22 Aralık 2024 Pazar

'Sağlık mücadelesi aynı zamanda bir kadın mücadelesidir'

Kadın Sağlık Kurultayı'nda konuşan Uzman Doktor Deniz Nalbantoğlu gece vardiyasında çalışan kadınların meme kanserine daha fazla yakalandığını belirtti. Nalbantoğlu, "Kadın özgürlüğü için bir mücadele veriyorsak, kadın sağlıkçılar olarak sağlık için de mücadele vermemiz gerekiyor. Sağlık mücadelesi aynı zamanda bir kadın mücadelesidir" dedi.

SES'in düzenlediği "Kadın Sağlığı Kurultayı" ikinci gününde Eğitim Sen Genel Merkez Konferans Salonu'nda devam ediyor. Kurultayın ikinci gününde DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Pınar Abdal "Kadın İşçi Sağlığı ve Güvenliğine Bakış" başlığıyla, Uzman Doktor Deniz Nalbantoğlu ise "Sağlık ve Sosyal Hizmet Kadın Emekçilerinin Sağlığı" başlığı altında sunumları yaptı.

Açılış konuşmasını yapan SES TİS ve Hukuk Sekreteri Aylin Akçay, "işgücü" olarak tanımlanan kadınların yaşamını yitirme oranının yüksek olduğunu dile getirdi. Akçay, "Bir yerin güvenli olup olmadığına ilişkin oranlar var. Bütün olması gereken gibi görünen mevzuatlarda kadınları dışlayan bir durum var. Bunun kendisi ile bile mücadele edip bu alanlarda kendimize yer açmamız gerekiyor. Kuaförlük, ciddi bir şekilde ne kadar yaşayacağımızı oranlayan bir durum haline geldi. Kuaförde kimyasala bağlı olarak çalışıyorlar, zinciri olan bir yerde çalıştığı zaman yüzlerinde ciddi lekeler oluşuyor" dedi.

'İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÇALIŞMA SAATLERİ ÜZERİNE KURULU'
Ardından söz alan DİSK Genel-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Pınar Abdal, "Kadın İşçi Sağlığı ve Güvenliğine Bakış" başlığıyla sunum yaptı. "Devlet kurumlarının yapmadığı ve gizlediği alanları bırakmayarak iş cinayetlerini ortaya çıkarıyoruz. Bu alanı kadın işçi sağlığı ve çalıştığımız işçileri bütüncül görerek görmek gerekiyor" diyen Abdal, "İşçi sağlığı ve güvenliği sadece çalışma saatleri üzerine kurulu. İnşaat işinde ölen bir işçinin sadece düştüğü ve öldüğü baz alınmaz. O işçinin kaç saat çalıştığı, ne kadara çalıştığını baz alıyor. Ama kadınlar iş saatleri dışında da çalışıyor ve buna göre ayarlama yapılmıyor" ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE'DE KADIN EMEĞİ KAYIT DIŞI OLARAK ALINIYOR'
"Kadının ikincil konumdan kaynaklı iş hayatında, ikinci planda kaldığını" dile getiren Abdal, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İş sağlığına baktığımız zaman kadınların ve erkeklerin farklı alanlarda konumlandırıldığını görüyoruz. Görünmeyen emeğin görünmeyen cinayeti olarak tarif ediliyoruz, işçi kadınlarda. Bu alanda verilecek her bir mücadelede kadın emeğini görünür kılmaya çalışıyoruz. 2018 yılında bin 923 tane işçi öldü. Türkiye'de kadın istihdam alanlarının az olduğunu görüyoruz. Kadın emeği kayıt dışı olarak alınıyor. Kadınların yoğun olarak çalıştırıldığı alanlarda denetim diye bir şey yok. Aslında kadınların ölümlerinde SGK kayıtlarını baz alacağımız somut ölümler dışında farklı ölümler ile karşılaşıyoruz. Kadın cinayetlerini tartışacaksak, bunları da baz almalıyız. Kadının emeğinin ve ölümünün görülmemesi sendikalaşmanın az olması ve toplamda bütün bunlar bu alanı gösterebilmek için yapabileceklerimizin yol haritasını çıkarmış oldu. Bir ülkede ölümlü iş kazalarının meslek hastalıklarına bağlı olması gerekiyor. Ancak Türkiye'de SGK'ya baktığımız zaman kadınların meslek hastalıklarından dolayı ölümü neredeyse yok. SGK verilerinde diyor ki; Meslek hastalığında ölen kadın sayısı yalnızca 53'tür. Ama son yıllarda meslek hastalıklarına ilişkin veriler sıfır. Bu da mücadele ile bitirdiğimiz için değil, veri olmadığı için."

'YASALARIN HEPSİ ERKEK ÜZERİNDEN TANIMLANMIŞ'
"Yasaların hepsi erkek üzerinden tanımlanmış" diyen Abdal, işyerinde, hastanelerde bütün araç gereçlerin erkek bedeni baz alınarak oluşturulduğunun altını çizdi. Abdal, "Kadına yönelik şiddeti, mobbingi tartışıyoruz. İşyerinde kadına yönelik şiddet bir işçi sağlığı sorunudur. Kadına yönelik şiddet dediğimiz şey işyerlerinde çok fazla kendini gösteriyor. Kadınların çalıştığı işler tehlikesiz olarak görülüyor. Bütün bu alanların çok ciddi olarak tartışılması gerekiyor. Tarım işçisi kadınların çoğu böbrek hastasıdır. Tarım alanlarında kadınların gideceği tuvaletler çalışma alanlarına uzak olduğu için kadınlar su içmezler. Çünkü tuvalete gittiği zaman tacize ve tecavüze maruz kalıyorlar. Dayatılan emek formunu reddetmek gerekiyor. Hakim mücadele tarzını değiştirmek lazım. Biz müdahale etmediğimiz zaman erkek işçilerin görünür olduğu bir alana hapsediliyoruz. Sendikalar da buna karşı bir şey yapmıyor. Avrupa işçi sağlığı ve meslek hastalığı tanımlarını değiştirmekle başlıyor. Pek çok şeyi görmezden gelebilirsiniz, ama birinin canı yanıp hayatı yok olduğunda bunları görünür kılmak insanların birinci mücadelesi olabiliyor" ifadelerinde bulundu.

'BASKIYI AKP İKTİDARI İLE BİRLİKTE GÖRÜYORUZ'
"Sağlık ve Sosyal Hizmet Kadın Emekçilerinin Sağlığı" konulu sunum gerçekleştiren adlı konusunu anlatan Uzman Doktor Deniz Nalbantoğlu, "Kadın alanlarındaki yapılan baskıyı AKP iktidarı ile birlikte görebiliriz. Kadınlar olarak, kadın bakanlığı isterken, AKP Kadın Bakanlığı açmak yerine, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını birleştirdi. Yani bizlere 'Ey kadınlar siz doğuracaksınız bu bakanlıklar bu yüzden birleşti' denildi. Bizlere yaşlı bakım, doğurganlık sıfatlarını yüklerken, iş hayatından uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Buna rağmen çalışma hayatında fazla olmamıza rağmen görünmüyoruz. Çalışma ortamlarında kadınlar toplumsal cinsiyet rollerine göre çalışırken, kadınların çalıştıkları alanlarda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha fazla kendini gösterirken, bu da biz kadın sağlıkçıların kayıt dışı ve sosyal güvencesiz çalışmamız anlamına geliyor" diye konuştu.

Nalbantoğlu, çalışma alanındaki psikososyal tehlikelerde, çalışma ve ev içi sorumlukların çatışmalara neden olduğu için ruhsal bozuklukların daha fazla görüldüğüne dikkat çekerek, "Kadın sağlıkçıların gece vardiyalarında çalışması daha fazla meme kanserine neden oluyor. Bunları bildiğimiz için, gece vardiyasından çok idari işlerde çalıştığımız zamanlarda ise erkek hemşireler idari işlere verilip kadınlar ikincil hale getiriliyor" ifadelerinde bulundu.

'SAĞLIK MÜCADELESİ AYNI ZAMANDA BİR KADIN MÜCADELESİDİR' 
Nalbantoğlu, son olarak şunları kaydetti: "Kadınlara eğitim verirken, eğitim verenlerin toplumsal cinsiyet eşitliğinden söz etmesi gerekiyor ve çalıştığımız alanlar bize göre değilse o zaman denetim alanına kendimizi müdahil etmemiz gerekiyor. İlk işe başladığımız zaman işe giriş muayeneleri yapılıyor, bunlara muhakkak dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü kadın özgürlüğü için bir mücadele veriyorsak, kadın sağlıkçılar olarak sağlık için de mücadele vermemiz gerekiyor. Sağlık mücadelesi aynı zamanda bir kadın mücadelesidir" dedi.