7 Eylül 2024 Cumartesi

Kentlerde 'kayıplar bulunsun, failler yargılansın' eylemleri

Diyarbakır, Batman ve İzmir'de gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu. Hakkari'de ise bu hafta Suruç'ta ölümsüzleşen Süleyman Aksu için düzenlenen eylemde, failin devlet olduğu vurgulandı. Anne Aksu, "Adaleti toprağa gömmüşler" diye katliamın üstünün örtülmek istenmesine tepki gösterdi. 

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin sorulduğu ve gerçek faillerin yargılanması talebinin yinelendiği "Kayıplar belli, failler yargılansın" eylemleri bu hafta da Diyarbakır, Batman, Hakkari ve İzmir'de sürdü. 

DİYARBAKIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları 806. haftasında Koşuyolu Parkında bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Açıklamada kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Bu hafta 20 Temmuz 1992'de İstanbul'da kaybedilen Hasan Gülünay'ın akıbeti soruldu. Gülünay'ın hikayesini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.

GÜLÜNAY: BENİ KAYBEDECEKLER
Gülünay'ın kaybedilme hikayesi şöyle: "Hasan Gülünay, evli ve dört çocuk babasıdır. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul Tarabya'daki evinden işe gitmek üzere çıkar ve bir daha geri dönmez. Birsen Gülünay, eşinin eve gelmemesi üzerine önce kendi ailesine haber verir.  Ardından 2 gün sonra Sultanahmet Başsavcılığı'na başvuruda bulunur. Birsen Gülünay, eşi Hasan için ‘gözaltında olabilir' şüphesiyle Gayrettepe'deki Emniyet Şubesine başvurur ancak kendisine Hasan'ın gözaltında olmadığı bilgisi verilir. Aile Hasan Gülünay'ın bulunması için İHD İstanbul şubesinde açlık grevine başlar. Açlık grevi sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e dilekçe ile başvuruda bulunarak olayı duyurur. Açlık grevi sonrası aile Ankara'ya giderek Hasan Gülünay'ın durumunu TBMM'ye taşır. Olaya ilişkin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ile görüşülür. Sezgin, aileye Hasan Gülünay'ın durumunu araştıracağı sözünü verir ama sonradan aileye herhangi bir dönüş yapılmaz. Hasan Gülünay'ın arkadaşı Erol Çam, İstanbul Gayrettepe Asayiş Şube'de gözaltındayken yüzünü görmediği bir kişinin ‘Ben Hasan Gülünay, beni kaybedecekler' diye bağırdığını söyler. Aile, dönemin hükümeti SHP-DYP Genel Başkanları ve milletvekilleri ile görüşür. Aile, 1992 yılında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunur. Savcılık 31 Ekim 2012 tarihinde 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle dosyada takipsizlik kararı verir. Takipsizlik Kararının ardından yapılan itirazlardan bir sonuç alamayan aile 2013 yılında Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunur. Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016 tarihinde yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütülme yükümlülüğünün ihlal edildiğine ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine, zaman aşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi."

Açıklama yapılan oturma eylemi ardından sona erdi. 

BATMAN
Batman'da İHD ve kayıp yakınları eylemlerinin 642. haftasında Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde düzenlendi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartının açıldığı eyleme, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Batman Şubesi, DEM Parti, DBP Batman İl örgütü yöneticileri katıldı. 31 Temmuz 1993 tarihinde Batman-Midyat garajında minibüsten indiği sırada katledilen Mehmet Yaşar'ın hikâyesi anlatıldı.

Mehmet Yaşar'ın kaybedilme hikâyesi, oğlu Sabahattin Yaşar'ın anlatımıyla dile getirildi. Hikayeyi İHD Şube Yöneticisi Rezan Baytar okudu: "Herkesin bir öyküsü olduğu gibi benim babamın da bir hikâyesi vardı. Eşi, 8 çocuğu ve annesi ile Gırbereşık köyünde yaşardı. Bütün babalar gibi benim de babam çocuklarına özgür yarınlar bırakmak için öldü. Politik duruşunu sevmeyenlerin bile saygı duyduğu, dostlarının ve sevenlerinin çok olduğu bir kişiydi. Yarına dair hayalleri olan, insanların barış, eşit ve adil bir şekilde yaşamasını savunan eşsiz bir insan hakları savunucuydu. Maalesef OHAL'in getirdiği uygulamalarla kimsenin hesap soramadığı, insanların sus pus olduğu, sindirildiği, adaletin hakkıyla yerine getirilmediği bir öğlen vakti 31 Temmuz 1993 tarihinde gün ortasında insanlardan yürünemeyecek bir ortamda faili meçhul cinayete kurban gitti. Babam öldürüldüğünde ben 14 yaşında idim. Olaydan sonra açılan soruşturma dosyası neredeyse daha cinayetin kırkı bile çıkmadan 4 ay sonra kapatıldı. Verilen dilekçelerde cinayetin politik nedenlerle işlendiğine ilişkin itirazlarımıza rağmen söz konusu cinayet aydınlatıl(a)madı. Herkese bir gün lazım olacağı gibi biz de adalet, adalet, adalet diyoruz."

Açıklama oturma eylemi ile son buldu.

HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, "kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla eylemlerinin 133. haftasında bir kez daha Yüksekova ilçesinde bulunan Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Vezir Coşkun Parlak, Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez, KESK, TMMOB, İMO, Eğitim Sen, DİSK, Hakkari ve Yüksekova şubesi üyeleri, DEM Parti, DBP il ve ilçe örgütü yöneticileri ve Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve çok sayıda yurttaş eyleme destek verdi. Eylemede "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartını yanı sıra katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta katledilen 33 düş yolcularından biri olan Süleyman Aksu'nun failleri soruldu. Açıklamayı İHD Hakkari Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu.

Suruç şehidi Süleyman Aksu'nun annesi Kudret Aksu, 9 yıldır Suruç katliamının faillerinin bulunmadığını dile getirdi. Anne Aksu, "Ben Süleyman ve arkadaşlarının katillerinin bulunmasını istiyorum. İŞİD bombayı patlattı çocuklarımızı onlar katletti. Ben yaşadığım sürece bu davanın peşinde olacağım. Süleyman ve arkadaşları Kobanê'de bulunan çocuklar için oyuncak, defter ve kalem götürmek için gittiler. Çocuklarımızı neden katlettiler. Ben hep adalet istiyorum ama adaleti toprağa gömmüşler. Adalet kalmadı" dedi.

‘ZAFERİ TÜM İNSANLIĞA ARMAĞAN ETMİŞTİR'
DEM Parti Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez, 33 düş yolcusunun Kobanê ile dayanışmak için Suruç'a gittiklerini belirtti. Düşünmez, "Bu yolculuk faşist ve zihniyetler ve karanlık odaklar eliyle Suruç'ta katliama dönüştü. Bizler bu katliamın hesabını sormak için bütün alanlarla mücadele etmeye devam ediyoruz. Mahkemede gördüğümüz tarz ve tavır binlerce faili meçhule bu olayında eklenmek istenmesidir. Rojava'da DAİŞ'in karanlık zihniyetine karşı insanlığın onurlu evlatları büyük bir zafer kazanmışlardı. Ve bu zaferi bütün insanlığa armağan etmişlerdi. DAİŞ zihniyeti Türkiye'de birçok katliamlar gerçekleştirdi" dedi.

Açıklama ardından oturma eylemi ile son buldu.

İZMİR
İHD İzmir Şubesi iki haftada bir düzenlediği "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" eylemini Konak eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, "Kayıplar vicdandır, sahip çık" ve "Failler belli kayıplar nerede" pankartları açıldı. Bu haftaki açıklamada 1990'da gözaltına alınarak katledilen HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın hikayesi okundu.

Açıklamayı  Kürtçenin Kurmanci lehçesinde İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş, Türkçesini İHD yöneticisi Caner Canlı okudu. Canlı, 1990'lı yılların başında kaçırılan ve katledilen Vedat Aydın'ın fail-i meçhul olmadığını, yapılan itiraflarla fail-i belli bir katliam olduğunu söyledi. Aydın'ın verdiği insan hakları ve özgürlük mücadelesi nedeniyle devlet içerisindeki karanlık yapıların hedefi olduğunu söyleyen Canlı, "Vedat Aydın'ın katledilmesinden sonra Şükran Aydın, eşini gözaltına alanların eşkâl bilgilerini detaylı bir biçimde verdi ve bu bilgilerle kişilerin robot resimleri çizildi. İfadesinde 'Eşimi devlet öldürdü' diyen Şükran Aydın bu ifadesini geri çekmesi için tehdit edildi. Onlarca kez evi basıldı, gözaltına alındı. Beş yıl boyunca evinin önünde 'beyaz toros' bekletildi. JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan'ın soruşturma dosyasına alınan ifadesinde ve JİTEM mensubu Murat İpek'in basına yaptığı açıklamalarda, Vedat Aydın'ın katledilmesinin JİTEM Komutanı Cem Ersever ve ekibi tarafından Diyarbakır Alay Komutanı İsmet Yediyıldız'ın bilgisi dâhilinde yapıldığı yer aldı. Kendileri de suça iştirak eden Aygan ve Demir, Vedat Aydın'ı gözaltına alan, sorgulayan ve infaz eden kişileri isim isim açıkladı. Dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı hem yazdığı "Haliç'teki Simonlar" isimli kitabında hem de mahkemeye verdiği ifadede Vedat Aydın'ın JİTEM tarafından öldürüldüğünü söyledi" diye aktardı.

Canlı, Aydın dosyasının onca itiraf ve ifadeye rağmen bir arpa boyu bile ilerlemediğini vurgulayarak, "Bu dosyada failler isim isim, adres adres belli. Failler yargılansın, cezasızlık zırhıyla korunma son bulsun" diye konuştu.