru cevap bölümüyle sonlandı.
 
CPI(ML) Red Star'ın 11. Kongresi dahilinde Hindistan'lı partilerin solda birlik oluşturma tartırmalarının yürütüleceği "Komünistlerin Birliği" başlıklı bir panel daha gerçekleşecek.