25 Kasım 2024 Pazartesi

Mustafa Öner yazdı | Tutsaklık koşullarında tasfiyeciliğe yanıt devrimcilik üretmektir

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devrimcilik üretmenin görevlerine daha sıkı sarılmak icap eder. Bu yoldan yüründükçe tutsak devrimci özneden ortakça yaşama, devrimciliğin üretilmesi artacağı gibi devrimci niteliğin çıtası da yükselecektir.

Hapishaneler tutsak devrimcilerin yaşam ve direnme alanlarıdır; ta ki tutsaklıkları sona erene kadar. Tutuldukları mekanlarda tutsaklar insan olmanın ve onurla taşıdıkları devrimci kimliklerinin yükümlülüklerini yerine getirmek maksadıyla devrimcilik üretmeye devam ederler. Yaşamlarını, davranışlarını ve ilişkilerini buna göre düzenlerler.

Bu devrimci konumlanışlarından dolayıdır ki devletin devrimci yapılara yönelik tasfiye amaçlı saldırılarının kapsama alanına devrimci tutsaklar da girer. Bunun bilincinde olan tutsak devrimciler, çok yönlü bu politik, ideolojik, kültürel tasfiye politikasına karşı cepheden ve kararlı bir devrimci duruş sergilemeyi kendilerine görev bilirler.

Devrimci tutsaklar bu politik, ideolojik karşı koyuşla aynı zamanda 'yasal devrimcilik' kisvesi altında devrimci hareket saflarında görülen düzen içi, tasfiyeci düşünceleri kapsayacak şekilde geniş tutarlar. Karşı devrimin tasfiye maksatlı bu saldırılarına karşı tutsaklar cephesinde verilecek anlamlı ve etkili yanıt, devrimci tutsakların devrimciliklerini sürekli üretmeleri olacaktır.

Kimileri için tutsak düşen devrimcilerin faaliyetleri, mücadeleleri, devrime, sosyalizme, özgürlüklerin kazanılmasına karşı sorumlulukları çıkana kadar sona ermiş, askıya alınmış gibi düşünülebiliyor. Oysa gerçek hiç de öyle değil. Bir devrimci nerede olursa olsun onurla taşıdığı kimliğinin yükümlülüklerini yerine getirme sorumluluğu vardır.

Tutsak alınmış devrimcinin işleri, uğraşları hapishane özgünlüğünde sürer. Kendi devrimciliğini üretmeyi sürdürerek mücadeleye katkı sunmaya devam eder. Kendisinin, yoldaşlarının, dışarıdaki mücadelenin ihtiyaçlarına göre yeni işler, görevler ve uğraşlar bulur.

Burjuva devletler devrimci tutsakların iradesini kırarak yeniden düzene kazanmak için özel olarak politika(lar) belirler. Bunun için de mühendislik çalışması yapar. Bu çalışmalara, sosyoloji, psikoloji, siyasal, kültürel, ideolojik, mimari, felsefe ve istihbarat alanlarında uzman elemanlar katılır. Hapishanelerin yerleşim alanlarına hayli uzak yerlere inşa edilmesi, mimari fiziki yapılarına, örneğin F tiplerinin yapımında ABD'nin Adalet Bakanlığında çalışan Türkiye'den gitmiş bir uzmanın görüşleri, önerileri belirleyici olmuştur. Kaç kişilik hücreler olacağına söz konusu uzman heyet karar verir.

En son inşa edilen, havalandırmaları -tekli ve en fazla 3'lü hücreler- olmayan, güneş görmeyen ve günde 1 saat başka bir bölüme havalandırmaya çıkartılan 3 katlı yüksek güvenlikli hapishaneler, F tipleri deneyiminin sonuçlarına göre inşa edilmiştir. Devlet aklına göre, E, D, H tipi hapishanelerden sonra F tipleri de devrimci tutsakların iradelerini kıramamıştır.

Dayanışmacı, paylaşımcı, ortakça yaşamdan devrimcileri koparamadıkları için yüksek güvenlikli hapishaneler devreye sokuldu. Bu uygulama ve yaptırımlara ek olarak dışarıda devrimci yapılara dönük tasfiye saldırılarının devamı niteliğinde olan 2020 başında "mülakat sistemi" adı altında yeni bir genelge yayınlandı. Basında da her gün yer aldığı gibi, şartlı tahliye günü gelenleri, kurula çağırıp 'neden örgüt ortamındasın, yaptıklarından pişman mısın?' gibi yargılayıcı sorularla birçok devrimcinin tahliyesini 3-6-9 ay daha fazla erteleyebiliyorlar.

Devrimci tutsaklar, devletin, sindirme, yıldırma yoluyla devrimcilikten koparma politikalarının yeterince bilincindeler. Bu politikaları nasıl boşa çıkartabileceklerini de biliyorlar. Bu konuda yeterince bilince, tecrübeye ve birikime de sahipler. Tutsak alınmış devrimciler 'dar alanda kısa paslaşma' hesabı konuldukları tekli, üçlü hücrelerde de 12 kişilik T tipi ya da daha fazla tutsağın bulunduğu L tipi koğuşlarda da zihinsel yenilenmeleriyle düşünsel üretimlerini de önemsiyor, olanakları olduğu sürece aksatmıyorlar.

Aksini düşünmek düşünsel kireçlenmeye kapı aralar. Devrimcilik üretimini sınırlar, yazınsal vb. üretimleri kurutur. Tutsak devrimciler bu olumsuz olasılıkların farkındadır.

Tutsaklık koşulları devrimcinin kendini ürettiği alanlardır ama ideolojik önlemler alıp kendini yenileyemezse devrimci özelliklerin tüketildiği alanlardır aynı zamanda demiştik.

Devrimci tutsak için kendi değerleri aşındıkça ideolojik gerileme başlar. Gerilemenin durdurulması yine devrimci-ideolojik mücadeleyle olacaktır. Bu mücadele hakkıyla verilemediği durumda, düzenin beklediği ortakça yaşam alanının dışına savrulma, yüzünü yeniden düzene dönme başlar. Bu vb. durumlarda devletin ideolojik, politik, örgütsel tasfiye politikasının yörüngesine girmenin olasılıkları da artar.

Dışarıda olduğu gibi tutsaklık koşullarında da devrimciliği geliştiren dinamik ve özellikleri yıpratarak ideolojik gerilemelere, kırılmalara neden olan ögeler, devrimcilerin yaşamının ayrıntılarında gizlidir. Her tutsak devrimci, bireyci, savunmacı davranışlardan uzak durduğu sürece yaşamının ayrıntılarında saklı olan olumlu, olumsuz ne(ler) varsa tespit eder, açığa çıkarır.

Ayrıntılar çok çeşitlidir; tutsaklık koşullarında farkında olunan olunmayan sayısız detay olabilir. Politik koşullara bağlı olarak ayrıntılar bazen önemsenmeyebilir. Ama genel bir kural olarak koşullara bakmaksızın devrimci niteliğin sağlamlaştırılması söz konusu olduğunda olumsuz ögeler ne kadar ayrıntı olurlarsa olsunlar önemsemek gerekir. Söz konusu tutsak devrimcilerin durumu olunca yaşamlarının detaylarında olası olumsuzluklarla ilgili bazı örnekler sayabiliriz:

Statükocu yaşam tarzı, giyim, yiyecek, beslenme genel tüketim konularında normali aşan seçicilik, marka düşkünlüğü, harcamalarda ölçüsüzlük, aşırı rahat davranma vs. üzerine düşünülmesi ve önemsenmesi gereken şeylerdir. Keza, çevreye, politik gelişmelere ilgisizliğin, duyarsızlığın gelişmesi, zamanın önemli bölümünün TV başında geçirme, okuma, araştırma, inceleme konularında isteksizlik, sıkıcı yük olarak görme eğilimi devrimci gelişim ve dışarının ihtiyaçlarını esas alan yazınsal üretim faaliyetinde gerileme, isteksizlik. Bunları öteleyip, bırakıp, yerine kendi bireysel eğilimlerini öne geçirerek, roman, anı, öykü, şiir yazmayı geçirme. Bunları gerekçe göstererek ya da bu tür çalışmalar yapılmasa da gerekçeler üreterek yoldaşlarla, dostlarla mektuplaşmayı kesme, önemsizleştirme, ihtiyaç duymama düşüncesinin gelişmesi...

Sayılanlara ek olarak kendi dar dünyasına, içe dönme, kolektif ortamda olduğu halde, sosyal yaşamdan ilişkilerden sıkılmaya başlama, kendini soyutlama, yalnızlaştırma, yalnızlık duygusu yaşama. Tutsaklık koşullarının ağır gelmeye başlaması. Bu düşüncenin meşgul etmesi. Eş, sevgili, çocuk, ana, baba, kardeş, aileye olan ilgiyi, sevgiyi her şeyin önüne geçirme. Ortakça yaşam, paylaşım, dayanışma yerine mülkiyetçiliği çağrıştıran bireyciliğin gelişmesi. Yaşamdan haz almamaya başlama, insani olan aile, yakın dost özlemini bağımlılığa dönüştürme, her hafta görüşe birinin ve mektup gelmesini bekleme. Gelmediğinde moral bozukluğu yaşama vd.

Bu sayılanlara bir düzine daha eklemek mümkün. Sayılan bu olumsuz örneklerin hiç birini devrimciler görmezden gelemez. Genel olarak politik koşulların, somut olarak ise tutsaklık koşullarında ideolojik mücadelenin konuları olarak görüp değerlendirir.

Devletin devrimci yapılara dönük tasfiye saldırılarının -devrimci tutsaklar dahil- sürdüğü bu koşullarda sayılan bu olumsuzluk örneklerin her biri daha somut olarak tutsak devrimciler bakımından önemlidir. Küçümsenemez, hafife de alınamaz. Bunun bilincinde olan devrimci tutsaklar, sayılanların her birini önceliklerine göre ideolojik mücadelenin hedefine koyar.

Tutsaklık koşullarında irade kırma, teslim alma yöntemiyle devrimci tutsaklar cephesinde tasfiye politikasının ve beraberinde tasfiyeci düşüncelerin karşılık bulması demek kolektif, ortakça yaşamdan koparılmak demektir. Tutsak devrimciler, devletin beklediği bu sonucu alabilmesi için politik, ideolojik, kültürel ve ahlaki her türlü uygulamaya, yaptırıma başvurduğunu çok iyi bilir.

Bunun için bir yandan bu politikalara karşı, kendi politik, ideolojik, kültürel, ahlaki karşı duruşlarını belirleyerek pratiğe geçirirler. Diğer yandan ise devrimci tutsaklar kendilerini sürekli yenileyerek ideolojilerini sağlamlaştırmayı esas alır. Bu sorumluluk ve duyarlılık bilinciyle tutuldukları mekanlarda devrimciliklerini üreterek, birikimlerine yenilerini eklemeyi ve kolektifin ihtiyaçları doğrultusunda çeşitli konularda yazınsal üretimlerini artırmayı önlerine ertelenemez görev olarak koyarlar.

Sonuç olarak karşı devrimin masa başı mühendislik çalışmalarıyla belirlediği çok yönlü ve ince ayarlı tasfiye politikasının etkisinde kalmanın yaratacağı olası risklerin her tutsak devrimci farkındadır. Geriye, tutsaklık koşullarında söz konusu tasfiyeci politikaların varsa etkilerinden arınmak, olası etkilere karşı gerekli ideolojik önlemleri almak kalıyor.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devrimcilik üretmenin görevlerine daha sıkı sarılmak icap eder. Bu yoldan yüründükçe tutsak devrimci özneden ortakça yaşama, devrimciliğin üretilmesi artacağı gibi devrimci niteliğin çıtası da yükselecektir. Devrimciliğin üretildiği, niteliğin yükseldiği yerlerde tasfiyeci, yasalcı, düzen içi düşünceler de yaşama imkanı bulamayacaktır.