16 Nisan 2024 Salı

1 Mayıs'tan 25 Haziran'a

1 Mayıs'ın temel mesajı, halklarımızın ileri kesimlerinin, diktatörün önünü kesecek güçte bir antifaşist barikatın kurulması yönlü beklentisidir. Bu, her şeyden önce, emekçi sol hareketin 1 Mayıs'ta açığa çıkan kitleselliği mücadele kararlılığıyla buluşturacak bir öncü duruş sergilemesini şart koşuyor.
Geçen hafta bu sayfada, "sokak sandığa değil, sandık sokağa tabi olmalı" diye yazmış, "1 Mayıs'ta, direniş, umut, özgürlük ve sosyalizm bayrağını yükseltme" çağrısında bulunmuştuk. Ve işte 1 Mayıs, diktatöre, faşist politik İslamcı rejime karşı özgürlük mücadelesinin potansiyel güçlerinin ayağa kalkabileceğini, seçim sürecinin antifaşist dayanaklarınınsa ancak sokakta kurulabileceğini gözler önüne serdi.
 
1 Mayıs'ta emekçiler ve ezilenler, Türkiye ve Bakurê Kürdistan'ın neredeyse bütün il merkezlerinde ve çeşitli ilçelerinde, coşkuyla miting alanlarına aktılar. İzmir'den Amed'e, İstanbul'dan Zonguldak'a değin oldukça kitlesel geçen mitingler, tırmanan OHAL-KHK zorbalığına ve faşist devlet terörüne rağmen, işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadele ateşinin sönmediğini kanıtladı. Tam da 1 Mayıs öncesi yoğunlaşan faşist gözaltı ve tutuklama furyasının devrimci iradeyi kıramadığı ve devrimci örgütlenmeyi dağıtamadığı görüldü. 2018 1 Mayıs'ı, bir kez daha, halklarımızın diktatörün şefliğindeki faşist politik İslamcı rejime karşı özgürlük talebi ve özlemini haykırışına, fırsatını ve kanalını bulduğunda direnme arzusunu kitlesel biçimlerde açığa vuruşuna tanıklık etti.
 
Grevleri OHAL yasaklarıyla engellenen işçiler, KHK'larla işsiz bırakılan kamu emekçileri, erkek egemen tahakküm yasalarıyla kuşatılan kadınlar, saray soytarısı rektörlerin gözaltına aldırdığı üniversiteliler, özgür bir gelecek hayalleri prangalanan liseliler, sömürgeci savaş ve işgal kıskacına alınan Kürtler, evlerinin kapıları çarpılarla işaretlenen Aleviler, horlanıp dışlanan LGBTİ'ler, kapıkulu yargı sopasıyla susturulmak istenen akademisyenler ve gazeteciler, diktatöre biat etmedikleri için karalanıp tehdit edilen sanatçılar, dinin saraya kulluğun aracına dönüştürülmesine itiraz eden Antikapitalist Müslümanlar 1 Mayıs meydanlarında buluştular.
 
1 Mayıs, belirgin tonlarda kadın ve gençlik renklerini taşıdı. Kadın özgürlük hareketinin ve devrimci-demokratik gençlik hareketinin önümüzdeki dönemde faşist politik İslamcı saray diktatörlüğüne karşı mücadelede oynamaya aday oldukları etkin rollerin altını çizdi. Bakurê Kürdistan'daki yaygın miting ve gösteriler de faşist sömürgeciliğe karşı Kürt halkının fazlasıyla biriktirdiği ve Newroz'da kendisini gösteren tepkinin daha güçlü dışa vuracağının bir sinyali oldu.
 
1 Mayıs'ın temel mesajı, halklarımızın ileri kesimlerinin, diktatörün önünü kesecek güçte bir antifaşist barikatın kurulması yönlü beklentisidir.
 
Bu, her şeyden önce, emekçi sol hareketin 1 Mayıs'ta açığa çıkan kitleselliği mücadele kararlılığıyla buluşturacak bir öncü duruş sergilemesini şart koşuyor. İstanbul'da Taksim'de, 1 Mayıs Alanı'nda pratik ısrarın sınırları, aynı zamanda antifaşist kitle hareketinde kararlılık çıtasını yükseltmek gerektiğini ortaya koyuyor. İleriye doğru yeni adımların sarayın icazet sınırlarında kalarak, Maltepe'yi çizgileştirerek, demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edilmesine karşı dişe diş mücadele pratikleri geliştirmekten kaçınarak atılamayacağı gerçeği olanca yalınlığıyla önümüzde duruyor.
 
1 Mayıs'ın temel mesajının diğer şartı, alanlardan gitgide daha gür yükselen "faşizme karşı omuz omuza" sloganının, emekçi sol hareketin ittifak ilişkilerinde karşılık bulma ihtiyacıdır. Bu, birleşik bir direniş hattının geliştirilmesini, emekçi sol parti ve örgütlerin antifaşist cephenin genişletilmesini sağlayacak bir sorumlulukla hareket etmelerini gerektiriyor. CHP'den medet ummaya devam edip HDP'ye mesafeli durmanın, "sıfır baraj ittifakı" adına emekçi sol harekete CHP'nin peşine takılıp kötürümleşmeyi önermenin bu sorumlulukla bağdaşır yanı bulunmuyor.
 
Diktatörün de 1 Mayıs'ın mesajını okuduğuna, 24 Haziran seçimlerine giderken antifaşist harekete dizginsizce saldırmaya devam edeceğine kuşku yok. Erdoğan, seçimleri kazanarak saltanat makamına oturmayı başarmak için, sömürgeci-işgalci saldırganlıktan ırkçı-şoven kışkırtmaya, tekelci saray medyası aracılığıyla siyasi manipülasyondan politik İslamcı ve ülkücü faşist çeteler eliyle katliamcı provokasyona, faşist devlet teröründen her türlü seçim rüşvetleri ve pervasız sandık hilelerine kadar bütün yollara başvuracaktır. O, baskın seçimi, rejim krizinin saray iktidarını sürüklediği siyasi açmazlardan ve yönetememe halinden sıyrılacak, tekçi faşist politik İslamcı diktatörlüğünü oy ve anayasa zırhı ardında kurumsallaştıracak bir hamleye dönüştürmek için elinden geleni yapacaktır.
 
Fakat 1 Mayıs, diktatörün işinin hiç de kolay olmadığını göstermiştir. OHAL altında baskın seçim kararı, seçimlere dönük devlet terörü ve çokça konuşulan seçim hileleri olasılığı ve diktatörün çeşitli faşist küstahlıkları emekçiler ve ezilenlerde öfkeyi büyütmekte, adalet duygusunu kamçılamaktadır. Erdoğan'ın hesaplarının aksine 24 Haziran seçimleri, işçilerin ve ezilenlerin diktatöre karşı öfke patlamasının bir basamağına dönüşmeye adaydır. Halklarımızın büyüyen özgürlük arzusunun ve mücadele gücünün, seçim sürecinde faşist zorbalığın ve hırsızlığın karşısına dikilmesinin olanakları güçlenmiştir.
 
İşçilerin ve ezilenlerin ileri kesimlerinin seçimlere katılarak faşist şefin önünü kesme imkanını değerlendirmek istediği, OHAL altında baskın seçim kararını bir seçim boykotuyla yanıtlayarak mücadeleyi ileri sıçratma imkanının ise zayıf olduğu koşullarda, seçim muharebesine, antifaşist siyasal saflaşmayı halkçı demokratik adaylar etrafında büyütme taktiğiyle giriliyor.
 
Bir kez daha vurgulayalım: sokak sandığa değil, sandık sokağa tabidir! Seçimlere girmek, emekçi sola eğilimli kitlelerin toparlanıp mevzilendirilmesine, diktatörün yaydığı umutsuzluk ve çaresizlik psikolojisiyle hesaplaşılmasına, emekçi solun çeşitli bölüklerinin politik atalet halinden silkelenmesine, antifaşist cephenin fiilen genişletilmesine, halklarımızda daha güçlü bir mücadele duygu ve düşüncesinin uyandırılmasına hizmet ettiği ölçüde, diktatöre karşı direnişte anlamlı bir rol oynayabilir.
 
Yapılması gereken, Erdoğan'ın 24 Haziran seçimleri sonucunda, yani yalnızca oylamayla koltuğundan alaşağı edilebileceği hayalini yaymak değildir. Baskın seçim kararının açıklandığı gün iki HDP'linin vekilliklerinin düşürülmesi, tek başına bu bile, yeterince fikir vericidir. Yapılması gereken, 24 Haziran seçimlerinin sonrasını gören, yani seçimleri, işçilerin ve ezilenlerin birleşik direnişini örgütlemenin kaldıracı olarak değerlendiren bir politik-taktik konum almayı başarmaktır.
 
Peki ama, 16 Nisan referandumu gecesi öfke dolu kitlelerin isyanını frenlemeye soyunmuş bir CHP'yle kurulacak seçim ittifakıyla, 24 Haziran gecesinin isyan imkanlarını değerlendirmeye nasıl hazırlanılabilir? Erdoğan'a karşı Gül ve Akşener gibi düzen bekçilerini dahi desteklemeyi içeren aritmetik hesaplamalarla, seçimin içine işleyecek faşist zorbalığa ve sandık hilekarlığına karşı emekçilere ve ezilenlere hangi isyan gücü aşılanabilir?
 
Bu seçim muharebesinde, emekçi soldan parti ve örgütlerin HDP listelerinden gösterilecek ortak adaylar etrafında saf tutmalarıyla, kitleleri sokakta ve sandıkta HDP'yi desteklemeye çağırmalarıyla, seçim çalışmalarında faşist saldırganlığı göğüsleyecek birleşik bir irade sergilenmesine katkı sunmalarıyla, emekçi solun faşist politik İslamcı şefi alaşağı edebilecek güçlü bir politik odak olarak öne çıkması sağlanabilir. Ancak bu yoldan 24 Haziran sonrasına yürünebilir.
 
Birleşik demokratik cephenin cumhurbaşkanı ve vekil adayları etrafında tam bir kararlılıkla örülecek seçim çalışmaları, emekçilerin diktatörü durdurma arayışlarının artan desteğini kazanacak, demokratik kitle eylemlerinin gelişimine alan açacaktır. Seçim sürecinde demokratik hak ve özgürlüklerin faşist yasaklarla gasp edilmesine karşı her kararlı mücadele, işçi sınıfı ve ezilenleri daha da cesaretlendirecek, onların kendi güçlerine duydukları güveni pekiştirecek, politik özgürlük ve toplumsal adalet uğruna öne atılmalarını yakınlaştıracaktır.
Komünistler için 24 Haziran seçim muharebesi, Erdoğan diktatörlüğüne karşı halk ayaklanmasını örgütlemenin bir safhası olacaktır.