21 Kasım 2024 Perşembe

İşçi direnişleri içerisinde çalışma

Bir ilk adım olarak çok değerli olsa da "ziyaret" odaklı çalışma yerini direnişçi işçilerle tam zamanlı yoldaşlığa bırakabilmeli, bildiri dağıtımından ziyade halk toplantılarına odaklanılmalı ve bugüne kadar ileri işçiler ve birleşik cephe içerisinde geliştirdiğimiz dili ve ezberlerin yerini somut, ikna edici ve işçilere dokunabilecek bir dil alabilmelidir.
"Mayalanan İşçi Hareketi Hangi Yoldan Devrimcileşebilir?" yazımızda, işçi hareketinin faşizme karşı politik özgürlük mücadelesinde önderleşmesinin zorunluluğundan ve koşullarından bahsetmiş, işçi hareketi faşizme karşı birleşik mücadeleye, faşizme karşı birleşik mücadele de işçi hareketine katılmalı demiştik.(1)
 
Peki, bu buluşma nasıl gerçekleşebilir? Yani, politik özgürlük mücadelesine atılmış veya  son tahlilde demokrasiden yana saflaşmış olan ileri işçiler, gençler, kadınlar, Aleviler, Kürtler ile bugün yükselişe geçmiş olan iktisadi temelli işçi direnişleri pratik olarak nasıl bir araya gelebilir ve birbirlerini tetikleyebilir? Bu yazıda öncülük iddiasında olanlara yönelik ön açıcı olacağına inandığımız bazı pratik önerilerde bulunmaya çalışacağız.
 
DİRENİŞLERİN BİLGİSİ VE SORUMLULUĞU
 
Bu görevi dert edinmiş öncülerin ilk yapmaları gereken şey her direnişin tam bir bilgisine sahip olmaktır. İşçiler X işyerinde neden direnişe geçti? Direnişe kaç işçi katılıyor? Hangi tip direniş sergiliyorlar? (Nöbet,  yürüyüş, basın açıklaması, işgal vb.) Bu işçiler nerelerde oturuyor? Direnişe nasıl gidip geliyorlar? Nereliler? Direnişi hangi sendika/lar sırtlanıyor?  Bu sendika/lar hangi konfederasyona bağlı? Sendika görevlileri ve işçi liderleri kim? Direniş kaçıncı gününde ve katılım nasıl seyrediyor? Sendikal/hukuki süreç hangi aşamada ve neler bekleniyor? Direniş alanının ve direnen işçilerin maddi-fiziksel ihtiyaçları (Barınma, ısınma, gıda, çay, aile geçimi, çocukların masrafları vb.) neler? Direnişin güvenliği ne durumda? Hangi siyasi profile sahipler? Nasıl bir değişim geçiriyorlar? Güncel gelişmeleri nasıl yorumluyorlar?
 
Öncüler bu soruların cevabını bilmeli, günlük bazda güncellemelidir. Bu, hem her tekil direnişle ilgilenen kadroların sürece hakimiyeti için hem uygun programlar geliştirebilmek için hem de işçilerin güvenini kazanabilmek için zorunludur. 
 
Yapılması gereken ikinci şey, her bir tekil direniş ile mümkünse tam zamanlı ilişkilenecek sorumluların belirlenmesi ve hem çalışmaların hem de bilgilerin koordine edileceği bir yapının kurulmasıdır. Bütün bir işçi hareketinin yönünü ve hızını anlamak ve kesit-zamanda hareketin tam bir fotoğrafını çekilebilmek için tüm direnişlerin bilgisi ortak bir dosyada birleştirilmeli, sorumlular düzenli olarak toplanmalıdır. Aksi halde harekete öncü müdahalelerin yapılabilmesi mümkün değildir.
 
DİRENİŞLERİ HAFIZA İLE BULUŞTURMAK
 
Önce faşist 12 Eylül darbesi ile örgütlülüğü, SSCB'nin dağılması ile umudu, burjuva ideolojik saldırılarla bilinci, parçalı üretim örgütlenmesi ile de emek sürecindeki birlik ve ortaklaşma zemini parçalanan işçilerin sınıfın yakın dönem tarihiyle olan bağlarının bile koparıldığı bir gerçek. Bu bağı yeniden inşa etmek işçilere nasıl bir bütünün parçası olduklarını göstermeye, moral ve cüretlerini arttırmaya yardımcı olabilir. İnternetten kolayca bulunacak kimi belgeseller ve kitaplar bu konuda işe yarayacaktır.
 
2008’deki Tuzla havza grevi ile ilgili Limanların Uğultusu ve 4857 adlı belgeseller, bugüne benzer şekilde klasik sendikal örgütlülüğün yetersiz olduğu koşullarda Tuzla tersane işçilerinin nasıl bir havza grevi gerçekleştirdiğini göstermeleri ve fiili meşru mücadele çizgisini kavratmaları bakımından anın ihtiyacına cevap üretmeye yardımcı olacak eserlerdir.
 
Birleşik Metal-İş'in 15-16 Haziran Direnişi’ni anlatan İki Uzun Gün ve Bir Uzun Yürüyüş adlı belgesel de işçilerin politik özgürlük için nasıl savaşıma kalktığını göstermesi bakımından önemlidir. Yine, AKP iktidarının işçileri nasıl "zorla komünist yaptığını" ve işçilerin direniş alanında nasıl bir "Kürt açılımı" yaptıklarını gösteren TEKEL direnişine dair belgesel kayıtlarına da yine internetten ücretsiz olarak erişmek mümkündür.
 
2000’lerin başlarında Arjantin’de sermayedarların kriz sebebiyle fabrikaları kapatıp gittiği, ancak işçilerin işsizliği reddedip işyerlerini işgal ederek üretime başlamasını anlatan 2004 yapımı The Take de işçiler arasında işgal bilincini geliştirmek adına faydalı bir belgeseldir. Bu bağlamda, Metin Yeğin'in bu süreci anlattığı ve özyönetime giden işçilerle röportajlardan oluşan Patronsuzlar kitabını da bir kaynak olarak önerebiliriz.
 
Politik sınıf bilinci taşımak için işçileri kendi mücadele tarihleri ile buluşturmakta göstereceğimiz ataklığı onları tüm hak ve özgürlük mücadeleleri ile buluşturmak için de göstermemiz gerekiyor. Bu açıdan kitlelere 19 Aralık Katliamı'ndan Gazi Ayaklanması'na, Dersim Katliamı'ndan kentsel dönüşüm talanına kadar faşist devletin yağma ve katliamlar tarihini anlatan bir çok belgesel ve film bu konuda bize yardımcı olacaktır.
 
Hem işçi direnişlerinin hem de tüm hak mücadelelerinin tarihindeki kimi dönüm noktalarını ve çarpıcı olayları hatırlamak için Twitter'daki @SolHafza hesabından faydalanılabilir. Bu hesapta geçmişe dönük yapılacak aramalar yoluyla hem kendi hafızamızı tazeleyebilir hem de günü geldiğinde bu bilgileri işçilere aktarabiliriz.
 
DİRENİŞİ KİTLELERLE BULUŞTURMAK
 
Aynı düşmana ancak farklı talep ve mücadelelere sahip kitlelerin birbirinden öğrenmesi ve ortaklaşması, birbirlerini dinlemeleri, birbirlerine destek olmaları ve birlikte karar almaları ile mümkündür. Dolayısıyla, sınıfın hem üretimin parçacı yapısı nedeniyle nesnel olarak atomize edildiği hem de şovenizm, dinsel gericilik ve devlet fetişi ile bölünerek yalıtıldığı emperyalist küreselleşme evresinde öncülerin diğer bir yaşamsal görevi de bu parçalanmışlığın fiziksel olarak aşılmasına yardımcı olmaktır.
 
Bu noktada temel ihtiyaç, işçi direnişleri ile diğer fabrikaları, okulları, emekçi semtleri, atölyeleri, ofisleri, kurumları buluşturmaktır. Bu buluşma iş ve yaşam alanlarında dileyen tüm yapıların katılımıyla kurulacak İşçi Direnişleriyle Dayanışma Meclisleri/Komiteleri yolundan sağlanabilir.
 
Bu meclisler ve komiteler direniş alanının bilgisini ve gelişmeleri ajitasyon, duvar gazetesi, yazılama, pul, pano vb. araçlarla kitlelere yayabilir ve kitleleri direniş alanının ve direnişçilerin maddi-fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması için onları seferber edebilir.
 
Bunlar dışında önemli olan bir diğer nokta da kitlelerin işçi direnişlerine taşınmasıdır. İşçi direnişlerinin ezilenler ile buluşmasını sağlamak için en etkin yollardan biri bu olacaktır. Öncüler her hafta bir yöre derneğini, bir liseyi, bir futbol takımını, bir mahalle meclisini, bir atölyeyi yakındaki direnişlere götürebilir. Böylece, hem direnişçi işçilerin moral ve motivasyonu güçlenir hem de sınıf kardeşlerinin birbirlerinin sorun ve özlemlerini birbirlerinden dinlemeleri sağlanabilir. İçinde bulunduğumuz kış ayları dayanışmanın sıcaklığıyla ısıtılabilir.
 
Tersinden, direnişçi işçilerin içinden kimi temsilciler, diğer iş ve yaşam alanlarında düzenlenecek tüm faaliyetlere hem katılımcı hem de konuşmacı olarak davet edilmelidir. Bu noktada illa ki söz konusu direnişe dair bir panelin düzenleniyor olması  gerekmez. İşçiler kadına şiddete karşı bir toplantıda, savaş karşıtı bir sempozyumda veya bir takvim etkinliğinde de konuşabilir. Hatta öyle ki, direnişteki bir işçinin konuşmadığı tek bir halk etkinliği bile düzenlenmemelidir.
 
Tüm bu etkileşimler hem kitlelerde işçi bilinci oluşturarak kendi işyerlerinde yeni direnişleri mayalamalarını sağlayacak hem de bugüne kadar nesnel zeminini sağlamakta zorlandığımız halk meclislerinin yeşermesinin koşullarını yaratmaya da hizmet edecektir. 
 
ÇALIŞMA TARZIMIZDA DEĞİŞİKLİK
 
Burada amacımız, öncüler için bir "Yapılacaklar Listesi" sunmaktan çok, bir zihniyet gelişimini tetikleme ve bazı alışkanlıkları değiştirme derdini güdüyor.
 
Şüphesiz ki sınıf savaşı farklı dönemlerde öncülere farklı taktikler geliştirme görevini yükler. İşçiler ve ezilenler dün yaşam alanlarından demokrasi ve özgürlük isyanını yükseltmişlerken, bugün işyerlerinde direnen işçiler sınıf savaşının güncel odağı haline gelmiştir. Öncünün de buna uygun bir taktik değişikliğe gitmesi ve işçiler içerisinde çalışma yeteneğini geliştirmesi önemlidir.
 
Yaşam alanlarında yürütülen çalışmalarda özgürlük alanı daha geniş, kitlelerin etkileşimi ve mobilizasyonu daha yüksektir. İşyerlerinde yürütülen çalışmalarda ise daha özenli, özverili, derinlikli ve sabırlı olmak gerekir. Örneğin, bir ilk adım olarak çok değerli olsa da "ziyaret" odaklı çalışma yerini direnişçi işçilerle tam zamanlı yoldaşlığa bırakabilmeli, bildiri dağıtımından ziyade halk toplantılarına odaklanılmalı ve bugüne kadar ileri işçiler ve birleşik cephe içerisinde geliştirdiğimiz dili ve ezberlerin yerini somut, ikna edici ve işçilere dokunabilecek bir dil alabilmelidir.
 
Bu çalışma zordur. Ancak işyerlerinde harekete geçen işçi sınıfı bir kez siyasallaştığında önünde kimse duramaz. Onun düşmanı kahredici yıkıcılığı tam da buradan gelir. Hem işçilerin hem de öncülerin tarihi bunun sayısız örnekleri ile doludur.
 
(1)Neva Balkan, Mayalanan İşçi Hareketi Hangi Yoldan Devrimcileşebilir?, ETHA Web Sitesi, 12 Aralık 2018, http://www.etha4.com/mobile/mhaber/mayalanan-isci-hareketi-hangi-yoldan-devrimcilesebilir/7634