30 Mart 2025 Pazar

Sevda Hoffmann yazdı | Enternasyonal gelişmelerin ışığında kadın özgürlük mücadelesi günü

Bu yılki kadın mücadele günü, kendine has siyasi koşullar altında gerçekleşti. Kapitalist sistemin çoklu krizleri, kadınların yaşam koşullarına yönelik çok çeşitli saldırılara ve kadın hareketinden çok çeşitli taleplere yol açıyor: Ataerkil şiddete, faşist kadın imgelerine, emperyalist savaşlara karşı...

Uluslararası mücadele günleri sadece bir gelenek değil, aynı zamanda dünyadaki siyasi durumun ve direniş hareketinin bir yansımasıdır. Bu bağlamda, 8 Mart'ın Almanya, Avrupa ve dünyadaki sonuçlarına göz atmakta fayda var.

AFRİKA
Lagos'ta 8 Mart'ı kutlamak için mor kostümler giymiş kadınlarla dolu bir stadyumda büyük bir tören düzenlendi. Buradaki odak noktası yasal eşitlik talepleriydi. Geçen yıl 25 Kasım'da hala büyük eylemlerin yapıldığı Kenya ve Uganda gibi ülkelerde, bu yılki 8 Mart için bu tür eylemler büyük ölçüde gerçekleşmedi.

KUZEY AMERİKA
2016'da Trump'ın seçilmesinin ardından yüz binlerce kadın ABD'nin çeşitli kentlerinde sokaklara döküldü. Bu protesto dalgası "Kadın Yürüyüşü" hareketi olarak tanındı ve protestocu kadınlar tarafından takılan pembe şapkalarla karakterize edildi. 8 yıl sonra, 8 Mart 2025'te ve Trump'ın yeniden seçilmesinden kısa bir süre sonra, ABD'deki kadınlar daha da büyük saldırılar ve hak mahrumiyetleriyle karşı karşıya kaldı. Bununla birlikte, geçtiğimiz haftalarda ve 8 Mart'ta benzer bir protesto dalgası yaşanmadı. "Women's March Feminist Network" tarafından yapılan açıklamaya göre; 8 Mart'ta 300 şehirde protesto gösterileri düzenlendi. Ancak büyük çapta çatışmalar yaşanmadı ve ABD'nin ana akım medyasında neredeyse hiç yer almadı.

Kanada'da 8 Mart günü, ABD Büyükelçiliği önünde, göreve geldiğinden bu yana Kanada hükümetiyle açık bir ticaret savaşı başlatan ve Kanada'yı ABD'nin 51. eyaleti yapma hedefini ilan eden Donald Trump'ın politikalarına karşı protestolar düzenlendi. Ottawa ve Montreal'deki büyükelçiliklerin önünde toplanan kadınlar, özellikle Trump'ın kadın haklarına yönelik saldırılarına dikkat çekti.

LATİN AMERİKA
Bu yılki 8 Mart, Latin Amerika'da çok çeşitli taleplere sahne oldu. Sadece birkaç yıl önce "Ni una menos" sloganı altında patriyarkal şiddete karşı başlayan "Marea feminista" hareketi tüm bölgeyi kasıp kavurmuştu. Ancak bu hareket, o zamandan bu yana farklı odakları ve talepleri olan, aynı zamanda her bir ülkedeki farklı siyasi gerçeklikleri de içeren bir kadın hareketine dönüştü. Bu duruma paralel olarak Arjantin'de, faşist saldırılara ve faşist ideolojinin kurumsallaşmasına karşı mücadele ön plandaydı. Arjantin kadın hareketinin, güçlü postmodern karakterine rağmen, hala birleşik bir kadın hareketi olarak sokaklara çıkmayı başarması önemlidir.

Dünyanın en yüksek kadın cinayeti oranına sahip Meksika'da, ataerkil şiddete karşı etkin mücadele konusu merkezi önemini korumaya devam etti. Buna ek olarak, Trump'ın yeniden seçilmesi ve ABD'nin göçmenlere dönük saldırı politikaları Latin Amerika'daki kadın hareketini meşgul etmekte ve Porto Riko, Meksika gibi ülkelerdeki protestolarda gündem yapılmaktadır.

ASYA
Kadınların mücadele günü kapsamında Asya'nın pek çok ülkesinde de eylemler düzenlendi. Çoğu Asya ülkesinde büyük devrimci kadın hareketleri bulunmamakta ve 8 Mart, ulusal kutlamalar, çiçek verme, barışçıl protesto yürüyüşleri vb. ile sınırlandırılmakta.

Bunun bir istisnası, Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi'nin (NDFP) militan protesto ve grevlerin yanı sıra devrimci örgütlenme çağrısında bulunduğu Filipinler'dir. Burada en dikkate değer olan, 8 Mart'ta kazanılan ve işçiler tarafından başarıyla sona erdirilen militan Nexperia grevidir.

Pakistan gibi bazı ülkelerde kadınların talepleri, Filistin halkının talepleriyle ilişkilendirilmiş ve Gazze'deki kadın hakları lehine gösteriler düzenlenmiştir. Ayrıca translar için kontenjan ayrılması talebiyle de gösteriler yapılmıştır.

ORTADOĞU
Çeşitli Filistinli güçler ortak bir bildiri yayınlayarak Filistinli kadınların direnişteki rolünü ve onlara yönelik kitlesel şiddeti vurguladı. 7 Ekim'den bu yana 12 bin kadın siyonist işgal rejiminin tarafından gözaltına alındı, yüzlercesi hapsedildi, işkence gördü ve yüz binlercesi acımasızca göç etmeye zorlandı. Çeşitli örgütler yaptıkları açıklamalarda, Filistin'in kurtuluşu için ve soykırıma karşı ayağa kalkan dünyanın dört bir yanındaki kadınların rolünü vurguladılar. Gazze'de ve tüm Filistin'de Filistinli kadınların kararlılığını desteklemek üzere seferberlik ve örgütlenmenin sürdürülmesi çağrısında bulundular.

Rusya'da da 8 Mart'ta eylemler olmuştur, ancak bu eylemler tamamen devlet tarafından düzenlenmiştir.

Avrupa'da 8 Mart, pek çok farklı ülkede kadınların kitlesel katılımıyla gerçekleşti. Ancak aynı zamanda 8 Mart ve kadın mücadeleleri, kadın kitlelerini kazanmak isteyen gerici ve ilerici güçler arasında büyüyen bir çatışmaya dönüştü.

Burjuva kaynaklara göre Paris'te 120 bin kişi sokaklara döküldü. Kadın hareketi, ülke üzerinde kalıcı bir etki yaratan ve birçok kadını ataerkil şiddete karşı ayağa kalkmaya teşvik eden Gisèle Pelicot'e tecavüz saldırısıdır. Öte yandan Jeune Garde gibi antifaşist gruplar, faşist kadın gruplarının göstericilerin arasına karışmasını engellemek zorunda olduklarını bildirdi.

YOĞUN KOŞULLAR ALTINDA BİR KADIN MÜCADELE GÜNÜ
Bu yılki kadın mücadele günü, kendine has siyasi koşullar altında gerçekleşti. Kapitalist sistemin çoklu krizleri, kadınların yaşam koşullarına yönelik çok çeşitli saldırılara ve kadın hareketinden çok çeşitli taleplere yol açtı: Ataerkil şiddete, faşist kadın imgelerine, emperyalist savaşlara karşı... Genel toplumsal talepleri benimseyerek, faşist yükselişe karşı olduğu gibi, kadın hareketi kendi sınırlarını aşan bir nitelik göstermektedir. Özellikle Almanya'da 8 Mart gösterilerine katılan kadınların sayısında gözle görülür bir artış oldu. Bu genç kadınlar mücadele etmek istiyor, bir perspektif arayışıyla sokaktalar. Kadın devrimciler olarak bu kadınlarla buluşmak, onları örgütlemek temel görevimizdir.