23 Nisan 2024 Salı

Azad Günebakan yazdı | Ahmet Şoreş’in izinde önderleşme arayışları ve bir yemin

Günlerdir Ahmet Şoreş’in doktor Ferhat yoldaş için söylediği bir sözü düşünüyorum. Amara Tolhildan, bir anma etkinliğinde Ahmet yoldaş’ın "Doktor Ferhat, Rojava devriminin Che'si idi ama ben Castro olamadım" dediğini aktarmıştı. Ahmet yoldaş, muhtemelen geçtiğimiz Ekim ya da Kasım ayında yani şehit düşmeden 2-3 ay kadar önce bu değerlendirmeyi yapmıştı. Burada Che ve Fidel benzetmesinin ideolojik olmadığı aşikar. Ahmet Şoreş Che’yle adanmış devrimciliği betimliyor. Fidel’le ise önderleşmeyi.

Ahmet Şoreş ve Firat Newal yoldaşlarla ilgili yazıları okudum. Anma etkinliklerinde yoldaşları ve ailelerinin yaptığı konuşmaları ilgiyle takip ettim.

Yapılan aktarımlar, paylaşımlar her birimizde şehitleri ölümsüz kılmanın yol ve yöntemleri üzerine daha derinlikli sorgulamalara dönüşüyor.

Günlerdir Ahmet Şoreş’in doktor Ferhat yoldaş için söylediği bir sözü düşünüyorum. Amara Tolhildan, bir anma etkinliğinde Ahmet yoldaşın, "Doktor Ferhat, Rojava devriminin Che'si idi ama ben Castro olamadım" dediğini aktarmıştı. Ahmet yoldaş, muhtemelen geçtiğimiz Ekim ya da Kasım ayında yani şehit düşmeden 2-3 ay kadar önce bu değerlendirmeyi yapmıştı. Burada Che ve Fidel benzetmesinin ideolojik olmadığı aşikar. Ahmet Şoreş Che’yle adanmış devrimciliği betimliyor. Fidel’le ise önderleşmeyi.

Bir MLKP önderinin şehitler huzurunda yaptığı bu değerlendirme ne kadar da düşündürücü.

Üstelik, değerlendirmeyi yapan kişi MLKP’yi tarihinin en zayıf anlarından biri olan 2006 Eylül saldırısı sürecinden en güçlü noktalara taşıyan MLKP önderlerinden biri.

21. yüzyılın en büyük çıkışı olan Rojava Devrimine başından itibaren öncülük etmiş bir komutanın, siper yoldaşlarının tabiriyle bir kızıl generalin yaptığı bu değerlendirme, diyalektiğin zıtların çelişkili birlikteliği ilkesini akla getiriyor.

Bir tarafta 21. yüzyılda komünist hareketin yetiştirdiği en büyük komutan; yenilmez bir kızıl general. Diğer tarafta aynı kızıl generalin şehitler huzurunda konuşurken dudaklarından usulca dökülen "Castrolaşamadım" özeleştirisi.

Ahmet yoldaşın sözleri yalnızca bir iç dökme miydi? Yoksa kolektif bir gerçekliğe dair bir şeye mi işaret etti?

Ahmet Şoreş gibi kırk düşünüp bir konuşan biri için durumun ikincisi olduğu şüphe götürmez sanırım.

Peki işaret etmek istediği gerçek neydi? Ahmet Şoreş MLKP’ye ne söylemek istemişti? Tüm yoldaşların dikkatini çekmek istediğim nokta işte tam da burası.

Ahmet Şoreş ile ilgili anlatımları, anılarımızı düşünelim.

Orada böbürlenmeyi değil proleter bir disiplinle üretilen yaratıcı emeği görürüz.

Kazanılan, yaratılan manevi değerlerin tüketimini değil, sürekli ve daha fazla yeniden üretimini görürüz.

Mücadeleden uzaklaşanlar arasında Ahmet Şoreş yüzünden mücadeleyi bıraktığını söyleyen bir kişi bulamazsınız.

Partinin ve halkın yarattığı olanakları hoyratça kullandığına tanık olduğunu söyleyeni bulamazsınız.

Ahmet Şoreş’te güç zehirlenmesini değil dervişane yaşamı görürüz.

Dinlemeyi bilmeyen, çok konuşan ve sürekli kendinden bahseden özellikleri yoktur.

Emekçilik adına her şeye "burnunu sokma", kendi stratejik misyonunu kazanma ve yerine getirme bakımından ise tam bir boş vermişlik yoktur.

Sağda solda onun için "mütevazılıkla saflığı birbirinden ayırt edemeyen memur özellikleri vardı" diyeni duymamışızdır.

Peki ya; "iyi niyetli ama yeteneksiz, liyakatsiz biri" olmamıştır.

Öyle ya bugünlerde bir kısmımız için söylenen şeyler bunlar…

Demek ki aynı kitleler olması gereken yerde olan ve yapması gerekeni yapana öylesi şeyler söylemiyor.

Onu çağımızın komünist önderlerinden birine dönüştüren daha birçok nitelikten bahsedildi. Ancak en temel ve ayırt edici olan Ahmet yoldaşın yasadışı bir partide kolektif ve etkin birey olma özelliklerinde önderleşmesidir diye düşünüyorum.

Kızıl generalimiz, Ahmet Şoreş yoldaşımız "Castrolaşamadım" demişti.

Sahi Castro ne demişti?

Bir konuşmasında şöyle demişti: "Devrimi gerçekleştirdik. Tüm hata ve yanlışların bir numaralı sorumluluğunu üzerime alıyorum. Zaferlerde de payım olduysa ne mutlu bana."

Her birimiz, her komünist başta da Kürdistanlı komünistler Ahmet yoldaşın yaptığı özeleştirel değerlendirmeden sorumluyuz. Ahmet Şoreş’e bağlı olmaktan, mücadelesini ölümsüz kılmaktan anlamamız gerekenlerden biri, belki de günümüz açısından en önemlisi budur diye düşünüyorum.

And olsun sana Ahmet yoldaş! And olsun Firat yoldaş!

Amara yoldaşın da dediği gibi sizler bu toprakların hem Che’si hem de Castro’larıydınız. Sizleri koruyamadık. Fakat intikamınızı dört parça Kürdistan’ı özgürleştirerek alacağız. 21. yüzyılın komünistleri; başta da Kürdistanlı komünistler olarak onlarca, yüzlerce Castro yetiştireceğiz. Emperyalizme ve faşizme kök söktüreceğiz. Ve tüm dünya emperyalizmine diz çöktürecek olan çağımızın komünist önderliğini yaratacak, sosyalist devrimler çağını başlatacağız.