23 Aralık 2024 Pazartesi

KESK: Tehtit büyüyor, gerçek önlemler alınmalı

Koronavirüs tehdidinin her geçen gün büyüdüğünü belirten KESK, iktidara seslendi: "Yarın geç olmadan; halkın sağlığını, dar gelirlinin ekmeğini, çalışanların işini koruyucu gerçek önlemler alınmalıdır."

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), yaptığı açıklama ile koronavirüs tehdidinin büyüdüğünü belirterek, iktidara gerçek önlemler alınması için çağrı yaptı.

Tehlikenin her geçen gün büyüdüğünü vurgulayan KESK, "Her dakika büyüyen, hiçbir şekilde küçümsenemeyecek ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız" dedi.

Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre yaşamını yitirenlerin sayısının 214 'e yükseldiğini hatırlatan KESK, son bir kaç günde 10 binlerin üzerine çıksa da hala çok yetersiz olan test sayısının sonuçlarının da tehlikenin her geçen dakika büyüdüğünü gösterdiği kaydetti.

KESK, en başından beri Covid-19 salgınına karşı etkin bir mücadele için hükümete, kamu idaresine çağrılarda bulunduğunu hatırlatarak, "Gittikçe büyüyen tehdidin önüne geçmenin tek yolunun paliyatif değil,  kalıcı-gerçek önlemlerin alınmasından geçtiğini vurguluyoruz" diye vurguladı. "Sürecin şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesinin, bunun için TBMM ile birlikte başta konunun uzmanı bilim insanlarının,  sağlık meslek örgütlerinin, işçi ve kamu emekçisi sendikalarının-konfederasyonlarının ve yerel yönetimler olmak üzere milyonlarca çalışanı-emekçiyi, halkı temsil eden tüm kesimlerin ortak bir çalışma yürütmesinin şart olduğunun altını çiziyoruz" diyen KESK, bugüne kadar bu çağrılarına yetkili kurumların kulaklarını tıkadıklarını söyledi.

KESK, "Sağlık çalışanları ve özel kesim çalışanları başta olmak üzere tüm toplumu tehdit eden salgının iktidar tarafından tek yanlı olarak hazırlanan genelgelerle, yasal düzenlemelerle, paketlerle çözülmesi hedeflenmiştir.

"Başta salgın koşullarına rağmen yaşamını sürdürmek için çalışmak zorunda bırakılanlar,  dar gelirliler,  koruyucu malzeme eksikliği yaşadığı halde 24 saatlik nöbetlerle ağır çalışma koşularına itilip alkışla yetinmesi beklenen sağlık çalışanları olmak üzere milyonlarca işçinin, emekçinin en temel hakkı olan yaşam hakkını koruyucu etkin, gerçek tedbirlerden mahrum bırakılmıştır" dedi.

"Bunlar yetmezmiş gibi halk can derdine iken, iktidarın süreci fırsata çevirdiği"ne işaret eden KESK, şunları kaydetti: 

• Milyarlarca dolara mal olacak Kanal İstanbul projesinin 8 milyar TL bedelli ilk ihalesinin yapılması,

 •  Halkın krize karşı önlem paketi beklediği bir dönemde iktidara yakın şirketleri ve mütahitlerini kurtarmak üzere Afrika Yatırım Bankasına 800 milyon doları aktarılmasını, Cumhurbaşkanına bu tutarı 5 kat arttırma yetkisi verilen içeren düzenlemenin apar topar yasalaştırılması, 

• Kadına şiddet suçlularını, tecavüzcüleri, tacizcileri, uyuşturucu kaçakçılarını "af" kapsamına almayı buna karşın siyasi tutukluları, gazetecileri, aydınları, demokratları cezaevlerinde tutmayı hedefleyen bir infaz düzenlemesinin TBMM'ye getirilmesi için düğmeye basılması, 

• Bir hukuk süreci dahi işletilmeden seçilmiş belediye başkanlarının yerine apar topar kayyumların atanması  gibi gelişmeler iktidarın ülkede yaşanan salgını bile politikalarına itiraz eden tüm kesimlere karşı kullandığı bir fırsata çevirdiğini göstermektedir."

KESK, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan "Milli Dayanışma Kampanyası" adı altındaki bağış kampanyasıyla, iktidarın büyüyen salgın tehdidine ilişkin ciddiyetten yoksun tutumunu sürdürdüğünün göstergesi olduğunu ifade etti. 

'KAMU EMEKÇİLERİNİN MAAŞINDAN KESİNTİ YAPILIYOR'
Bu bağış kampanyasına makbuz karşılığı yapılan bağışların vergileredn düşürülmesine imkan tanınacağına dikkat çeken KESK, kamu emekçilerinin maaşlarından "bağış" adı altında kesinti yapıldığını duyurdu. KESK, şu bilgiyi paylaştı: "Konfederasyonumuza ulaşan bilgiler BOTAŞ, Orman Genel Müdürlüğü, MEB, Adalet Bakanlığı, Yargıtay gibi pek çok kurumun genel müdürü, başkanı kurumlarına bağlı birimlere, müdürlüklere gönderdikleri yazılarla, mesajlarla  'Milli Dayanışma Kampanyası'na kurumsal olarak katılma kararı aldıklarını bildirmiştir. Gönderilen yazı ve mesajlarda kurum personelinin kampanyaya yapacağı bağış tutarı konusunda belli limitler getirildiği, söz konusu limitlerin kamu personelinin maaşlarından kesilerek kampanya hesaplarına aktarılacağı, dekontların kurum merkezine gönderileceği ifade edilmektedir.

Kısacası katılımı gönüllü olması gereken kampanya yüz binlerce kamu personeli için, limitleri bile yöneticiler tarafından belirlenerek,  zorunlu hale getirilmek istenmektedir."

Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Tekrar, tekrar altını çiziyoruz. Siyasetin, kısır çekişmelerin dolgu malzemesi haline getirilmeyecek, ciddi bir tablo ile karşı karşıyayız. Salgın tehdidinin her geçen dakika büyümesine rağmen fabrikalarda, atölyelerde ve tarlalarda çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca işçinin, emekçinin dar gelirlinin görmezden gelindiği koşuklarda:

• Sürekli cilalanan  "evde kal" kampanyası 

• Vatandaşa yapılan "kendi OHAL'ini ilan et" çağrıları,

• İktidara yakın çevrelerin ve sermayenin, patronların irili ufaklı tüm yapılarının katılımı ile gerçekleştirilen sözde zirveler,  bu zirveler sonucunda sadece patronları koruyan "ekonomik istikrar kalkanı" paketleri,

• Pek çok kamu kurumunda dahi hayata dahi geçirilmeyen, takibi yapılmayan genelgeler,  yasal düzenlemeler,

• Fabrikalarda, atölyelerde ve tarlalarda çalışmak zorunda bırakılan milyonları görmezden gelen,  "Artık özel sektör de devlet kurumları gibi esnek çalışmaya geçecek" açıklamaları,

• İktidarın politikalarını öven "icraatın içinden" programlarına dönüştürülen basın toplantıları, ulusa sesleniş konuşmaları,

• Cumhurbaşkanının, bakanların, milletvekillerinin, bürokratların üç beş aylık maaşlarını bağışlayacakları, sermaye kesimlerine vergi indirimleri, vergi ertelemeleri ile süslenen, halktan zekâtını aktarmasının istendiği bağış kampanyaları ÇÖZÜM DEĞİLDİR."

Öncelikle test sayısının arttırılması gerektiğini kaydeden KESK,  işçilerin temel taleplerinin de hızlıca karşılanmasını istedi. DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ'in yaptığı ortak açıklamayı hatırlattı ve buna imza attığını söyledi.

KESK, sadece işçileri değil, tüm toplumun salgına karşı korunması gerektiğinin altını çizdi ve "işten çıkarmaların yasaklanması, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi dışındaki bütün işlerin en az 15 gün süreyle durdurulması, işçilerin bugüne kadar yaşanan işten çıkarmalar ve işlerin durdurulması sonucu yaşayacağı gelir kaybının giderilmesi temel talepleri hiç vakit kaybetmeksizin karşılanmalıdır" dedi.

'TÜM KAMU KURUMLARINI KAPSAYAN ACİL EYLEM PLANI HAYATA GEÇİRİLMELİ'

KESK, söz konusu acil eylem planı kapsamında şunları yer almasını istedi: 
    
• Kamuda sürekli ve asli görevler dışında kurumların iş ve işlemleri ve bunları yerine getiren personel sayıları asgari seviyeye çekilmelidir.

• Sürekli ve asli görevleri yerine getirilmesi haftanın iki çalışma veya saat 10.00-14.00 arası çalışma gibi kısmi çalışma ile sınırlanmalıdır.

• Risk grubundaki tüm kamu personeli (kronik hastalık, hamile, engelli, organ nakli ve kanser hastaları, 60 yaş üstü, süt izinde olanlar vb) amirlerinin inisiyatifine bırakılmadan idari izinli sayılmalıdır.

• Sürekli ve asli görevleri yerine getiren asgari seviyedeki tüm personelin dönüşümlü çalışma ve uzaktan çalışma imkanlarından, idari izin hakkından ayrımsız bir şekilde yararlanması sağlanmalıdır.

• Personele yönelik bilgilendirme ve eğitim konusunda yaşanan aksaklıklar derhal giderilmeli, tüm çalışanların işyerlerinde alınan karar süreçlerine katılımı sağlanmalıdır. 

• Başta ücretli öğretmenler ve kreş çalışanları olmak üzere bu süreçte gelir ve hak kaybı yaşayan, ücretsiz izine çıkarılan, sözleşmesi fesih edilen veya yenilenmeyen tüm kamu çalışanlarının hak kayıpları derhal giderilmelidir. 

• Yurtdışı öyküsü olanlara uygulanan 14 gün kuralı asgari 21 güne çıkarılarak uyulması titizlikle takip edilmelidir.

"sağlık çalışanlarına alkış yetmez, omuzlarına yıkılan yükü hafifletmek gerek" diyen KESK, bunun için de gereken önlemlerin alınmasını istedi.