21 Kasım 2024 Perşembe

'Birleşik devrimin geleceği için sömürgeciler yenilgiye uğratılmalı'

MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı, Metîna'da başlatılan yeni işgal saldırısının seçim yenilgisinin üstünü örtmeye hizmet ettiğini vurguladı. KDP'nin, işgalci Türk devleti ile kader birliği yaptığına işaret ederek, "İşgal saldırısını boşa düşürmek için yapmamız gereken ne ise onu yapmakta tereddüt göstermeyeceğiz" dedi. Kadın gerillaların da işgal karşı savaşta şanlı direniş kollarından biri olduğunu vurguladı.

Türk burjuva devleti, 16 Nisan günü Medya Savunma Alanlarına (MSA) yeni bir işgal saldırısı başlattı. AKP-MHP iktidarının yerel seçimlerinde aldığı yenilginin ardından bu saldırıları başlatması pek çok değerlendirmenin konusu yapıldı.

Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı da Metîna'ya başlattığı işgal saldırısı, Irak hükümeti ve Güney Kürdistan yönetimiyle yapılan görüşmelerin tek başına seçim yenilgisiyle ilişkilendirilemeyeceğine işaret etti, izlenen stratejinin nihai hedefe ulaşma çabası olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

2015'te devreye sokulan "çöktürme planı"nı hatırlatan MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı, ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere NATO'nun, bölge gerici devletlerinin ve yerli işbirlikçilerinin, dört parça Kürdistan'ın sömürge statüsünün devamı, PKK, MLKP'nin de aralarında olduğu devrimci komünist parti ve örgütleri tasfiye amacında birleştiğine vurgu yaptı.

MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı, emekçi sol hareketin işgal saldırıları karşısındaki tutumu, komünist ve devrimci hareketin yeni döneme hazırlık kapsamındaki görevleri ve HBDH'nin yönelimlerine ilişkin ETHA'ya değerlendirmelerde bulundu.

İşgalci Türk devleti yaşadığı seçim hezimetinden sonra Medya Savunma Alanları ve Rojava'ya yeniden işgal saldırıları başlattı. Kürt özgürlük gerillaları ile birlikte Kürdistan toprakları savunmasında yer alan MLKP ve KKÖ gerillaları olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geride bıraktığımız dönem boyunca sömürgeci faşist şeflik rejiminin halklarımıza boyun eğdirme saldırganlığının odağında Kürdistan'da izlediği stratejinin durduğunu, faşist şeflik rejiminin geleceğinin de bir bakıma Kürdistan'daki bu stratejiye bağlandığını biliyoruz. Sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin bu stratejiye bağlı olarak Kürt ulusal demokratik mevzilerini ve statü zeminindeki kazanımlarını, kendisi için mutlaka ortadan kaldırılması gereken bir varoluşsal tehdit olarak tanımladığını da biliyoruz. Bugün sömürgeci faşist Türk devletinin, MSA'ya ve Rojava Kürdistan'ına yönelik yaptığı kapsamlı saldırı hazırlığı ve yürüttüğü diplomasi trafiğini de izledikleri bu stratejiyi nihai hedefe ulaştırma çabası olarak değerlendirmek gerekir. Diğer bir ifadeyle; 2015'de sömürgeci faşist Türk burjuva devleti ve AKP-MHP faşist iktidarı tarafından devreye konulan, adına "Çöktürme Planı" dedikleri planın en kanlı biçimde sonlandırmaya dönük bir hazırlık ve diplomasi trafiği olduğudur.

Sömürgeci faşist Türk devleti; PKK'yi, Kürt halkının özgürlük mücadelesini, büyük bedeller ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımları, Türkiye-Kürdistan birleşik devriminin devrimci dinamiklerini (parti ve örgütleri) kanlı bir biçimde yok etmek istemektedir. Başta ABD, İngiltere, Almanya olmak üzere NATO'nun; sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin bu kanlı planına 90'lı yıllardan itibaren büyük bir katkı sunduğu, sömürgeci faşist Türk devletine her türlü askeri ve siyasi destek verdiği biliniyor.

Son süreçte sömürgeci faşist Türk devletinin MSA'ya ve Rojava'ya yönelik gerçekleştirmek ve nihai sona ulaştırmak istediği planın aynı zamanda NATO'nun da (PKK ve partimiz başta olmak üzere devrimci komünist parti ve örgütlerin tasfiyesi ve Kürdistan'ın sömürge statüsünün korunması) hedefleri arasında olduğunu da ayrıca belirtmemiz gerekir. Bu anlamıyla; dün Kürdistan'ı dört parçaya bölüp sömürgeleştirenler -emperyalistler, bölgenin sömürgeci devletleri ve yerli işbirlikçileri-, Kürtlere reva gördükleri bu "statünün'' kalıcı olması için bugün bir kez daha birleşmişlerdir.

KDP VE BARZANİ AİLESİ SÖMÜRGECİLERLE KADER BİRLİĞİ İÇİNDE
KDP ve özel olarak da Barzani ailesinin, sömürgeci, işgalci, soykırımcılarla uzun bir süreden beri kader birliği içerisinde olduğu biliniyor. Sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin Rojava ve Güney Kürdistan'a yönelik işgal saldırılarına destek verdiği ve bu işgal saldırılarını meşrulaştırmaya çalıştığı da biliniyor. Emperyalistlerin ve sömürgecilerin KDP ve Barzani ailesine bu konuda özel bir rol biçtikleri de ayrıca görülüyor. MSA'ya ve Rojava'ya yönelik kapsamlı işgal saldırısında KDP'nin ve Barzani ailesinin dün olduğu gibi sömürgecilerle birlikte hareket edeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Zaten bugün yaptıkları da budur.

YNK, işgal saldırısına karşı açık bir tutum ortaya koysa da gerek faşist Türk devletinin gerekse İran, Irak devletlerinin baskılarına ne kadar dayanacağı konusu belirsizliğini koruyor. Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti, KDP ve YNK'yi PKK'ye saldırtarak, geçmişte olduğu gibi çok uluslu bir karşıdevrim cephesi oluşturmak istiyor. Bu konuda direnç gösteren YNK'ye tehditler savuruyor, Kürt halkına karşı sürdürülen soykırım saldırısının bir parçası olmasını istiyor. Kürt halkının ise YNK'den beklediği, sömürgecilerden gelen baskılara boyun eğmeden kararlı bir şekilde durmasıdır. Kürt özgürlük gerillasının sömürgeci faşist Türk devletine ve işbirlikçilerine karşı sürdürdüğü savaşta tercihini Kürt özgürlük gerillasından yana koyması ve savaşmasıdır. Aksi bir durumda kaybeden Kürt halkı olacak, YNK olacaktır. Güney ve Rojava Kürdistan'ında halkımızın yarattığı kazanımları korumanın sömürgeci, işgalci faşistlere karşı direnmekten geçtiğini YNK'nin asla unutmaması gerekir.

KÜRT HALKI TARİH SAHNESİNDEN SİLİNMEK İSTENİYOR
Filistin halkının işgalci İsrail devletine karşı sürdürdüğü mücadeleyi çıkarları doğrultusunda meşru gören ve göstermelik olarak destekleyen sömürgeci faşist Türk devleti, Kürt halkının özgürlük mücadelesini lanetlemeye, kanlı biçimde ezmeye çalışmaktadır. Bağdat hükümetiyle, Hewlêr yönetimiyle yaptıkları anlaşmaların ekonomik boyutunu yadsımamakla birlikte, tüm bu anlaşmaların merkezinde Kürtlerin tarih sahnesinden silinmesi durmaktadır.

Aynı zamanda saldırının merkezinde; dört parça Kürdistan'da farklı biçimlerde de olsa gelişen Kürt halkının ulusal uyanışı, Rojava'da, binlerce yurtseverin kanıyla kazanılan halkçı kadın özgürlükçü devrim ve Şengal'de, Güney Kürdistan'da Kürt halkının elde ettiği kazanımların yok edilmesi durmaktadır. Temelinde Kürt soykırımı vardır. Sömürgeci faşist Türk devletinin son 9 yıllık dış politikası da iç siyaseti de, askeri politikası da esasen bunun üzerinden şekillenmiştir. Yeni işgal saldırıları kapsamında yaptıkları hazırlıklar da bunu başarmaya yöneliktir.

'İŞGALCİLERE GEÇİT YOK' SÖZÜMÜZE BAĞLI HAREKET EDECEĞİZ

Partiniz işgal saldırıları karşısında nasıl pozisyon alıyor?
Emperyalistlerden ve yerli işbirlikçilerinden aldığı her türlü desteğe rağmen bu planını hayata geçirme noktasında faşist şeflik rejimi istediği başarıyı elde edemedi. Özgürlük gerillasının tarihsel direnişi karşısında ağır kayıplar verdi. Sürdürdüğü sömürgeci savaş ekonomisi faşist Türk burjuva devletini mali krize sürükledi. Artan yoksulluk ve işsizlik, derinleşen toplumsal eşitsizlik Türk işçi ve emekçileri açlık sınırında yaşamaya mahkum etti. İşkence, faşist devlet terörü, baskı ve yasaklar dizginsizce uygulanarak rutin bir devlet politikası haline getirildi. Fakat tüm bu kirli savaş politikaları özgürlük gerillasını ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini sönümlendiremedi. Son savaş hazırlıklarıyla da istediği sonucu alamayacağını söyleyebiliriz.

Kürt özgürlük gerillasının sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin tüm saldırılarını boşa çıkarma ve yenilgiye uğratma konusunda büyük bir kararlılık ve hazırlık içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. 2021 Garê tarihi direnişi, 2022 Avaşîn direnişi, 2023 Zap, Metîna ve Xakurkê direniş ve eylemleri bu kararlılık ve hazırlıkların bir yansımasıdır.

Partimiz, sömürgeci faşist Türk devletinin MSA'ya ve Rojava Kürdistan'ına yönelik olası bir işgal saldırısına karşı tutumunu çok önce "İşgalcilere geçit yok diyerek" net bir şekilde ortaya koymuştu. Bizler MLKP ve MLKP/KKÖ gerillaları olarak partimizin ortaya koyduğu bu perspektife bağlı olarak MSA ve Rojava'da üzerimize düşen görev ve sorumluluğa uygun bir yönelim içerisinde olduk. Yapabileceğimiz ne varsa savaş hazırlığından mevzilenmeye ve direnişe aktif katılmaya değin yapmaya çalıştık. Bundan sonra da aynı kararlılıkla bu işgal saldırısını boşa düşürmek için yapmamız gereken ne ise onu yapmakta tereddüt göstermeyeceğimizi belirtmek isteriz.

Kürt halkımızın özgürlüğü için, Türkiye-Kürdistan birleşik devrimi için sömürgecilerin MSA'da ve Rojava Kürdistan'ında yenilgiye uğratılması hayati önem taşımaktadır. Bu önemin bilinciyle hareket etmeye devam edeceğiz. Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimini programatik olarak ele alan ve bunun için savaşan bir partinin savaşçıları olarak başka bir tutum içerisinde olmamız zaten beklenemez.

GERİLLA DİRENİŞİMİZ KADIN TOPLUMSALLIĞIYLA BÜYÜTÜLMELİ

Medya Savunma Alanlarında kadın gerillalar direnişte nasıl bir rol oynuyor? Kadın özgürlük mücadelesinin özneleri bu mücadeleyle nasıl ilişkilenmeli?
Kadın özgürlük mücadelesinin niteliksel düzeyinin yansıdığı, deyim yerindeyse zirveleştiği alandır savaş. İşgalci sömürgeciliğin varını yoğunu MSA'da gerillayı imhaya seferber ettiği süreç devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda kimyasal silah kullanımına kadar vardırılan savaşın boyutu, komünist kadın gerillaları şaşırtmadı. Çünkü düşmanımızı tanıyoruz. 2000'li yıllarda devrimci tutsaklara dönük kimyasal saldırılar hesabı sorulmak üzere belleğimize kazılı. Ayrıca Pınar Gültekin'den Gülistan Doku'ya; Nadira Kadirova'dan İpek Er'e, Ekin Wan'dan Şirin Öter'e kadınlara, savaşan kadınlara yapılan saldırıları da biliyoruz.

Bugün erkek egemen faşist şeflik rejimine karşı yürütülen kadın özgürlük mücadelesinin şanlı direniş kollarından biri de gerilla alanlarında yürütülmektedir. Çünkü erkek egemen devleti ayakta tutan, özel eğitimlisinden çete mensubuna envai çeşit kadın katili, işkenceci ve tecavüzcü sürülerine karşı dişe diş, ölümüne yürütülen bir özgürleşme direnişidir bu.

Gerillanın imhasını hedeflen MSA'daki saldırı planı şayet başarı kazanırsa, kadın özgürlük mücadelesi, kadın direnişi hanemize ağır bir yenilgi olarak yazılacaktır. Evet, YJA-STAR ve KKÖ gerillası bu saldırıları püskürtme savaş iradesi ve donanımına sahiptir. Adanmışlık, feda ruhu ve kadın yoldaşlığıyla bu savaş iradesi büyütülüyor.

Ancak şiddetle ihtiyacımız olan şudur; Türkiye ve Kürdistan'da kadın özgürlük mücadelesi öznelerinin yani bir bütün kadın hareketimizin; 8 Mart ve 25 Kasım gibi tarihsel günlerde, İstanbul Sözleşmesi gibi özgün muharebe dönemlerinde olduğu gibi direnen kadınlar, savaşan yurtsever, komünist gerilla kadınları sokaklarda, meydanlarda binler ve milyonlar olarak sahiplenmesidir. Direnişimizin kadın toplumsallığıyla büyütülmesidir. Mücadeleci işçi, emekçi ve ezilen diğer toplumsal kesimleri işgalci imha savaşına karşı direnişe geçirmede öncülük etmeleridir.

Özellikle komünist kadınlar, kadın isyanlarının, tıpkı Rojhilat'ta olduğu gibi toplumsal devrimin fitilini ateşleme potansiyeline sahip olduğunu bir an olsun unutmamalı; erkek egemen rejime karşı sömürgeci-işgalci savaş karşıtlığı temelinde eylemli duruşuyla diğer toplumsal direniş kesimleriyle buluşmayı başarmalıdır. Faşist şeflik rejimine karşı antisömürgeci bir hatta konumlanarak işçi, emekçi, genç kadın ve LGBTİ+'ları buradaki direnişimizin zaferine ortak edebilmeyi başarmalıdır.

DÖRT PARÇA KÜRDİSTAN'DA KÜRT HALKI AYAĞA KALKMALI

İşgal saldırılarına karşı çağrınız nedir?
Dört parça Kürdistan'da yaşayan Kürt halkı, sömürgeci faşist işgal saldırılarına karşı ayağa kalkmalıdır. Kürt halkının onurunu ve geleceğini savunan ve temsil eden özgürlük gerillasının sömürgecilere, işgalcilere karşı sürdürdüğü savaşa her türlü desteği sunmalı, sömürgecilerin, işgalcilerin ve işbirlikçilerinin bu savaşta büyük bir yenilgiyle yüz yüze gelmeleri için elinden gelen ne varsa ortaya koymalıdır.

Sömürgeci faşizme karşı sürdürülen bu savaşın başarısı ya da kaybı başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halkları bakımından tarihi bir önem taşımaktadır. Bu nedenle başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu ve dünya halkları sömürgeci, işgalci faşist Türk devletinin ve emperyalistlerin politikalarının boşa çıkarılması için Kürt halkının direnişini tıpkı Filistin halkının direnişini sahiplendikleri gibi sahiplenmeli, yaşadıkları ülkelerde sömürgeci faşist Türk devletini temsil eden tüm kurum ve kuruluşları hedef haline getirilmeli, faşist Türk devletinin Rojava'ya ve MSA'ya dönük işgal saldırılarını protesto etmelidirler.

TÜRK HALKI İŞGAL SALDIRILARINA KARŞI SOKAĞA ÇIKMALI
Gerillanın sömürgeci, işgalci faşist Türk burjuva devletine karşı vermiş olduğu mücadele Kürt halkının özgürlük mücadelesi olduğu kadar, aynı zamanda Türk halkının demokrasi mücadelesidir. Bu nedenle Türk halkı, Kürt halkının, gerillanın mücadelesini sahiplenmeli, işgal saldırılarının boşa çıkarılması için tepkilerini sokağa taşırmalıdır. Bu politikaların sürdürücüsü pozisyonunda olan AKP-MHP faşist iktidarını hedef haline getirmelidir. İşgalci faşist İsrail devletine karşı savaşan direnişçileri göklere çıkaran, Kürt halkının özgürlük mücadelesini ise 'bölücü terör' biçiminde yaftalayarak kanlı bir biçimde yok etmeye çalışan sömürgecilerin faşist Türk burjuva devletinin ve AKP-MHP faşist iktidarının ikiyüzlülüğünü teşhir etmelidir. Türk halkı, işçi ve emekçileri, ezilenleri Filistin halkının haklı davasını savunduğu gibi Kürt halkının haklı davasını da sahiplenmelidir.

HALKLARIN EŞİTLİĞİ VE KARDEŞLİĞİ ŞİARIYLA DİRENİŞ YÜKSELTİLMELİ
Kürt halkına ve Kürt gerillasına karşı sürdürülen bu kirli savaşın faturasını ödemek zorunda bırakılan ve bundan dolayı her geçen gün daha fazla yoksullaşan ve açlığa mahkum edilen işçi ve emekçiler, kandan ve gözyaşından beslenen ve servetlerine servet katan Türk sermaye oligarşisinin ve AKP-MHP faşist iktidarının kirli savaş politikalarına artık dur demelidir. Kürt halkının her halk gibi kendi kaderini tayın etme hakkı olduğunu sömürgecilere yüksek sesle haykırmalıdır.

Ortadoğu halklarını birbirine düşmanlaştırma amacı taşıyan işgal saldırılarına karşı başta Türk ve Kürt halkı olmak üzere halklarımız, "Halkların eşitliği ve kardeşliği" şiarıyla protesto ve direnişler geliştirmelidir.

ROJAVA DEVRİMİNİ SAVUNMAK KADIN HAREKETİNİN GÖREVİDİR
Sömürgeci faşist Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı aynı zamanda Rojava kadın devriminin tasfiyesini de içeriyor. Rojava kadın devrimimiz, 21. yüzyılın kadın devrimleri çağı olduğu gerçeğinin nişanesidir. Direnmenin, özsavunmanın, savaşmanın sonucunda kadın özgürleşmesinin yolunun döşenmesidir. Toplumsal yaşamda ve yönetim mekanizmalarında erkek cinsiyle iktidarı paylaşmanın hayal olmaktan çıkıp hayat bulmaya başlamasıdır. Yeni kadın devrimlerine açılan kapıdır.

Başta Türkiye ve Kürdistan olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinde kadın cinsinin özgürlüğü uğruna mücadele yürüten demokratik, devrimci, feminist kadın hareketleri, kadın özgürlük mücadelesi içinde kendini ifade eden tek tek kadınlar; Rojava'nın işgaline asla seyirci kalmamalıdır. Rojava devrimi, savunma ve inşa boyunca değişik uluslardan kadın ve LGBTİ+'ların sınırsız emeği, kanları ve canları pahasına kazanıldı. Bu devrimin korunması, özellikle cins eşitliği ve özgürlüğü için faşist şeflik rejimine karşı sokağı asla terk etmeyen kadın hareketinin görevidir. Devrimci, sosyalist, yurtsever, feminist örgütlerin öncülüğünde kadın hareketimiz faşist şeflik rejiminin işgal saldırılarına karşı sesini yükseltmeli, eylem ve direniş gücünü erkek egemen rejimin gerici, kadın düşmanı cinsel politikasına karşı duruşu örgütlemekte ortaya koyduğu gibi bu işgalci, sömürgeci, katliamcı saldırıların boşa düşürülmesi için gücünü seferber etmelidir. Rojava kadın devrimini sahiplenmelidir.

Kürt halkının özgürlük mücadelesi temelinde Türkiye ve Kürdistan'da devrim ile karşıdevrim arasında, ezen ve ezilenler arasındaki sınıf çelişkileri keskinleşmektedir. Böylesi bir süreçte devrimci öncü kuvvetler tarihi sorumluluğuna uygun bir pozisyon almalıdır. Türkiye'deki devrimci parti ve örgütler, bugün MSA'da ve Rojava'da sömürgeci işgal saldırısına karşı sürdürülen direnişi; emperyalizme, kapitalizme, sömürgeciliğe, faşizme, erkek egemen sisteme karşı mücadeleden ayrı ele alamaz. Devrimci parti ve örgütler; sömürgecilerin, işgalcilerin yenilgisine yol açacak tarzda etkin bir mücadele yürütmelidir.

HBDH GÜÇLERİ DAHA ETKİN BİR SAVAŞ YÜRÜTMEYE HAZIRLANMALI
HBDH, Türkiye ve Kürdistan'daki askeri güçlerini daha etkin bir savaş yürütme konusunda hazırlamalı ve düşmana ağır darbe vurma hattından ilerlemelidir. Türkiye-Kürdistan devriminin yolunun faşizmin yenilgisinden geçtiği asla unutulmamalıdır. Katar sömürgeci faşist Türk devletinin MSA'da ve Rojava'da sürdürdüğü işgal saldırılarının ekonomik anlamda en büyük finansörlerinden biridir. Türkiye ve Kürdistan'da Katar devletine ait ne varsa bunlar da hedef haline getirilmelidir. Ve de bu işgal saldırılarına destek veren her devlet hedefimiz arasında olmalıdır.

Türkiye ve Kürdistan halkları bakımından tarihi bir süreçten geçiyoruz. Geleceği çalınan öğrenci, işçi ve işsiz gençler AKP-MHP faşist iktidarının kirli savaş politikalarına karşı yürütülen mücadeleye katılmalıdırlar. Kentlerde ve kırlarda sömürgeci faşist Türk burjuva devletine ve AKP-MHP faşist iktidarına karşı verilen gerilla savaşı içerisinde görev almalıdırlar. Halklarımız, işçi ve emekçiler, ezilenler, kadınlar ve gençler birleşip mücadele ettiklerinde sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin savaş politikaları yerle bir olacaktır. Kürt halkının özgürlüğü, Türkiye'nin demokratikleşmesi ancak böyle başarılacaktır. Çözüm direniştir, çözüm mücadeledir, çözüm devrimci savaştadır. Sömürgeci, işgalci faşistler kaybedecek, direniş kazanacak, halklarımız kazanacak.