JKŞ'li Destan: Temel şiarımız 'işgale karşı direniş, şiddete karşı direniş'
JKŞ temsilcilerinden Sarya Destan, kadına yönelik şiddetin, işgal, saldırıları ve erkek şiddeti olarak devam ettiğini, toplumsal devrimin inşasında cinsiyetçi toplumsal rollere karşı mücadele ettiklerini vurguladı. Kadın kazanımlarının hedef alındığını dile getiren Destan, "Kadınlar özel savaş yöntemleri ile devrimden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Kadınları devrim saflarında örgütlerken, erkek egemenliğine karşı da mücadele ediyoruz" dedi.
Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'de faaliyet yürüten Komünist Devrimci Kadınlar (JKŞ) temsilcilerinden Sarya Destan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde ETHA'nın sorularını yanıtladı.
Rojava kadın devrimine yönelik saldırıların aynı zamanda kadın iradesi ve örgütlülüğüne yönelik olduğunu dile getiren Destan, 25 Kasım öncesinde "İşgale karşı direniş, şiddete karşı direniş" sloganı ile bir dizi faaliyet yürüttüklerini söyledi.
Kadınların, Rojava devrimi ile önemli kazanımlar elde ettiğini vurgulayan Destan, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin aynı zamanda işgale ve erkek egemenliğine karşı mücadeleyle birlikte ele alındığını ifade etti. Devrim düşmanlarının, kadın kazanımlarını yok etmeye çalıştığını vurgulayan Destan, devrim kurumları ve tüm alanlarda örgütlenme çalışmaları yürüttüklerini kaydetti.
Şiddete ve erkek egemenliğine karşı mücadelelerini anlatan JKŞ temsilcilerinden Sarya Destan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
'TOPLUMSAL ERKEK ŞİDDETİ VE İŞGAL SALDIRILARI BİRBİRİNİ GÜÇLENDİRİYOR'
25 Kasım çalışmalarınızın ana ekseni nedir?
Komünist Devrimci Kadınlar (JKŞ) olarak bu yılki 25 Kasım çalışmalarımızın ana eksenini işgal ve şiddete karşı mücadele olarak belirledik. Kadınlar olarak devrim coğrafyasında yaşadığımız toplumsal erkek egemen şiddetin yanı sıra bir de işgalci Türk devleti topraklarımız ve kentlerimizi işgal ederek, kadın devrimimizin temel kazanımlarını hedef alıyor. İki yıldır Türk devleti ve çetelerinin işgali altında bulunan Efrîn'de bugüne kadar yüzlerce kadın kaçırıldı, tecavüze uğradı ve ağır işkencelerden geçirildi. Bunun anlamı elbette ki, Rojava devrimini dünyada kadın sembolü haline getiren kadın gerçekliğidir. Efrin'den sonra yine Serêkaniyê ve Girê Spî işgalleri ile birlikte aynı şeyler yaşanıyor. İşgalin bir diğer yanı ise topraklarımızdan, tarihimizden ve dilimizden koparılmak isteniyoruz. Toplumsal erkek şiddeti ve işgalci zihniyetin devrimimize yönelik gerçekleştirdiği işgal şiddeti birbirinden bağımsız değil, tam tersine birbirini güçlendiren bir olgu olarak ele alıyoruz. Bu nedenle bu yılki 25 Kasım çalışmalarımızı "İşgale karşı direniş, şiddete karşı direniş" ana sloganı ile yürütüyoruz.
Çalışmalarımızın içerisinde Mirabel Kardeşlerin mücadelesinden tüm dünyaya ve Rojava'ya yayılan mücadele mirasını anlatıyoruz. Ev toplantıları ve sinevizyon gösterimleri düzenliyor, afiş, pankart, TV ve radyo programları, 25 Kasım ve Şehitler Ayı kapsamında kadın şehitlerin mezarlarını ziyaret etmek gibi kapsamlı kapsamlı bir çalışma yürütüyoruz. İşgal ve şiddet olgularının bağlantısını anlatıyoruz.
'DEVRİM ZAYIFLATILMAYA, KADINLAR DEVRİMDEN UZAKLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR'
Bölgede işgal tehlikesi temel gündem. Toplumsal yasamda bu tehlike kadınlara nasıl yansıyor?
Sizin de ifade ettiğiniz gibi en temel gündemlerimizden biri bölgemize ve devrimimize yönelik faşist sömürgeci Türk devleti ve çetelerinin, gerici bölge devletleri ve emperyalist güçlerin işgal saldırılarıdır. Başta ABD ve Rusya olmak üzere emperyalist güçler devrimi zayıflatmak ve boğmak için Türk devletinin Kürt ve Rojava devrim düşmanlığını kullanarak kendi stratejik planlarını hayata geçirme siyaseti izliyorlar. Toplumsal yaşamda bu saldırıların etkilerini en yoğun kadınlar yaşamaktadır. Emperyalist ve işgalci güçler ve içerideki karşı devrim güçleri, devrimimizi boğmak için her türlü yolu denemektedirler.
Kadınlar bu saldırıları temel olarak 3 başlıkta yaşamaktadırlar. Birincisi; kadın devrimi kazanımlarını ve iradesini kabul etmemekte ısrar eden eril zihniyet, işgal saldırılarını fırsat bilerek kadınların yasalarda, hukukta ve toplumsal yaşamda kazandığı iradeyi zayıflatmaya çalışıyor. İkincisi; özellikle Sezar Yasaları diye bilinen ABD'nin Suriye rejimine uyguladığı ekonomik yaptırımların aynı zamanda devrimimizi hedeflemesi, Rojava'ya uygulanan ambargonun yarattığı ve ciddi boyutlara varan ekonomik sorunların günlük yaşam içerisinde kadınların yaşamını ciddi derecede etkilemesi. Elbette ki devrim yönetiminin, ekonomik ambargo konusunda aldığı tedbirler, devrim alanları dışındaki diğer Suriye bölgelerine oranla daha kolaylaştırıcı bir yanı da söz konusu. Üçüncüsü; ise yine başta faşist Türk devleti ve işbirlikçilerinin ile ENKS gibi temelde karşı devrim güçlerinin yürüttüğü özel savaş yöntemleri özel olarak kadınları ve gençliği hedeflemektedir. Uyuşturucu ve seks köleliği bilinçli bir politika olarak yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Sosyal medya, aynı zamanda kadınlara karşı bir özel savaş aracı olarak kullanılmaktadır. Kadınlar özel savaş yöntemleri ile devrimden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Artık toplumsal bir yönetim mekanizmasına dönüşen eşbaşkanlık ve kadın kotası gibi uygulamalarımıza yönelik saldırılarda bu durumun bir parçasıdır.
'DEVRİM KURUMLARI VE TOPLUMSAL İNŞADA KADINLAR ÖZNEDİR'
Kuzey ve Doğu Suriye'de kadın devrimi gerçekleşti ve bununla birlikte birçok düzeyde kadın örgütlenmeleri kuruldu. Aradan geçen sürede gelinen durumu özetleyebilir misiniz?
Devrim Rojava Kürdistan'ında başladı ve bölge halkları arasında oluşan ittifak ile Kuzey ve Doğu Suriye devrimine doğru evrildi. Bu devrimin elbette en belirgin ve gelişkin yanı, bir kadın devrimi olarak gelişmesidir. Bu gelişmede, Barin, Avesta, Arin, Destan, Sarya, Raperin, Avaşin, Hevrin ve Zehra gibi binlerce kahraman kadın şehidimizin emekleri ve fedailiklerinin payı büyüktür. Kadın devrimimizin her bir zerresinde onların izleri ve mirası vardır. Gelinen aşamada tüm saldırı, işgal ve kuşatmalara rağmen kadın devrimi hala gerçekliğini ve varlığını korumaktadır. Kadın iradesinin, adının ve renginin olmadığı hiçbir kurum yoktur artık.
Nasıl ki Rojava devrimi bir halklar bahçesine dönüşmüşse, kadın devrimi de her bir metrekaresine ilmek ilmek işlenmiştir. Ve bugün Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Türkmen ve diğer bileşenlerden kadınlar birlikte toplumu ve devrimi yönetmeyi öğrendiler. Rojava düzeyinde Kongra Star ve Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi, Suriye düzeyinde ise Demokratik Suriye Meclisi (MSD) aracılığı ile kadın iradesi her aşamada en üst düzeyde temsil edilmektedir. Devrim kurumları ve toplumsal inşada kadınlar öznedir. Eğitim, sağlık ve üretim alanlarında özne kadınlardır. Askeri alanda sayısal düzlemde azalmalar yaşansa da kadın iradesi hala öznedir. Bugün en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün kurumlarda mutlaka kadın örgütlenmesi vardır.
'CİNSİYETÇİ TOPLUMSAL ROLLER HALA DEVAM EDEN BİR GERÇEKLİK'
Kadınların günlük yaşamda karşılaştığı temel sorunlar nelerdir?
Kadınlar, bir taraftan toplumsal devrim inşasında çok önemli roller oynarken, diğer taraftan cinsiyetçi toplumsal rollerin hala devam ettiği bir gerçeklik. Bu da devrim kurumlarında çalışan kadınların mesaisini ikiye çıkartıyor. Sezar Yasaları olarak adlandırılan ABD'nin Suriye rejimine uyguladığı ekonomik yaptırımların Rojava- Kuzey ve Doğu Suriye'ye etkileri kapsamında, günlük yaşamda sürekli yükselen hayat pahalılığı en çok kadınları etkiliyor. Yine bir taraftan devrimin çözmeye çalıştığı işsizlik sorunu da kadınları etkileyen sorunlardan biri.
Sömürgeci faşist Türk devletinin işgal saldırıları nedeniyle, Efrîn, Serê Kaniyê, Gire Spî'de topraklarını terk etmek zorunda kalan ve çadır kentlerde yaşayan kadınlar ve çocuklar, işgal ve savaş gerçekliğinden en fazla etkilenen kesimler. Yine çok eşliliğin artarak devam etmesi, çocuk yaşta evlilik günlük yaşam içerisinde kadınların yaşamını en çok etkileyen sorunlar arasındadır.
'TOPLUMSAL ERKEK EGEMEN ANLAYIŞ KADIN KANUNLARININ ÖNÜNDE ENGEL'
Kadına yönelik şiddet ve kadın kanunlarının işletilmesiyle ilgili ne tür sorunlar yaşanıyor?
Son dönemde devrim düşmanlarının geliştirdiği özel savaş politikaları ile kadına yönelik şiddet orantılıdır. Aile içi erkek şiddeti, psikolojik ve fiziki şiddet, kadın katliamları ve intiharlar son süreçte artarak yaşanan bir gerçekliktir. Bu veriler Kadın Evi (Mala Jin) ve İnsan Hakları Derneği'nin (Komeleya Mafên Mirovan) yayınladığı raporlarda oldukça dikkat çeken oranda.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede yaşanan en temel sorunlardan biri, kadın yasalarının uygulanmasındaki zorluklardır. Bunun kaynağında elbette hala güçlü bir temelde devam eden aile, aşiret, toplumsal gelenek ve adetler var. Bunlar kadın yasalarının ve Rojava toplumsal sözleşmesinin uygulanmasının önündeki en büyük engeller arasındadır. Karşımıza çıkan en güçlü ve derinlikli sorun ise toplumsal ahlak anlayışıdır. Kadınlar üzerinde hala güçlü etkilere sahip olan toplumsal erkek egemen anlayış mücadele konularımızdan biridir.
Dünden bugüne elbette değişen konular var. Örneğin dün erkek, aile ve toplumsal şiddeti kabul eden ve normal gören kadınlarda, devrimin gücü ile bir aydınlanma ve karşı çıkış var. Kadınların örgütleneceği sistem ve kurumlar, komün, meclis, Mala Jin, Kongra Star, Kadın Asayişi, Kadın Savunma Gücü (HPC-Parastina Jin) gibi kurumlar örgütlü durumdadır. Fakat bu kurumların zemin olarak daha fazla güçlenmesi gerekiyor. Komünist Devrimci Kadınlar (JKŞ), tüm bu sorunlara karşı siyasi, ideolojik ve özsavunma eğitimleri gerçekleştirme, bütün alanlarda kadınları komünist bir zeminde örgütleme perspektifine sahiptir.
'İŞGALE VE TOPLUMSAL ERKEK EGEMENLİĞİNE KARŞI MÜCADELE EDİYORUZ'
'İşgale karşı direniş' temel şiar oluyor. Peki, erkek egemenliğine karşı mücadelede düzey nedir?
Kuşatma ve işgal tehdidi altında olan devrim coğrafyasında en ağır saldırıları kadınlar yaşıyor. Bu nedenle "Kadına yönelik şiddet politiktir" bakış açısıyla faaliyet yürütüyoruz. Türk devleti ve çeteleri özgürleştirdiğimiz alanları işgal ederken ilk başta yöneldiği yer kadınlar ve kadın kazanımları oluyor.
Efrin iki yıldır işgal altında ve kadına yönelik şiddet, işkence, tecavüz, kaçırma, katletme gibi yüzlerce saldırı yaşandı. Serêkaniyê ve diğer alanlarda da aynı saldırılar yaşardı. Türk devleti ile işbirliği yapan ENKS'nin ulusal birlik görüşmelerindeki dayatmalardan biri eşbaşkanlık sisteminin kaldırılması ve özerk yönetimde kadın kotasının düşürülmesi oldu. Bu kadın kazanımlarına yönelik en büyük saldırılardan bir tanesidir. Çünkü bu, Rojava devrimiyle açığa çıkan kadının yönetsel ve erkek egemenliğine karşı mücadelesini zayıflatmaya hizmet eden bir dayatmadır.
Toplumsal olarak erkek egemenliğine karşı en büyük mücadele, kadınların devrim kurumlarında örgütlenmesi ve her alanda kadın iradesinin büyütülmesi biçiminde gerçekleşiyor. Biz JKŞ olarak, bu mücadeleyi aynı zamanda sınıfsal bir mücadele olarak ele alıyoruz.
Toplumsal şiddete karşı daha büyük bir mücadele gerekiyor. Çünkü işgal, kadınlara aynı zamanda erkek egemen şiddet olarak dönüyor. Devrim boyunca kadınlar mücadelelerinin sonucu olarak toplumsal, yönetsel, askeri ve politik alanlarda önemli kazanımlar elde etti. Bizler bir taraftan işgale karşı kadınları devrim saflarında örgütlemeye çalışırken, diğer taraftan toplumsal erkek egemenliğine karşı mücadele ediyoruz.
Kadının her alanda ve kurumlaşmasında kazanılmış hakları ile yer alması, kadın iradesini güçlendiriyor. Fakat gerçek bir zihniyet değişimi için bu yeterli değil. Bu nedenle kadınların aldığı eğitimlerin yanı sıra erkeklerinde eğitime ve mücadeleye tabi tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin 25 Kasım ve 8 Mart eksenli çalışmalar, aynı zamanda 'kadın devrimi, erkek egemen zihniyet, Kadın Yasaları nedir ve neyi ifade eder?' başlıklarında eğitim çalışmaları yürütülmektedir.
Ekonomik, sağlık ve eğitim ve askeri alanlarında kadın eksenli politikanın güçlendirilmesi ile erkek egemenliğine ve kadına yönelik şiddet biçimlerine karşı bir mücadele yürütülüyor.