Kitle hareketinin iki yönü
Emekçi sol hareket, kitle hareketinin devrimci yönden geliştirilmesi için burjuva ve faşist partilerin kitle hareketi yaratma ve örgütleme pratiğinin karşısına devrimci kitle hareketi inşasını ve eylem çizgisini daha güçlüce koymalı ve geliştirmelidir. Bugün Türkiye ve Bakurê Kürdistan'da bunun yegane yolu CHP'yi yalıtan bir kitle hareketini yükseltmek ve toplumsal hegemonya yönünde büyütüp geliştirmektir.
Kitle hareketlerinin oluşumu ve gelişimi keskinleşen sınıfsal ve politik çelişki tarafından koşullanıp hazırlanır. Sınıfsal arka plan üzerinde doğan kitle eylemleri ve hareketleri pek çok siyasal, toplumsal faktörün etkisiyle oluşup biçimlenirler. Politik sınıf savaşımında siyasal nitelik ve yön kazanırlar. Kitle hareketleri doğdukları konjonktürün dolaysız ürünleri olarak içinde doğup geliştikleri konjonktürde etkin olan siyasal parti, sendika vd. öznelerle etkileşim için gerçekleşirler.
Toplumsal hoşnutsuzluğun kitle eylemleriyle bir kitle hareketi düzeyine geçmesinin en temel formu kendiliğinden kitle eylemlerinin yaygınlaşması ve süreklileşmesidir. Günümüz kitle hareketlerinin gelişimini titiz bir siyasal analiz ve kavrama konusu yapmak, kitle hareketinin öncü devrimci ihtiyaçlarını cevaplamak devrimci öncüler için ihmal edilemez kritik görevdir. Peki, bugünkü politik sınıf savaşımı alanına baktığımızda kitle hareketlerinin somut gelişim tablosu bize ne söylemektedir?
Kitle hareketlerinin oluşum ve gelişim dinamiğini anlamak bakımından ister Avrupa'daki son güncel seçim sonuçları kadrajından bakalım, isterse Türkiye ve Bakurê Kürdistan'daki kitle eylemlerinin gelişim seyrinin politik analizinden bakalım; kitle hareketleri iki temel aks üzerinde gelişmektedir. Bunlardan birincisi kendiliğinden kitle hareketleridir. İkincisi ise politik parti ve öznelerin örgütleyip sürüklediği politik kitle hareketleridir. Politik öznelerin inşa edip sürüklediği politik kitle hareketleri de kendi içinde temel olarak ikiye ayrılır. Politik sınıf savaşımına bağlı olarak burjuva ve faşist kitle hareketleriyle, işçi sınıfı ve halkların demokratik-devrimci kitle hareketleri karşıt kutuplarda saflaşır. İki karşıt kitle hareketi olarak farklı yön ve gelişim dinamikleri gösterir. Kayyum darbesine karşı DEM Parti ve emekçi sol hareketimizin örgütleyip sürüklediği politik kitle eylemleri ve hareketiyle, CHP'nin sürüklediği kitle eylemleri tam da bu kitle hareketleri gerçeğini belgelemektedir.
CHP, iktidarlaşma siyasetini toplumsallaştırmak maksadıyla bir kitle hareketi inşası yürütüyor. Sadece seçimlerden bu yana bile bakıldığında, CHP'nin hoşnutsuz olan en geniş toplumsal kesimlerin talepleriyle etkileşim içerisinde bir “kitle hareketi siyaseti” yürüttüğü görülebilir. CHP proaktif bir tarzda emekçi yoksul sınıflara dönük politikasını daha etkin ve belirgin hale getiriyor. Burjuva muhalefetin merkezini tutarak saray cuntasından memnun olmayan ve kurtulmak isteyen tüm toplumsal kategoriler için bir siyasal kutup olmayı hedefliyor. Bunu iki düzey ve formda örgütlüyor. CHP kitle hareketini örgütlemede ilk düzey olarak, kendi dışında gelişen kitle eylemleriyle etkileşime giriyor. Gelişen bu tür hareketler üzerinde ideopolitik etki ve hegemonya inşa etmeye ve kendi manyetizmasına çekmeye çalışıyor.
Burjuva sol CHP'nin burada alan genişletme ve siyaseten “yeni strateji fazı”na geçtiğini görmemiz ve devrimci politikanın en can alıcı hegemonya sorunu olarak kaydetmemiz gerekiyor. CHP siyasal iktidar için toplumsal kudret kazanma stratejisini tüm ezilen, sömürülen, yoksul toplumsal tabakalara doğru yayıyor. Burada bir kitle hareketi inşası ve örgütlenmesi gerçeğiyle karşı karşıyayız. CHP, tüm politikleşen toplumsal sorunlara müdahil oluyor. Öncülük ve sözcülük pratiğiyle rol almaya çalışıyor. 1 Mayıs Taksim-Saraçhane ve Cumartesi Annelerinin bininci hafta için gösterdiği atraksiyon, Kobanê kumpas davası, Suruç davası, Bakurê Kürdistan'daki kayyum darbelerine karşı aldığı pratik pozisyon bu yeni politik gelişim stratejisini somutluyor.
Diğer yandan ise CHP faşist saray cuntasına karşı harekete geçmeye meyilli olan üretici, emekçi, yoksul kesimleri hareketlendiriyor. Kitlelerin eğilimini burjuva siyasetin konvansiyel eylem biçimleriyle açığa çıkarıyor, bir hareket örgütlüyor ve bir “burjuva kitle hareketi inşası” gerçekleştiriyor. Patlak veren toplumsal-politik olaylarla hızla rezonansa girerek, toplumsal kitle hareketini kendine doğru büküyor, bir yön tayin etmeye girişiyor. Örneğin kayyum darbesine karşı patlayan Van serhildanının öfkesi ve enerjisini, Kobanê kumpas davasının geniş siyasal meşruiyet ve eylem enerjisini erken seçim çağrısıyla CHP'nin siyasal iktidar stratejisine tahvil ediyor. Kitle hareketini kontrol etmek ve kendi siyasal aksına bağlamak için en kritik “an”larda mütemadiyen erken seçim açıklamalarıyla ezilen ve sömürülen kitlelerin beklentilerini CHP programına düğümlüyor.
Elbette CHP bir burjuva düzen partisi olarak siyasal istikrar ve kurulu düzenin bekası ilkeleriyle hareket ediyor. Tarihsel varlık hakkına uygun olarak bir politik çizgi örgütlüyor. Yerel seçimlerin ardından CHP'nin emekçi yoksul sınıflara dönük politikası daha etkin ve belirgin bir biçimde geniş kitleleri siyasal kazanma çizgisine doğru gelişiyor. Emekliler mitinginde olduğu gibi, değişik sendikalarla birlikte mitingler örgütlüyor. Keza çay üreticilerinin mitingi de CHP'nin bu yeni kitle hareketi inşasını ve çizgisini somutluyor. Bu doğrultuda CHP bir yandan faşist saray cuntasının şefiyle işbirliği yapıyor, diğer yandan siyasal istikrar ve devletin bekası için kitlelerin öfkesini teskin edici bir politik misyon üstleniyor. Toplumsal hoşnutsuzluğun patlayıcı maddeleriyle dolu ezilenlerin ve yoksulların öfkelerini burjuva siyasetin ılımlı sularında boğuyor.
Avrupa'daki seçim sonuçlarının çarpıcı biçimde gösterdiği yeni faşist hareketlerin yükselişi ve burjuva sol CHP'nin kitle hareketi inşa pratiği ve dünyanın pek çok yerinde gördüğümüz kitle hareketi inşa olguları bize şu gerçeği söylüyor ve hatırlatıyor. Burjuva düzen partileri emekçi, yoksul kitlelerin hoşnutsuzluğunu ve eğilimlerini politik bakımdan bir kitle hareketi biçimde açığa çıkarıp kendilerini örgütlüyorlar.
Bilhassa yeni faşist hareketler bu yeni politik sınıf savaşımı zemini üzerinde emekçi, yoksul ve mülksüzleşen sınıfların öfke ve arayışlarını bir kitle hareketi formunda örgütleyerek kudret kazanıyorlar. Çok açık biçimde görüyoruz ki, yeni faşist hareketler kendiliğinden kitle hareketlerini ve tepkilerini “an”ı beklemiyorlar. Kitlelerdeki eğilimi bir süreç boyunca ve belli bir siyasal strateji doğrultusunda örgütlüyorlar. Eğilimi, eyleme ve harekete dönüştürüyorlar. Bu reaksiyoner hareketler, tam da devrimci ve sosyalist hareketin kitle hareketi yaratma ve örgütleme prosedürüne uyguluyorlar.
Emekçi sol hareket, kitle hareketinin devrimci yönden geliştirilmesi için burjuva ve faşist partilerin kitle hareketi yaratma ve örgütleme pratiğinin karşısına devrimci kitle hareketi inşasını ve eylem çizgisini daha güçlüce koymalı ve geliştirmelidir. Bugün Türkiye ve Bakurê Kürdistan'da bunun yegane yolu CHP'yi yalıtan bir kitle hareketini yükseltmek ve toplumsal hegemonya yönünde büyütüp geliştirmektir.
Emekçi sol hareketimiz için bugün dünden daha fazla kitle hareketinin elverişli koşulları oluşuyor. İşçi sınıfı ve ezilen milyonlar derin sezgileriyle AKP-MHP faşist bloku ve saray cuntasının zayıfladığı gerçeğini görüyorlar. Faşist saray cuntasının işçi sınıfı ve ezilenlere karşı boyutlandırdığı sömürü, faşist baskı ve terör, ekonomik talan, ekolojik yıkımın önüne ancak ve yalnızca mücadeleyle geçilebileceği hakikatini kavramaya başlıyorlar.
Seçim süreçlerinin geride kalması ve emekçi halklarımızın tüm beklentilerinin boşa çıkmasıyla daha yaygın kitle eylemleri gelişiyor ve militanlaşıyor. Dahası yeni bir kitle hareketine dönüşüyor. Van serhildanı, 1 Mayıs çarpışması, Hakkari Belediyesine kayyum atanması karşısında yeniden alevlenip yayılan sokak eylemleri, özgürlük ve adalet buluşma eylemleriyle alan tutma ve eylem sürekliliğini sağlama, kayyuma karşı mitingler yeni bir kitle hareketinin tezahürleri oluyor. Politik islamcı faşist şeflik rejimine karşı her gün misliyle büyüyen toplumsal memnuniyetsizlik giderek daha fazla kitle eylemlerine dönüşüyor.
Emekçi, yoksul kitlelerde faşist saray cuntasına karşı eyleme geçme ve aktif savunma düzeyinde mücadele etme eğilimi gün geçtikçe güçleniyor. Artan fiili meşru eylemlerin çapı halklarımızda gelişen bu eğilimi çok somut olarak yansıtıyor. Ferah biçimde söyleyebiliriz ki, emekçi sol hareketimiz bir kitle eğilimini açığa çıkarma gücü ve marifeti gösteriyor. Faşist saray cuntasına karşı birleşme ve genel politik direnişi geliştirme eğilimi güçleniyor. Emekçi sol hareketimiz, bu uğrakta politik iddia, özgüven ve kararlılığını yükselterek yürüyen kitle eylemleri ve hareketlerini antifaşist birleşik cepheleşme yönünde büyütmeye kilitlenmelidir. Kitle hareketlerinin devrimci yolunu açacak yaratıcı ve cüretli öncü pratiği örgütleyerek yeni bir devrimci yükselişi hazırlamalıdır.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 13 Haziran tarihli 171. sayı başyazısı.