29 Mart 2024 Cuma

Yoldaşını sömürgeciyle bir tutmak garip değil mi?

Bugünün ağır koşullarında moral bozukluğuna gerek yok. KÖH ile devrimci ve komünist hareketin omuz omuza büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü direnişi, HDP'nin ezilenler arasındaki pasifliğini gidererek kitlesel direniş biçimlerini geliştirebilmesiyle beslemek bu ağır koşulları değiştirir. Asıl garip olan buna çaba harcamak yerine mücadele yoldaşını adeta sömürgecilerle bir tutan tavra düşmektir.

Erdoğan faşizminin soykırımcı sömürgeci saldırı ve işgal savaşı tırmandıkça, Kürt halkının saflarında Türk halkının değişebileceğine güvensizlik de haklı olarak artıyor. Fakat bu haklılıktan hareketle, dar yurtsever görüşler inşa etmek ve safları devrimci ve komünistlere güvensizliğe itmek kime ne kazandırır?

Bu yönde görüş inşa edenlerden biri de akademisyen Sharo Garip.

S.Garip, son yazısını da Gazete Duvar'da bu konuya ayırmış. Rojava'ya kanlı işgal desteği için faşist MC bloku oluşturan sömürgeci parlamentoyu haklı olarak çamura batırıyor. Fakat bununla yetinmiyor. Kürt Özgürlük Hareketi'nin (KÖH), Türkiye devrimci ve demokratik hareketiyle mücadele yoldaşlığını da çamura batırıyor.

Faşist sömürgecilik, Kürt demokratik ulusal hareketine en ağır zindan ve savaş yöntemini uygulayarak 20. yüzyılın başındaki sonucu, şimdiki yüzyılın başında yeniden elde etmeye çalışıyor.

Türkiye devrimci ve demokratik güçlerine karşı da faşist zulmü yoğunlaştırarak burjuvazinin zaferini faşist özgüven içinde göstermek istiyor.

Bir halkı zulümle teslim almak diğerini Kürt düşmanlığıyla faşistleştirmek istiyor.

HDP parlamentodan çekilebilir de. Bunu, halkın siyasi bilinç bakımından geri kesiminin deneyimle öğrenmesini sağlayacak yöntemle, çekilmeyip faşizmin zulmünü göstererek de yapabilir.

Fakat her iki halde de sine-i halk içindeki mücadele yöntem ve yollarını geliştirmesi şarttır.

S.Garip'e göre, sol ideoloji ve birleşik devrim ufku hakim olduğu, KÖH yeniden başlangıçtaki ideolojik söylemine döndüğü için, HDP, bir nevi sömürgeci yöneticiliğe bağımlılık alışkanlığı içindedir. Bu nedenle başarısızdır. Sol partilerin büyük çoğunluğu "Türklük sözleşmesi"ne bağlıdır. Ayrıca sosyal devrime bağlı kalmak bile iki halkın önceliklerini farklı kılacağı için uyuşması adeta imkansız ortaklığın Kürtlere çok şey kaybettirdiğini vurguluyor.

Örnek olarak da, Bask ulusal mücadelesini gösteriyor. Sosyalist olan Bask hareketinin silindiğini ama ulusal kalan muhafazakar Bask hareketinin özerklik elde ettiğini vurguluyor.

Bask ulusu tam özgürlüğü sağlayamadıysa, ETA silahlı mücadeleyi bırakmak zorunda kaldıysa, Franko faşizmi sonrası sosyal demokrat ve faşizmin devamı yönetici partilerin, egemen ulus halkını şovenizmle zehirlemeyi başarmalarının tayin edici rolü oldu.

KÖH'nin Kürtlerin ulusal birliği için çalışmaya önem vermesi elbette yanlış değil. Değişik iki alandan güç seferberliği ve kazanımı, faşist sömürgeciliği zayıflatır. Fakat ulusal olmak sömürgecilikle mücadelede kararlı olmanın garantisi maalesef değil. Sosyalizm iddiasında olmanın Türk şovenizminden kurtulmayı garanti etmemesi gibi.

Erdoğan faşizminin soykırımcılığına karşı Kuzey'in birçok yurtsever parti ve şahsı Barzani'nin Erdoğan'ı desteklemesi yönünde tavır belirlemekten kaçınmadı. Efrîn işgalinde ENKS'li bazı partiler işgalci sömürgecileri ve çetelerini destekledi, desteklemeye devam ediyor. Neçirvan Barzani, Güney'i işgale sömürgeciliğin değil yurtsever direnişin sebep olduğunu vurgulayıp yayıyor.

S.Garip, eğer Kürdistani merkezli kurtuluş gelişirse, sol hareket buna tabi olmayı kabullenir mi diye soruyor. Şovenizmin etkisiyle zehirlenenler dışında kalan, Rojava devriminde savaşan, faşist sömürgeciliğe karşı KÖH'le omuz omuza direnen enternasyonalist sol, Garip'in kuşkusu olmasın, elbette "tabi" olur. Kürdistan'ın bağımsızlığını candan destekler. Bu devrimci olanağı hem destekler hem de Türkiye'de devrimci hareketi büyütmek için değerlendirir. Tıpkı Rojava devriminde yaptığı gibi.

Vekillikler ve belediyeler, demokratik devrimci iradeyle ve mücadeleyle elde edildi. Bu iradeyi yeniden yeniden geliştirmenin aracı olarak, sine-i halk içindeki asıl mücadeleye yardımcı rol oynayabilirler. Yoksa sömürgeci Augias ahırının kokusunu çekmenin aracı değiller.

Mesele Kürt halkı arasında da, Türkiye işçi sınıfı ve ezilenleri arasında da, cesur, yaratıcı politika, taktikler ve yöntemler geliştirerek HDP'nin ezilen halk kesimlerini direnişe daha çok seferber edip edememesidir.

Bugünün ağır koşullarında moral bozukluğuna gerek yok. KÖH ile devrimci ve komünist hareketin omuz omuza büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü direnişi, HDP'nin ezilenler arasındaki pasifliğini gidererek kitlesel direniş biçimlerini geliştirebilmesiyle beslemek bu ağır koşulları değiştirir. Asıl garip olan buna çaba harcamak yerine mücadele yoldaşını adeta sömürgecilerle bir tutan tavra düşmektir.

Kürt yurtseverlerinin çabası da moral bozukluğunu giderecek yolda olmalı!