24 Kasım 2024 Pazar

TTB'den deprem raporu

Şubat 2023 Depremleri 18. Ay Raporunu açıklayan TTB, kayıp çocuklar ve çocuk istismarına dikkat çekti. Kamu otoriterlerinin net bilgi açıklamamasının çocukların güvenliğinin tehlikeye attığı kaydedilen raporda; artan şiddet, istismar ve taciz vakalarına rağmen sığınma evlerinin yetersizliğinin, kadınların güvenliği konusunda ciddi bir tehdit oluşturduğu açıklandı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), 17 Ağustos 1999 depreminin 25. yılında, Antakya'daki TTB-KESK Deprem Koordinasyon Merkezinde düzenlediği basın toplantısı ile Şubat 2023 Depremleri 18. Ay Raporunu açıkladı.

TTB Merkez Konseyi üyesi Ali Kanatlı, sorunların çokluğu ve bölgede sağlık emekçileri açısından çalışmayı özendirici hiçbir şeyin olmamasından kaynaklı umutsuzluğun arttığını belirtti. Umutsuzluk ve geleceksizlik duyguları ile il dışına tayin, il dışı başka kuruma geçme, yurt dışına gitme ve erken emekliliğe ayrılma düşünceleri sağlık emekçilerinin arasında yaygınlaşırken deprem sonrasında çocuk, kadın ve yaşlıların karşı karşıya kaldığı sağlık ve güvenlik sorunları ciddi bir boyuta ulaştığı belirtildi.

Raporda, "Ne yazık ki en önemli toplumsal sağlık göstergesi olan Bebek Ölüm Hızı deprem bölgesi illerinde ülke geneline göre çok daha yüksektir. Ülke genelinde Bebek Ölüm Hızı bin canlı doğanda 10.0 iken Malatya'da 11,5, Gaziantep'te 17,7, Hatay'da 20,3, Kahramanmaraş'ta 20,8 ve Adıyaman'da 23,0'dir. Bununla birlikte Bebek Ölüm Hızı ülke genelinde artış eğiliminde olduğunu 81 ilimizin 50'sinde artış gösterdiğini not etmeliyiz. BÖH'deki artış ekonomik kriz, pandemi, Şubat depremleri ve Ortadoğu'da uzayan çatışma ortamı gibi yaşanan toplumsal sorunların göstergesi olarak değerlendirilmelidir" denildi.

KAYIP ÇOCUKLAR VE ÇOCUK İSTİSMARI ÖNE ÇIKTI
Kayıp çocuklar ve çocuk istismarının çocuk sağlığında öne çıkan başlıklar arasında yer aldığı belirtilen raporda, "Çocukların refakatsiz kalması, ailelerinden ayrı düşmesi, istismar ve ihmale maruz kalma risklerini artırmıştır. Kayıp çocuklar hakkında kamu otoriteleri tarafından net bilgi verilmemesi, endişeleri derinleştirmekte, istismar vakalarının artışı ise sorunun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Özellikle eğitim kurumlarındaki denetim eksiklikleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla yetersiz koordinasyon, çocukların güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Derinleşen yoksulluk ve mutlak yoksulluk ve çocuk işçiliğin artmasına neden olmakta ve eğitim hakkına erişimi doğrudan engellemektedir" ifadelerine yer verildi.

Deprem bölgesinde Aile Sağlık Merkezlerindeki eksiklikler, yetersiz KETEM hizmetleri ve kadınların sağlık hizmetlerine erişim sorunları üreme sağlık hizmetlerinde de ciddi sıkıntılara yol açmaya devam ederken artan şiddet, istismar ve taciz vakalarına rağmen sığınma evlerinin yetersizliği, kadınların güvenliği konusunda ciddi bir tehdit oluşturduğu açıklandı.

'İŞ YÜKÜ ÇOK ARTTI'
Yıkılan hastaneler ve artan sağlık hizmet gereksinimi nedeniyle hastanelerde iş yükünün çok arttığı belirtilen raporda şu örnekler aktarıldı: "Örneğin Şubat 2023 depremleri öncesi Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi (HEAH)'nin binin üstünde olan aktif yatak kapasitesi depremin 18'inci ayında Defne Devlet Hastanesinin yatak kapasitesi ile birlikte ancak yüzde 50'lerde kalmaktadır. Üçüncü basamak sağlık hizmetleri sunulması beklenen HEAH'da Tıbbı Onkoloji Uzmanı, Radyasyon Onkoloji Uzmanı, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı, Çocuk Yoğun Bakım Uzmanı, Çocuk Kardiyoloji, Çocuk İmmünoloji ve diğer bazı branşlarda uzman hekim kalmamıştır. Tıbbı Onkoloji, Onkolojik cerrahi ile Plastik Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Üniversite dahil ildeki bütün kamu hastanelerinden sadece İskenderun Devlet Hastanesinde mevcut iken, üniversite dahil ildeki kamu hastanelerinde radyasyon onkolojisi uzmanı bulunmamaktadır. MKÜ'de göğüs cerrahisi ana bilim dalı kapanmıştır."

Tıp eğitimi ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri üreten deprem bölgesinde tıp fakültelerinde akademik çalışma ve yaşam koşullarında da ciddi yetersizlik söz konusu olduğu belirtilen raporda, "Depremden sonra akademik kadrolarda düşüş (Akademisyenlerin ayrılması, akademik kadroların tercih edilmemesi) kapanan ya da ciddi yetersizlikler içinde olan bölümler depreme bölgesinde yaşam koşullarının zorluğu, TUS kontenjanlarında düşüşe yol açmıştır" ifadeleri yer aldı. 

Raporda, çalışma ve yaşam koşullarının ağırlığı yanında sağlık çalışanlarına yönelik psikososyal destek programının olmaması da ikinci ve üçüncü basamak sağlık çalışanlarını da tükenmişlik noktasına getirdiği açıklandı. "Deprem bölgesi acil sağlık hizmetleri toplum için de acil sağlık çalışanları için de sorun yumağına dönüşmüştür. Afet bölgelerindeki koşulların ortaya çıkardığı sağlık sorunları nedeniyle acil servis başvuruları yoğun bir şekilde devam etmektedir" denildi.