17 Mayıs 2024 Cuma

Ölüm orucu şehidi Hüseyin Kayacı anıldı: Sade ve abartısız yaşadı

F tipi hücre sistemine karşı 2001 yılının 3 Ocak günü başladığı ölüm orucu direnişinde 6 Mayıs’ta ölümsüzleşen komünist Hüseyin Kayacı, mezarı başında anıldı.  Kayacı, yoldaşlarına mücadele kararlılığı kadar “sade ve artısız yaşamak” ilkesini de miras bıraktı.

Ölüm orucu şehidi komünist Hüseyin Kayacı, ölümsüzlüğünün 19. yılında mezarı başında anıldı. İzmir'in Menemen ilçesinde bulunan Asarlık Mezarlığında yapılan anma, devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. 

Yapılan konuşmalarda Hüseyin Kayacı'nın mücadele hayatının anlatıldı, mücadelesinin yükseltileceği kaydedildi. Anma, "Devrim şehitleri ölümsüzdür", "Hüseyin Kayacı ölümsüzdür" sloganlarıyla sona erdi. 

HÜSEYİN KAYACI KİMDİR?
Komünist Hüseyin Kayacı, F tipi hücre sistemine karşı 2001 yılının 3 Ocak günü başladığı ölüm orucu direnişinde 6 Mayıs'ta ölümsüzleşti. Yoldaşlarına mücadele kararlılığı kadar "sade ve abartısız yaşamak" ilkesini de miras bıraktı.

Ailesi Çorumluydu. Osmancık ilçesine bağlı Mehmet Dede Obuk köyünde 1969 tarihinde doğdu. Babası yıllarca madenlerde çalışan bir işçi emeklisiydi. Ailesine ekonomik destek sağlamak için ortaokulu üçüncü sınıfta bırakmak zorunda kaldı. Askere gidinceye kadar kahvehanelerde çalıştı, simit sattı. Daha sonra İzmir'e çalışmaya gitti. Kente uzun süre adapte olamadı. Dört yıl boyunca gemici olarak çalıştı, İspanya, İtalya, Beyrut, Cezayir, Slovenya, Bilboa ve İsrail limanlarına gidip geldi. Bu arada bir yandan da devrimci sosyalist dergileri okumaya başladı. Zorunlu askerlik karşıtı çalışmaları ilk siyasi faaliyeti oldu.

1993 yılı başlarında MLKP öncellerinden biriyle ilişki kurdu. O güne kadar bireysel çabası ile kendini geliştirmeye çalışmıştı. Artık bu çabası kolektif akıl ve emek ile birleşiyordu. Komünistlerin Birlik Devrimi'nin ardından MLKP saflarına katıldı. İşçiler arasında komünist çalışma yaptı 1993-1995 yılları arasında görev ayrımı yapmaksızın, bütün yetenekleri ile kendini mücadeleye adadı.

Küçük ölçekli bir işletmede işe girdi. Bir yandan çalıştığı işyerinde örgütlenme çalışması yürütürken diğer yandan da mücadelenin diğer görevlerini üstleniyordu. Menemen Deri Organize Sanayi Bölgesi'nde yoğun emek sömürüsü ve sağlıksız koşullar altında çalışan çoğu genç ve kadınlardan oluşan örgütsüz işçileri örgütleme çalışmasına katıldı. Stratejik iş kollarının bulunduğu Aliağa'da da işçiler arasında devrimci çalışma yürütmek için 1997 yılının Mart ayında Aliağa Gemi Söküm Tersanesi'nde çalışmaya başladı. Tersanede çalışıp, tersanede yatıyordu. Sendika çalışması yürüttü, işçilerin Limter-İş Sendikası'nda üye olmasını sağlamaya başladı.

ÇALIŞMANIN ZORLUKLARINDAN HİÇ KAÇINMADI
Çalışmanın zorluklarından hiç kaçınmadı. Basit olanı seçmedi. Devrimci yaşamı sadeydi. Gösterişi sevmezdi. Ne düşünüyorsa, ne savunuyorsa onu her yerde açıkça söylerdi. Deri ve tersane havzalarında çalışarak işçileri sınıfsız, sömürüsüz ve cinsiyet özgürlükçü bir dünya mücadelesine çekmeye çalıştı. Proleter kişiliği tüm yaşamında belirleyici oldu. Değiştirmek, dönüştürmek, değişmek, burjuva yaşamdan kopmak ve koparmak onun yaşamında belirleyici unsurlardı.

Elbette öğrenmek onun için esastı. İşçileri örgütleyip, yaşamlarını değiştirirken, onlardan da öğreniyordu. Bu yönüyle de proleterdi. 6 Ekim 1997 tarihinde Aliağa'dan Gemi Söküm Tesisleri'ne girerken İzmir siyasi polisi tarafından gözaltına alındı. Ağır işkencelere maruz kaldı, ölümle tehdit edildi ve tecavüze uğradı. Lüks bir yaşam, para vaat edildi. Tüm bunları elinin tersiyle itti, sosyalizme, partisine ve yoldaşlarına ihanet etmedi.

GÖZALTINDA TECAVÜZE UĞRADIĞINI AÇIKLAYAN SAYILI DEVRİMCİLERDENDİ
Gözaltında tecavüze uğradığını açıklayan ve tecavüz işkencesine karşı mücadele eden sayılı devrimcilerdendi. İstanbul'da 10-11 Haziran 2000 tarihinde toplanan Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır Kurultayı'na tutulduğu Bergama Hapishanesi'nden yazdığı tebliğ ile katıldı: "Ben de Aliağa Gemi Söküm Tersaneleri'nde sendikal faaliyet yürütürken, 25 Ekim akşamı saat 18.30-19.00 sıralarında zorla gözaltına alındım. Gözaltına alındıktan sonra adımı söyleyip bağırarak yardım istediğimde ise asker kaçağı olduğu öne sürerek İzmir/Bozyaka TMŞ'ye götürüldüm. Burada kaldığım 4 gün boyunca asılsız suçlamaları kabul etmeye ve tanımadığım insanların üzerine ifade vermeye zorlandım. Hiç görmedim insanlarla yüzleştirilerek örgüt üyesi olduğum kanıtlanmaya çalışıldı. Elektrik, soğuk su, cereyanda bekletme işkencelerine sessiz kalmam üzerine, işkenceci polislerden biri eline giydiği plastik bir eldivenle makatıma cinsel tacizde bulundu. Sessizliğimi koruduğumda ise 'Haydi giyin, seninle tarlaya gideceğiz' diyerek yargısız infazla korkutup hücreye attılar. Soğuk, pis. Tuvalete dahi izin vermeden dört gün sonra çıkarıldığım İzmir DGM savcılığınca örgüt üyeliği iddiası ile tutuklanarak Bergama Cezaevi'ne getirildik. Mahkememiz sonuçlandıktan 6 ay sonra arkadaşlarımın iknası sonucu gözaltında cinsel tacize karşı Bozyaka TMŞ'de bulunan o tarihteki görevli polisler hakkında Bergama Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundum. Dilekçemi kabul eden savcılık, geniş bir muayene için Ege Üniversitesi
Hastanesi'ne sevkimi çıkardı. Burada astsubayın muayeneden çıkmaması üzerine doktora sorunumu anlatamadım. Daha sonra suç duyurusunda takipsizlik verilerek dava kapatıldı. Uzun ve yorucu çalışmalar sonucunda gerçekleştirdiğimiz bu kurultayda benim ve benim gibilerin çığlığı olduğunuz için teşekkür ediyorum. Tecavüz gerçeğini herkes duysun, herkes bilsin...Tecavüzcüler yargılansın. Güneşi istiyoruz."

Yoğun işkencelerin ardından tutuklandı. Önce Bergama Hapishanesi'ne konuldu. Buraya yapılan operasyonun ardından Buca Hapishanesi'ne sürgün edildi. Yargılama sonunda "Örgüt üyesi olduğu" suçlamasıyla 12,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

SADE VE DEVRİMCİ YAŞADI
Hapishaneyi de bir okula dönüştürmeyi başardı. Sade ve devrimci yaşamıyla tüm devrimcilerin sevgi ve saygısını kazandı. 19 Aralık 2000 tarihinde 20 hapishanede gerçekleştirilen katliamla tutsaklar F tipi hapishanelere sürgün edildiğinde, Hüseyin Kayacı, Buca Kapalı Hapishanesi'ne götürüldü. 3 Ocak'ta MLKP'li tutsaklar ölüm orucu direnişine başladığında, ilk ekipte yer aldı. 25 Nisan 2001 tarihinde zorla müdahale için Yeşilyurt Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Bilinci kapandı. 6 Mayıs'ta yoğun bakım ünitesine alındı. Ayaklarından yatağa zincirlendi, zorla müdahale işkencesine maruz kaldı. Aynı günün akşamı direnişinin 148. gününde ölümsüzleşti. Ailesine, "Her devrimcinin hayalidir Gazi'de görkemli bir törenle yoldaşlarının yanına uğurlanmak ama İzmir'de bir parti şehidinin mezarı olsun, bu mezar da Menemen'de olsun" diye vasiyette bulunmuştu. Vasiyetine uygun olarak Menemen Asarlık Mezarlığı'nda sonsuzluğa uğurlandı.