21 Aralık 2024 Cumartesi

2019 kadın grevleri bize neyi gösteriyor?

Bu yılki kadın grevi dalgası ise bir çok açıdan gelişim göstererek daha fazla ete kemiğe büründü ve böylece toplamında enternasyonal kadın hareketine büyük bir ivme kazandırmış oldu.
Bu yıl dünyanın bir çok ülkesinde kadın grevleri 8 Mart'a yeniden damgasını vurdu. 2016 yılında Polonyalı ve Arjantinli kadınların kürtaj hakkı ve erkek şiddetine karşı öncü çıkışlarıyla, 2017 yılında faşist Trump'un seçim zaferinin ardından özgürlük bayrağını dalgalandıran ABD'li kadınların direnişiyle kadın grevi, kadın özgürlük mücadelesi toplamı için yeni(den) kullanılan bir mücadele aracı olarak gündemimize girmiş oldu; kadın hareketlerine güç, ilham ve yeni bir örgütlülük düzeyi kazandırdı. Arjantin, İtalya gibi kimi ülkelerde halihazırda mücadele eden kadın hareketleri grevi sahiplenip daha güçlü bir gelişim kaydederken, Almanya, İspanya gibi ülkelerde ise grev, başlı başına politik kadın kitle hareketlerinin oluşumunu tetikledi.
 
Kuşkusuz, dünya çapındaki kadın özgürlük mücadeleleriyle daha yakından ilişkilenmek, deneyimler üzerine hakimiyetimizin artmasına ve bakış açımızın genişlemesine olanak sağlıyor. Ancak bu öznel durumdan bağımsız olarak, kadın grevi dalgasının büyüdüğü ve dünya çapında yaygınlaştığı nesnel bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bu dalganın bu yıl pratik anlamda Türkiye ve Kürdistan'a sıçramış olması buna bir örnektir. Üstelik, bu topraklar açısından yeni olan bu deneyimin, sadece sembolik bir selamlama veya destekten çok, dünya kadın hareketindeki bu dalgalanmanın canlı, dinamik bir unsuru olarak yerini alması, kadın özgürlük mücadelesi açısından oldukça önemli bir eşiği ifade ediyor. 8 Mart kutlamalarına moral ve coşku kazandırmanın yanı sıra, sosyalist kadınların, kadın grevi kararıyla birlikte alışılagelmiş çalışma tarzını arkasında bırakarak daha planlı ve hedefli bir örgütleme faaliyeti yürütmesi ise ayrı bir kazanım.
 
Kadın grevleri, kadın hareketinin gelişimine kazandırdığı sıçratıcı etkiyle bütün toplumsal mücadeleler tarihi açısından yeni bir dönemin açılmış olduğunu gösteriyor.
 
Dünyanın farklı bölgelerinde bu yıl gerçekleşen kadın grevleri, eylem çeşitliliği, yaratıcılık ve örgütlülük düzeyi ile oldukça göze çarpan örnekler sergiledi. 8 Mart kadın grevlerinde erkek egemenliğinden kapitalizme, faşizmden ırkçılığa, sömürgeciliğe, ekolojik yıkıma kadar geniş bir yelpazede, sadece cins özgürlük eksenli değil, işçi, emekçi, ezilen kadınlar başta olmak üzere, bütün toplumu kapsayan talepler ortaya kondu ve böylece kadınlar, toplumsal hareketlerin öncüsü olarak konumlandılar. Kimi ülkelerde kadın hareketi, en güçlü toplumsal hareket konumuna ulaştı bile. Ayrıca, son yıllarda kimi kentlerde gerçekleşen kadın grevi ve eylemleri, o kentlerin tarihinde daha önce hiç ulaşılmamış bir kitlesellikte gerçekleşti. Bu anlamda kadınlar, örgütlülükleriyle, eylemleriyle, grevleriyle tarih yazmaya devam ediyorlar.
 
ÖNE ÇIKAN ÖRNEKLER
 
Bazı kaynaklara göre kadın grevi, 2018 yılında 70'i aşkın ülkede gerçekleşmişti. Bu elbette ki, 70 ülkede somut olarak üretimin durdurulduğu, kepenklerin kapatıldığı ve geniş boykotların düzenlendiği anlamına gelmiyor. Ancak kadın grevinin toplam kadın hareketinin bir kazanımı olarak sembolleşmesi, sayısız ülkede farklı biçimlerde benimsendiğini işaret etmesi açısından oldukça anlamlı bir yerde duruyor.
 
Bu yılki kadın grevi dalgası ise bir çok açıdan gelişim göstererek daha fazla ete kemiğe büründü ve böylece toplamında enternasyonal kadın hareketine büyük bir ivme kazandırmış oldu.
 
Örneğin, İspanya kadın hareketi, geliştirdiği örgütlülük düzeyi, seferberlik yeteneği ve eylem gücüyle kadın grevinin dünyada öncü pratiğini sergilemeye devam ediyor. İspanyalı kadınlar bu yıl, geçen yılın çıtasını da aşarak, daha kitlesel, daha yaygın ve daha örgütlü bir kadın grevi gerçekleştirdiler. Bir çok kent, kasaba ve köyde 500'ü aşkın eylem ile gerçekleşen grevlerde yüzbinlerce insan sokakları zaptetti. Genelinde bütün kentlerde tüm günü kapsayan, eşzamanlı olarak organize edilen bir grev programı vardı. Bir çok şehirde eylem haftası ilan edildi, 8 mart günü öğlen saat 12 civarında öğrenciler okul boykotu ve yürüyüşler gerçekleştirdi, kadın gazeteciler basın açıklaması düzenledi, öğretmenler dersleri bıraktı, akşam saatlerinde ise genel eylemler yer aldı. Madrid'de gerçekleşen akşam yürüyüşlerinde 375 bin, Valencia ve Barcelona'da 200 bin kişinin seferber olmasının yanı sıra, diğer şehirlerde onbinlerce kişi sokaklarda özgürlük taleplerini haykırdı.
 
İtalya'da 2016 yılında, bir kadın cinayetinin ardından patlak veren isyandan doğan "Non Una Di Meno (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz)" hareketi, bu yıl üçüncüsünü örgütlediği kadın greviyle ülkedeki yaşamı kelimenin tam anlamıyla felç etti. Kadınların öncülüğüne dokunmadan sorumluluk almaları istenen erkeklerin de katıldığı eylemlerde, 24 saatlik ulaşım grevi ile başta Roma olmak üzere, bir çok şehirdeki ulaşım sektörü çalışanları, erkek şiddetine karşı, kadının toplumsal eşitliği talebiyle iş bıraktı. Büyük sendikaların kadın grevine destek vermemesine rağmen çöplerin toplanmasından diğer kamu hizmetlerine ve özellikle de üniversitelerde etkili bir grev pratiği sergilendi. Pilotlar ve havaalanı çalışanlarının 8 saatlik grevi ile ulaşım çok yönlü bir biçimde grevden etkilendi; 8 Mart hayatı durdururak tüm ülke çapında büyük bir mücadele günü olarak kendisini hissettirdi.
 
Arjantin'in bir çok kentinde gerçekleşen kadın grevi ve gösterilerde, kürtaj hakkı için bir sembole dönüşen yeşil fularlar sokaklarda dalgalandı. Ayrıca, kilise ve devletin siyasal olarak ayrıştırılma talebini simgeleyen turuncu fularlar da gösterilerde yerini aldı. Kadın grevlerine destek vermeyen iki büyük sendika CGT ve CTA'nın bürokratizmini kınayan kadınlar, Buenos Aires'de yüzbinler olup meclise çıkan tüm yoları kapattı ve kürtaj hakkı taleplerinin peşini bırakmayacaklarını, mücadelelerinin devam ettiğini kuşattıkları meclise bir kez daha haykırmış oldu.
 
Almanya'da ilk kez düzenlenen grev önemli bir ortaklaşma ve koordinasyon pratiği sergiledi. Geçen senelere göre çok daha kitlesel geçen, kimi yerde katılımın iki katına çıktığı veya ilk kez yürüyüş olarak örgütlendiği, 35 kente yayılan 8 Mart grevi eylemlerinde, saat 17.00'da bütün grevci kentlerde 100 saniyelik ‘haykırış' eylemi gerçekleşti. Ayrıca, kadın grevi eylemi ile birlikte, devletin siyasi grevlere karşı yasakçı tutumunun baskın olduğu Almanya'nın genelinde siyasi grev tartışması da açılmış oldu.
 
Pek çok Latin Amerika ülkesinde olduğu gibi, Şili'nin başkenti Santiago'da da kitlesel bir 8 Mart eylemi gerçekleşti, 200 bin kişi sokağa çıktı.
 
Kadın hareketlerinin dünya çapında önemli bir üssü niteliğinde olan Brezilya da 8 Mart'ta öne çıkan ülkeler arasında yer aldı. 8 Mart'ın ön günlerinde gerçekleşen ve ülkenin en kitlesel kültürel etkinliği olan karnaval, başkent Rio'da siyasi bir protestoya dönüştü. Kadınlar, karnavalın gerçekleştiği sokak ve caddeleri, bir yıl önce katledilen insan hakları savununcusu Marielle Franco'nın resminin olduğu bayraklar ve "Marielle yaşıyor" dövizleriyle donattılar. Ayrıca 8 Mart'ta gerçekleşen kitlesel gösterilerde Marielle Franco için adalet talebi öne çıktı ve bu şiar sayısız ülkedeki kadın grevinde yankı buldu.
 
FAŞİZME KARŞI KADIN
 
Kadın hareketleri, grev eylemleriyle birlikte her yerde güçlü bir antifaşist duruş sergiledi. Varoluşsal kriz koşullarında burjuvazinin bütün siyasi dengeleri yerinden oynarken ve dünya çapında egemenler arası ile egemenlerle ezilenler arası saflaşmalar keskinleşirken, erkek egemenliğinin mizrak ucu olan faşizm, kadın hareketlerinin de esas gündemleri içersinde yer alıyor. Bu anlamda, faşist Trump ve Bolsonaro'ya karşı gelişen kadın öfkesinin son yıllarda milyonları sokağa taşımış olmasının yanı sıra, antifaşist mücadelelerde kadın eylemleri giderek çok daha fazla öne çıkıyor. Kadın grevleri de bu doğrultuda dünya çapında net bir antifaşist karaktere sahiptir. Avrupa'da farklı uluslardan göçmen kadınların taleplerinin, kadınların ait oldukları ulusa göre ayrıştırılamayacığının vurgulanmasıyla mücadelenin temel gündemi yapılması veya Latin Amerika'da yerli kadınların özgün mücadelelere yer alması bunların göstergeleridir. Diğer yandan faşistler ise gelişen kadın hareketlerini kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılıyor ve bu anlamda kadın grevlerini de hedef alıyorlar.
 
Brezilyada kadın hareketi seçimler öncesi faşist Bolsonaro'ya karşı #elenao (o olmasın) sloganıyla büyük bir kitlesellik yakalamıştı. Oğullarının Marielle Franco'nun katilleriyle yakın ilişkide olduğu Bolsonaro ise bu sene gerçekleşen karnavaldaki kadın eylemliliklerine karşı aşağılayıcı açıklamalarda bulundu.
 
Faşizme ve özel olarak da ırkçı faşist Vox partisine karşı öfke, İspanya'daki kadın grevlerinde bu sene çok daha kuvvetli bir şekilde yer aldı. Bu durumdan bir hayli rahatsız olan Vox partisinden kadınlar, kadın grevine karşı yaptıkları açıklamada, kadınlar için "bizim adımıza konuşamazsınız" dedi. Yine İtalya'da hükümet ortağı olan faşist Lega Norte, grev günü yayınladıkları cinsiyetçilik saçan açıklamada, kadınların ulusun varlığı ve geleceği adına toplumsal bir misyona sahip olduğunu ve bununla birlikte kadınların kendi kaderini tayin hakkınının, kadının "doğal rolüne" aykırı olduğunu ileri sürdü.
 
Türkiye'de İstiklal Caddesinde gerçekleşen gece yürüyüşünde polisin saldırısı karşısındaki direniş ise, faşizmin toplum üzerine çökertmek istediği karanlığı yırtacak aydınlık gücün kadınlar olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Müdahaleye rağmen ara sokaklarda devam eden eylem görüntüleri kadınlar tarafından tüm dünyada sosyal medya üzerinden paylaşıma sokuldu.
 
KADIN GREVLERİ VE GELECEK UFKU
 
Kadın grevi yeni hareketlerin gelişimine güç katarak eski ezberleri bozuyor, yeni eylem olanakları geliştiriyor, 8 Mart'ı bir mücadele günü olarak tekrar dünyanın gündemine oturtuyor. Bizlerse kadın grevini bir mücadele aracı olarak realize eden kadın hareketlerden öğrenerek, dersler çıkartarak ilerliyoruz. Toplam kadın özgürlük mücadelesini güçlendiren ve kadınları kendi talepleri için seferber eden kadın grevi eylemleri, büyük bir çekim gücüne sahiptir. Kadının sınırsız yaratıcılığı ile gerçekleşen eylemler ayrıca dünyanın dört bir yanında karşılıklı etkileşim kanalları açıyor; dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir slogan, sembol, veya hareket, dünyanın başka bir ucundaki kadınlarca benimseniyor ve güç kaynağına dönüşüyor. Bu anlamda kadın grevi aracı da, dünya kadınlarının eylemini ortaklaştırarak harekete güç katıyor.
 
Ayrıca enternasyonal kadın grevi eylemleriyle birlikte kadınlar farklı deneyimlerden öğrenerek, başka ülkelerde, başka hareketlerden etkilenerek gelişim kaydediyor. Örgütsel mekanizmaların, şiarların, eylem biçimlerinin ve sayısız başlıkların pratikte eyleme geçerek oluşturulup geliştiği günümüzde, daha fazla kadın enternasonalizminin yaratılmasının koşulları tartışılıyor; karşılıklı ziyaret, mesaj, dayanışma eylemleriyle vb. kadın hareketleri birbirlerine daha fazla dokunarak ortaklaşma kanallarının arayışı içersinde oluyorlar. Örneğin bu yaz için Avrupa çapında bir kadın grevi buluşmasının önerilmesi bu arayışın ifadesidir. Henüz olgunlaşma aşamasında olan bütün bu arayışlar geleceğin enternasyonal kadın hareketinin oluşumunu mayalıyor.
 
Grev eylemleri kadın devrimi için bir çok açıdan paha biçilmez olanaklar barındırıyor. Her şeyden önce kadın devriminin maddi gücü olan kadın öznelerini ve kitleleri harekete geçiriyor, politikleştiriyor, eylem gücünü açığa çıkartıyor. Sadece o da değil, genel anlamda toplumsal devrimin dinamiklerini ve ilerici kuvvetlerini cinsel gündem ve taleplerle siyasi mücadeleye seferber ediyor, mücadelede süreklileştiriyor.
 
Kadın devrimini program edinmiş olanların son yıllardaki gelişmeleri bu açıdan iyi değerlendirmeleri önemli bir yer teşkil ediyor. Zira gelişen ve oluşum halinde olan politik kadın kitle hareketleri bize çok net mesajlar veriyor: Kadınlar artık kolektif bir toplumsal kuvvet olarak yaşamın her alanında iradeleşmeye, eyleme geçmeye ve öncü olmaya hazır olduğunu gösteriyor.