24 Kasım 2024 Pazar

Xebat Zafer yazdı | Birleşik işçi cephesi yaratmak

Sınıfın sorun ve taleplerinin daha fazla aynılaşmasıyla, toplumsal alanda sınıfın sosyal ve politik etkileşiminin nesnel olanakları katbekat artırmıştır. Bu olgu, havza ve OSB'de sınıfın sektörel örgütlenmesinin yanı sıra sektörel ayrım yapmaksızın kent ve ülke düzeyinde örgütlenmenin gerekliliği ve zorunluluğuna işaret ediyor. Ekonomik sendikal bilinçle sınırlandığında bu düzeyde istikrar sağlanması mümkün değildir. O yüzden de bu görev her şeyden önce sınıf bilincinin nispeten gelişkin olduğu öncü ve hareketli bölüğünün görevidir.

12 Eylül ve 24 Ocak kararları işçi sınıfının tarihsel olarak kazandığı siyasal ve iktisadi kazanımlarını önemli oranda tırpanladı. 1980'lerde başlayan özelleştirme, taşeronlaştırma ve güvencesizleştirme saldırısı, 1990'larda hız kazandı, 2000'li yıllarda esasta tamamlandı. Saray rejimi geriye kalan birkaç kazanımı da şimdi kriz bahanesiyle -büyüyen işsizlik ve umutsuzluk- kazımaya hazırlanıyor.

BÜYÜYEN İŞSİZLİK VE UMUTSUZLUK
Bugün işsizlik yüzde 30'lara dayanmış durumda. Gençler ve kadınlarda işsizlik oranı bunun çok daha üstünde. Kronik işsizlik, işçi sınıfının bir bölümünü düzene bağlayan son zinciri de kırmış durumda. Bir daha iş bulma umudu kalmayanlar için onları düzene bağlayan zincirleri yok artık; kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadı. Umutsuzluk ve geleceksizlik onları intihara, uyuşturucuya çeteciliğe vb. toplumsal çürümeye meyletmelerine yol açıyor. Sadece fiziksel sağlıkları bozulmuş değil, psikolojik dengeleri de sarsılmış durumda. Toplumsal patlamaların önüne geçebilmek için iktidar bunları özel olarak örgütlüyor.

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ: BÜYÜYEN MÜCADELE
Mücadele seçeneğini tercih eden damar gelişiyor. Üç yıla yakındır gelişmekte olan bu damar, son birkaç ay içinde onun üzerinde kentte onlarca işçi direnişiyle çıtayı yükseltmeye devam ediyor. Tek tek kazanımla sonuçlananları da oldu. Son 30-40 yılın deneyimleriyle sabittir ki; tekil kazanımların hiçbiri kalıcı olamıyor. İşçileri geçici olarak rahatlatsa da orta ve uzun vadede kaybeden işçiler oluyor. İşçi sınıfı ise sürekli mevzi kaybetmeye devam ediyor.

SINIFIN SORUN VE TALEPLERİNİN GİDEREK AYNILAŞMASI
Özelleştirme, taşeronlaştırma ve güvencesizleştirme, işsizliği ve işsiz kalma korkusunu işçi sınıfının ana sorunu haline getirdi. Taşeronlaştırma işçi sınıfını üretim süreci içinde parçalarken, diğer yandan bütün sektörlerde çalışan işçileri aynı sorun ve taleplerde aynılaştırdı. Bu durum, iletişim ve ulaşımın yaygınlaşıp ucuzlayarak, sınıfın bütün bölüklerinin fabrika/işyerinin dışında karşılıklı etkileşiminin olanaklarını binlerce kat artırmış durumda. Sadece tek tek işçi havzaları, organize sanayi bölgesi (OSB) bazında örgütlenmesinin nesnel olanaklarını değil; şehir, ülke, bölge ve uluslararası düzeyde örgütlenmesinin nesnel olanaklarını da artırmıştır. Gelinen aşamada var olan mevzileri korumanın, elde edilecek mevzileri kalıcı hale getirmenin ve sermaye düzenini aşmanın başka bir yolu kalmamıştır.

BİRLEŞİK ÖRGÜTLENMENİN ARTAN NESNEL OLANAKLARI
Sınıfın sorun ve taleplerinin daha fazla aynılaşmasıyla, toplumsal alanda sınıfın sosyal ve politik etkileşiminin nesnel olanakları katbekat artırmıştır. Bu olgu, havza ve OSB'de sınıfın sektörel örgütlenmesinin yanı sıra sektörel ayrım yapmaksızın kent ve ülke düzeyinde örgütlenmenin gerekliliği ve zorunluluğuna işaret ediyor. Ekonomik sendikal bilinçle sınırlandığında bu düzeyde istikrar sağlanması mümkün değildir. O yüzden de bu görev her şeyden önce sınıf bilincinin nispeten gelişkin olduğu öncü ve hareketli bölüğünün görevidir. Bunu da iç içe geçen iki ayrı kanaldan sağlama olanağı vardır. Birincisi; emekçi sol hareketin, emek cephesi örgütlülükleri ve mücadeleci sendikaların bir araya gelmesiyle oluşabilir. İşçi Emekçi Birliği bunun güncel biçimlerinden biridir. İkincisi; ağustos sonu itibariyle 12 kentte ve 20'nin üzerinde devam etmekte olan direniş ve grevlerin birliği olabilir. Aynı anda birden çok direniş ve grevin yaşandığı büyük sanayi kentlerinde il bazında direnişleri birleştirmek, talepleri, etkinlikler ve dayanışmayı ortaklaştırmak ileriye doğru bir adımdır. Daha da ileri gitme, bütün direniş ve grevleri birleştirme hedeflenmelidir. Tekel direnişinde, Ankara-Sakarya'nın direnişin merkezi haline gelmesinde olduğu gibi daha etkili mücadele biçimlerini devreye sokarak politik ve ideolojik çekim merkezi yaratılabilir. Tek tek direnişlerle bunu yapmak imkansız değil ama zordur. Direnişlerin birleşik hareketiyle bunu başarma olanağı daha yüksek. Tek tek başvuramadıkları bir dizi mücadele biçimini devreye sokmak bakımından da büyük avantajlar yaratacaktır. Bunlar yapıldığında, başarıldığında açlık ve yoksulluğun bıçak gibi kemiğe dayandığı bugünkü koşullarda; sınıfın daha geniş kesimlerini mücadeleye sevk ederek, krizden etkilenen işsizler, emekliler, kamu emekçileri, öğrenci, gençlik, esnaf, köylü kesimleri nezdinde çekim merkezi haline gelebilirler. İşçi, emekçi ve öğrencilerden oluşan daha geniş birliklerin önü açılabilir. Böylesine geniş bir cephesel birliğe öncülük etmek işçi sınıfının tarihsel görevi arasındadır. Bunu başarmanın mihenk taşı; devrimci işçi cephesi yaratmaktır.

DEVRİMCİ İŞÇİ CEPHESİNİN GÜNCEL YOLU
Bir diğer sorun ise gerek emekçi solun emek eksenli birlikleri, işçi grev ve direnişlerinin birliğinin iç yapılarının çok esnek ve kırılgan olmasıdır. Bu da hem rollerini yeterince oynamaları önünde engeldir hem de kırılgan olmaları ve bu iki unsurun bir sonucu olarak geçici olmalarına yol açmaktadır. Daha sıkı ve dayanıklı birliktelikler için daha katı kurallarla çalışan daha merkeziyetçi ve daha disiplinli birlikler kurulmalıdır.

Son aylarda yaşanan iki çarpıcı örnekle söylediklerimizi daha anlaşılır kılabiliriz. Devrimci 1 Mayıs Platformu, 1 Mayıs'a birkaç gün kala devletin tazyiki, CHP'nin buna çanak tutan tavrı ve DİSK'in CHP'nin gölgesinde yaptığı manevralarla etkisizleştirildi. Devrimci 1 Mayıs Platformu birliğini koruyarak bu manevraları boşa çıkartan bir taktik plan geliştiremedi. 1 Mayıs'a, irade birliğini yitirmiş, her yapının kendi başına hareket ettiği ya da birkaç grubun aralarında koordine sağladığı biçimde girdi. Böylece daha etkili ve sonuç alıcı bir mücadele pratiği ortaya koyamadı.

Diğer örnek ise gençlik örgütlerinin birliğidir. Suruç katliamının yıldönümlerinde gençlik örgütlerinin birleşik biçimde yürüttüğü kampanyaların etkisi ortada. Bu yıl ise bir dizi sorun ve zorluğa rağmen Suruç'un gündem olmasında özel bir rol oynadı.

20 Temmuz'da Kadıköy'ün ablukaya alınması karşısında gençlik örgütleri önce birleşik biçimde bu ablukayı kırmaya çalıştı. Başaramayınca yaratıcı, cüretkar ve etkili bir hamle yapıp Taksim'e çıkarak Kadıköy'e girmemeyi telafi etmekle kalmadı; daha etkili politik sonuçlara yol açtı. Gençlik örgütleri, tam da ihtiyaç duyulan kritik bir anda geri çekilme, dağılma, etkisiz kılma değil, birliğini koruyarak daha ileri bir hamle yapmanın güzel ve örnek alınması gereken modelini sergiledi.

Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun 1 Mayıs günü yaşadığı dağılma ve etkisizleşme hali tekil bir örnek değil; hemen hemen bütün platform oluşumları, kimi birlikler ve başkaca esnek örgütlenmeler için de aynı eleştiriyi yapabiliriz. Kazanmak için daha sıkı örgütlenmiş, iç disiplini yüksek, merkeziyetçiliği güçlü, hızlı manevra yapabilme kabiliyetine sahip birliktelikler sadece gerekli değil; acil, zorunlu, güncel bir ihtiyaçtır.