22 Aralık 2024 Pazar

2 Mayıs İmralı görüşmesi üzerine

Avukatları, 8 yılı aşkın bir süre sonra müvekkilleri Abdullah Öcalan'la ilk kez görüşebildi. Bu önemli görüşme 2 Mayıs'ta gerçekleşti. Söz konusu görüşme ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla ilettiği mesaj ne anlama geliyor?
Avukatları, 8 yılı aşkın bir süre sonra müvekkilleri Abdullah Öcalan'la ilk kez görüşebildi. Bu önemli görüşme 2 Mayıs'ta gerçekleşti. Söz konusu görüşme ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla ilettiği mesaj ne anlama geliyor?
 
Birincisi; AKP/Saray iktidarı, Leyla Güven öncülüğünde 7 Kasım 2018 tarihinden bugüne süren açlık grevi direnişinin baskısıyla avukatların başvurusunu kabul etmek zorunda kaldı. Hatırlatalım; Strasbourg'dan Hewlêr'e süresiz dönüşümsüz açlık grevi direnişi mevsimleri devirirken, 15 tutsak eylemini, 30 Nisan'da ölüm orucuna çevirdi. Bu sayı önümüzdeki günlerde artabilir de. Dolayısıyla söz konusu görüşmenin, direnişin bir kazanımı olduğunun altını çizelim. Binlerce insanın hücre hücre bedenlerinin erimesi, annelerin her gün Saray diktatörlüğünün şiddetine, hakaretlerine maruz kalması boşuna değil. İktidarın, Kürt halkının bu kazanımını, direnişi bitirmek ve İmralı'da tecridin kalktığına dair manipülasyon yaratmak için bir araç haline getirme çabası, bu gerçeği değiştirmez. Biliyoruz ki, her diktatör gibi, Erdoğan da, halkların kazanımı çalmak, mücadelesinin haklılığını gölgelemek istiyor.
 
2 Mayıs görüşmesine ilişkin ikinci nokta şu: Avukatların da açıklama sırasında verdiği ayrıntılarda görüldüğü gibi İmralı'da tecrit kalkmamıştır. Açıklamaya göre, İmralı Hapishanesi'nde bulunan diğer tutsaklar Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar ile avukatların görüşme talebi kabul edilmiyor. Ayrıca 4 avukat başvuru yapıyor ancak sadece iki avukata Öcalan'la görüşmek için izin veriliyor. Görüşme sırasında not ve evrak alışverişi engelleniyor. Ayrıca 2 Mayıs görüşmesinin ardından 6 Mayıs Pazartesi günü yapılan aile/vasi görüş başvurusu hukuki engel olmamasına rağmen kabul edilmiyor. Avukatların 8 Mayıs için yaptığı başvuruya ise bu yazının kaleme alındığı saat 12.00 itibariyle henüz herhangi bir yanıt verilmemişti.
 
Özetle, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının belirttiği gibi, avukat ve aile görüşme hakkını güvenceleyecek herhangi bir durum ortada yok. Avukatlar da açıklamalarında "Avukat görüşmelerinin periyodik olarak devam edeceğine dair bir bilgi ya da öngörü bizde de, müvekkilimizde de mevcut değildir" notunu düştüler. Açıklamada günlük gazetelerin verilmediği, avukatları ile mektuplaşmasının da engellendiği bir kez daha hatırlatılmış oldu.
 
Haliyle de, açlık grevi ve ölüm orucu direnişçileri, 2 Mayıs görüşmesinin de, Abdullah Öcalan'ın 12 Ocak'ta kardeşi Mehmet Öcalan'la görüştürülmesinde olduğu gibi tecridin son bulduğu anlamına gelmediğini belirterek, direnişe devam edeceklerini duyurdu.
 
Avukatlar, görüşmenin ayrıntılarının yanı sıra Öcalan'ın bir mesajını da paylaştı. Söz konusu mesajda, avukatların görüşmediği diğer üç tutsağın imzasının olması da Türk devletinin tutumuna ilişkin bir işaret. Böylece Abdullah Öcalan'ın bir siyasi lider olarak tek başına söz söylemiş olmasını engellemiş olduklarını düşünüyorlar. Ancak herkes biliyor ki, o mesaj, Öcalan'a aittir.
 
Öcalan'ın mesajında direnişin geleceği ile ilgili inisiyatifin, direnişçilerde olduğu görülüyor. Söz konusu mesajda, bir niyet beyanı var elbette. Ancak, Öcalan, 2012 yılındaki açlık grevi sürecinde olduğu gibi doğrudan "Bitirin" demiyor.
 
Özetle, AKP/Saray iktidarı, direnişin üzerindeki baskısını azaltmak için, bu kazanımı kullanmak istiyor. Ancak direnişçiler bu niyeti görmüş ve karşı hamleyi yapmış durumda. Dolayısıyla moral üstünlük ve inisiyatif direnişçilerde ve direnişin içinde yer alanlarda.
 
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın bir başka mesajı da Kuzey ve Doğu Suriye ile ilgili. "Demokratik müzakere yöntemine şiddetle ihtiyaç var" vurgusunun ardından yapılan değerlendirme şöyle: "İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye'deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye'nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır."
 
Bu açıklama ne anlama geliyor? Somut sonuçlar çıkartacak veriler henüz ortada yok. İki olasılıktan bahsetmek mümkün. Birincisi, Öcalan, daha önceki ilkelerini hatırlatıyor. Bu ilkeler 2013 Newroz mesajında yer alıyordu.
 
İkincisi, Türk devletinin, Rojava konusunda Abdullah Öcalan ile bir görüşme yapma olasılığı. Eğer böyle bir görüşme varsa, Türk devleti ile Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi arasında da temasın gerçekleşme olasılığı söz konusudur.
 
Hemen belirtelim ki, bu iki olasılık da, sosyal medyada bilinçli ya da bilinçsizce 6 Mayıs'tan bu yana yazıldığı gibi "Kürtler AKP ile anlaştı" sonucuna ulaşmaz. Eğer, AKP/Saray rejimi, Rojava konusunda Öcalan ile görüşmüşse, bu da duyduğu ihtiyacın sonucudur. Bu ihtiyacı yaratan da Kuzey ve Doğu Suriye halklarının duruşudur.
 
Özetle, iktidarın tecrit politikasında direniş sonucunda bir gedik daha açılmıştır. Görüldü ki tecridi kırmak mümkün!