8 Ağustos 2025 Cuma

Sahte diplomalı Baykara'nın projeleri ekolojik suç teşkil ediyor

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesinden sahte diploma alan Malamira İnşaat'ın sahibi Mehmet Baykara, Kürt kentlerinde büyük ekolojik yıkıma yol açan projelere imza atan isimlerden biri. Baykara'nın şirketi Ilısu Barajı, Şırnak Barajı, Uludere Barajı ve Kavşaktepe Barajı projelerinin yanı sıra Ereğli-İvriz sulama sistemi, Eruh-Fındık yol inşaatı, Diyarbakır-Silvan şehir içi yolu, Diyarbakır-Siverek yolu, Ağrı-Patnos yolu ve Ağrı-Tutak yolu gibi büyük ölçekli altyapı projelerini yürüttü.

Sahte e-imza yoluyla iktidara yakın çok sayıda kişinin sahte diploma aldığının açığa çıkmasının ardından 65 kişi hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede adı geçenlerden biri de baraj, yol ve TOKİ ihaleleri alan Malamira İnşaat'ın sahibi Mehmet Baykara. Baykara, Yıldız Teknik Üniversitesi'nden sahte inşaat mühendisliği diploması almakla suçlanıyor.

Mezopotamya Ajansı'ndan Ömer Güngör'e konuşan Doğanın Çocukları üyesi ekolojist İrem Serim, Malamira İnşaat'ın ekokırıma yol açan projelerinin bölgede yaşayan insan ve hayvanları doğrudan etkilediğini, bitki örtüsünün sular altında bırakıldığını ve insanların göçe zorlandığını söyledi. Malamira İnşaat, Batman'ın Hasankeyf ilçesini yok eden Ilısu Barajı, Şırnak Barajı, Uludere Barajı ve Kavşaktepe Barajı projelerinin yanı sıra Ereğli-İvriz sulama sistemi, Eruh-Fındık yol inşaatı, Diyarbakır-Silvan şehir içi yolu, Diyarbakır-Siverek yolu, Ağrı-Patnos yolu ve Ağrı-Tutak yolu gibi büyük ölçekli altyapı projelerini yürüttü.

'KÜRT İLLERİNDE EKOSÖMÜRGECİLİK'
Malamira İnşaat'ın hayata geçirdiği projelerin doğaya ve topluma geri dönüşü olmayan zararlar verdiğini belirten İrem Serim, bu projelerin ekokırıma yol açtığına dikkat çekti. Ilısu Barajı gibi "mega" projelerle binlerce yıllık tarihin sular altında bırakıldığını hatırlatan Serim, bu projelerin sadece fiziksel değil aynı zamanda kültürel bir yıkım yarattığını dile getirdi. Şırnak Barajı'nın vadileri yok ettiğini, Dicle Nehri'nin ekolojik dengesini bozduğunu ve yerel halkı göçe zorladığının altını çizen Serim, aynı zamanda tarım arazilerini verimsizleştirdiğini ve su kaynaklarını kuruttuğunu söyleyerek, bunun ekolojik suç olduğunu vurguladı.

Kürt kentlerinde yoğunlaşan baraj, maden ve enerji projelerinin doğayı bir yatırım aracı olarak gören "ekosömürgecilik" anlayışıyla yürütüldüğünü vurgulayan İrem Serim, bu projelerin biyoçeşitliliği yok ettiğini ve bölgedeki halkın geçim kaynaklarını kaybetmesine yol açtığını belirtti.

'ÇED RAPORLARI BİLİMDEN YOKSUN'
Madencilik ve inşaat projelerinin orman ve zeytinlik gibi alanlarda geri dönüşü olmayan tahribata yol açtığını da vurgulayan Serim, yerel direniş ve davaların, yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen doğadaki zararları telafi edemediğini, bu projelerin ekosistemi kalıcı olarak bozduğunu kaydetti. Serim, maden sahalarında kullanılan kimyasalların toprağa, suya ve havaya karışmasının uzun vadeli etkiler yarattığını ve ekosistemin kendini toparlama kapasitesi düşürdüğünü belirterek, "Bilim ve etik gözetilmeden yapılan projelerin sonuçları da benzer şekilde geri alınmayacak derecelerde doğayı etkiliyor" diye ekledi.