15 Haziran 2024 Cumartesi

Urfa Hapishanelerindeki hak ihlallerine dikkat çekildi

Urfa T Tipi 1 ve 1 Nolu Hapishanelerindeki 17 tutsağın tahliyesinin engellendiği kaydedilen "Mahpuslar Raporu"nda "Yine tespit ettiğimiz üzere idare tarafından, engelli ve kendi başına hayatını idame ettiremeyecek mahpusların bakımı için oluşturulan koğuşta, TMK çerçevesinde hükümlü bulunanlar yararlandırılmamaktadır" denildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Urfa Barosu, Urfa T Tipi 1 ve 2 Nolu Hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladıkları "Mahpuslar Raporunu" basın açıklamasıyla duyurdu. Baro binası önünde gerçekleştirilen açıklamaya Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi, baroya kayıtlı çok sayıda avukat ve Urfa Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri katıldı.

Urfa Baro Başkanı Abdullah Öncel, tutsaklarla yaptıkları görüşmeler sonucunda tespit ettikleri raporlarında hapishanelerde çok sayıda hak ihlali olduğunu ifade etti. Her geçen gün tutsak sayısının giderek arttığını kaydeden Öncel, "Urfa T Tipi Kapalı Cezaevi kapasitesinin normalde 680, artırılmış kapasiteyle bin-bin 100 arasında olduğu belirtilmiştir. Urfa T1 Cezaevinde bin 666 mahpus bulunduğu tarafımıza iletilmiştir. Urfa T2 Cezaevinde ise bin 744 mahpus bulunduğu tarafımıza iletilmiştir. Ceza infaz kurumlarında insan onuruna uygun koşullar yaratılmalıdır. Ceza infaz kurumlarında fazla mahpus bulunması hastalık oluşmasına neden olacağı barizdir" dedi.

'MAHPUSLAR KENDİ İSTEKLERİ DIŞINDA SEVK EDİLDİ'
Urfa T Tipi 1 ve 2 Nolu Hapishanelerinde tutsak Nurullah Tutal, Mustafa Mak, Suat Berlik, Hakan Ergün, Cihat Osman, Muhammed, Ahmed İsa, Şeracettin Yüksekbağ, Ahmet Yılmaz, Enver Kanmaz, Serhat Bulut, Yılmaz Rüzgar, İrfan Kiper, Süleyman Deviren, İsmail Hakkı Tursun, Hidayet Düger ve İsmail Kaplan'ın tahliyesinin engellendiğini kaydeden Öncel, bu uygulamayla hem kişi özgürlüğünün hem de umut hakkının ihlal edildiğini belirtti. Öncel, Urfa T Tipi 1 ve 2 Nolu Hapishanelerinden 34 tutsağın ise ailelerinden uzak kendi istekleri dışında başka hapishanelere sevk edildiğini söyleyerek, "Sevklerin genellikle mahpusların ailelerinden oldukça uzak yerlere gerçekleştirilmesi de başka bir ihlal alanıdır. Ekonomik durum bakımından aileler için ciddi sorunlar yarattığı ve aile ile iletişimin tamamen koparıldığı gözlemlerimiz arasındadır.  Mahpusların kendi istekleri dışında sevk edilmeleri özel hayat saygı hakkında müdahaleyi oluşturmaktadır" dedi.

'ENGELLİ MAHPUSLARIN HAKLARI GÖZETİLMELİDİR'
Hasta tutsakların tedavi süreçlerinde rutine uygun ilerlememesinin tutsaklarda geri dönülemez hastalıklara ve acılara neden olabileceğini vurgulayan Öncel, "İdare hasta mahpusların tedavi süreçlerini aksamadan devam etmesi için program oluşturmalıdır. Cezaevinde çok sayıda engelli mahpus olduğu tarafımıza iletilmiştir. Kendi başına yaşamını idame ettiremeyen mahpusların bakımı uzman ve alanında yetkin kişiler tarafından sağlanmalı, engelli mahpusların hakları gözetilmelidir. Bu durumda olan tüm hasta mahpusların tedavi ve tetkikleri tam ve eksiksiz olarak yapılmalı, hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek tüm mahpusların derhal tahliyesi sağlanmalıdır. Yine tespit ettiğimiz üzere idare tarafından, engelli ve kendi başına hayatını idame ettiremeyecek mahpusların bakımı için oluşturulan koğuşta, TMK çerçevesinde hükümlü bulunanlar yararlandırılmamaktadır. İdare sahip olduğu yükümlülükler uyarınca tüm mahpuslara eşit yaklaşmalıdır. Bu yükümlüğe aykırı her davranış eşitlik ilkesinin ihlaline neden olacaktır" ifadelerine yer verdi.

'İDARİ KURUMLAR NEGATİF YÜKÜMLÜLÜKLERE GÜVENCE SAĞLAMALIDIR'
"Cezaevlerinde işkence, insanlık dışı ve kötü muamele yasağına ve yaşam hakkı ihlallerine yönelik, iddialara karşı, bağımsız, tarafsız ve etkin soruşturmalar yürütülmelidir" diyen Öncel, çok sayıda tutsağa disiplin cezası verildiğini, Türkçe bilmeyen tutsaklara tercüman desteği verilmediğini ifade etti. Koğuş değişimi sırasında bir tutsağa "Ben PKK'liyim" şeklinde kâğıt imzalatıldığını aktaran Öncel, "Söz konusu eylem bireylerin içsel alanına müdahaledir. İdari kurumlar negatif yükümlülüğü gereği içsel olana müdahale etmeme yükümlülüğü altındadır. Buna aykırı her davranış Anayasa madde 15 ve Anayasa madde 24 ihlaline neden olacaktır. İdari kurumlar derhal negatif yükümlülüklere güvence sağlamalıdır" dedi.

'BAKANLIĞI DUYARLI OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ'
İmralı F Tipi Hapishanesi'nde tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan'a ve beraberindeki tutsaklara uygulanan tecridin sonlandırılması çağrısında bulunan Öncel, şunları dile getirdi: "Kürt meselesine demokratik çözüm talebiyle ülke genelinde farklı hapishanelerde tutulan birçok mahpus, 27 Kasım 2023 tarihinde, süreli dönüşümlü açlık grevi eylemlerine başladıklarını duyurmuşlardır. Gelinen noktada cezaevlerinde telefon görüş ve duruşmalara çıkmama eylemleri devam etmektedir. Devlet, tecridi kaldırarak Kürt sorunun çözülmesi için adımlar atmalıdır. Mahpusların eylemleri konusunda kamu kurumları geri dönülemez zararlar meydana gelmeden gerekli tedbirleri alması ve talepleri değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için bir an önce Adalet Bakanlığını, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarını duyarlı olmaya davet ediyoruz."