23 Aralık 2024 Pazartesi

Kerestecioğlu: AKP kadınlara bütçe ayırmaktan kaçıyor

HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, AKP'nin kadınlara bütçe ayırmamak için İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek istediği yorumunu yaptı. Kerestecioğlu, "Devletler kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki ve ekonomik olarak destekler sunmak zorunda. İktidar bunun için ayrılan minnacık bütçeye de göz dikmiş durumda" değerlendirmesinde bulundu.

AKP ve yandaş medyası İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin hazırlıklarını yapıyor. 1 Ağustos 2014'te ilk imzacıları arasında Türkiye'nin de yer aldığı sözleşmeyi 33 devlet ve AB imzaladı. 81 maddeden oluşan sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirme taahhüdü vardı.

Türkiye, Ekim 2018'de İstanbul Sözleşmesi'nin izlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu olan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu'nun (GREVIO) değerlendirme raporu ile birlikte ilk izleme sürecini tamamladı. Değerlendirme raporunda Türkiye'nin verilen taahhütlere uymadığı kaydedildi. Kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana şiddet ve cinsiyet eşitsizliği artarken, nefret söylemleriyle LGBTİ+lar sürekli hedef gösterildi. Şiddetin önlenmesini talep eden kadınlar İstanbul Sözleşmesini ve 6284 sayılı yasaya işaret etti, yükümlülüklerin yerine getirilmesini istedi. 

Gelinen aşamada İstanbul Sözleşmesi, çocuk istismarına af yasa değişikliğiyle birlikte bu dönemin önemli tartışma konuları arasında yer almaya başladı.

'BÜTÇE AYIRMAKTAN KAÇIYOR'
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, AKP'nin sözleşmeden çekilme tartışmasında ekonomik nedenlere işaret etti. ETHA'nın sorularını yanıtlayan Kerestecioğlu, "Sözleşme diyor ki, kadınların şiddetten uzak bağımsız hayatlar kurabilmeleri için devletler kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki ve ekonomik olarak destekler sunmak zorundadır. İktidar bunun için ayrılan minnacık bütçeye de göz dikmiş durumda" değerlendirmesinde bulundu. 

Kerestecioğlu, sözleşmenin, kadına yönelik şiddeti sonlandırılması için bütünlüklü bir yol haritası sunduğunu hatırlatarak, "AKP, sözleşmenin kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için sunduğu bütünlüklü yol haritasını uygulamaktan, kadınlar için bütçe ayırmaktan, kadınları güçlendirecek, şiddet faillerini cezalandıracak eşitlikçi doğru düzgün bir hukuk sistemi kurmaktan kaçıyor" diye konuştu.

Sözleşmeye göre kadınların şiddetten uzak bağımsız hayatlar kurabilmeleri için devletlerin kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki ve ekonomik olarak destekler sunmak zorunda olduğunu kaydeden Kerestecioğlu, "Yani, devlet daha çok sığınak, daha çok danışma merkezi açmak, şiddet konusunda özelleşmiş ulusal, çok dilli ücretsiz bir danışma hattı kurmak, adli yardım hizmetlerini kolaylaştırmak vs. zorunda. Sözleşmenin konusu aslında bu" dedi.

'MİNNACIK BÜTÇEYE GÖZ DİKMİŞ DURUMDALAR'
Kerestecioğlu sözleşmenin yükümlülüklerine dair şunları söyledi:

Sözleşme devletlere, 'şiddet failini orantılı şekilde cezalandır ki toplum nezdinde caydırıcılık yaratabil' diyor. 'Tüm bunları yapabilecek nitelikli personelin olsun, erkek şiddetinin eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklandığının bilincinde olsunlar ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine göre hareket edebilsinler diye personelini destekle' diyor. İktidar bunun için ayrılan minnacık bütçeye de göz dikmiş durumda. Belli ki kadınların yaşamları pahasına, sözleşmeyi uygulamak için ayrılan bütçeden tasarruf etmek istiyor. Sözleşme diyor ki eğitimde, sağlıkta, istihdamda, yargıda, devlet içinde ve gündelik hayatta cinsiyetçiliği, ayrımcılığı ortadan kaldır. Yalnızca akut şiddete müdahale etmek yetmez; devlet olarak görevin erkek şiddetinin kaynağına, erkek egemenliğine müdahale etmektir. Aynı zamanda, etnik ya da dini aidiyeti, sınıfsal konumu, cinsel yönelimi, bir ülkedeki yasal statüsü yani vatandaş olup olmadığı kadınların cinsiyet temelli ayrımcılıklardan farklı şekilde etkilenmesine neden olabilir, politikalarını bunun farkında olarak belirle, göçmen hakları, LGBTİ+ hakları kadına yönelik şiddetle son derece iç içe geçmiş konulardır diyor Sözleşme."

Sorunun da burada olduğuna dikkat çeken Kerestecioğlu, "Çünkü erkek egemenliğini, sürekli yeniden üreten, iktidarın; kadın düşmanı, militarist, muhafazakar politikaları. İktidar, kendi bedeni, yaşamı, geleceği hakkında bağımsız bir şekilde karar alabilen, erkeklere ve devlete biat etmeyen bir kadın fikrine tahammül edemiyorlar aslında" diye konuştu.

'SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEK SİYASİ İRADE YOKSUNLUĞUDUR'
Sözleşmeye taraf olan devletin, başka devletlere karşı sorumlu olmadığını belirten Kerestecioğlu, sözleşmelerin kendi vatandaşlarına karşı sorumluluk taşıdığına dikkat çekti. Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesinin "kadına yönelik şiddeti sonladırmaya yönelik bir siyasi iradesinin olmadığı anlamına geleceğine" işaret eden Kerestecioğlu, "Halihazırda kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmaları işlemezken bir de böyle bir siyasi irade yoksunluğu durumunda kadınların çok da korumasız ve şiddete açık olacağını tahmin etmek güç değildir. Sözleşmenin Sözleşmeden çekilmek, kadınların şiddete uğradığı evden uzaklaşabilmeleri için gereken destekleri kesmek, 'aman canım aile içinde olur öyle şeyler' demek, kadınları şiddete uğradıkları adamlarla yaşamak zorunda bırakmak, faili korumak demektir" yorumu yaptı. 

Türkiye'de pek çok önemli değişikliği mümkün kılan güçlü bir feminist hareket ve kadın hareketi olduğunu vurgulayan Kerestecioğlu hiçbir hak gaspına izin vermeyeceklerini ve eşit, özgür ve adil bir yaşam için daha fazlasını istemeye devam edeceklerini belirtti.